Bekarlar bana cok soruyor. “Eş secerken neye dikkat edelim?” diye. İşte ayetle yol gosterilmiş.

Eşte Sukûneti Bulmak

“Sukûna ermeniz icin size kendinizden zevceler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması onun (kudretinin delillerindendir) ayetlerindendir. Şuphesiz ki bunda duşunen toplumlar icin ibretler vardır.”(Rum, 30/21)

Kur’an-ı Kerim’in mealini her okuduğumda, ne buyuk bir mucize olduğunu yeniden fark ediyor ve hayretle okuyorum. Bir yandan da utanıyorum.

Ayetleri yıllarca okuyup gecmişim, uzerinde durmadan duşunmeden. Oysa kac yerde “Duşunenler icin ibretler vardır.” buyruluyor. Yukarıdaki ayetin sonunda olduğu gibi.

Rum suresi 21. ayet evlilik konusunda cok onemli bilgiler sunuyor bize.

Allah (c.c) evliliğin amacının sukûna ermek olduğunu bildiriyor. Sukûn nedir?

Alimler sukûnu “rahatlamak, dinlenmek, durulmak, kaynaşmak, huzura kavuşmak” gibi kelimelerle acıklamışlar.

Rabbimiz, kadın ve erkeğin birbirlerinde dinlenmeleri, durulmaları ve birbirleri ile rahatlamaları icin ciftler halinde yarattığını acıklıyor.

Bekarlar bana cok soruyor, “Eş secerken neye dikkat edelim?” diye. İşte ayetle yol gosterilmiş. Evi, maaşı, tahsili, boyu, bosu, guzelliği değil dikkat edilecek şey.

Bu kişi benim sukûna ereceğim kişi midir? Hayatın telaşı ve yorgunluğu icinde gonlumu ve bedenimi dinlendireceğim kişi olabilir mi? İlk bakılacak olan şey bu olmalı değil mi?

Ayetin devamında “Sukûn icin aranıza sevgi ve merhamet koyduk.” buyruluyor. Ben bunun Rabbimizin ciftlere duğun hediyesi olduğunu duşunuyorum. "Nikahta keramet vardır." denilen şey bu olsa gerek. Yeni evli ciftlere akrabalar, arkadaşlar hediyelerini verirken, Rabbimiz de nikah hediyesi olarak “sevgi ve rahmet” hediye ediyor.

Allah (c.c) kadın erkek arasında zaten bir cekicilik yaratmış. Bu cekicilik sevgi ve merhametle desteklendiğinde, işte o zaman bir yabancı ile kuzu sarması olup omrunu gecirebiliyorsun. Aynı zamanda bu ayetle mutlu bir evlilik icin en onemli iki şeyi de oğrenmiş oluyoruz; “sevgi ve rahmet”

“Sevgi”, Allah’ın kullarına en buyuk ikramıdır. Sevmek ibadettir. Sevgi bir sermayedir; azaltmak ya da coğaltmak kişilere kalmış. Sermayeyi tuketmemek icin de bilinmesi gerekenler vardır.

Sevgiyi oğrenmek ve oğretmek lazım. "Gelin burada tatlı bir bahar var, karda kışta uşumeyin, sevmeyi oğrenin." demek lazım.

Sevgi cok onemli bir sermaye, fakat ayette sevginin hemen peşi sıra gelen “rahmet” olmasa sevgi cabucak tukenir gider. Sevgi tek başına insana yetseydi aşkla evlenen pek cok insan bir sure sonra birbirlerinden nefret etmezdi.

Rahmet: Affetmek, merhamet, şefkat, ikram ve ihsan da bulunmak.

Seven sevdiğine ikramda bulunmalı, sevdiğini mutlu etmek icin uğraşmalı.

“Sevgi, icinden bencillik cıkarıldıktan sonra kalan şeydir.” diye bir soz kalmış aklımda, nerde okuduğumu ya da nerde duyduğumu hatırlamıyorum.

Oysa ne kadar bencilce sevmeye calışıyoruz, belki bu yuzden elimize yuzumuze bulaştırıyoruz sevgilerimizi.

"Ben sevdiğim icin ne yapabilirim?.." diye duşunmuyoruz da, "Bakalım sevdiğim benim icin ne yapacak?" diye bekliyoruz, coğu zaman.

Hepimiz sevilmek istiyoruz, nasıl sevdiğimizi duşunmeden.

Sevgi fedakarlıktır, ikramdır. Almak değil vermektir. On yaş altı cocuklara sormuşlar: "Aşk nedir?" diye. Cocuğun biri “Aşk, sevdiğinizin kendi tabağındaki patates kızartmasını sizin tabağınıza koyması ve sizin tabağınızdan bir şey almamasıdır.” diye tarif etmiş.

Eşiniz icin kendinizden fedakarlık yapmıyorsanız ve eşinizin en sevmediği hareketi surekli yapıyorsanız, onu sevdiğinize nasıl inanabilir?

Ve affetmek. Karı kocanın birbirlerinin hatalarını, hatta olası hatalarını bile affetmeye ne cok ihtiyacları var.

Ozellikle biz kadınlar kolay kolay affetmiyoruz. Az oncesinden başlayarak on sene oncenin, bazen kırk sene oncesinin hatalarını ısıtıp ısıtıp eşlerin onune getirebiliyoruz. Oysa merhamet, merhamet ve merhamet.

Sevgi sermayesini acımasız bir şekilde olduruyoruz.

Her guzel şeyin olduğu gibi, sevginin de duşmanları var. Sevginin en buyuk duşmanı kibirdir.

Mevlana, “Haydi, ben bensiz geleyim, sen sensiz gel.” diyor.

Şimdi sen sensen, ben benim modası var. Sen bana bunu yapamazsın. Sen bana bunu diyemezsin. Şeytan kibri yuzunden Allah’ın rahmetinden kovuldu. Biz de dikkat edelim de kibrimiz yuzunden sevdiğimizin kalbinden kovulmayalım.

"... Hakikat O kibirlenenleri sevmez." (Nahl, 16/23)

Allah kibirlileri sevmezse, kibirli olanlar sevilebilir mi?

Muhammed ibni Huseyin: “Az ya da cok, insanın kalbine giren kibir, ne miktar ise o miktarda aklından noksanlaştırılır.” diyor.

Sulayman Havais'e sorulur: O bulunduğu surece iyiliğin fayda vermediği kotuluk hangisidir?

Cevap verir: KİBİRDİR.

Sevgi ile merhamet, kin ile kibir ikiz kardeştir. Kalbimizde kin taşıyorsak, affedemiyorsak, kibrimizdendir. Kibirli olan kişi eşini de başkalarını da affedemez, yapılan hata nefsine cok ağır gelir. Eğer affedemiyorsak kendimizden korkmamız lazım.

“Kendini mutlu et.”, “Kendin icin bir iyilik yap.” gibi reklam sloganları ile kibrimiz besleniyor surekli. Kendimizi cok sevince başkasını sevemez oluyoruz.

Oysa insanı guzelleştiren şey Yaradan’ına ve yaratılanlara duyduğu sevgidir. Sevgisiz insan hırcındır, durulamaz. Sukûna ermek istiyorsak kin ve kibirden arınmış temiz bir kalple sevmeyi oğrenmemiz lazım.

Sema Maraşlı

Makaleden Alınmıştır

__________________