Siz hic dusunmez misiniz?
Sual: "Allah varsa, ilim ile ispat edilen bir delili olması gerekir. Bizim gibi modern insanlar, bir şeye koru korune inanmaz. Kur'anın Allah kelamı olduğunu nereden bilelim? İbadetin Allah’a faydası olmadığına gore, ibadet luzumsuz değil mi?" diyenlere ne cevap vermek gerekir?
CEVAP
İstisnalar haric, butun fen adamları, bu kÂinatın kendiliğinden var olmadığını, bir yaratıcısının bulunduğunu ittifakla bildirmişlerdir. Fen, ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanların bir karıncayı, bir kuşu, bir balığı yaratması mumkun değildir. Akıllı ve bilgili bir kimse, kÂinata bakınca, cok intizamlı yaratıldığını gorur. Bunun kendiliğinden olmadığını anlar.
Etrafımızı beş duygu organımız ile tanıyoruz. His organlarımız olmasaydı, hicbir şeyden haberimiz olmayacaktı. Kendimizi bile bilemeyecektik. Yuruyemeyecek, bir şey yapamayacak, yaşayamayacaktık. Anamız, babamız olamayacak, var olamayacaktık. Ruhumuza tatlı gelen guzelleri goremeyecek, guzel sesleri duyamayacak, onları sevemeyecektik. Allah’ımıza yalnız duygu organlarımız icin, durmadan şukur etsek, şukrunu odemiş olamayız.
Duygu organlarımıza etki eden her şeye Varlık veya Mevcut diyoruz. Kum, su, guneş birer mevcuttur. Cunku, bunları goruyoruz. Ses de bir mevcuttur. Cunku, işitiyoruz. Hava, bir mevcuttur. Cunku, elimizi acıp yelpaze gibi sallayınca, havanın elimize carptığını duyuyoruz. Ruzgar da yuzumuze carpıyor. Bunun gibi, sıcaklık, soğukluk da birer mevcuttur. Cunku, derimizle bunları duyuyoruz.
Elektrik, hararet, yani ısı ve mıknatıs gibi enerjilerin [kudretlerin] de mevcut olduklarına inanıyoruz. Cunku, elektrik akımının hararet ve mıknatıs veya kimya reaksiyonları meydana getirdiğini, ısı gelince sıcaklık olduğunu, ısı azalınca soğukluk olduğunu ve mıknatısın demiri cektiğini his ediyoruz, anlıyoruz. (Ben havanın, ısının, elektriğin mevcut olduklarına inanmam. Cunku, bunları gormuyorum) sozune yanlıştır diyoruz. Cunku, bunlar gorulemezlerse de, kendilerini veya yaptıkları işleri, duygu organlarımız ile anlıyoruz. Bunun icin de, gorulemeyen bircok varlıklara inanıyoruz. Goremediğimiz icin, yok olmaları lazım gelmez diyoruz. Bunun gibi, (Ben Allah’a inanmam. Melek, cin gibi şeyler yoktur. Var olsalardı gorurdum) sozu de doğru değildir. Akla, fenne uygun olmayan bir sozdur.
Fen dersleri bildiriyor ki, ağırlığı ve hacmi olan varlıklara Madde denir. Buna gore, hava, su, taş, tahta maddedirler. Işık, elektrik akımı birer varlık iseler de, madde değildirler. Maddenin şekil almış parcalarına, Cisim denir. Civi, kurek, maşa, iğne birer cisimdirler. Hepsi, aynı demir maddesinden yapılmışlardır. Duran bir cismi harekete getiren, harekette olan bir cismi durduran veya hareketini değiştiren sebebe Kuvvet denir. Duran bir cisme kuvvet etki etmezse, hep durur. Hareket eden bir cisme, kuvvet etki etmezse, hareketi değişmez ve hic durmaz.
Maddelerin, cisimlerin ve maddelerde bulunan enerjilerin hepsine Âlem veya Tabiat denir. Âlemde her cisim hareket etmekte, değişmektedir. Demek ki, her cisme, her an ceşitli kuvvetler tesir etmekte, değişiklik hasıl olmaktadır. Cisimlerde meydana gelen değişikliğe Hadise veya Olay denir.
Bir otomobilin parcaları, tabiat kuvvetleri ile mi bir araya gelmiştir?
Cisimlerin yok olduklarını, başka cisimlerin meydana geldiklerini goruyoruz. Dedelerimiz, eski milletler yok olmuşlar, binalar, şehirler yok olmuş. Bizden sonra da başkaları meydana gelecek. Fen bilgimize gore, bu muazzam değişiklikleri yapan kuvvetler vardır. Allah’a inanmayanlar, (Bunları tabiat yapıyor. Her şeyi tabiat kuvvetleri yaratıyor) diyorlar. Bunlara deriz ki, bir otomobilin parcaları, tabiat kuvvetleri ile mi bir araya gelmiştir? Suyun akıntısına kapılan, sağdan soldan carpan dalgaların tesiri ile bir araya yığılan cop kumesi gibi bir araya yığılmışlar mıdır? Otomobil tabiat kuvvetlerinin carpmaları ile mi hareket etmektedir? Bize gulerek, hic boyle şey olur mu? Otomobil, akıl ile, hesap ile, plan ile, bircok kimselerin, titizlikle calışarak yaptıkları bir sanat eseridir. Otomobil, dikkat ederek, akıl, fikir yorarak, hem de trafik kaidelerine uyarak, şofor tarafından yurutulmektedir demez mi?
Tabiattaki her varlık da, boyle bir sanat eseridir. Bir yaprak parcası, muazzam bir fabrikadır. Bir kum tanesi, bir canlı hucre, fennin bugun biraz anlayabildiği ince sanatların birer meşheri, sergisidir. Bugun fennin buluşları, başarıları diye oğunduklerimiz, bu tabiat sanatlarından birkacını gorebilmek ve taklit edebilmektir. İslam duşmanlarının, kendilerine onder olarak gosterdikleri, İngiliz doktoru Darwin bile, (Gozun yapısındaki sanat inceliğini duşundukce, hayretimden tepem atacak gibi oluyor) demiştir. Bir otomobilin tabiat kuvvetleri ile, tesadufen hasıl olacağını kabul etmeyen kimse, baştan başa bir sanat eseri olan bu Âlemi tabiat yaratmış diyebilir mi? Elbette diyemez. Hesaplı, planlı, ilimli, sonsuz kuvvetli bir yaratıcının yaptığına inanmaz mı? Tabiat yaratmıştır, tesadufen var olmuştur demek, cahillik, ahmaklık olmaz mı?
O her şeyi en guzel, en faydalı olarak yarattı
Allahu teÂl her şeyi en guzel ve en faydalı olarak yarattı. Mesela, Erd kuresini guneşten yuzelli milyon kilometre uzakta yarattı. Daha uzakta yaratsaydı, hic sıcak mevsim olmaz, cok soğuktan olurduk. Daha yakın yaratsaydı, cok sıcak olur, hicbir canlı yaşayamazdı.
Etrafımızı saran hava, hacmen yuzde yirmibir oksijen, yuzde yetmişsekiz azot ve onbinde uc karbondioksit gazlarının karışımıdır. Oksijen hucrelerimize kadar girip, oraya gelmiş olan gıda maddelerini yakarak, bize kuvvet, kudret veriyor. Oksijenin havadaki miktarı daha cok olsaydı, hucrelerimizi de yakar, hepimiz kul olurduk. Miktarı 21 den az olsaydı, gıdalarımızı yakamazdı. Yine, hicbir canlı yaşayamazdı.
Yağmurlu, şimşekli havalarda, oksijen azotla birleşerek, havada nitrat tuzları hasıl olup, yağmurla toprağa iniyor. Bunlar, nebatatı besliyor. Nebatlar da, hayvanlara, hayvanlar da insanlara gıda oluyor. Goruluyor ki, rızkımız semada hasıl olmakta, goklerden yağmaktadır. Havadaki karbon dioksid gazı, dimÂgcedeki kalb ve teneffus merkezlerini tembih ediyor, calıştırıyor. Havadaki karbon dioksid miktarı azalırsa, kalbimiz durur ve nefes alamayız. Miktarı artarsa boğuluruz. Karbon dioksid miktarının hic değişmemesi lazımdır. Bunun icin de, denizleri yarattı. Karbon dioksid miktarı artınca, kısmi tazyiki de artıp, fazlası denizlerde eriyerek, sudaki karbonat ile birleşerek, onu bi-karbonat haline ceviriyor. Bu da, dibe cokerek deryaların dibinde camur tabakası hasıl oluyor. Havada azalınca, camurdan ayrılıp suya ve sudan havaya geciyor. Butun canlılar havasız yaşayamaz. Bunun icin, havayı, her yerde, her canlıya calışmadan, parasız veriyor ve ciğere kadar gonderiyor. Susuz da yaşayamayız. Suyu da her yerde yarattı. Fakat, susuzluğa daha fazla tahammul edildiği icin, bunu arayıp bulacak, taşıyacak şekilde yarattı. İnsanlar, bunları yapmak şoyle dursun gorebilenlere, anlayabilenlere ne mutlu!
On adet taş ve kÂinattaki sayısız duzen
Allahu teÂlÂnın, sayamayacağımız kadar cok nizam ve ahenk icinde, halk ettiği [yarattığı] sayılamayacak kadar cok varlıklar tesadufen olmuştur diyenlerin sozleri cahilcedir. Şoyle ki: Uzeri birden ona kadar numaralanmış on taşı bir torbaya koyalım. Bunları elimizde torbadan birer birer cıkararak, sıra ile, yani once bir numaralı, sonra iki numaralı ve nihayet on numaralı olacak şekilde cıkarmaya calışalım. Cıkarılan bir taşın numarasının sıraya uymadığı gorulurse, cıkarılmış olan taşların hepsi hemen torbaya atılacak ve yeniden bir numaradan başlamak uzere cıkarmaya calışılacaktır. Boylece, on taşı numaraları sırası ile ard arda cıkarabilmek ihtimali on milyarda birdir. On adet taşın bir sıra dahilinde dizilme ihtimali bu kadar az olursa, kÂinattaki sayısız duzenin tesadufen meydana gelmesine imkan ve ihtimal yoktur.
Gelişiguzel tuşlara basarak kitap yazılır mı?
Daktilo ile yazmasını bilmeyen bir kimse, bir daktilonun tuşlarına gelişiguzel mesela beş kere bassa, elde edilen beş harfli kelimenin Turkce veya başka bir dilde bir mana ifade etmesi acaba ne derece mumkundur? Şayet gelişiguzel tuşlara basmakla bir cumle yazmak istenilse idi, bir mana ifade eden bir cumle yazılabilecek mi idi? Kaldı ki, bir sayfa yazı veya kitap teşkil edilse, sayfanın ve kitabın, tesadufen belli bir konusu bulunacağını sanan kimseye akıllı denilebilir mi?
Maddelerin var oluşlarının başlangıcı vardır
Cisimler yok oluyor. Bunlardan, başka cisimler meydana geliyor ise de, bu işte, yuzbeş madde hic yok olmuyor. Yalnız yapıları değişiyor denilirse, radioaktif bozulmalar, elementlerin ve hatta atomların da yok olduklarını, maddenin enerjiye donduğunu haber vermektedir. Hatta, Einstein adındaki Alman fizikcisi, bu donuşmenin matematiksel formulunu ortaya koymuştur.
Cisimlerin, maddelerin durmadan değişmeleri, birbirlerinden hasıl olmaları, sonsuz olarak gelmiş değildir. Yani, boyle gelmiş boyle gider denilemez. Bu değişmelerin bir başlangıcı vardır. Değişmelerin başlangıcı vardır demek, maddelerin var oluşlarının başlangıcı vardır demektir. Yani hicbir şey yok iken, hepsi yoktan yaratılmıştır demektir. İlk, yani birinci olarak maddeler yoktan yaratılmış olmasalardı ve birbirlerinden hasıl olmaları, sonsuz oncelere doğru uzasaydı, şimdi bu Âlemin yok olması lazımdı. Cunku, Âlemin sonsuz oncelerde var olabilmesi icin, bunu meydana getiren maddelerin daha once var olmaları, bunların da var olabilmeleri icin, başkalarının bunlardan once var olmaları lazım olacaktır. Sonrakinin var olması, oncekinin var olmasına bağlıdır. Onceki var olmazsa, sonraki de var olmayacaktır.
Sonsuz once demek, bir başlangıc yok demektir. Sonsuz oncelerde var olmak demek, ilk, yani, başlangıc olan bir varlık yok demektir. İlk, yani birinci varlık olmayınca, sonraki varlıklar da olamaz. Her şeyin her zaman yok olması lazım gelir. Yani, herbirinin var olması icin, bir oncekinin var olması lazım olan sonsuz sayıda varlıklar dizisi olamaz. Hepsinin yok olmaları lazım olur.
Âlemin şimdi var olması, sonsuzdan var olarak gelmediğini, yoktan var edilmiş bir ilk varlığın bulunduğunu gostermekte olduğu anlaşıldı. Âlemin yoktan var edilmiş olduğunu, o ilk Âlemden hasıl ola ola, bugunku Âlemin var olduğunu anladık.
Âlemi yoktan var eden bir yaratıcının bulunduğunu ve bu yaratıcının kadim olması, yani hep var olması, hic değişmeden, sonsuz var olması lazım geldiğini, Şerh-i mevakıf kitabı, uzun ispat etmektedir. Kısacası şoyledir ki, değişmek, başka şey olmak demektir. Yaratıcı değişince, başka olur. Yaratıcılığı bozulur. Yaratıcının değişmemesi, hep aynı kalması lazımdır. Âlemin sonsuz olamayacağını anlattığımız gibi duşunursek, değişmeyen yaratıcının kadim olması, sonsuz var olması lazımdır. Bunun icin, hic değişmeyen sonsuz var olan bir yaratıcı vardır. Bu hic değişmeyen bir yaratıcının ismi Allah’dır.
Allahu teÂl Peygamberler gondermiştir
Allahu teÂlÂ, kendini tanıtmak icin, insanlara Peygamberler gondermiştir. Ve onlara ceşitli mucizeler vermiştir. Mesela Hz. Musa zamanında sihir, buyuculuk cok ilerlemişti. Musa aleyhisselam asasını yere koyup buyuk bir ejderha olmuş, sihirbazların ellerindeki aletleri, ipleri yutmuştur.
İsa aleyhisselam zamanında tıb cok ileri idi. İsa aleyhisselam mucize olarak, korleri iyi etmiş, oluleri diriltmiştir.
Bizim Peygamberimizin zamanında ise edebi soz ve yazı sanatı cok ileri idi. Yarışmada birinci olan şiir, yazı ve konuşmalar KÂbe duvarına asılırdı. Kur'an-ı kerim gelince, bunlar indirilip yerine, gelen Âyetler kondu. İnatcı kÂfirler haric herkes Kur'an-ı kerimin Allah’ın kelamı olduğuna inandı. Bir benzerini hic kimse soyleyemedi. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Eğer kulumuz Muhammed aleyhisselama indirdiğimiz Kur'anın Allah tarafından gonderildiğine şuphe ediyorsanız, o halde onun benzeri bir sure meydana getirin. Elbette bunu yapamazsınız, hicbir zaman da yapmanız mumkun değildir.) [Bekara 23,24]
Butun duşmanlar el ele verip, aylarca, yıllarca uğraştıkları halde onun benzerini bugune kadar soyleyemediler. Soylemeleri de mumkun değildir.
İbadetlerin faydası herkesin kendinedir
Bir insan bir alet, bir makine yapınca bunun nasıl ve nerelerde kullanılacağına dair bir tarifnamesini de yanına koyar. Tarifname ile de anlaşılması zor ise, kullanması icin kurslar acar. Bir makine yanlış kullanılırsa elden cıkar. Her şeyin yaratıcısı olan Cenab-ı Allah da, insan denilen bu muazzam makineyi yaratıp başıboş bırakmamıştır. Bu konuda Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Sizi boş yere yarattığımızı, hakikaten huzurumuza getirmeyeceğimizi mi sandınız?) [Muminun 115]
Başıboş yaratılmayan insanın, ne yapması gerektiğini Peygamberleri vasıtası ile, kitaplar gondererek bildirmiştir. Son Peygamber olan Muhammed aleyhisselama gonderilen kitabı ise Kur'an-ı kerimdir. Kur'an-ı kerim cok veciz olduğu icin, Peygamber efendimiz bunu hadis-i şerifleri ile acıklamıştır.
Hadis-i şerifler de, diğer insanların sozlerine gore veciz olduğu icin, bizlerin kolayca anlayabilmemiz icin Âlimler bunları acıklamıştır. Kur'an-ı kerimde insanın nicin yaratıldığı acıkca bildirilmiştir:
(Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.) [Zariyat 56]
Allahu teÂlÂ, “Emrime uyan Cennete, uymayan ise Cehenneme gidecektir” buyurmuştur. İbadetlerin faydası Allahu teÂlÂya değil, herkesin kendinedir. Maaşla calışan bir doktor, bir hastaya ilac verse, ilacın doktora faydası yok diye o ilacı kullanmamak akla uygun değildir. Zehir icsem doktora ne zararı olur diyerek zehir icmesi de ahmaklıktır. İşte, gunahlarımın Allah’a bir zararı yok diyerek, her ceşit gunahı işlemek akıllı insanın yapacağı iş değildir.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Akıllı kimse, Allah’a ve Peygamberine inanan ve ibadetlerini yapandır.) [İ.Muhber]
Oldukten sonra başına gelecekleri duşunmeyen kimse akıllı olabilir mi? Kendini sonsuz tehlikeye atana akıllı denir mi? Kur'an-ı kerimde sık sık (Duşunmuyor musunuz?) diye ikaz edilmektedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aklı olmayanın dini de yoktur.) [Tirmizi]
Şerefuddin Ahmed bin Yahya Muniri hazretleri buyuruyor ki:
Bazıları, ibadetlerin Allahu teÂlÂya faydası olduğunu ve bunun icin emrolunduklarını zannediyorlar. Boyle zannetmek cok yanlıştır. Her insanın yaptığı ibadetin faydası kendisinedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kim, [ibadetlerini yapar ve gunahlarından] temizlenirse, faydası kendisinedir.) [Fatır 18]
(Benim ibadetime Allah’ın ihtiyacı yok) diye, yanlış duşunen kimse, perhiz yapmayan hastaya benzer. Bu hastasına doktor, perhiz tavsiye ediyor. Bu ise, (Perhiz yapmazsam doktora hic zararı olmaz) diyerek, perhiz yapmıyor. Doktora zararı olmadığı doğrudur. Fakat kendine zarar vermektedir. Tabib, kendine faydası olduğu icin değil, onun hastalıktan kurtulması icin, perhiz yapmasını tavsiye etmiştir. Doktorun tavsiyesine uyarsa, şifa bulur. Uymazsa olur gider. Tabibin bundan hic zararı olmaz. Bunun gibi, (Allah’ın benim ibadetime ihtiyacı yok) diyerek ibadetten kacanlar da, Cehenneme gider.
İnanmamak icin ne sebep var
Sual: Bir gayri muslim, (Siz muslumanlar Allah’a nicin inanıyorsunuz?) dedi. Bir arkadaş, (İnanmamak icin ne sebep var?) dedi. Daha başka ne denebilir?
CEVAP
O arkadaşın cevabı cok guzel. Aklı, ilmi ve insafı olan icin başka cevaba ihtiyac yok. Hicbir şey tesadufen olmadığına gore, bunların bir yaratıcısı olması şarttır. Buna inanmaktan tabii ne olabilir? İnsanların, hayvanların, bitkilerin yaratılması bir tesaduf olabilir mi? KÂinat tesadufi olabilir mi? İnsan vucudunun yapısı bir harikadır. Tesaduf olması mumkun mudur? Oyle ise yaratıcısına inanmak şarttır. İnanmamak icin ne sebep var?
Mulk Onundur, dilediği gibi kullanır
Sual: Tanrı, yarattığına niye şunu yap, şunu yapma diye yasaklar koydu? Uymayanları Cehenneme koyması adaletli midir?
CEVAP
Allahu teÂlÂnın adaleti ile kulların arasındaki adalet birbirine benzemez. Yanlış olarak kullara benzetildiği icin işin icinden cıkamıyorsunuz.
Adalet, bir Âmirin, ulkesini idare icin koyduğu kanunlar icinde hareket etmesidir. Zulum ise, bu kanunun dışına cıkmaktır.
Her şeyi yoktan yaratan Allahu teÂlÂ, hakimler hakimi, her şeyin asıl sahibi ve tek yaratıcısıdır. Ustunde bir Âmiri, sahibi yoktur ki, Onu bir kanun altında bulundursun. Bundan dolayı, (Allah’ın yaptığı şu iş, adalete uymuyor) denilemez.
Adaletin bir başka tarifi ise kendi mulkunde olanı kullanmak demektir. Zulum ise, başkasının mulkune tecavuzdur.
KÂinat ve icinde bulunan her şeyin yaratıcısı Allahu teÂl olduğuna, Ondan başka yaratıcı bulunmadığına gore, hicbir kimse, hicbir şeye sahip olmadığına gore, Rabbimizin yaptığı işler, hic kimsenin malına, mulkune tecavuz değildir. Onun yaptığı işler icin (Adalete uymuyor) denilemez. Yasak ettiği bir şeyi, daha sonra serbest bırakabildiği gibi, onceden serbest ettiği bir şeyi de daha sonra yasaklayabilir. Mulk Onundur, dilediği gibi kullanır. Kimsenin bir şey sormaya hakkı yoktur.
Allahu teÂl dileseydi bizi kedi kopek olarak da yaratırdı. Niye bizi hayvan yarattın demeye hakkımız var mı idi? Bakkaldan cay şekeri alırız, kimimiz onunla cay iceriz kimimiz de helva yapar yeriz. Şekerin bir şey demeye hakkı var mı? Ne diye falanca bakkaldan aldığını cayda ictin de beni helva yaptın diyebilir mi? Bize konuşma hassasiyetini veren de odur. Mulk Onun. Yoktan var etti. Şoyle yaparsan Cehenneme, şoyle yaparsan Cennete koyarım dedi. İmtihana soktu. Kazananı Cennete kaybedeni Cehenneme attı. Aslında imtihan yapmadan da istediğini Cennete, istediğini de Cehenneme koyabilirdi. Mulk onundur, başkasının malına mulkune tecavuz yok ki, adalete uyulmuyor densin. Allahu teÂl yarattıklarının hepsini Cehenneme atsa yine adaletsizlik olmaz. Ama O merhamet etmiş, şunları yapanı Cennete koyarım demiş bu da Onun bir ihsanıdır. Cehenneme atsa idi bir şey diyebilir miydik, itiraz edebilir miydik? Etsek bile elimize ne gecerdi?
Allah niye şoyle kanun koydu denemez. Mulk Onun, dilediği gibi kanun koyar.
Tefekkur etmenin onemi
Sual: Tefekkur etmenin dinimizde yeri nedir?
CEVAP
Tefekkur etmek, dinimizde muhim bir ibadettir. Tefekkur etmek, Allahu teÂlÂnın yarattığı şeyler uzerinde duşunmek ve bunlardan ibret almaktır. Kur'an-ı kerimde akl-ı selim sahipleri ovulurken mealen buyuruluyor ki:
(Onlar ayakta iken, otururken, yanları ustune yatarken hep Allah’ı anarlar, goklerin ve yerin yaratılışını inceden inceye duşunurler. "Ey Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen [boş, manasız şeyler yaratmaktan] munezzehsin. Bizi Cehennem azabından koru" derler.) [A.İmran 191]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allah’ın azameti, Cennet ve Cehennem hakkında bir an tefekkur, bir geceyi ihya etmekten iyidir.) [Ebuşşeyh]
(Tefekkur, ibadetin yarısıdır.) [İ.Gazali]
(Allah’ın yarattıkları uzerinde duşunun, zatı hakkında duşunmeyin!) [Beyheki]
Allahu teÂlÂnın mahluklarındaki guzellikleri, faydaları duşunmek, Ona inanmaya ve sevmeye sebep olur. Onun haber verdiği azapları duşunmek, Ondan korkmaya, kimseye kotuluk yapmamaya sebep olur. Onun nimetlerine, ihsanlarına karşılık, nefsine uyarak gunah işlediğini, gaflet icinde yaşadığını duşunmek, Allah’tan haya etmeye, utanmaya sebep olur.
Hikmet ehli buyuruyor ki
Tefekkur, insanı, Cennete giden yola ulaştırır. (Lokman Hakim)
Sozu zikir, sukutu fikir, bakışı ibret olanlar, bana benzemiş olur. (Hz. İsa)
Cok tefekkur, mutlaka insanı bilgili eder. Bilgili olan da amel eder. (Vehb bin Munebbih)
Tefekkur etmeyenin sukutu ve ibretle nazar etmeyenin bakışları hatadır. (Hasan-ı Basri)
İnsan, mutefekkir olursa, her şeyden bir ders, ibret alır. (Sufyan b. Uyeyne)
Tefekkur bir aynadır. İyilik ve kotuluğunu sana gosterir. (Fudayl bin Iyad)
Allahu teÂlÂnın azametini duşunebilen insan, Ona asla isyan etmez. (Bişr-i Hafi)
Tefekkur zekayı acar. (İmam-ı Şafii)
Dunyalığı duşunmek, ahirete perdedir. Ahireti duşunmek ise, gafletten kurtarır ve hikmet konuşturur. (Ebu Suleyman Darani)
Fırsat buldukca Allahu teÂlÂnın yarattıklarını tefekkur etmelidir. Mesela eline bakmalı. Parmakları olmasaydı, bir şeyi tutup alması ne kadar zor olurdu. Yahut parmakları hic kıvrılmasaydı, eller hic olmasaydı, gozumuz olmasaydı, gozumuz başka yerde olsaydı, halimiz nasıl olurdu? Tırnağın devamlı buyuduğu gibi, dişlerimiz de buyuseydi ne olurdu? Dişlerimiz kemikle beraber olsaydı, curuyunce nasıl cekilecekti? Sac uzadığı halde, kaşın ve kirpiğin uzamadığını duşunmeli. İnsan kavak gibi buyuyup gitseydi, ne olurdu? Bitkilerin, meyvelerin yaratılışını, yıldızların, gezegenlerin bir ahenk icinde oluşunu duşunmeli. Bunları ne kadar mukemmel yarattığı icin Allahu teÂlÂya hamd etmelidir! Boylece insanın imanı da kuvvetlenir. Fakat devamlı bunlarla uğraşıp da kendine gereken fıkıh bilgisini ihmal etmek ise buyuk gunahtır.
MESUT NCL-1506
__________________
Siz hic duşunmezmisiniz? MESUT NCL-1506
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Siz hic duşunmezmisiniz? MESUT NCL-1506