Tuna Nehri akmam diyor/ EtrÂfımı yıkmam diyor,
ŞÃ‚nı buyuk Osman Paşa/ Plevne’den cıkmam diyor.
Duşman Tuna’yı atladı/ Karakolları yokladı.
Osman Paşanın emrinde/ Beş bin top birden patladı.
İlkokul yıllarımda ezberlediğim ilk şiirlerden biri budur. Milli bayramlarda okulun giriş kapısının onundeki dort basamaklı merdivenin tepesine cakılır, avaz avaz bağırarak (o yaşta şiir okumayı bağırmak zannedermişim) ve abartılı el-kol hareketleri yaparak meşhur şiiri okurdum…
Ortalık alkıştan inlerdi.
Tabii o yaşlarda işin bilincinde değildim; Osman Paşa ve Plevne, benim icin birkac kıta şiirden ibaret bir olguydu…
Buyudukce anladım ki, o savunma salt bir kasabanın savunulması değil, Canakkale Zaferi’nin moral desteğini inşa eden bir savunmadır…
Kendi muhtevası dışında bu yonuyle de cok onemlidir. Zaten cok onemli olduğu icin destanlaşmıştır.
Gercekten de destanî bir savunmadır, Plevne Savunması.
Neden ki, Osman Paşa, bolgeye vardığında zaten bolge Rus işgali altına coktan girmiştır. Ayrıca bolgeye gelen tum yollar Rus ordusu tarafından tutulmuş, bolgeye yardım gelmesi imkÂnsızlaştırılmıştır.
Osman Paşa imkÂnsızlığı yenmek icin savaştı ve 20 Temmuz 1877’de ilk zaferini kazandı.
Ayın 30’unda zaferinin ikinci tacını başına taktı. Yirmi iki bin kişilik kolordusu ile kırk bin kişilik Rus ordusunu yendi. Ertesi gun bizzat kumanda ettiği beş bin serdengectisinin başında bir destan daha yazdı ve yirmi bin mevcutlu duşmanı mağlup etti.
Bu arada Padişah’ın kendisine “Gazi” unvanını verdiği haberi geldi. Osman Paşa bu habere acı acı gulumseyerek şoyle mırıldandı: “Gazilik unvanı geleceğine keşke birkac top gelseydi!”
Elinde neredeyse hic top kalmamış, zaten az sayıdaki toplar, Rus topcusunun yoğun ateşi altında devre dışına cıkmıştı.
Yardıma, takviyeye ihtiyacı vardı, ama yardım gelmiyordu. Elindeki kuvvet kırıla kırıla iyice azalmıştı. Gun be gun eriyor, yiyecek icecek sıkıntısı hÂd safhaya cıkıyordu. Caresiz kalan Osman Paşa şehre cekilmeye karar verdi.
Ve 25 Ekim 1877 gunu, Plevne, yuz yetmiş tabur, yuz elli iki suvari boluğu ve beşyuz yetmiş bir topla kuşatıldı. Ruslar işi inada bindirmiş, savaşı prestij savaşına donuşturmuşlerdi.
Car sabırsızlanıyor, Rus Orduları Başkumandanı Granduk Nikola’yı durmadan sıkıştırıyordu.
“Osman Paşa’yı senden isterim. Bu ne muthiş bir Turk!..”
Cok buyuk kuvvetlerde Plevne’yi kuşatan Granduk Nikola, kendinden cok emin bir tavırla şehrin teslimini istedi. Osman Paşa şiddetle reddedince şaşırdı:
“Bu adam kime guveniyor?..” diye sızlandı.
GÂzi Osman Paşa, askerlerine yaptığı konuşmada kime guvendiğini şoyle acıklıyordu:
“Biz tarih boyunca Allah adını yuceltmek icin cihad etmiş bir milletin cocuklarıyız. Bugun bu vazife bizim. Allah icin savaşacağız ve inşallah Rusları yeneceğiz. Allah yardımcımız olsun!”
Plevne’de yiyecek, yakacak ve ilÂc sıkıntısı doruğa cıkmıştı. Hicbir yardım gelme ihtimali olmadığı icin de umutlar tukenmişti. Beklemenin anlamı yoktu. Daha fazla beklerlerse aclıktan ve hastalıktan olumler başlayacaktı.
Son kararını verdi: Coğu yaralı ve hasta askerimiz, Plevne’yi kuşatan teknik donanımlı Rus ordusuna karşı “Allah Allah” zikriyle saldırıya kalktı…
Sayı ve silÂhca kat kat ustun olan duşman ordusunun birinci hattın kahramanca yarıldı.
Fakat talihsizlik: Catışma esnasında GÂzi Osman Paşa'nın atı isÂbet alarak olmuş, GÂzi de bacağından tehlikeli bicimde yaralanmıştı. Etraf duşman kaynıyordu. Bu şartlar altında teslime mecbur oldu. Yarası, Vizsuyu kıyısındaki bir evde sarılırken, Rus Generali Ganetski tarafından esir alındı.
Az sonra Rus Başkomutanı Granduk Nikola, askerlik ve esirlik kÂidelerine aykırı olmasına rağmen, Osman Paşa'yı askerî torenle karşıladı. Kılıcını iÂde etti:
“Şu anda yeryuzunde bu kılıcı şerefle taşımaya lÂyık tek insan sizsiniz” dedi.
Kısa bir sure sonra Rus Carı’nın bulunduğu karargÂha getirilen Osman Paşa, Car tarafından da tebrik edildi. Rusya’ya trenle goturuldu. Gectiği her şehirde devlet reislerine yapılan merÂsimle karşılanıp uğurlandı.
GÂzi Osman Paşa, bir muddet sonra Sultan İkinci Abdulhamid Han’ın teşebbusleri neticesinde serbest kalıp Rusya’dan İstanbul’a dondu. İstanbul’a gelişte halk tarafından buyuk sevgi ile karşılandı. Sultan İkinci Abdulhamid Han, goz yaşları icinde alnından optu: “Sen benim yuzumu bu dunyÂda ak ettiğin gibi, Allah da senin yuzunu iki cihÂnda ak etsin” diye du etti. Seraskerliğe terfi ettirdi. Yedi yıl bu gorevde kaldıktan sonra, Sultan İkinci Abdulhamid Han tarafından MÂbeyn Muşiri (Saray Mareşalliği) gorevine getirildi.
Olunceye kadar bu gorevde kaldı.
Torenlerde, PÂdişÃ‚hın arabasında ve ona karşı otururdu. 5 Nisan 1900’de 68 yaşında vefÂt etti. Kabri, FÂtih CÂmii avlusundadır.
__________________
Gazi Osman Paşa
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Gazi Osman Paşa