Dunyaya gelmek insanın elinde değildir. Dunyaya gelen, buranın şartlarına katlanmak mecburiyetindedir. İnsan, neşeli olduğu gibi, sıkıntılı, uzuntulu de olur. Onemli olan bunların neticesidir. Her iki halde de halini değiştirmeyenlere mujdeler olsun. Dunya imtihan yeri olarak yaratılmıştır. Sevinci de var, huznu de var. İnsan, her iki halde de imtihan edilmektedir. Hadis-i şerifte; (Şuphe edilen altın, ateşle muayene edildiği gibi, insan da bela ile imtihan olur) buyurulmuştur.

Allahu teÂlÂnın yarattıklarında, verdiklerinde ve gonderdiği her şeyde, bir hayır vardır. Allahu teÂlÂnın vermesi gibi, alması da hayırlıdır. Verdiği zaman hayırlı olduğu gibi, aldığı zaman da, hayırlıdır. Hayırlı olan şeylere ise, sevinmek lazımdır. İnsanlar, kendilerine hangi şeyin hayırlı, faydalı olacağını iyi bilemez. Allahu teÂlÂ, daha iyi bilir. Mesela, bir hastanın babası, mutehassıs doktor ise, babası buna etli, tatlı yiyecekler verince, hasta sevinip; “iyi olmasaydım, bana bunları vermezdi” der. Babası, etli, tatlı gibi yemekleri vermezse, hasta yine sevinir ve; “hastalığımı tedavi etmek icin bunları vermiyor” der. Allahu teÂlÂnın vermesine ve vermemesine de, boyle iman, itikat olmadıkca, tevekkul sağlam olamaz. Hadis-i şerifte; (Allahu teÂlÂnın yarattıklarında, gonderdiklerinde hayır, iyilik vardır) buyuruluyor.

Mukadder yani takdir edilmiş olan şey, başa gelir, eğer sabredilirse ecri gorulur. Sabredilmez, bağırılırsa, gunaha girilir ve huzursuz olunur. Sıkıntı her ne kadar cok acı ise de, sabredilirse, nimet olacağı bildirilmiştir. Kur’an-ı kerimde Bekara suresinin 216. Âyet-i kerimesinde mealen; (Hoşlanmadığınız bir şey, belki de sizin icin hayırlıdır) buyurulmaktadır.

Muhammed Bekri hazretleri buyuruyor ki:
“Darıldığın bir şeyden dolayı canın sıkıldığı zaman feryat etme. İşini Allahu teÂlÂya teslim et. Bu nicin boyle oldu diye Hakk’a itiraz etme. Cunku Hakk’a itiraz eden pişman olur. Allahu teÂlÂnın kaza ve kaderine razı olan kimse, pek yuksek ve şerefli derecelere kavuşur. Matlubu ve maksudu peşinen verilir. Sıkıntıları ondan gider. Evliyanın sozlerini yerine getirip, onlara sadık kaldıklarından ve kendilerini Allahu teÂlÂya teslim, işlerini de havale etmelerinden dolayı başkalarından ustun olur. Bir sıkıntın olduğu zaman umidini kesme. Dualara icabet eden Allahu teÂlÂnın fazlından ve lutfundan umitli ol. Nice sıkıntı ve darlığın peşinden Allahu teÂlÂnın yardımı yetişmiştir.”

Fudayl bin İyad hazretleri, bir gun yolda giderken insanların neşe ve sevinc icinde olduklarını gorunce; “Nice neşeli ve sevincli kimseler vardır ki, onlara nasip olacak kefenlikler dokunup satışa cıkarılmıştır bile” buyurmuştur.

Muminin başına gelen her şey, onun iyiliğinedir. Bir nimete kavuştuğu zaman şukreder, boylece şukredenlerden olur. Bir sıkıntı, bela geldiği zaman da sabreder ve boylece sabredenlerden olur. İsmail Fakirullah hazretleri; “Sabrın başlangıcı cok acı, sonu bal gibi tatlıdır” buyurmuştur.

Dertlerin, belaların gelmesi zahiren sıkıntı gibi olsa da, neticesi hayırdır, iyiliktir. Cunku gunahların affolmasına veya ahiretteki derecesinin yukselmesine sebep olur. Nitekim hadis-i şerifte; (Kul, ameliyle kendisine takdir edilen mertebeye ulaşamıyorsa, Allahu teÂl ona, ailesine veya malına bela verir ve o belalara sabretmeyi de verir ki ezelde onun icin takdir ettiği dereceye nail olsun) buyurulmaktadır.

Bela gunahsız olanlara da gelir. Allahu teÂl indinde derecesi daha yuksek olana daha cok, daha şiddetli bela gelir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(En şiddetli belaya ducar olanlar, Peygamberler, sonra fazilet derecesine gore onları takip edenlerdir. Kişi dindarlığı derecesinde belaya ducar olur. Eğer kişi dininde kuvvetli ise onun belası da şiddetli olur. Eğer dini gevşek ise belası da ona gore olur. Bela, kula oyle yapışır ki, gunahı kaldığı muddetce onu bırakmaz.)

Muslumanın başına gelen sıkıntılar onun hayrınadır. Cunku hadis-i şerifte; (Allahu teÂl buyuruyor ki: Mumin başına gelen işten, hoşlansa da, hoşlanmasa da, o iş, onun icin hayırlıdır) buyurulmaktadır.

Netice olarak mu’minin başına gelen her şey, hatta şer gibi gorunenler de, onun lehinedir, hepsinde hayır aramalıdır. İmam-ı Rabbani hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Her gun insanın karşılaştığı her şey, Allahu teÂlÂnın dilemesi ve yaratması ile var olmaktadır. Bunun icin, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız! Karşılaştığımız her şeyi, aradığımız şeyler olarak gormeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz icin sevinmeliyiz! Kulluk boyle olur. Kul isek, boyle olmalıyız! Boyle olmamak, kulluğu kabul etmemek ve sahibine karşı gelmek olur.”
Kaynak
__________________