[FONT="Comic Sans MS"]Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂmın velÂdeti (dogumu,cocuklugu)hengÂmında vucuda gelen harikalardır ve hadiselerdir. O hadiseler, onun velÂdetiyle alÂkadar bir surette vucuda gelmiş.

Hem bi'setten evvel bazı hadiseler var ki, doğrudan doğruya birer mucizesidir. Bunlar coktur. Numune olarak, meşhur olmuş ve eimme-i hadis kabul etmiş ve sıhhatleri tahakkuk etmiş birkac numuneyi zikredeceğiz.

Birincisi: VelÂdet-i Nebevî gecesinde, hem annesi, hem annesinin yanında bulunan Osman ibni Âs'ın annesi, hem Abdurrahman ibni Avf'ın annesinin gordukleri azîm bir nurdur ki, ucu de demişler: "VelÂdeti Ânında biz oyle bir nur gorduk ki, o nur maşrık ve mağribi bize aydınlattırdı."

İkincisi: O gece KÂbedeki sanemlerin coğu baş aşağı duşmuş.

Ucuncusu: Meşhur KisrÂnın eyvÂnı (yani saray-ı meşhuresi) o gece sallanıp inşikak etmesi ve on dort şerefesinin duşmesidir.

Dorduncusu: Sava'nın takdis edilen kucuk denizinin o gecede yere batması ve İstahrÂbÂd'da bin senedir daima iş'Âl edilen, yanan ve sonmeyen, Mecusîlerin mÂbud ittihaz ettikleri ateşin, velÂdet gecesinde sonmesi...

İşte şu uc dort hadise işarettir ki, o yeni dunyaya gelen zat, ateşperestliği kaldıracak, Fars saltanatının sarayını parcalayacak, izn-i İlÂhî ile olmayan şeylerin takdisini men edecektir.

Beşincisi: Cendan velÂdet gecesinde değil, fakat velÂdete pek yakın olduğu cihetle, o hadiseler de irhasat-ı Ahmediyedir (a.s.m.) ki, Sûre-i Elem tera keyfe'de nass-ı kat'î ile beyan edilen Vak'a-i Fildir ki, KÂbe'yi tahrip etmek icin, Ebrehe namında Habeş meliki gelip, fil-i Mahmudî namında cesîm bir fili one surup gelmiş. Mekke'ye yakın olduğu vakit fil yurumemiş. Care bulamamış, donmuşler. EbÂbil kuşları onları mağlûp ve perişan etmiş, kacmışlar. Bu kıssa-i acibe, tarih kitaplarında tafsilen meşhurdur. İşte şu hadise, Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂmın delÂil-i nubuvvetindendir. Cunku velÂdete pek yakın bir zamanda, kıblesi ve mevlidi ve sevgili vatanı olan KÂbe-i Mukerreme, gaybî ve harika bir surette, Ebrehe'nin tahribinden kurtulmuştur.

Altıncısı: Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂm, kucukluğunde Halime-i Sa'diye'nin yanında iken, Halime ve Halime'nin zevcinin şehadetleriyle, guneşten rahatsız olmamak icin, cok defa ustunde bir bulut parcasının ona golge ettiğini gormuşler ve halka soylemişler ve o vakıa sıhhatle şohret bulmuş.

Hem, Şam tarafına on iki yaşında iken gittiği vakit, Bahîra-yı RÂhibin şehadetiyle, bir parca bulut Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂmın başına golge ettiğini gormuş ve gostermiş.

Hem yine bi'setten evvel, Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂm, bir defa Hatice-i KubrÂnın Meysere ismindeki hizmetkÂrıyla ticaretten geldiği zaman, Hatice-i KubrÂ, Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂmın başında iki meleğin bulut tarzında golge ettiklerini gormuş, kendi hizmetkÂrı olan Meysere'ye demiş. Meysere dahi Hatice-i KubrÂya demiş: "Butun seferimizde ben oyle goruyordum."

Yedincisi: Nakl-i sahihle sabittir ki, Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂm, bi'setten evvel bir ağacın altında oturdu. O yer kuru idi, birden yeşillendi. Ağacın dalları, onun başı uzerine eğilip kıvrılarak golge yapmıştır.

Sekizincisi: Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂm ufak iken Ebu Talib'in evinde kalıyordu.Ebu Talip, coluk ve cocuğu ile, onunla beraber yerlerse karınları doyardı. Ne vakit o zat yemekte bulunmazsa, tok olmuyorlardı. Şu hadise hem meşhurdur, hem kat'îdir.

Hem Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂmın kucukluğunde ona bakan ve hizmet eden Ummu Eymen demiş: "Hicbir vakit Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂm aclık ve susuzluktan şikÂyet etmedi-ne kucukluğunde ve ne de buyukluğunde."

Dokuzuncusu: Murdiası olan Halime-i Sa'diye'nin malında ve kecilerinin sutunde, kabilesinin hilÂfına olarak cok bereketi ve ziyade olmasıdır. Bu vakıa hem meşhurdur, hem kat'îdir.

Hem sinek onu tÂciz etmezdi, onun cesed-i mubarekine ve libasına konmazdı. Nasıl ki, evlÂdından Seyyid Abdulkadir-i GeylÂnî (k.s.) dahi, ceddinden o hali irsiyet almıştı; sinek ona da konmazdı.

Onuncusu: Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂm dunyaya geldikten sonra, bahusus velÂdet gecesinde, yıldızların duşmesinin coğalmasıdır ki, şu hadise, On Beşinci Sozde kat'iyen burhanlarıyla ispat ettiğimiz uzere, şu yıldızların sukutu, şeyÂtin ve cinlerin gaybî haberlerden kesilmesine alÂmet ve işarettir. İşte, madem Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂm vahiyle dunyaya cıktı; elbette yarım yamalak ve yalanlarla karışık, kÂhinlerin ve gaibden haber verenlerin ve cinlerin ihbÂrÂtına sed cekmek lÂzımdır ki, vahye bir şuphe iras etmesinler ve vahye benzemesin. Evet, bi'setten evvel kÂhinlik coktu. Kur'Ân nÂzil olduktan sonra onlara hÂtime cekti. Hatt cok kÂhinler imana geldiler. Cunku daha cinler taifesinden olan muhbirlerini bulamadılar. Demek Kur'Ân hÂtime cekmişti. İşte, eski zaman kÂhinleri gibi, şimdi de medyumlar suretinde yine bir nevi kÂhinlik, Avrupa'da, ispritizmacıların iclerinde başgostermiş. Her ne ise...

Elhasıl: Resul-i Ekrem AleyhissalÂtu VesselÂmın nubuvvetinden evvel nubuvvetini tasdik ettiren ve tasdik eden pek cok vakıalar, pek cok zatlar zÂhir olmuşlar. Evet, dunyaya mÂnen reis olacak ve dunyanın mÂnevî şeklini değiştirecek ve dunyayı Âhirete mezraa yapacak ve dunyanın mahlûkatının kıymetlerini ilÂn edecek ve cin ve inse saadet-i ebediyeye yol gosterecek ve fÂni cin ve insi idam-ı ebedîden kurtaracak ve dunyanın hikmet-i hilkatini ve tılsım-ı muğlÂkını ve muammÂsını acacak ve HÂlık-ı KÂinatın makasıdını bilecek ve bildirecek ve o HÂlıkı tanıyıp umuma tanıttıracak bir zat, elbette o daha gelmeden herşey, her nevi, her taife onun geleceğini sevecek ve bekleyecek ve husn-u istikbal edecek ve alkışlayacak ve HÂlıkı tarafından bildirilirse o da bilecek. [/FONT](Mektubat,Bediuzzaman)
__________________