Kulun Olum ve Kabir ile Sınavı

Yuce Allah (c.c.) yarattığı kulları icin hayır ve guzellikler dilemiştir. Yarattığı insanları meleklerden ustun tutmuş ve meleklerin Âdem’e (a.s) secde etmelerini emretmiş; secde etmeyen iblisleri lanetleyerek cennetten kovmuştur. Ve Âdemoğlu, Allah’ın (c.c.) yeryuzundeki halifeleri olmuştur. Âdem ve Havva Anamızdan coğalan insanoğlunun bir takım kurallara uyarak yaşamasını arzu etmiştir. Bu nedenle gonderdiği elcilerine vahiyler yoluyla sayfalar indirmiştir. Bu sayfalarda Yuce Allah’ın (c.c.) emirleri ve tavsiyeleri yer almıştır. Coğalan insanoğlu, ilk donemlerde Peygamberlerinin tebliğ ettiği Allah’ın (c.c.) emirlerine sıkıca bağlanıp, mumince bir hayat yaşamıştır. Mumince yaşamanın doğal sonucu olarak huzuru, mutluluğu, saadeti ve guveni tatmıştır. Beşer olan insanoğlu, ne zaman Yuce Allah’ın (c.c.) emirlerine ve Peygamberlerine sırt donmuş; işte o zaman insanoğlu icin felaket canları calmaya başlamıştır. Toplumda huzur, guven, hoşgoru ve adalet kaybolmuştur. Cunku insanoğlu olumu hic aklına getirmemiştir. Hic olmeyecek gibi nefsinin peşinde koşmuş; dunyalık biriktirme derdine duşmuştur. Kimi kavimler kibirleri yuzunden, kimi kavimler ahlaksızlığı yuzunden, kimi kavimler putlara tapmaktan, kimi kavimler faizcilik ve hırsızlık yuzunden helak olup gitmiştir.

İnsanoğlu, hayatının her doneminde şu uc hususa ozellikle dikkat etmelidir: Dunyalık işlerinin olum ile sona ereceğini, son durağının kabir olacağını, ziyaretcilerinin Munker ve Nekir me-lekleri olacağını ve vadenin de kıyamet olacağını tefekkur etmelidir. Olumun bu ilahi sırlarını bilerek yaşayan insanlar, kabirde ve Ahiret yurdunda mukÂfatlandırılacaktır. Allah’ın (c.c.) emirlerine isyan ederek yaşayanların vay haline! Onların varacakları yer ne kotu bir yerdir. Onların ziyaretcileri ne cirkin ve korkunc ziyaretcilerdir! İlahi kanunları hice sayarak yaşa-manın karşılığı hic şuphe yok ki; kabir azabı ve cehennem ateşi olacaktır!

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz bakınız bu konuda ne buyuruyor: “Akıllı olanlar şu kişilerdir ki; nefsini Hak emre uydurur ve olumden sonra kalacak işlerde bulu-nur” Bu hadis-i Şeriften de anlıyoruz ki; olumu duşunen kişi, evvela ahiret hazırlığını yapar ve boylece kabrini cennet bahcelerinden bir bahceye donuşturmuş olur.

İnsanoğlu, cok kez bir yakınının ya da bir başkasının olumune şahitlik etmiştir. Bazı hastaların uykuya dalar gibi olup gittiğini, bazı hastalarında dayanılmaz acılar cekerek olduğunu gormuştur. Uykuya dalar gibi olup gidenler icin “keşke benim olumum de boyle tertemiz, acısız olsa” diye o olum haline imrenir. Ya işkence cekerek olenleri gorunce ne der; “Eyvah! Olum ne zormuş boyle. Saatlerce can cekişiyor, terliyor ama bir turlu ruhu cıkmıyor! Aman Yarabbi! Şu adamın yuzu nasılda değişiyor. Cirkinleşiyor! Yarabbi! Bana hayırlı ve guzel olumler nasip eyle” diyerek o olum anından duyduğu sıkıntıyı ve sarsıntıyı dile getirir. Yuce Allah (c.c.) buyuruyor ki; “Her canlı mutlaka olumu tadacaktır” Yuce Yaratıcının bu sozunden de anlıyoruz ki, olum anında buyuk acılar vardır ve o acıları her canlı mutlaka tada-caktır.

Ancak; şunu belirtmekte fayda vardır ki; Yuce Allah (c.c.) bazı Musluman kullarının canlarını dehşetli acılarla kabzeder. Bu cetin acılar, Yuce Allah’ın (c.c.) Musluman kullarına bir mer-hametidir ve rahmetidir. Zira Yuce Allah (c.c.) Musluman kullarının cektiği olum acısını, işlediği gunahlara kefaret olarak değerlendirir. KÂfir kullarının ruhlarını ise acısız ve işkencesiz olarak alır. Bu durum Yuce Allah’ın (c.c.) adaletinin bir gereğidir. Zira kÂfirlerde hayır işle-rinde bulunur ve guzel bir yaşam surdurur. İşte bunun karşılığı olarak kÂfirler, olum acısını hissetmez veya cok az hisseder. Bu izahatlar; İmam-ı Gazali Hazretleri’nin ‘Huccet-ul İslam’ İsimli eserinde gecmektedir.

İnsanoğlu, olum anını ve ruhun bedenden ayrılışını hep merak etmiştir. Olumun insanoğluna buyuk ıstırap yuklediğini Hz. İsa (a.s) şu şekilde belirtmiştir; “Ya havariyyun! Dua edin; ta ki, Hak TeÂl benim canımı almayı kolaylaştırsın. Ben olumden o kadar korkuyorum ki, olumun verdiği bu korkudan oleceğim…”

Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz olum acısı icin şoyle buyurmuştur; “Olum acısını cekmek uc yuz kılıc vuruşu gibidir” Bir başka hadislerinde; “Can vermenin en kolayı, yun yumağı icinden dikenli bir dalı cekmek gibidir ki; kolaylıkla ayrılması mumkun değildir.”

İnsanoğlu, olum anında nelerle karşılaşacağını da merak etmektedir.

a-) İnsanoğlu, gideceği makamını gormeden can vermez: Yani; olecek kişi Salihlerden ise, yerinin cennet olduğunu mutlaka gorur ve mutluluğunu belli-belirsiz tebessumle belirtir. Bu gulumseme oldukten sonra yuzunde donup kalır. Şirk, fitne, fesat gibi gunah işlerle hemhal olanların ve kÂfirlerin de makamları kendilerine mutlaka gosterilir. Cehennemi goren kÂfirlerin ve gunahkÂr Muslumanların yuzleri kasılır, cirkinleşir ve derin korku izlerine burunur. Olum Meleği Azrail, muminlere guzel bir surat ile yaklaşırken, inkÂrcılara ve gunaha saplanmış Muslumanlara cok korkunc bir surat ile yaklaşır ve onları dehşete duşurur.

b-) Mezara defnedilen kişi ister Musluman olsun, ister kÂfir olsun mezarda ilk goreceği Kira-men KÂtibin melekleri olacaktır. Mezara terk edilen kişi Yuce Allah’ın (c.c.) emirlerine tam teslimiyetle teslim olmuş ise sorgu melekleri ona korkutucu bir halde yaklaşmaz. Ve o mumin kişiye şoyle seslenir; “Allah (c.c.) kimdir, Muhammed kimdir?” Mumin kişi; “Allah (c.c.) eşi ve benzeri olmayan, ezeli ve ebedi olan, zerreden kurreye her şeyi yaratandır. Muhammed (a.s) O’nun resuludur ve bizim de peygamberimizdir” diye cevap verir. Sorgu melekleri aldıkları bu cevapla; “Allah-u TeÂl (c.c) sana hayırlı karşılıklar versin. Allah (c.c.) katında cok itaatkÂrdın, bizi rahat ettirdin” diye cevap verip cekilirler.

Kabrin, olulerle konuşup konuşmadığı da ayrı bir merak konusudur. Evet, kabir olulerle konu-şur. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz bu konuda şoyle bildirmiştir; “Oluyu kabre koyduklarında, kabir oluye şoyle seslenir; ‘Âdemoğlu! Sen neye kibirlendin? Sen bilmiyor muydun ki, ben sıkıntı eviyim ve karanlığın eviyim? Yılanlar, akrepler durağıyım! Asilerin zindanıyım! Sen neye aldandın? Oysa yanıma gelince hemen kacardın! Şaşkına donmuş biri gibi bir ayağın geri basardı” İşte bu dehşetli azarlamaların sahibi kabrin ta ken-disidir.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz, Salih kullar icin şoyle buyurmuştur; “Allah’ın (c.c) buyruğuna itaat edenleri kabre koyarlar. O kişinin amelleri onun cevresini sarar ve onu muhafaza altına alır. Ayağının ucuna azap melekleri gelir; namaz onları kar-şılar ve ‘Onun yanına varmayın! O, Allah (c.c.) icin ayakta cok durdu’ derler. Melekler bu sefer olunun baş tarafına gecer; oruc onları karşılayıp; ‘Onun yanına varmayın! O, Allah (c.c.) yolunda cok susuzluk cekti’ derler. Melekler bu sefer olunun diğer yanına gelir, sadaka onları karşılar ve ‘Ona dokunmayın! O, bu eli ile cok sadaka vermişti’ derler. Bu defa olunun arkasına gecerler, hac ve Gaza onları karşılar; ‘Ona dokunmayın! O, Hak TeÂlÂ’nım yolunda zahmetler cekmiştir’ derler. Olum melekleri, mumin oluden aldıkları bu cevap karşısında; ‘Sana makamın mubarek olsun ’diyerek cekilirler.
Azap melekleri cekildikten sonra mumin kişiye rahmet melekleri gelir ve cennetten getirdikleri yatağı mumin kişinin altına sererler. Muminin kabrini yetmiş arşın eninden ve boyundan genişletirler. Genişletilen kabrin icini nur ile doldurup, cennetten getirdikleri bir kandili kabrin icine asarlar. Rahmet Melekleri mumin kula; “şimdi rahat rahat yat burada” derler. Mumin kul; “Beni kavmimin ve akrabalarımın yanına koyun. Onları benden haberdar edin” der. Rahmet melekleri de; “Burada yat. Yeni gelin nasıl uykuya varırsa oyle uyu. Seni kimse uyandıramaz. Ancak cok sevdiğin uyandırabilir” diyerek, kabri terk ederler. Mumin kul; hayırlı amellerinin karşılığı olarak sonsuz yurdu olan cenneti seyrederek kıyamete kadar kab-rinde yatar. Bu muminler icin Yuce Allah’ın (c.c.) bir mukÂfatıdır.

Kabre terk edilen kişi munafık ise Azap Melekleri bu kişiye soyle sual ederler; “Hak TeÂlÂ’yı ve Peygamberi nasıl bilirdin?” Munafık kişi şoyle cevap verir; “Halkın ağzından bir şeyler işitmiştim. Soylenip dururlardı. Ben onların dediğini derim” Bu cevap karşısında Azap Me-lekleri kabre şoyle seslenir; “Onu sıkın!” Kabir, bu munafığı oyle bir sıkar ki; kaburgaları birbirine gecer. Bu munafık kul, hem kabrin kendisini sıkmasıyla buyuk azap ceker, hem de varacağı azap yurdu olan cehennemi kıyamete kadar seyretmeye mahkûm edilir. Bu ne buyuk bir azaptır!

Gunumuzde kendilerini aydın, modern ve ateist olarak gorenler, ne kabir azabına, ne de ahiret yurduna inanırlar. Bu tur insanlar maddeci bir anlayışa sahip olduklarından bilimsel kanıtı olmayan hicbir şeye inanmazlar. Oysa ruh, akıl, ruya ve hayal muspet ilimlerle asla ispat edi-lemez. Buna rağmen ateistler; ‘Benim aklım ve ruhum yoktur. Ben asla ruya gormedim’ diyememiştir. Kur’an-ı Kerim, sonsuz evren ve tum canlılar Yuce Allah’ın (c.c.) varlığına şehadet ederler. O oyle bir duzen kurmuştur ki; sonsuz evren ve bu evrenin icinde bulunan her şey belirli bir duzen ve ilmi disiplin icinde hareket etmektedir. Muminler, kendilerini modern dunyanın aydınları olarak gorenlere ve ateistlerin sacma sapan materyalist doktrinlerine al-dırmadan, Yuce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin evrensel beyanlarına uygun yaşamalıdır. Zira bu dunyada yaptığımız guzel ameller, kabir ve ahiret yurdunda bizlere mukÂfat olarak donecektir. Nefsinin peşinde suruklenerek şeytana ‘KUL’ olan ‘Nefsi Emmare’ Muslumanlar da işlediği gunahların karşılığını hem kabirde ve hem de ahiret yurdunda işkence ve zulum olarak gorecektir. O gunahkÂr Muslumanlar, gunahları nis-petinde cehennemde yandıktan sonra cennete alınacaktır. Ancak; kÂfirlerin boyle bir imkÂnı olmayacaktır. O kÂfirler hesaba cekilmeyecek, onlar icin mizan terazisi dahi kurulmayacaktır. Zira onlar Yuce Allah’a (c.c) şirk koşmuştu. Şirk koşanlar, doğrudan cehenneme atılacaktır. İşledikleri guzel ameller olum acısı cekmeyerek kendilerine odenecektir.

Yuce Allah (c.c.) tum insanlığı hidayete erdirsin.

kaynak
__________________