İslam Dunyasındaki Suni Ayrımlar Nasıl Son Bulur? İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryuzunde bir fitne ve buyuk bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)



İslam dunyasında uzun yıllardır birlik ve beraberlik ruhunun gereği gibi yaşanmıyor olması, hem birtakım sorunlara zemin hazırlamakta hem de mevcut sorunlara kalıcı cozumler oluşturulmasını zorlaştırmaktadır.

Bu durumun son bulması ve Muslumanların ve diğer tum toplumların huzura, guvene ve barışa kavuşabilmeleri icin,

İslam dunyasında suni olarak oluşturulan ayırımların ortadan kaldırılması şarttır. Muslumanlar, Allah'ın Kuran-ı Kerim'de buyurduğu gibi, kardeş olduklarının şuuruyla hareket etmeli, bir ailenin fertleri gibi sevgi, saygı ve samimiyetle birlik olmalıdırlar. İslam dunyasının ozlemi icinde olduğu aydınlık ve huzurlu gunlerin yaşanması ancak tum Muslumanların bu şekilde tek yurek olması ile mumkundur.

İslam medeniyetinin tum dunyayı aydınlattığı, bilimde, sanatta, mimaride, ticarette dunyaya ornek olduğu donemler, Muslumanların birlik ve beraberlik icinde hareket ettikleri donemler olmuştur. Gerek Peygamber Efendimiz (sav)'in doneminde ve gerekse bunu takip eden zamanlarda, Kuran ahlakıyla ahlaklanan Muslumanların, gittikleri her yere hoşgoru, akıl, bilim, sanat, estetik, temizlik ve refah goturmelerinin ve İslam dunyasının, dunyanın en modern ve en cağdaş uygarlığı olmasının temelinde, birlik ruhunun sağladığı huzur, guven ve barış ortamı vardır. Gunumuzde de İslam dunyası gucunu, nurunu, bereketini tekrar elde etme ve kendi icinde oluşan suni ayrımları ortadan kaldırma ihtiyacındadır.


Ayrımcılık ve Kutuplaşma Kuran Ahlakına Uygun Değildir

Her Musluman, dunyada ve ahirette birbirinin kardeşidir. Muslumanların birlik olmaları, aynı safta yer almaları, birbirlerine her şartta destekci olup yardım etmeleri, birbirlerine Allah rızası icin icli bir sevgi, şefkat duymaları ve birbirlerine karşı her zaman affedici olmaları Allah'ın beğendiği ve istediği bir ahlaktır. Allah'ın varlığına ve birliğine iman eden, ahirete inanan, peygamberlere karşı coşkun bir sevgi ve saygı duyan, Kuran'ın hak olduğunu tasdik eden ve titizlikle uygulayan herkes Muslumandır. Muslumanlar arasında ayrımcılığın Kuran'da kesinlikle yeri yoktur. Bu, şeytanın Muslumanların gucunu kırmak amacıyla oynadığı sinsi bir oyundur. Cekişme, kavga, karşılıklı mucadele ve haset, insanın beynini ve ozellikle de vicdanını cok yorar. Kişinin ruhunu kirletir, fiziksel ve manevi anlamda gucunu zayıflatır. Şeytan da bu gerceği bildiği icin muminlerin arasına girmeye ve bu şekilde onları gucten duşurmeye calışır. Akıllarını ve dikkatlerini boş konulara yoğunlaştırarak Allah'ın dinine yardım etmelerini, İslam ahlakını yaymalarını engellemeye caba harcar. Yuce Allah Kuran'da inananları şu şekilde uyarmaktadır:

“Allah'a ve Resûlu'ne itaat edin ve cekişip birbirinize duşmeyin, cozulup yılgınlaşırsınız, gucunuz gider. Sabredin. Şuphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)

Şeytan insanların iman etmelerini, samimi olmalarını, guzel ahlak gostermelerini, Allah'a gonulden boyun eğerek yaşamalarını istemez. Birlik oldukları takdirde Muslumanların nasıl guzel ve etkili bir guce sahip olacaklarını, bu vesileyle Kuran ahlakının her yerde yaşanmaya başlanacağını, dunyada cennet gibi bir ortam oluşacağını bildiği icin surekli aleyhte bir faaliyet icindedir. Ancak samimi iman edip her şartta Allah'a yonelip tevekkul edildiği takdirde şeytanın muminler uzerinde olumsuz hicbir etkisinin olmayacağını Allah Kuran'da bizlere haber vermiştir:

“Gercek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkul edenler uzerinde onun (şeytanın) hicbir zorlayıcı-gucu yoktur.” (Nahl Suresi, 99)

Muslumanlara Duşen Sorumluluklar

Şeytanın tuzağına duşmemek icin Muslumanların ozellikle birbirlerine karşı cok anlayışlı, sevgi dolu ve bağışlayıcı olmaları; kotu zandan mutlaka kacınmaları gerekir.

Muslumanlar kardeşlik ve dostluk ruhuna uygun hareket etmeli, yaşanan buyuk acıların onune gecilebilmesi ve bunların tam anlamıyla son bulması icin dayanışma icinde olmalı, birlik haline gelmelidirler.

Gucunu ve enerjisini yalnızca İslam'ın, Muslumanların ve insanlığın hayrına kullanan, coğulculuktan yana olan, uzlaşmacı ve barışsever bir kultur Muslumanlar arasında egemen olursa, İslam dunyası, 21. yuzyılın en buyuk medeniyetlerinden birini inşa edebilir. Aksi halde, dağılmış, ayrılmış, birbirlerinden kopuk olan Muslumanların kendi değerlerini savunmaya dahi guc yetirmeleri cok zor olacaktır.

* İnsan hakları, inanc, yaşam ve fikir ozgurlukleri konusunda olumsuz bir yaklaşımla karşı karşıya kalmaları durumunda, Muslumanların değerlerini beraberce fikren savunmaları Kuran ahlakının bir gereğidir. Birlik ve beraberlik icinde yurutulecek fikri mucadelenin cok etkili olacağı, istenen neticeye kısa surede ulaşılabileceği acıktır.

* Muslumanlar, farklılıkları bir ayrılık veya bir uzak durma sebebi olarak değil, bir renklilik, kulturel ceşitlilik, guzellik olarak değerlendirmelidirler. Sevgi, merhamet, anlayış ve şefkatle karşılarındakilere yaklaşmalı, kardeşlerine muhabbet duymalı, onları her zaman oven ve saygılı bir uslup kullanmalıdırlar.

* İslam ahlakının gereği olan sevgi, merhamet, fedakarlık, anlayış, affedicilik gibi guzel ozelliklerini, cevremizdeki insanlara olduğu gibi, farklı camialarda olan Musluman kardeşlerimize de gereğince gostermelidirler.

* Kardeşlik, sevgi, barış, hoşgoru, muhabbet, dostluk, affedicilik gibi konuları surekli teşvik etmek, hatta bu konularda ornek teşkil etmek son derece onemlidir. Bu şekilde Muslumanların şevkini ve heyecanını artıracak bir hizmet icerisinde olmak, şeytanın oluşturmaya calıştığı kargaşa ve mucadele ortamını Allah'ın izniyle tamamen yok edecektir. Nitekim bu yonde atılan her adımın İslam aleminde hemen olumlu sonuclar doğurduğunu Allah bizlere gostermektedir.

__________________