Gunahı cok olanın sevabı daha cok olmalıdır!



Bir okuyucum istemeyerek maruz kaldığı gunahlarından dolayı aşırı uzulmekle kalmamış, umitsizliğe bile duşmuş, bunca yanlışlardan sonra 'benden adam olmaz' diye de hukum vermiş.

Ben boyle umitsizliğe duşen hassas ve temiz insanlara diyorum ki:

- İnsan maruz kaldığı gunahlarından dolayı uzulmeli, hatta vicdan azabı duymalıdır. Bu turlu uzulmeler, vicdan azabı duymalar hem bir nevi tovbe, istiğfar manasına gelir hem de iman işareti sayılır.

Nitekim gunahından dolayı uzulup vicdan azabı cekmenin iman işareti olduğunu bildiren Efendimiz (sas) şoyle buyurmuştur:

- Mumin gunahını başına yıkılacak dağ gibi buyuk gorur, uzulup vicdan azabı hisseder. Munkir ise burnu ucuna konmuş sinek gibi basite alır, uzerinde durmayıp geciştirmek ister.

Demek gunahlarından dolayı uzuntu ve gonul sızısı hissetmek muminliğin işaretinden başkası değildir. Umitsizliğe duşmeye sebep yoktur.

Ne var ki, mu minin boylesine vicdan azabı duymaya başladığı sırada şeytan yine yakasını bırakmaz, bu defa da ona neleri telkin edip nasıl vesvese verir bir bakın.

- Sen gunahkÂrın tekisin, temiz insanların arasında bulunmak sana layık değildir. Uzaklaş dindar insanların arasından. Cek git kendin gibi kirli insanların icine!.. Senin layık olduğun yer orasıdır, senden adam olmaz...

Gordunuz mu şeytanın yeni tuzağını?
Halbuki kendini gunahkar bilen genc boyle duşunmemeli de, demeli ki:

- Ben gunahı cok bir insanım. Oyle ise dindarlar arasında daha cok bulunmalı, onların tutum ve davranışlarından etkilenerek daha cok hizmet etmeli, daha cok ibadet edip sevap kazanmalıyım. Cunku benim sevaba başkalarından daha cok ihtiyacım var. Bunca gunahımı ancak boyle cok sevaplarla, ibadetlerle affettirebilirim. Dini hayattan uzaklaşarak değil.

Bu meselenin muhteşem tarihi orneğini Ebu Cehil'in oğlu Hz. İkrime vermiştir.
Babasının olumunden sonra kufur ordularının başlarına gecip İslam'la o savaşmış, hatta bu savaşını Mekke'nin fethine kadar da surdurmuştur.
Mekke'nin fethinden sonra ancak İslam'la şereflenmiş olan İkrime, bundan sonra İslam icin cepheden cepheye koşmuş, savaşlarda hem de en onde carpışmaya başlamış, en ileri seviyede İslam'a hizmette bulunmuştur.
Hatta bir defasında kumandanı onu ikaz etmiş:

- Ey İkrime, kendini en one cıkarıp da duşman oklarına hedef etme, sen de herkes gibi geride saf nizamında, herkesle eşit şekilde dur!

İkrime'nin buna muhteşem bir cevabı vardır ki; tam konumuzun cozumunu teşkil etmektedir. Diyor ki:

- Ben herkes gibi değilim. Oyle ise herkes gibi geri safta kalamam. Benim gunahım herkesten coktur. Oyle ise hizmetim, fedakÂrlığım da herkesten cok olmalı, boylece bunca gunahları boylesine farklı fedakÂrlıklarla affettirmeliyim.

İşte doğru duşunce boyle olur.
Gunahı cok olanın sevabı daha cok olmalı, dinî hayatı daha kuvvetli, İslamî hizmeti daha fazla olmalı, yoksa hizmetten uzaklaşarak kambur ustune kambur yuklenmeyi care sanmamalıdır.
Burada şeytanın tuzağına duşmeyi onleyen şu olcuyu hic unutmamalıyız:

Kalbe gelen bir duşuncenin Rahmanî mi yoksa şeytanî mi olduğunu tespit icin o duşuncenin gosterdiği hedefe dikkat etmek gerekir.
O duşunce, sahibini hizmete ve dinî hayata yonlendiriyorsa Rahmanî bir ilham olur, hizmetten ve dinî hayattan uzaklaştırıyorsa şeytanî bir vesvese olduğu kesinleşir.

'Ben gunahkÂr bir adamım, bende hayır yoktur, dindar insanların icinde bulunmamalı, hizmetten uzaklaşmalıyım' duşuncesinin şeytanî bir vesvese olduğu da boylece kendiliğinden anlaşılır.
Boylece gunahı cok olanın care olarak, sevabını daha coğaltması gerektiği netleşmiş olur.


Alıntı : Ahmet Şahin

__________________