Cuma namazı erkeklere farz olup kadınlara farz değildir. Bu konuda butun fakihler goruş birliği etmiştir. Fakat kadınlar da camiye gelip cuma namazı kılsalar, bu namazları sahih (gecerli) olur ve artık o gun ayrıca oğle namazı kılmazlar.

Cuma namazı kılmayı emreden Âyet genel icerikli olduğu halde kadınların nicin cuma namazı kılmadıkları hatıra gelebilir. Cok fazla teknik ayrıntıya girmeden bir iki nokta uzerinde durarak bu konuya acıklık getirmeye calışalım. Burada gozden kacırılmaması gereken hususların başında konunun Arap dilinin ozelliği ile ilgisi gelmektedir. Arap dilinde erkek ve kadına yapılan hitap kalıbı birbirinden farklıdır. Kadınlara yapılan hitabın icinde erkeklerin bulunması, dilin yapısı bakımından imkÂnsızdır. Kadınlara yapılan hitap, sadece ve sadece kadınlara yapılmış bir hitaptır. Buna mukabil, erkeklere yonelik hitabın kapsamına kadınların girip girmediği, yani bu hitabın kadınlara da yonelik olup olamayacağı, dilciler arasında tartışmalı bir konudur.

Kimi dilciler erkeklere yonelik hitabın icerisine kadınların girmediğini, kimileri de girdiğini soylemişlerdir. Dilcilerin bu farklı iki kanaati, usulculerin, o tur Âyetlerin, yani erkeklere yonelik hitap iceren Âyetlerin anlaşılmasında ister istemez etkili olmuştur. Kimi usulculer, erkeklere yonelik hitabın icerisine kadınların dahil olmadığı yonundeki anlayışı kabul etmişler ve Âyetleri bu doğrultuda anlamlandırıp, onlardan hukum cıkarmışlardır. Bu anlayışa gore, erkeklere yonelik hitabın icerisine kadınlar dil kuralları gereği, girmezler. Fakat bazı dil dışı karîneler sebebiyle, erkeklere yonelik hitaba kadınlar da dahil olur. Bu dil dışı karînelerin başında, getirilen hukmun anlamı ve mahiyeti ile bu hukmun icerik bakımından erkek-kadın farkı dikkate alınacak turden olup olmadığı gelmektedir. Bu farklılık, tabii ki bir cinsiyet ayırımından değil, aksine fizikî yapı ile toplumsal statu ve buna bağlı olarak haklar ve sorumluluklar dengesinden kaynaklanan bir farklılıktır.

Kimi usulculer ise dilcilerin oteki kanaatini esas alarak ve kural olarak, erkekler hitabının icerisine kadınların da girdiğini, fakat cuma namazı gibi bazı konularda, birtakım haricî karîneler ile kadınların hitap kapsamı dışında tutulacağını ileri surmuşlerdir. Kadınların hitap kapsamı dışına alınmasına gerekce olan hÂricî karîneler cumlesinden olmak uzere, o donemdeki kadın telakkisi, kadının ailedeki gorev ve sorumluluklarına ve cemaat kavramı ve dayanışması icerisinde kadınların yerine ilişkin anlayış gosterilebilir. Her hÂlukÂrda, kadınların cuma namazı kılmakla yukumlu olup olmadıkları meselesi, sonucu bakımından dinî bir mesele olmakla beraber, bu sonuca ulaşmanın başlangıc ve hareket noktası bakımından oncelikle bir dil ve teÂmul meselesidir. Bu itibarla, meseleyi tabii zemininin dışına cıkarıp abartmak ve Turkcemizde erkeklere hitap ile kadınlara hitap arasında dilin yapısı bakımından boyle bir ayırımın bulunmayışının sağladığı rahatlıktan yararlanarak "Allah, 'Ey inananlar, cuma icin cağrı yapıldığı vakit, zikre yani cuma namazına koşun' diyor, kadınlar da inananlar grubunda olduğuna gore onların da gitmesi gerekir" demek, kolaycılık olması bir yana meseleyi saptırmak anlamına gelir ve bu tutum yarar yerine zarar verir. Belirtmek gerekir ki, dilcilerin ve bağlı olarak usulculerin goruşlerinden her ikisine gore de, başlangıctan beri kadınların cuma namazı ile mukellef olmadıkları sonucuna ulaşılmıştır. HÂricî karîneler meselesini tum detaylarıyla burada acıklamak yerine, bahsedeceğimiz ikinci nokta cercevesinde ele almak yeterli olacaktır.

Bu meselede dikkate alınması gereken ikinci nokta, Hz. Peygamber'in uygulamasına ve on dort asırlık geleneğin durumuna bakılmasıdır. Hz. Peygamber'in, kadınları cuma namazı kılmakla yukumlu tutup tutmadığının bilinmesi, başlı başına bağlayıcı olmasının yanında, aynı zamanda, belirleyici bir karîne değerine de sahip olacaktır. İlk donemlere ilişkin butun literatur, kadınların zaman zaman cuma namazına katıldıklarını, fakat Hz. Peygamber'in kadınları cuma namazı kılmakla yukumlu tutmadığını cok acık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber'in cuma namazının kadın, cocuk, hasta ve kole dışında, cemaat icerisinde bulunan her muslumana farz olduğunu bildiren bir sozu de bulunmaktadır (Ebû DÂvûd, I, 280; HÂkim, I, 425). Hz. Peygamber'in bu soz ve uygulaması, kadınların genel hitap icerisinde yer aldığı goruşunu one surenler tarafından hÂricî bir karîne olarak değerlendirilmiş ve Âyetin genel ifadesini daralttığı soylenmiştir.

Ote yandan, on dort asırlık surec icerisinde, kadınların cuma namazı kılması gerektiğini soyleyen hicbir Âlim cıkmamıştır. Bu durum, kadınların cuma namazı kılmakla yukumlu olmadıkları konusunda bir icm gercekleştiğini gostermektedir. Fakat bizim asıl soylemek istediğimiz boyle bir icmÂın bulunması değil, belki ilÂve olarak, hicbir toplumda, hicbir kulturde ve Sunnî veya gayr-i Sunnî hicbir mezhepte farklı bir goruşun ortaya cıkmamış olmasıdır.

Dinin ve dindarlığın simgesi olan ve belli bir bicimsellik hatta sembolizm taşıyan ibadetler, zaman ve zemin değişmesinden etkilenmezler. Bu onların mahiyetinden ileri gelir. Cunku salt ibadet olan merasimlerin değişmesi, bir anlamda dinin değişmesi, yozlaşması sonucuna goturur. Salt ibadet olmamakla birlikte genel anlamda ibadet icerikli konularda bir ihtiyat payı ile hareket etmek uygun olmakla birlikte, uygulamasında birtakım guclukler ortaya cıkmışsa veya uygulanması, konuluş espri ve amacıyla celişir hale gelmişse, bu takdirde ozu korumak uzere luzumlu yeni duzenlemelerin yapılması gerekli hale gelebilir.

Sonuc olarak, kadınların cuma namazı kılması konusunda bir serbestlik vardır; musait zaman ve zemin bulan kadınlar cuma namazı kılabilirler. Bu durum, dinin onlara tanıdığı bir muafiyettir. Dinî yukumlulukten muafiyetin ayırım olarak algılanmasının yanlışlığı kadar boyle bir ilÂve yukumluluğun kadınlara ne kazandıracağı hususu da uzerinde duşunulmeye değer bir husustur. Fakat cuma namazını kadınlara farz haline getirerek onları cuma namazı kılmaya mecbur etmek, hicbir sebeple olmasa bile, asırlarca suregelen geleneği gereksiz yere ve haksız olarak hice saymak olduğu icin yanlıştır ve asılsızdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı İlmihali

__________________