"Mekke'nin fetih gunuydu...Bir adam Resulullah'ın yanına yaklaştı. Korkudan, heyecandan titriyordu. Resulullah da gordu adamın bu halini ve donup seslendi: " Titremene luzum yok, ben kral değilim "
Ve ardından dedi ki; " Kureyşli kuru et yiyen bir kadının oğluyum ben."
Bu hadisi her okuyuşumda sarsılırım.
Duşunun...
Mekke'yi fetheden kuvvetlerin başındaki kişinin ve Peygamber'in onunde titremez de insan, kimin onunde titrer? "
İktidarı olağanustuleştirme " insanlık tarihi kadar eski bir hikÂyedir cunku..
Hatta gecmek bilmeyen bir hastalıktır.
Guclulerin, militerlerin, kendine soy sop iktidarı ve havası yaratanların, en sıradan makamların sahiplerinin onunde korkar, ezilir, buzulur, titrer insan..
Ya bugun?
Populer şohret denen şeyden bir parca nasiplenmiş kişilerin bile yanına yanaştığında titremeye kapılıp ağzını acamayanları gorursunuz.
Nedir Peygamber'i boyle davranmaya, boyle soylemeye iten?
İlk akla gelen hep tevazu kavramı olur bu durumlarda.
Tevazu deyip gecmek doğru olur mu?
Hayır! Yanlış olur.
Hele tevazuyu alcakgonulluluk veya kendini kucultme olarak ele alıyorsanız, bu iyice yanlış olur.
Cunku " Titremene luzum yok, ben kral değilim " diyen Hz.Muhammed, unutulmamalıdır ki, Adem Aleyhisselam'dan beri Peygamber olduğunu, yani " fark "ını hep dile getirmiştir.
Burada vurgulanan şey...
İsmet Ozel'in sozleriyle " kralın ve krallığın carpıklığıdır ." (40 Hadis, İsmet Ozel. 2005, Şule Yayınları.)
Daha doğrusu, Âlemde " kral olma "nın; saltanat kurup, saltanat surmenin carpıklığı dır burada altı cizilen, hic kuşku yok!
" Kureyşli kuru et yiyen bir kadının oğluyum ben " sozune gelince...
Nasıl da urperticidir!
Elbette bu meselelerin acemisi ve ilahiyatcılara hem saygı duyup hem de kibirlerinden urken biri olarak altından kalkamayacağım kadar ileri gitmek istemem.
Ama Peygamber'in bu sozunde tatlı bir dalga gecmeyle, derin bir "hakikat"in bir arada bulunuşunun beni cok etkilediğini soylemeliyim.
Belli ki, yanında tir tir titreyen adama şunu hissettirmek istemiştir.
Demek istemiştir ki...
Peygamberim, farkım bu..
Başka farkım yok.
Sen ve ben insanız.
Beni sana ustun kılacak, ne soy sop, ne kavim ne de bir iktidar bağı olamaz.
Bu konuyu neden actım, neden bu hadisi koşeme taşıdım?
Anlatayım..
Kutlu Doğum Haftası'ndayız.
Fakat malum merkez medyanın şu koşelerinde her konuda yazarız, atarız tutarız da, bu konulardan koşe bucak kacarız!
Ben bu tavrı hic anlamam, anlayamıyorum.
Cağın butun frekanslarına, butun sorunlarına, butun tatlarına acık biriyim.
Ama aynı zamanda bu coğrafyanın, bu tarihin, bu manevi iklimin insanıyım.
Yazım, sozum, fikrim ve duygularım nasıl o iklimden ve o iklimin meselelerinden uzak durabilir ki!
İstedim ki, Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle okurlarıma Peygamber'in (pek one cıkmamış) bir sozunu hatırlatayım.
Belki bu noktadan başlayarak..
İslam ve ırkcılık; İslam ve hiyerarşi; İslam ve iktidar; İslam ve eşitlik konularını bir daha duşunme şevki doğar icimizde!
HAŞMET BABAOĞLU-SABAH
__________________
Selam olsun "kuru et yiyen kadının oğlu"na!-Haşmet Babaoğlu
Dini Bilgiler0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Selam olsun "kuru et yiyen kadının oğlu"na!-Haşmet Babaoğlu