Bilindiği gibi muslumanlar, namazlarında Kur' anı Kerim' in bazı parcalarını okumakla vazifelidirler. Muslumanların ana dili ve vatanı ne olursa olsun, bu usul Hz. Peygamber (s.a.v) zamanından beri değişmemiştir. İstikbalde de boylemi olmalıdır?
llk nazarda mu'minin, ALLAH' ına anladığı bir dil ile kulluk etmesi daha tabii ve
temenniye şayan gorunuyor; bunun icin en iyi vasıta ana dildir. Fakat mesele
incelendiğinde, farklı boyutlara ulaşmaktadır. Her şeyden once dua ile namaz arasında acık bir ayırım yapmak icabeder. Namaz dışındaki dua da mu' minin ihtiyaclarını ve dileklerini Rabbine istediği dilde bildirmesi yasak değildir. Bu şahsi bir meseledir ve kulun ,Haliki ile olan vasıtsız munasebetleri ile ilgilidir. Buna mukabil namaz, kollektif ve umumi bir ibadettir namaza iştirak eden diğer mu'minlerin
itiyacları da dikkate aınmalıdır. Namaz, prensip olarak ve tercihen cemaatle kılınır
tek başına (ferdi olarak) kılınan namaza musade vardır, fakat asla tercih edilmez, tercih cemaatla kılınan namazdır. Şayet, İslamiyet herhangi bir bolgenin, ırkın veya milletin dini olsaydı, hic şuphesiz sadece bu bolgenin, bu ırkın veya milletin dili kullanılabilirdi. Fakat, butun ırklardan ve dunyanın butun noktalarında oturan
ve her biri diğerleri tarafından anlaşılmayan yuzlerce dili konuşan mu'minlere sahip cihanşumul bir dinin icapları başka olacaktır. Mesala Cince bilmeyen bir Turk Cin'e gittiğinde, sokaklarda bir takım Cince sesler işitecektir ve onlardan hicbir şey anlamayacaktır. Eğer bu sozler ezanın veya Allahu Ekber'in tercumesi ise, hic bir şeyin farkına varamayacak ve mesala Cuma namazını kacıracaktır. (Cin'deki camiler, Turkiye'de minareleri ile kendini belli eden camilere hic benzemez) Aynı şekilde Turkiye'den gecen bir Cin'li muslumanın,(Turkiye'deki muslumanlar kendi dilleriyle ibadet ettikleri takdirde)
dindaşlarıyla ortak hicbir tarafı olmayacaktır. Şu halde cihanşumul bir dinin bazı
muşterek esasları olmalıdır. Bu konuda ezan kıraat, şuphesiz iki esas unsuru teşkil eder. Beynelmilel kongre ve toplantılarda bu durumun bir orneği gorulebilir.
Mesala, birleşmiş milletler de herkes kendi lisanını değil Fransızca ve ingilizce gibi musade edilen dilleri kullanır. Umumun menfaati icin hususi menfaat feda edilir.Meselenin diğer bir cephesi daha vardır: Hicbir tercume, asla orjinalinin
yerini tutmaz. Burada şu noktayı bilhassa belirtelim ki İslam'dan başka hic bir din , peygamberine gonderilen vahyin orjinaline sahip değildir. Butun hıristiyanların, yahudilerin ve mecusilerin sahip olduğu dini kitaplar, tercumeler
toplamalar, vs. dir. Şunu da unutmayalım ki, namaz da kullanılacak pek az kelime vardır. Once ezan ve kamet, sonra Allahu Ekber, Subhane rabbiye'l-azim, subhane rabbiye'l-ala gibi ifadelerin yanı sıra Fatiha suresi ve iki
kısa sure. Hepsi bir sahifeyi aşmaz. Ve bu kelimelerin ekseriyeti herkesce bilinir,
butun Muslumanların dillerine gecmiştir. O derece ki, cocuk veya namaza yeni başlayan biri, onları manalarıyla birlikte ve kendisini zahmetsiz ve buyuk bir gayret sarfetmeden oğrenir. Bu ifadelerin manası bir defa oğrenilince, artık itiraza yer kalmaz. Dunya işleri icin lugatlar dolusu yabancı kelimeyi ezberleyenler, ebedi saadetin recetesi olan ibadetlerimiz icin Allah kelamından
bir sayfalık ezberi fazla buluyorlarsa, şu gerceği hatırlasınlar: Allah'ın, bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur. Ona ihtiyac duyanlar sadece bizleriz.
__________________