DE Kİ: MAĞRİB VE BAŞRIK ALLAH'IN MULKUDUR. O, DİLEDİĞİNİ DOĞRU YOLA İLETİR.

BAKARA: 142

Ey alemlerin Rabbi olan yuce Allahım; babama hasta yatağından kalkmak nasip eyleme!...

Bir beddua...

Ağza alınması zor, muthiş bir soz.

Bir evladın bababasının canını alması icin niyazı.

Bu evlat, hem de eshabdan biri!

Nasıl olur?

Bir sahabi oz babası icin nasıl boyle konuşuyor?

............

Halid bin Said, bir ruya goruyor. Korkulu bir duş,.. tasvir edilmez dehşetli ile cehennem.

Ateş, insanı tepeden tırnağa korku icinde bırakıyor. Korkonc bir yer.

Halid, cehennemin kıyısında ve kaynayan, homurdanan ateş, gurul gurul... tam bu sırada arkasında babası Ebu Uhahya beliriyor.

Ama bu adam cılgın... oğlunu cehenneme itekliyor. Halid, duştu duşecek; sallanıyor. Kibirden iki cihan sultanı Sevgili Peygamberimiz, sallallahu aleyhi ve sellem, zuhur ediyor ve Halid bin Said'i belinden yakaladığı gibi ateşin ağzından cekip alıyor...

...Bir feryatla tavan inip kalkıyor adeta... Halid, Cehennemden kurtarıldığı an kopardığı feryatla uykudan sıcramış ve yatağından doğrulmuş oturuyor...

Hala korkular icinde. Yemin ediyor:

-Vallahi bu ruya aynen doğru!..

Sıkıntıdan boğulacak gibi. Hava almak uzere kendini sokağa atıyor. Gecenin erken saatleri olduğu icin tek tuk insanlar gecmekte. Bir dost cehresi arıyor. şu karşıdan gelen aşina biri galiba.

Gecenin mavi loşluğunda bunun Hazret-i Ebu bekr olduğunu anlayınca seviniyor... ruyasını anlatabileceği aklı başında bir insanı gormenin memnuyeti.

Hazret-i Ebu Bekr radıyallahu anh'ın onunde duruyor. Hoşbeşden sonra ruyadan bahsediyor.

-Sahih bir ruya gormuşsun. Ebu Kasım son peygamberdir. Koş kendisine tabi ol!

Halid bin said, pur dikkat ve pur heyecan dinliyor:

-Ruyanın tefsirine gelince: Sen Muhammed ul Emin'in dinine girecek ve dava arkadaşı olacaksın. Yani O, seni ruyadaki gibi cehenneme duşmekten koruyacak. babansa maalesef cehennmlik olacak.

-Oyle ise ben hemen O'na gidiyorum.

Mubarek Peygamberimiz bu sırada eccyad adlı yerde.Halid, Peygamber aleyhisselam'ın huzuruna cıktı... Heyecanını saklıyamıyor.

-Ya Ebul Kasım, sen insanları neye cağırıyorsun?

-Ben, insanı, eşi ve benzeri olmayan bir tek Allah'a ve Muhammed'in de Allah'ın kulu ve Resulu olduğuna iman etmeye ve duymayan, gormeyen, fayda ve zarar vermez, kendisine tapanları da, tapmayanrı da bilmeyen taş parcalarına ibadet etmekten vazgecmeye davet ediyorum.

Peygamber kelamı, Halid'in kalbini pamuk gibi yumuşatmış ve onunde yeni ufuklar acmıştı. Bu ne guzel davet boyle. İnsanı haysiyetine, insanı insanlığını idrake davet, insanı mantıksızlıktan, kucuklukten, basitlikten kurtulmaya davet.

Mevlam bir kere nasip etmiş ya. Buyuk devlete elbette kavuşacak... işte ikrarda!

-Allah'dan gayri ilah olmadığına şehadet ederim. Ve yine şehadet ederim ki, sen Allah'ın Peygamberisin...

İslamın altın zincirine beşinci halkanın eklenmesi efendimizi cok sevindirdi... Hem de iyi yetişmiş ve kulturlu bir insan.

Halid bin Said radıyallahu anh'ın İslamiyetle şereflenmelerini once hanımı Umeyye radıyallahu anla ve sonra kardeşlerinden Omer bin Said radıyallahu anh takip etti.

Bunlar da "Sabikun-evvel" tabir edilen ilk muminlerden.

İki kardeş, Mekke'nin gozden saklı bir yerinde namazdalar... Huşu icinde ibadet ediyorlar. namazı henuz bitirmişlerdi ki diğer kardeşlerinin yanlarına geldiğini fark ettiler.. Babaları cağırıyordu; Ebu Uhayha. Azgın bir islam duşmanı olan Ebu Uhayha.

Gittiler... baba, sanki barut fıcısı. Butun kızgınlığının hedefi Halid bin Said.

-Doğru mu? Sen Muhammed'in dinine girmişsin, doğru mu?

Gozlerinde nefret şimşekleri cakıyor. Asil sahabi ise alabildiğine sakin:

-Evet; doğru!

-Cabuk vazgec ve ozur diler! Sen, O'nun dini ile adetlerimize, inanclarımıza, putlarımıza, mazimize hakaret ettiğini biliyor musun?

O- doğru soyluyor. dedikleri hep doğru. Kendisine daha dune kadar 'Muhammed'ul Emin' diyen siz değil miydiniz? Yemin ederim ki islamiyet hak din. Geri donmem mumkun değil. Dinimden cıkmaktansa olmeyi tercih ederim! Derdemez Ebu Uhayha, elindeki sopayı Halid bin Said radıyallahu anh'ın kafasına kafasına indirmeye başladı. Bir taraftan da tehdit ediyor:

-Bundan sonra sana aş-ekmek yok! Seni soz dinlemez inadcı evlat seni!

Hazret-i Halid efendimiz, sopalardan korunmaya calışırken verdiği cevapla tehdidi bir kağıt gibi yırtıp parcaladı.

-Sen nafakamı kessen de Allahu teala, rızkımı ihsan eder!...

-Hala konuşuyor. Cabuk şunu mahzene tıkın!

Ebu Uhayha'nın elindeki sopa Halid radıyallahu anh'ın ustunde parcalanmıştı... kafası yumurta gibi şişler icinde kalan, yuzunden kanlar sızan, mubarek sahabiyi evin havasız, ışıksız ve faerelerin cirit attığı mahzenine hepsettiler..



Ebu Uhayha, diğer cocuklarının onunla konuşmasını yasakladı...

Hazret-i Halid, sıcak Mekke havasında burada uc guc ac-susuz hapis kaldı. Fakat Allah'ın lutfu ile bir fısatını bularak kacıp firar etti ve şehrin dışında bir yere gizlendi...

Kafirlerin, zulmu iyice azmış ve muminler, efendimizin talimatı ile Habeşistan'a Hicret etme hazırlığına başlamışlardı.

İşte bu sırada Ebu Uhayha, ağır şekilde hastalanarak yatağa duştu. O hasta halinde bile "şu musluman oldu; falan da musluman oldu" gibi haberleri aldıkca ofkeleniyor ve:

-İyileşirsem bir kişi bile putlardan başka bir şeye ibadet etmeyecek. Buna fırsat vermiyeceğim, diyordu.

Bu zalim niyet, Halid bin Said'in yani Ebu Uhayha'nın zulmunden kacan oğlu'nun kulağına geldi...

İman-kufur mucadelesinde baba mı dinlenir? Ya iyileşir de muslumanlara sıkıntı verirse?! Bu sual, buyuk sahabiyi huzursut etti. Oyleyse O'nu Allah'a havale etmeli...

Bu şartlarda dua ve beddua eldeki tek silah...

...dua kabul oldu ve yer yuzunden bir muşrik daha eksildi...


[IMG]http://img246.**************/img246/2930/besmelekuran3pv.jpg[/IMG]

__________________