Buyuk gunahın etkisi konusunda şu goruşler soz konusudur: 1- Hariciler: Hariciler gunah-ı kebire (buyuk gunah) işleyen kimseyi kafir olarak gorur ve iman dairesinden cıkmış bir kişinin cehennem ateşinde kalacağına inanırlar.
2- Mutezile: Mutezile mensupları gunah-ı kebireyi işleyen kimseyi muminle kafir arasında gorur ve bu kişinin olmeden once tovbe etmemesi durumunda cehennem ateşinde kalıcı olduğuna inanırlar.
3- Murcie: Bu fırka insanın uhrevi kurtuluşunu sadece kalbi tasdik ve dille ikrarda gorup ameli gerekli bilmemektedir. Murcie goruşu bazılarına gore, İslam ve Muslumanlar icin en buyuk tehlikeyi oluşturmuştur. Cunku Murcie'ye ait bu goruş, insanları ve ozellikle genc nesli, davranışları yonunden tam bir sorumsuzluğa cekmekte; cehennem azabının sadece kafirler icin vaat edildiğine, cehennem ateşinden kurtulmak icin kalbi tasdik veya dille ikrarın yeterli olduğuna inanmaktadır.
Ehl-i Beyt İmamları şiddetle Murcie’ye karşı cıkmış ve onların bu fikirleriyle din adına mucadele etmenin gerekliliğini kendi dostlarına acıkca bildirmişlerdir.
3- Şia ve Ehl-i Sunnet: Bu iki mektebin fakih ve mutekellimlerinin coğu imanı kalbi tasdikle birlikte dille ikrar olarak gorerek, “amel”i imanı kemale ulaştıran bir etken olarak tanımlarlar. Bu goruşe gore, insanı kufurden imana sevk eden, canına ve malına ihtiram gosterilmesi hukmunu sağlayan kalbi tasdiktir. Bu tasdik dille ikrar edilmelidir. Sağır ve dilsizler hususunda ve dille ikrarın mumkun olmadığı durumlarda ise işaret yapılmalıdır. Ancak bu tasdik ve ikrar, dini farizalar yerine getirilmediği takdirde cehennemden kurtarıcı ve cennete sevk edici olmayacaktır.
Amel İmanın Bir Parcası mıdır?
Konuyla ilgili ayetler incelendiğinde amelin, imanın bir parcası olmadığı, imanın dışında kaldığı sonucuna varmaktayız:
1- "Onlar ki inandılar (iman) ve iyi işler yaptılar (amel)"
Burada iman ve amel kelimeleri arasında atıfta bulunulması, yani "ve" bağlacı ile birbirinden ayrılması, amelin imanın bir parcası olduğu goruşune aykırıdır.
2- "İnanarak iyi işlerde bulunan..."
Burada "inanarak" cumlesi, hal cumlesidir. Yani hayırlı işlerde bulunan ve aynı zamanda mumin olan kimse kastedilmektedir. Bu ise salih amelle imanın farklı anlamlar icerdiğini ortaya koyar.
3- "Eğer muminlerden iki grup birbiriyle savaşırlarsa hemen aralarını bulun. Eğer biri otekine saldırırsa o saldırganlarla, Allah’ın emrine itaat edinceye kadar savaşın..."
Allah (c.c), bu ayette asi taifeye mumin nispetini vermektedir. Zahiri anlamı şudur; onlara mumin denilmesi, onların baği, saldırgan olduğu zamana aittir. Yani sadece gecmişteki durumları icin onlara mumin denilmemektedir.
4- "Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun."
Allah (c.c) bu ayette imanla vasıflananlara takvalı olmayı emretmektedir. Bu ise imanla takvasızlığın bir arada bulunabileceğine delalet eder. Aksi takdirde takva emri anlamsız ve kazanılmışı yeniden kazanma anlamına gelirdi.
5- "... Onlar o kimselerdir ki Allah kalplerine iman yazmış ve mukadder etmiştir..."
Bu ayet imanın merkezinin kalp olduğuna delalet eder. Başka bir ayette şoyle buyuruyor:
"...İman kalplerinize girmedi henuz ..."
Bu ayetlerden anlaşılacağı ve icmanın teyit ettiği uzere amel, imanın dışındadır ve imanın bir parcası değildir. Ulema, imanı ibadetlerin doğruluğunun şartı olarak gorurler ve sunnet de bu goruşu teyit eder.
Elbette kalbi tasdik, başlı başına insanın ahiretini kurtarmaya yeterli değildir. Kalbi tasdik sadece insanı kafirler zumresi dairesinden cıkarır, ama kurtaramaz; kurtuluşun başka şartları da vardır ki kitap ve sunnette zikredilmiştir. Bu goruş, insanın uhrevi kurtuluşunu sadece kalbi tasdik ve dille ikrarda gorup ameli gerekli bilmeyen Murcie fırkasının goruşunu batıl bilmektedir. Murcie goruşu bazılarına gore, İslam ve Muslumanlar icin en buyuk tehlikeyi oluşturmuştur. Cunku Murcie'ye ait bu goruş, insanları ve ozellikle genc nesli, davranışları yonunden tam bir sorumsuzluğa cekmekte; cehennem azabının sadece kafirler icin vaat edildiğine, cehennem ateşinden kurtulmak icin kalbi tasdik veya dille ikrarın yeterli olduğuna inanmaktadır.
Şunu da bilmek gerekir ki, Ehl-i Beyt imamlarından gelen bir cok hadis gereği gunah insanın kalbinde etki yapmakta, onda bir siyah nokta meydana getirmektedir. İnsan tovbe etmediği taktirde kalpte oluşan bu etki aynen bir tohum gibi kalpte etkisini genişletmekte ve yeni gunahlar da buna eklendikce insanın kalbi tamamen kararmaktadır. Eğer insanın kalbi tamamen kararırsa artık onun icin bir kurtuluş yolu kalmaz ve insanın imanı yok olup gider. Yani imanı taşımak icin insanda belli bir derecede temizlik olmalıdır ve bu olmadığı taktirde insanda ilk once şuphe ve sonra Allah’ın ayetlerini ve kıyameti yalanlama (neuzibillah) oluşabilir. İmansız bir insan da artık ebedi olarak cehennemde kalır ve kıyamette şefaatten mahrum olur.
Elbette insan imanını koruyarak ve ozellikle Ehl-i Beyt İmamlarının velayetini taşıyarak bu dunyadan giderse Ehl-i Beyt İmamların şefaatiyle -Allah’ın izniyle- kurtuluşa izniyle erir.
__________________
Buyuk gunahı işleyen bir insanın durumu nedir?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●37 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Buyuk gunahı işleyen bir insanın durumu nedir?