Bu soruyu cevaplarken, işlediği gunahlarla ovunen ve bunlardan pişmanlık duymayanların konumuz dışında olduğunu hemen belirtelim. Asıl mevzumuz, inandığı halde bu tur gunahlara duşen ve onlardan pişmanlık duyanlardır.

Ehl-i sunnetin dışında kalan mutezile mezhebi ve haricilerin bir kısmı, “buyuk gunah işleyenlerin kafir olacağını veya imanla kufur ortasında kalacağını” soyler ve bunu şoyle izah etmeye calışırlar: “buyuk gunahlardan birini işleyen bir mu'minin imanı gider. Cunku Cenab-ı Hakk'a inanan ve cehennemi tasdik eden birinin buyuk gunah işlemesi mumkun değildir. Dunyada hapse duşme korkusuyla kendini kanun dışı yollardan koruyan birinin, ebedi bir cehennem azabını ve Cenab-ı Hakk'ın gadabını duşunmeyerek buyuk gunahları işlemesi, elbette onun imansızlığına delalet eder.”

İlk bakışta doğru gibi gorunen bu hukum, insanın yaradılışını bilmeyen sakat bir duşuncenin mahsuludur. Bediuzzaman Said Nursi hazretleri, bu sorunun cevabını Lem'alar adlı eserinde şu şekilde vermektedir: “... İnsanda hissiyat galip olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hukmedip, en az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hazırayı (el altında bulunan hazır bir lezzeti), ileride gayet buyuk bir mukafata tercih eder. Ve az bir hazır sıkıntıdan, ileride buyuk bir azab-ı muecceleden (sonradan gelecek, tehir edilmiş bir azaptan) ziyade cekinir. Cunku tevehhum ve heves ve his, ileriyi gormuyor. Belki, inkar ediyorlar. Nefs dahi yardım etse, mahall-i iman olan kalb ve akıl susarlar, mağlup oluyorlar.

Şu halde; kebairi (buyuk gunahları) işlemek, imansızlıktan gelmiyor, belki his ve hevesin ve vehmin galebesiyle, akıl ve kalbin mağlubiyetinden ileri gelir.”

Evet, bediuzzaman hazretleri'nin ifade ettiği gibi, insanın yaradılışında cennetin akıl almaz lezzetlerini cok otelerde gormesi ve bu yuzden onları ikinci plana atıp, hemen eli altındaki gunah lezzetlerine meyletmesi gibi bir ozellik vardır. Cok acıktığı icin kendisini en yakın lokantaya atan bir adamın, ısmarladığı iki porsiyonluk doner 10-15 dakika gecikeceği icin hemen eli altında bulunan kuru ekmeği kemirmeye başlaması ve midesinin yarısını onunla doldurması, bu sırdandır.

Yine bediuzzaman'ın dediği gibi, insan bir ay sonra gireceği bir hucre hapsinden cok, hemen yemek uzere olduğu bir tokattan korkar. Yani bu hissiyata gore cehennem azabı, onun icin cok uzaktır ve Allah da zaten affedicidir.

İşte insan, bu mulahazalarla 'imanlı olmasına rağmen, gunahlara meyleder ve nefsinin de desteklemesiyle icine duşebilir. Evet buyuk gunahları işlemek, imansızlıktan gelmez. Fakat o gunahlar, tovbe ile hemen imha edilmezse, insanı imansızlığa goturebilir. Bu konuda yine bediuzzaman'ı dinleyelim:

“gunah kalbe işleyip siyahlandıra siyahlandıra, ta nur-u imanı (iman nurunu) cıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir gunah icinde kufre (Allah'ı inkara) gidecek bir yol var. O gunah, istiğfar ile cabuk imha edilmezse, kurt değil belki kucuk bir manevi yılan olarak kalbi ısırıyor...”

Kaynak
__________________