Cevap:
Yakın zamana kadar tarihte matbaayı ilk kullanan miletin Cinliler olduğu yolunda yaygın bir kanaat vardır. Halbuki son araştırmalarda elde edilen bulgular, matbaayı Cinliler’in keşfetmediklerini, bunu Uygur Turkleri’nden alarak geliştirdiklerini ortaya koymuştur.
Paris’teki Bibliotheque Nationale’de MilÂdî 9. asırdan kalma bir takım basılı Uygur metinleri vardır. Bu metinler, dinî mahiyettedirler. (1)
İngiliz bilgini Carter de, dunyada var olan en eski matbaa harflerinin Uygur dilinde olduğunu savunmuştur. Bunlar, sert, dayanıklı ağactan yapılmış ve hareket ederek basım yapan harflerdir. (2)
Turkler tahta harflerden dizgi usulu ile baskı yaptıkları sırada Cinliler, ancak blok baskıyı biliyorlardı. Yani, basılacak metin yekpÂre bir blok uzerine kazınıp basılıyordu. Bu yuzden genellikle baskı işlerini Turkler’e sipariş vererek yaptırdıkları sanılmaktadır. Turkler’in oturduğu bolgelerde bulunan Cin dilinde yapılmış ceşitli baskılar, bunu gostermektedir (3)
Cinliler daha sonra Turkler’den dizgi usulunu oğrendiler. Bunu geliştirerek, ilk defa 1041’de tahta harfler yerine demir harfler kullanmaya başladılar (4).
Matbaa, Batı’dan Once İslÂm Âleminde Kullanılmıştır.
Doğu Turkistan’da Uygur Turkleri’nin bulup Cinliler’in geliştirdiği matbaacılık, daha sonra İslÂm Âleminde kullanılmaya başlanmıştır.
Matbaanın Avrupa’ya gecmesi ise, Haclı seferleri yolu ile ve Endulus İslÂm Devleti kanalı ile olmuştur. Prof. Risler, “La Civilisation Arabe” adlı eserinin 171. sayfasında şoyle demektedir:
“Kumaşların ustune tahta kalıpları basma usûlunu Haclılar’ın Mısır’da oğrendikleri ve Mısırlılar’ın coktan beri vÂkıf oldukları bu san’atın da Avrupa’da matbaacılığın teşekkulune sebep olduğu muhakkaktır. O sırada aynı san’at Endulus’te cok ileri gitmişti.
Kurtuba’da 3. Abdurrahman’ın kÂtibi, resmî vesikaları henuz mekanizması keşfedilmemiş olan ibtidaî bir matbaa sayesinde teksir ediyordu” (5).
Prof. Dr. Philip K. Hitti de, aynı hususu te’yid eder. D. Sigrid Hunke, bu matbaada sadece resmî evrakların değil, para ve diğer kÂğıtların da basıldığını soyler (6)
Matbaacılığın Batı’da Gelişmesi
Dizgi yoluyla baskıyı, Batı’da bir meslek şeklinde ilk kullanan Gutenberg’dir. Bu yuzden yanlış olarak matbaanın mucidi sayılmıştır.
Gutenberg, 1400 yılında Meinz’de doğmuş, 1444 yılında yine Meinz’de kurşun ve kalay karışımından harfler dokmeye başlamış, 1450 yılında da ilk matbaasını kurmuştur.
Bundan sonra matbaa Avrupa’da hızla yayıldı. 1470’de Koln’de ve daha sonra Almanya’nın butun şehirlerinde matbaalar acıldı. İtalya’da ilk matbaa 1465 yılında; Fransa’da 1470 yılında, Londra’da da 1477 yılında acıldı. İngilizler, 1639 yılında da matbaayı Amerika’ya goturduler (7).
Osmanlı’da İlk Matbaa
Osmanlı Turkleri XV. yuzyılda İtalya’da basılan Arapca ve Farsca bazı kitapları gormuşlerdi.
İstanbul’da ilk matbaayı 1492 yılında Yahudiler actılar. Bu matbaada İbranice eserler, Tevrat, dilbilgisi, tarih kitapları basılırdı.
Yahudiler’den sonra matbaacılığa Ermeniler al attılar.
Osmanlı uyruklu Ermeniler, 1565-1923 yılları arasında 194 matbaa acmış, 598 gazete ve dergi cıkarmış, 4000’i aşkın da kitap basmışlardı (8).
MaksurîzÂde, Netaicu’l-Vukuat adlı eserinde, 1587 yılında Sultan 3. Murad’ın Arapca yazılarla kitap bastırmak ve gumruk odemeden boyle eserleri Turkiye’ye sokup satmak hususunda bir yabancıya ferman verdiğini belirtti.
İlk Turk Matbaasının Acılması
Sultan 3. Ahmed devrinde, Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından Fransa’ya gonderilen Sait Mehmet Efendi, Paris’te matbaacılığı yakından inceleme imkÂnı bulmuştu. 28. Celebi Mehmed’in oğlu olan Said Mehmet Efendi, matbaanın sağladığı faydaları yerinde gorup oğrenince, yurda donuşunde bu konu ile ilgili bazı calışma ve temaslara başladı. Konuya yabancı olmayan Macar asıllı İbrahim Muteferrika adlı zat da (1674-1742) bu calışmalara katıldı.
Nihayet, Mehmed Said Efendi ile İbrahim Muteferrika, birlikte yazdıkları bir dilekceyi devrin sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa’ya sundular. Dilekcede, baskı yoluyla fakir oğrencilere ucuza, hatasız kitap te’min edilebileceği izah ediliyordu. Bu buyuk yeniliğe eskiden beri taraftar olan sadrazam, kurdurttuğu bir komisyona, teklifi inceletti. Şeyhu’l-İslÂm Abdullah Efendi’nin de verdiği musbet fetva ile, artık matbaanın kurulmasına hic bir mani kalmamış oluyordu.
Sultan 3. Ahmed, 1726 tarihinde neşrettiği bir ferman ile Şeyhu’l-İslÂm’ın fetvasına dayanarak gerekli izni verdi. Gerekli izni alan İbrahim Muteferrika, matbaasını, Sultanahmed semtindeki kendi sokağında actı. DÂru’t-Tıbaatı’l-Ma’mure adı verilen bu matbaada ilk basılan eser, bir sozluk idi. İsmail Cevherî adlı bir Âlimin yazdığı “Sihah-ı Cevheri” adlı eseri, Vanlı Mehmed Efendi Osmanlıca’ya tercume etmişti. Gerekli goruşmelerden sonra, bu kıymetli eserin Kitab-ı Lugat-ı Vankulu adı altında basılarak yayınlanmasına karar verildi.
Turk Matbaacılığının Gecikme Sebebi Dini mi?
Matbaacılığın 15. yuzyıl ortalarında Avrupa’da yayılmasına rağmen Osmanlı’da 1727’ye kadar gecikmesinin en muhim sebebi; gerek İstanbul’da gerek taşrada hattatlıkla gecinenlerin cok buyuk bir sayıya ulaşmasından kaynaklanmaktadır. Yani sebep buyuk olcude ekonomiktir. Mes’elelerin bazı cevrelerce iddia edildiği gibi gericilikle, yobazlıkla bir ilgisi yoktur.
Osmanlı Askerî Kuruluşunu Avrupa’da tanıtan Kont Marsigli, kendisinin İstanbul’da bulunduğu zaman şehirde 90 bin hattat’ın olduğunu soyler. Yani 90 bin ailenin el yazısı ile gecinmesi soz konusudur. Padişahlar, bu kadar insanı işsiz bırakmanın sosyal ve ekonomik bazı buhranlara yol acmasından cekindikleri icin, yerli matbaalara izin vermemiştir.
Matbaacılığın birden kabûlu, boyle buyuk bir zumreyi işsiz bırakmak demekti. Bu yuzden ilk Turk matbaasının acılmasına izin verilirken, dinî eser basmamak kaydı konulmuştu.
Zaten, Avrupa’da basılmış Turkce, Arapca ve Acemce eserlerin 3. Murad devrinden itibaren, padişah fermanı ile Turk piyasasında arzedilmesi de, mes’elenin taassupla bir ilgisi olmadığını apacık gostermektedir.
Matbaacılığın gec girdiği başka devletler de vardır (9).
Yukarıda belirttiğimiz ekonomik sebepten ayrı olarak şu 2 endişenin de Turk matbaacılığının gecikmesinde bir olcude rol sahibi olduğu ileri surulmuştur:
1— Dinî kitapların baskı sırasında gerekli saygıyı gormemesi endişesi...
2— Yazma kitapların san’at değeri ve estetik guzelliği yanında, basılı eserlerin rağbet bulmama endişesi... Nitekim ilk zamanlar, basılmış eserler daha ucuz ve hatasız olduğu halde, pahalı yazma nushalar, onlara tercih edilmiştir...
(1) İ. Hami Danişmend, Tarihi Hakikatler, I.17.
(2) Bilim ve Teknik, Sayı:145, s.34.
(3) Yıllarboyu Tarih, Eylul, 1979, s.6.
(4) a.g.e.
(5) Musluman İlim Onculeri Ansiklopedisi, s.146.
(6) a.g.e.
(7) Yıllar Boyu Tarih, Eylul 1979, s.6.
(8) Yıllar Boyu Tarih, Eylul 1979, s.7; Mart 1980, s. 48.
(9) Tarihi Hakikatler, I, s.579.
Anahtar Kelimeler : matbaa,osmanlı
Mehmet Paksu
__________________
Matbaa, turkiye'ye dinî sebeblerden dolayı mı gec geldi?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●43 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Matbaa, turkiye'ye dinî sebeblerden dolayı mı gec geldi?