Siddete Basvuran Gencler ve Panzehir

Son haftalarda gencler arasinda yayilarak okullari adeta bir arenaya donduren siddeti konusuyoruz. Bu konusmalar arasinda bam teline basarak gordukleri hakikati soylemeye calisanlarin yaninda, her zaman oldugu gibi ustlerine dusen gorevi yapmadan hep guvenlik guclerini, polisi, aileyi, medyayi isaret ederek sucu onlara atma kolayciligina kacanlar da mevcut. Oysa karanliga kufur etme ve isaret parmaklariyla baskalarini gosterme yerine, herkesini bir isIk yakmasi, herkesin elini tasin altina koymasi halinde hal edilmeyecek hic bir sorun kalmayacak.

Butun okullarin hepsi ayni bakanliga baglilar ve ayni yontemler, ayni dersler, ayni okullardan mezun olmus ogretmenlerce idare ediliyor. Dolayisiyla salim bir mantikla bakildiginda egitim gorulen bu okullarin hepsinden vatana millete bagli, birakin en yakin arkadasini, her hangi bir canli bitkiyi, hatta cansizi bile incitmeyecek insanlarin yetismesi lazimken tam tersi oluyor. Eskiden "Okumus Adam" zarar gelmez mesafesinden, "Okumus Adam, gozu acilmis her turlu tehlike gelebilir" durumuna gelinmesinde kimin hangi rolu oldugu bir bir tespit edilmesi ve cozum uretilmesi gereken cok onemli bir sosyal konu olarak karsimizda duruyor.

Devlet okullari ve ozel okullarda ayni egitim verildigi halde birbirine taban tabana zit kisiliklerin yetismesi nasil oluyor.? Nasil oluyor da bir yerde ulkeye surekli bilim dallarinda birincilikler getiren ve siddetten en kucugune bile basvurmayan ogrenciler, diger yerde ise fuhsa batmis, terore saplanmis, uyusturucuya bulanmis ogrenciler yetisiyor.? Yine nasil oluyor da okulda kitap okumasi gereken cocuk, eline bicak alarak en yakin arkadasini, komsusunun, ogretmeninin canini okuyor?

Konuyu gectigimiz haftalarda gundemine alan Sabah Gazetesi Yazari Sayin Emre Akoz, onemli tespitlerde bulunuyordu. Akoz'e de soruyu okurlari hatirlatmis.

Akoz soyle yaziyor. "Okullardaki ve okul civarindaki siddet olaylari, yaralamalar, hatta cinayetler gundeme geldiginden beri bazi okurlarimiz benzeri mesajlar gondermeye basladi. Soruyorlar: "Bu tip olaylar neden imam hatiplerde ya da Fethullah Gulen'in izinden gidenlerin actigi okullarda olmuyor?"

Sorumlu bir sosyal bilimci endisesi ile bu soruyu soran Akoz soruyu sorup ortada da birakmayarak ayni konuyu isledigi gecmis bir yazisina soyle atifta bulunarak su onemli tespitlerde bulunuyor. "Goc durmayacak... Buyuk kentlerin nufusu artmaya devam edecek... Ancak bu insanlarin metropol hayatina uyum saglamasi ve daha da onemlisi uygun bir is bulmasi zaman alacak... Dolayisiyla suc oraninda (hirsizlik, kapkac vs.) ve siddette artis meydana gelecek... Degerler ve gelenekler erozyona ugrayacak... Bu gercegi kabul ederek cozum uretmek gerekiyor."

Bu gun geldigimiz noktada Akoz'un vurgu yaptigi "Degerler ve gelenekler" hayatin hic bir doneminde bu kadar soysuzlasmamis, gencler insani insan eden vicdan denilen olgularini bu kadar yitirmemisti.

Emre Akoz yukarida bu gercegi kabul ederek cozum uretmek gerekiyor dedigi yazisinin cozum bolumunde ise konuyu Islami guruplara ozellikle de Nur talebelerine getirerek su noktaya dikkat cekiyor. "Bir sivil toplum orgutu gibi davranan Nurcu gruplar, yukarida sozunu ettigimiz sorunlar karsisinda islev kazanabilir. Sevseniz de sevmeseniz de, sadece dindar degil, ahlakli ve disiplinli gencler egiten bu gruplar giderek artan siddete ve suca karsi engel olusturabilir."

Bir sosyolog olarak Emre Akoz'un tespitleri elbette ki yabana atilir tespitler degil. Ve ulkemizde her zamankinden daha fazla muhtac oldugumuz birlik, beraberlik, guven ortamlari manevi degerlere saygili gencler sayesinde olusacaktir. Sadece ulkemiz de mi? Tabi ki degil, insan dunyanin her tarafinda guven icersinde yasamak ister. Musluman'in ise en birinci vazifesi guven insani olmaya calismasidir. Gul devrinden sahnelerin gozlerimizi yasarttigi "Kutlu Dogum Haftasi" etkinliklerinde de Efendimiz'in (sas) bu ozelligi dikkati cekiyor. O'na benzemeye calistikca bulundugumuz yer guven emniyet icersinde olacaktir. Cunku O (sas) guven ve emniyet insaniydi. Iste bu guven ve emniyeti dunyanin diger butun ulkelerine de tasimak isteyen fedakar egitim gonulluleri gittikleri her yere bu O gul devrinden izler tasiyan gonulleriyle gonullu olarak gidiyorlar. Aslinda her gun dunyanin cesitli yerlerinden gelen bu guzel haberler, bir kan golune donmus dunyanin yeniden gul bahcesine dondurecek zamanin gundonumunde oldugumuzun da habercisidir.

O guzel haberlerden biri de Endonezya'nin Baskenti Jakarta'dan geldi. Jakartada acilan Kharisma Bangsa Okulu'nun (Kharisma Bangsa School) acilisinda konusan okul kurucularindan Djohan, dunyanin cehaletten kurtulmak icin egitime muhtac oldugunu, ve bu okulda yetisecek ogrencilerin globallesen dunyada onemli hizmetlerde bulunacagini soyleyerek aslinda butun dunyanin ihtiyacinin iyi yetismis, kaliteli, aldatmayan, insanlara ve varliga sefkatle yaklasan insan tipi olduguna isaret etmis. Ayni acilista konusan egitimci Mehmet Ali Sengul ise, bu ustun ahlaki ozelliklere sahip genclerin umit edilen "Altin Nesil" oldugunu ifade ederek okulun bu umit edilen "Altin Nesli" yetistirecegini dile getirmis.

Altin Nesilden bahsederken bir omur boyu bu neslin boy verip gelismesi icin bin bir fedakarlikta bulunmus Fethullah Gulen Hocaefendi'den bahsetmemek ve O'nun gencligin egitimi icin aileye, okula yaptigi vurguya dikkat cekmemek konuyu yarim birakmis olacagi icin Hocaefendi'nin konu ile ilgili soylediklerine yer veriyoruz.

Bakiniz Hocaefendi bu konuda neler soyluyor.

"Her millet; ulkesini, insanini ve Milli degerlerini onlara emÂnet edecegi genc kusaklari, kendi dusunce dunyÂsi istikÂmetinde ve kendi kulturuyle yetistirme mecburiyetindedir. Yoksa, o milletin gelecekte kendi olarak kalmasi mumkun degildir. Nesillerin yetistirilmesinde hemen herkesin kabul ettigi iki hÂyatî muessese vardir ve onemleri itibÂriyle, birini digerine tercih etmek de oldukca zordur: Bunlardan biri yuva, oteki de mekteptir...

Mektebin ilk vazifesi, cocugun duygu ve dusunce dunyÂsina serpilen bu iyi tohumlarin korunmaya alinip gelistirilmesi, fena tohumlarin da ayiklanip temizlenmesi olmalidir. Olmalidir ki; yillarca cocugun suuraltinda cimlenen iyilik ve guzellik nuveleri curuyup bozulmasin, fenalik ve kotuluk tohumlari da boy atip gelismesin..! ...

Bu cerceve ile idealize edilen mektebin gÂyesi, mudÂvimlerine ustun vasiflar kazandirarak, onlari, ruh ve madde plÂninda butun milletlerin ustune cikarmak ve bir zamanlar oldugu gibi onlara medeniyetler ustu medeniyet ins etme yollarini gostermek... Bu gÂyeye ulasmak icin de, teker teker butun mudÂvimleriyle ugrasmak, onlara mukaddesÂt ve milli degerleri bizzat temsil ederek gosterip asilamak; her yani turlu turlu yabanci dusunce ve asimilelerle rengÂrenk hale gelmis ulkemizde, gercek milli ahlÂkin, faziletli insan sahsiyetinin dogup gelismesini hazirlayip ortaya koymak olmalidir. Yoksa, bir kisim nÂmusÂit muhitlerde dejenerasyona maruz kalmis nesiller zÂyi olup gidecekleri gibi, yuvanin, bir olcude donatip ihy ettigi gencleri muhafaza etmemiz de mumkun olmayacaktir.
(M. Fethullah Gulen, Sizinti, Ekim, 1989)

"Sizdeki genclik katiyen gidecek. Eger siz mesru dairede kalmazsaniz, o genclik kaybolup basiniza hem dunyada, hem kabirde, hem ahirette kendi zevklerinden cok daha fazla belalar ve elemler getirecek. Eger Islam terbiyesi ile o genclik nimetine karsi bir sukur olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o genclik manen baki kalacak ve edebi bir genclik kazanmasina vesile olacak." (13. soz)
__________________