Genc, o gun evden cıktığında gayet kararlıydı:
�Hakîme gidip kendisi gibi olmak istediğimi soyleyeceğim��
Gitti ve soyledi.
Hakîm gulumsedi ve �- Musait bir zamanımda sana cevap vereceğim� dedi.
Genc bekledi, bekledi, t ki isteğine, kendi istediği zaman değil, murad olunan zamanda kavuşacağını anlayana kadar� Bu arada başka şeyler de fark etti.
Beklemenin eğitici bir yanı vardı. Nasıl bir cevap alacağı ile meşgul gorunuyordu ama zihni farklı istikametlerden, sebepsiz geliveren duşunce pırıltılarıyla ışıyordu. Once alaka kuramadı, sonra gunluğune yazacağı şu cumleyle noktayı koydu:
�Bir gaye icin sabırla beklemek sadece eğitmez, aynı zamanda erdirir.�
Hakîm, muddeti bizce mechul bir zaman sonra genci yanına cağırdı ve şunu sordu:
�- Neden benim gibi olmak istiyorsun?�
Genc hazırlıklı gelmişti:
�- İlminiz, hilminiz ve hikmete vukûfiyetiniz herkesin mÂlumu. Sizin gibi olmayı istemek icin bunlar kÂfidir. LÂkin beni esas cezbeden, sizde her dÂim muşÃ‚hede ettiğim şukur hissidir.�
�- Şukru senin icin bu kadar cÂzip kılan ne olabilir acaba?�
�- Beni esas ceken hikmete olan iştiyakımdır. Ama bir Âyet bana, şukrun, hikmetin bir neticesi olduğunu oğretti.�
Hakîm, ışıltılı bir gulumseme ile sordu:
�- Hangi Âyetmiş bu?�
�- Lokman Sûresi 12. Âyet-i Kerime: �Andolsun ki biz, Lokman�a «Allah�a şukret!» diye hikmet verdik.��
�- Evet, hikmet şukru gerektirir. Ama bu her zaman boyle olmamıştır. Kendisine hikmet verilenler icerisinde Bel�am bin Baura gibi nankorluk edenler ve kufre sapanlar da olmuştur.�
Genc bir an bir şey diyemedi ama sonra kafasında sanki bir ışık yandı:
�- İşte bu yuzden sizin gibi olmak istiyorum ya� Şukreden bir hikmet ehli��
Hakîm başını salladı:
�- Hikmet de, şukur de vasıtadır. Asıl gaye, bizi var edenin, niye var ettiğinin idrakine varmak, sonra da sıdk ve sabır ile calışmaktır.�
�- Ben eşyanın hakikatine vakıf olmak icin calışmak istiyorum ama��
�- Guzel bir niyet ama Rabbimiz bizi kendisine kulluk edelim diye yaratmıştır. Bu, ne icin calışmamız gerektiğini bildiren, hepimize ait genel bir misyon bildirimidir. Bir de her birimize ait ozel misyonlar vardır. Ozel misyonumuzu, kabiliyetlerimiz, kapasitemiz ve sahip olduklarımız belirler. Şimdi sana duşen, ozel misyonunun hikmet yolculuğuna uygun olup olmadığını belirlemektir.�
Genc hemen atladı:
�- Bu yuzden buradayım ya efendim��
Hakim, başını sallayarak gulmeye başladı.
�- Dur, hemen acele etme! Ozel misyonumuzu belirleyen, ama ne kadar belirlediği bizce mechul olan bir şey daha vardır: Bizi muhatap alıp kulluk şerefi ile şereflendiren, biricik kılan ve yarın �Benim icin ne yaptın?� diye soracak olan Rabbimiz acaba bizim hakkımızda ne murad etmiştir? Bizi altı kusur milyar insan icerisinde Rabbimiz icin ozel kılan nedir? Sen, kendinin farkını nasıl izah ediyorsun? Şu kadar insanın icerisinde olmak ya da olmamak noktasında herhangi bir muspet farka sahip misin? Beraberindekiler ve insanlık icin bir katma değerin var mı? Yarın, insanlık sabaha seninle başladığında ne kazanacak? Ya da sensiz başladığında kaybedeceği bir şey olacak mı?�
Hakîm sorusunu yineledi:
�- Evet, olacak mı?�
Genc aniden gelen bu soru karşısında şaşırmıştı. Kesik kesik cevap verirken gozlerini yere indirdi:
�- Rabbim beni yarattığına gore bir kıymetimin olduğu kesin. �Altı miyar kusur artı bir� olarak bu kıymete vÂkıf olmak zor ama� İnsanlığın benimle ne kazanıp, ne kaybedeceğini anlamak ise daha zor.�
�- Okuyup, oğrendiklerin sana bu idrÂki veriyor olabilir mi?�
Gencin gozleri parladı:
�- Tabii ya, bunun icin okumuyor muyuz? Demek ozel misyonumuzu boyle oğreneceğiz��
�- Hayır, ozel misyonumuzu, okuyup oğrendiğimiz malumatı once bilgi sonra da hikmet haline getirmekle oğreneceğiz��
�- Malumat, bilgi ve hikmet kavramlarını biraz acar mısınız?�
�- İşaretler, rakamlar ve harfler malumatı oluşturur. Malumat, vasıtadır; tertip edilir, belli bir duzende bir araya getirilirse bizi bilgiye ulaştırır. Bize bir şeyler anlatan ve bir anlam ifade eden ancak bilgidir. Hikmet ise bilgiden sonra gelir, cunku bilginin tatbikatıdır. Hikmet, fiiliyata gecmiş, aksiyon haline gelmiş bilgidir.
�- Aksiyon haline gelmiş bilgi mi?�
�- Evet, amele donuşmuş bilgi. Ya da şoyle: Maksuda muvafık bir hareket tarzı haline gelmiş bilgi. Her işte ve izde bizi Yaratanın iradesini aramak, bu iradeye uygun davranmak becerisi. Kainattaki işleyişe ve surup giden akışa uygun bir hayat surdurebilmek.�
Bir an durdu ve sonra devam etti:
�- Sana Lokman Suresi�ni tekrar tekrar okumanı tavsiye ederim. Orada hikmeti elde etmek icin gereken şartların hepsini bulacaksın. Bunlar tevhid, tevekkul, namazı ikame, iyiliği emretmek, kotulukten nehyetmek, başa geleceklere sabır ve tevazudur.
- Lokman Hekim�e hikmeti nasıl elde ettiğini sormuşlar. �Gozumu harama kapattım, dilime sahip oldum, az yedim, sozumu tuttum ve beni ilgilendirmeyen şeylere karışmadım.� demiş.�
- Şunu hic unutma: İnsanların en akıllısı, insanların bilgisinden, tecrubelerinden en cok yararlanmasını bilendir.�
Hakim sozunun bittiğini ifade eder bir tarzda gence baktı. Genc mesajı almıştı ama yine de aklındakini sormadan edemedi:
�- Siz, ozel misyonunuzu biliyorsunuzdur herhalde��
Hakim ayağa kalktı:
�- Bu, mahrem daireye girer. Ben, bunu kendime bile ifadeden cekinmişimdir. Cunku bu ilahi beyanda ifade edilen bir hikmet şartına, tevazuya muhalif olurdu.�
Elini gencin omuzuna koydu:
�- Sana tavsiyem, herkesi kendinden arif ve Âlim bil! Susmasını oğren; oğrendiklerinle amel etmeden başka bir bilgiye gecme! Oğrendiklerini bizi Yaratanın maksuduna muvafık bir tarzda hayatına hayat, dizine derman ve nefsine ferman eyle� Bu yolda kendine takvayı ve duayı azık et! O zaman HÂdî olan Allah sana ozel misyonunu gosterecek ve o istikametteki işleri sana suyun akışı gibi kolay ve ferah kılacaktır.�
__________________
Sana Ozel Misyonu Buldun mu.........?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●37 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Sana Ozel Misyonu Buldun mu.........?