Tesaduf mu? Biri cıkıp İslam’ın kadını aşağıladığını iddia ediyor. Soz bir bicimde anneliğe geliyor. O da ne? İslam’ın kadını aşağıladığını iddia eden ‘modern’ bay veya bayanların aklının dibini kazıdığınızda, anneliği fena halde aşağıladığını goruyorsunuz. Ortak noktaları bu. Anneliği aşağılamanın teknikleri cok. Bunun başında dunyanın en şerefli işini yapan annelere “boş kadın” muamelesi yapmak geliyor. Onlara gore calışıyor olmak icin evden cıkmak lazım. Caddeyi gormek, caddeye gorunmek lazım. Bir kadının “calışıyor” sayılması icin kamuya kendisini gostermesi şart. Sabah sekiz akşam dokuz (cunku kadın ucuz işgucu) mesai yapması şart.
Bunlar icin de başka şeyler lazım: Modern gorunurluğun vacibatından olan şeyler. Her gun aynı kıyafetle, aynı sac rengiyle, aynı ayakkabıyla, aynı cantayla gidilmez ki işe! Yenilemek lazım, rengini uydurmak lazım. Saca uygun elbise, elbiseye uygun ayakkabı, ayakkabıya uygun canta, cantaya uygun cuzdan, ona uygun cep telefonu lazım…
Modası gecenleri değiştirmek lazım. Bunun icin de modayı takip etmek lazım. Ozetle uretim-tuketim carkında yağ, değirmeninde un olmak lazım.
Butun bunlar icin calışmak lazım. Calışmadan bu masraflar nasıl kazanılacak? Daha iyi gorunmek icin daha cok kazanmak lazım. O da yetmiyorsa, daha daha cok kazanmak lazım. Daha cok kazanmak icin harcamadan olmuyorsa, daha cok harcamak lazım. Gorunmeden daha daha cok kazanılamıyorsa, daha cok gorunmek lazım. Daha cok gorunmek icin daha cok dikkat cekmek lazımsa, onu yapmak lazım. Onu yapmak icin herkesten cok harcama yapmak lazımsa, onu yapmak lazım. Herkesten cok harcamak icin, herkesten cok kazanmak lazım.
Hangisi hangisine lazımdı? Kafam karıştı…
Evden cıkıp mesai yapmayan kadının yaptığı “calışmak” değildir. O tepeden bakılan, “Ev kadınıymış” yollu dudak bukulen bir “acizdir”. Evinin kadını olmak modernlere gore dudak bukulecek bir iştir. İş kadını daha hoş geliyor. Hatta sokak kadını bile otekinden hoş geliyor.

Modernin gozunde o koca parası(!) yiyor. Patron parası mı? Amir fırcası mı? Onun bunun erkeklerinin ağız kokusu mu? Her işe gidiş gelişte yaşadığı tıkış tıkış otobusler ve minibuslerdeki onur kırıcı durum mu? Onlar işin parcası ayol. Koca kÂrı yeme de, ne yersen ye! Koca fırcası yeme de, ister amir, ister ustabaşı, ister patron fırcası ye! Hatta sokak magandası ve carşı macosunun attığı laf bile ehven…
Ev kadını, uuu! Bir kere ozgur(!) değil ayol. Yarım saat işten erken ayrıldığı icin amirinden duyduğu lafı kargalar yemese de kendisi ozgur. İşyerinde uygulanan sıkı denetime rağmen ozgur. “Yarın musait misin”lere verdiği “Mesaide olacağım, işten yorgun donuyorum”lara rağmen ozgur. Ama ev kadını handiyse esir canım…
Ama o anne. Cocukları var. Yani dunyanın en değerli, en asil, en soylu, en gorkemli işini yapıyor. Yani insan yetiştiriyor. Cocuk sokakta yetişmez ki? Cocuk evde yetişir.
Olsun, o yine de “calışmayan” kadındır. Annelik calışmak sayılmıyor. Modernlere gore annelik işsizlik sayılıyor. Annelik angarya sayılıyor. Komedi de ne biliyor musunuz: Başkalarının doğurduğu cocuklara bakmak icin kurulan sektorlerde calışmak “iş”, orada calışanlar da “calışıp ureten kadın” sayılıyor da, kendi doğurduğu cocuğa bakmak “iş” sayılmıyor. Modernler kazara anne olduklarında durum şu oluyor: baba işe, anne işe, cocuk kreşe, ev pansiyon, aile pansiyoner…
Ondan sonra “bebek mi-kopek mi?” ikilemi geliyor: tıpkı Fransa’da, Almanya’da, Hollanda’da olduğu gibi. Kopek bebekten daha sevimli oluyor modern kadın icin. Bir, vucudu deforme etmiyor… Oyle ya: tenperest modernliğin gerceği bunlar, gormek lazım.
Ama kucuk bir sorun: Kopeğin ille de kucuk olması lazım; kucağa alınıp sevilecek kadar kucuk. Ne de olsa kadın o. Bir canlıyı kucağına alıp sevme gudusu yaratılıştan verilmiş. Caresi yok, sevecek. Peki, kopek yerine bebek sevse olmaz mı? Bu soruya Avrupa’nın bebek-kopek (yan yana iyi durmadığını biliyorum, ama anlayın) rakamlarını karşılaştırdığımızda, şu zımni cevabı alıyoruz: Yok, zinhar olmaz! (Almanya’da kayıtlı kopek sayısı nufus ile neredeyse eşit).
İyi de, kopek de en az bebek kadar masraflı.
Olsun! O kadar kusur kadı kızında da bulunur.
Kazara doğursa bile anneliği sevmemiş ve severek annelik yapmamış (Bunun yanında doğum yapamadığı halde harika annelik yapanlar da var). Annelik yapmadığı icin duyguları gelişmemiş, ufku gelişmemiş, hayat tecrubesi gelişmemiş, bilgelik dersen sıfır. Ama olsun; onun kopeği ve bir de mesaili işi var. O kendini tum annelere hava atma makamında goruyor.
İşte buraya yazıyorum: Cenneti annelerin ayakları altına seren İslam, kadını aşağılamadı. Fakat cenneti dunyada arayan tek dunyalı modernler gozumuzun icine baka baka anneliği aşağılıyorlar. Ustelik her birini bir ana doğurduğu halde.

Ne kadar ayıp! Ne kadar kustah! Ne kadar sacma!

alıtnı
__________________