ALLAH'A İMANIN FERT VE TOPLUM UZERİNDEKİ ETKİLERİ


Değerli Muminler!

İman, Yuce Allah’ın varlık ve birliğini, O’nun sevgili elcisi Hz. Muhammed’in peygamberliğini ve o Seckin Elcinin Allah TaÂlÂ’dan getirdiği her şeyi kalp ile tasdik ve dil ile ikrar etmektir. İman, insanın ic dunyasında doğuştan getirdiği temizlik ve berraklığın, ergenlik sonrasında da butun hayatı kuşatması ve bu sayede mumin kişinin gonul dunyasında Yaratıcısına tarifi imkÂnsız bir sevgiyle bağlanmasıdır. Allah’a olan bu sevgi ve bağlılık, kişiyi dar kalıplara sıkışmış fikir buhranlarından, niyet bozukluklarından, ruhi dengesizliklerden kurtarıp, basit dunya hesaplarının dışına cekerek onu dunya ve ebedi Âlem icin buyuk hesapların, ulvi davaların, engin duşuncelerin insanı haline getirir.

Muhterem Kardeşlerim!

İmanın temelinde buyuk bir sevda yatar. Sevgiliye ulaştıran bu sevda yolunda insan bircok cile ve sıkıntılarla karşılaşabilir. Kişi bunların Yuce Sevgili tarafından kendisine lutfedilmiş birer imtihan olduğunu kabul edip, hicbir şupheye duşmeden ve umitsizliğe kapılmadan, Eşref oğlu Rûmi’nin dediği gibi; “Hoştur bana senden gelen? Ya hil’at-u yahut kefen? Ya gonca gul yahut diken/Lutfun da hoş kahrın da hoş” diyebilme ve Yuce Allah’ın “Secde et, yaklaş”[1] emri gereği, daha bir gonulden secde etmeye ve dua etmeye sevk eden bir teslimiyettir iman...

Konuşmanın hikmet; sukûtun tefekkur, calışmanın ibadet, bakışın feraset, hayatın nezaket ve nezafetle yaşandığı; dostlukların vefalı, arkadaşlıkların cıkarsız ve icten olduğu; yuzlerde tatlı tebessumlerin hÂkim olduğu, dertlerin paylaşıldığı, sevinclerin ortaklaşa yaşandığı ve simalarda secde izlerinin taşındığı, Allah icin birbirini seven, birbirine gonul acan, bağışlayan ve bazen mumin kardeşini kendisine tercih ettiren bir hayattır iman...

“Nerede benim icin birbirini sevenler?.. Gelsinler; Arşımın golgesinden başka hicbir golgenin bulunmadığı bugun onları golgelendireyim”[2] cağrısı, Yuce Allah tarafından işte bu iman sevdalılarına yapılmaktadır. “Yaratılanı severiz Yaratan’dan oturu” mısralarını Yunus’un dilinden dokturen de işte bu imandır.

“Benim bu gecem şeb-i arustur (duğun gecesidir)” diyen Mevlana’nın, olum gecesini duğun gecesi gibi karşılamış olması da imanın sağlamış olduğu sadakat, teslimiyet ve muhabbettendir. Yine Mevlana’nın, insanlığın tumune kucak acarak “Ne olursan ol yine gel” cağrısı ile O En Sevgili’ye doğru yola cıkma, inanma, teslim olma, vefakÂr olma cağrısı ve yaşayışıdır iman...

Aziz Muminler!

İman bizim kalbimizde bu anlayış ve teslimiyetle okyanuslar gibi dalgalandığı gun; ic dunyamızda, ailemizde, cevremizde, mahallemizde, hatta butun bir cemiyette huzur ve sevgi icerisinde yaşarız. Sevgili peygamberimiz bir duasında, “Alahım! Bana senin sevgini, seni sevenin sevgisini, beni sana yaklaştıracak amellerin sevgisini nasip et”3 derken imanın Yaratıcı ile kulları arasında bir sevgi kaynaşması olduğunu acık bir dille haber vermiştir. Bunu başaranlar, imanlarında samimi, ibadetlerinde devamlılık olan muminler, Allah’ın dostluğunu da kazanmış olurlar.

Hutbeme bir ayet-i kerime mealiyle bitiriyorum: “İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mu’minlerin Allah’a olan sevgisi ise daha gucludur…” [4]

_____________________

[1] Alak 96/19

[2] Muslim, “Birr”, 37

[3] Hutbe, Ocak 1992,s3

[4] Bakara 2/165

www.diyanet.gov.tr
__________________