“On sene once Manisa’dan komşumuz emekli imam Ahmet Balkan hocamdan dinlediğim bir hidayet hatırasını ‘Guzel hatıralarınızı paylaşın ki unutulmasın.’ ricanız uzerine yazıp gonderiyorum. Elli beş yaşlarında bir İsvicreli, bir gun trene biniyor, oturuyor. Karşısında bir kişi, halinden gayet mutmain bir şekilde elinde bir şeyle meşgul... Ne olduğunu anlamıyor, soramıyor da. Ama adamın bu hali ve o meşgul olduğu şey onu cok etkiliyor. Bu ruh haliyle durakta iniyor ve kalabalığa karışıyor. Bu arada bir bakıyor ki o cok merak ettiği adamın elinde gorduğu şey yerde karşısında duruyor. Hemen alıyor cebine atıyor. Tahmin etmişsinizdir ne olduğunu; bir tesbihtir bu. O gunden sonra surekli bu tesbihle ilgileniyor, oynuyor, gittiği her yere beraberinde goturuyor tesbihini İsvicreli. Oyle bağlanıyor ki tesbihine, ailesi de tuhaf karşılıyor artık bu bağlılığı. Gel zaman git zaman bir gun tesbih aniden ortadan kayboluyor. Yenisini nereden bulurum derdine duşuyor. Bu sefer İsvicreli, arıyor, soruyor, soruşturuyor. Arkadaşları ‘Belki oyle bir şeyi Turklerin ibadet icin gittikleri yerde bulursun.’ diye tavsiye ediyorlar. İsvicreli de kalkıp geliyor bir gun mescidin birine, o esnada cemaat namaz halinde. Arkada kenarda bekliyor, namaz bitince yaklaşıp hem tesbihi hem de orada eğilip, yere yatıp kalkıp ne yaptıklarını soruyor. Cemaat ve imam -rahmetli Ahmet Balkan- dilleri donduğunce anlatıyorlar. Tesbih veriyorlar. İsvicreli de ilgileniyor. Cemaatten ‘İstersen cuma gunu gel, bizi izle.’ diyorlar. Hocam da ‘Gelirsen yıkanıp gel boylesi daha guzel olur.’ diyor. Cuma oluyor İsvicreli tam soylenen vakitte mescidin kapısındadır: ‘Yıkandım geldim.’ diyor, oturup arkadan izliyor. Cuma namazı bittiğinde bizim cemaat icin artık ikinci bayram yaşanacaktır. Cunku İsvicreli hemen yanaşıp ‘Karar verdim, ben Musluman olacağım.’ diyor. İsvicreli, cemaat, imam artık herkes sevinc icindedir. Fotoğraflarını bir gormelisiniz; hidayet bir insanın yuzune ancak bu kadar guzel sinebilir. Herkes mutluluktan gozyaşları icinde. En cok da İsvicreli sevincten gozyaşlarına boğulmuş. Herkesle sarmaş dolaş vaziyette gorunuyor fotoğraflarda. Adeta yeniden doğmuş gibi. İsvicreli hemen Kelime-i Şehadet getiriyor ve adını Mahmut olarak değiştiriyor. İlk sorduğu şey, “Şimdi ne yapmam lazım?” oluyor. Ahmet hocam da sırasıyla abdesti, namazı, namaz sûrelerini, duaları, Kur’an-ı Kerim’i sonra zamanla da her şeyi oğretiyor. Anlattığına gore Mahmut her zaman tam vaktinde duzenli şekilde hic aksatmadan gelmiş derslerine.
İlerlemiş yaşına rağmen kısa zamanda her şeyi de oğrenmiş ve hemen hayatına gecirmiş. Mesleği, belediye orkestrasında muzisyenlik olan Mahmut, yaklaşan emekliliğinde ilk iş olarak hemen hacca gitmeye hatta İstanbul’daki camileri gezmeye kadar planlamış. Oyle ki İspanya’da olum doşeğindeki yaşlı annesinin son dakikada Musluman olmasına ve İspanya’daki annesinin evini camiye cevirmeye kadar bircok guzel işlere vesile olmuş bile...” Evet, bir tesbih deyip gecmeyelim
Ailem Dergisi
__________________