Peygamber efendimiz, 36 yaşlarında bulundukları sırada Hicaz topraklarında şiddetli bir kuraklık ve aclık hukum suruyordu. Hemen herkes her gecen gun bunun ağırlığını daha cok, daha derinden hissediyordu. Peygamber efendimizin amcası Ebû TĂ‚lib, kalabalık bir ailenin reisiydi. Ailesini gecindirecek bir servete sahip değildi. Bunun icin gecinmekte herkesten daha cok sıkıntı cekiyordu.
Yukunu biraz hafifletelim
Peygamber efendimiz, kucuk yaşından beri yanında buyuduğu ve iyiliğini gorduğu amcasına bu sıkıntılı zamanında bir yardım yapmak, onun gecim yukunu hafifletmek istiyordu. Bu sebeple, amcalarının en zengini olan Hz. AbbĂ‚s'a bir gun şoyle teklifte bulundular:
- Ey Amcam, biliyorsun ki, kadeşin Ebû TĂ‚lib'in cok cocuğu vardır. İnsanların uğradığı şu kıtlık ve aclığı da goruyorsun. Haydi, Ebû Talib'e gidelim, onun aile yukunu biraz hafifletelim. Bakıp, buyutmek uzere oğullarından birini ben yanıma alayım, birisini de sen alırsın. EvlĂ‚tlarından iki tanesini onun uzerinden almak kĂ‚fi gelir.
Hz. AbbĂ‚s, "olur" deyince, kalktılar, Ebû TĂ‚lib'in yanına vardılar. Ona dediler ki:
- Halkın, icinde bulunduğu kıtlık ve darlık kalkıncaya kadar, senin cocuklarından bir kısmını yanımıza alıp yukunu hafifletmek istiyoruz.
Ebû TĂ‚lib de onlara dedi ki:
- Oğullarımdan Ukayl ve TĂ‚lib'i bana bırakıp, istediğinizi alabilirsiniz.
Boylece Peygamber efendimiz Hz. Ali'yi, Hz. AbbĂ‚s da Hz. Ca'fer'i yanına aldı.
Birgun Ebû TĂ‚lib, oğlu Ca'fer ile şehrin dışında yururken Peygamber efendimizi gordu. Hz. Ali ile beraber namaz kılıyorlardı. Ebû TĂ‚lib, oğlu Ca'fer'e:
- Git, sen de kardeşinin yanına dur, namaza başla, dedi.
Ca'fer gidip, Hz. Ali'nin yanında namaza durdu. Namazdan sonra, Peygamber efendimiz, Ona duĂ‚ ederek buyurdu ki:
- Hak teĂ‚lĂ‚, sana iki kanat versin. Cennette onlar ile ucarsın.
Allahu teĂ‚lĂ‚ bu duĂ‚yı kabûl etti. Hz. Ca'fer, Mûte gazĂ‚sında, şehîd olmakla şereflendi. Allahu teĂ‚lĂ‚, ona iki kanat verdi. Firdevs Cennetinde ucmaktadır. Bunun icin Ca'fer-i TayyĂ‚r diye meşhûrdur.
Kureyş muşriklerinin EshĂ‚b-ı kirĂ‚ma karşı revĂ‚ gordukleri zulum ve işkenceden sonra, Peygamber efendimiz, bir kısım EshĂ‚bın Habeşistan'a hicret etmelerine musaade etti. KĂ‚file, Hz. Ca'fer'in başkanlığında hareket etti. Habeşistan'da cok iyi karşılandılar.
Teslim edilmesini isteyiniz
Mekkeli muşrikler bu durumdan haberdar olunca toplandı. Habeşistan meliki NecĂ‚şî'ye iki elci gondermeye karar verdiler. Son derece kıymetli hediyeler hazırladılar. NecĂ‚şî'nin din adamlarına, devlet erkĂ‚nına hediyeler ayrıldı. Bu işe Abdullah bin Rebia ile Amr bin Âs vazifelendirildi. Bu iki elciye NecĂ‚şi'nin huzurlarında neler soyleyeceleri oğretildi. Onlara denildi ki:
- Hukumdar ile konuşmadan evvel onun patriklerine ve kumandanlarının her birine, hediyesini verdikten sonra NecĂ‚şî'nin hediyesini takdim ediniz. Bu işi yaptıktan sonra oradaki Muslumanların size teslim edilmesini isteyiniz. NecĂ‚şî'nin Muslumanlar ile konuşmasına imkĂ‚n bırakmayınız.
Mekkeli muşriklerin elcileri Habeşistan'a geldiler ve devlet erkĂ‚nının hediyelerini verdikten sonra Mekkeli muhĂ‚cirlerin kendilerine teslim edilmesi hususunda yardım etmelerini istediler.
Memleketinize sığınmışlardır
Patrikler bunu kabûl ettiler. Bundan sonra, Mekkeli elciler NecĂ‚şî'nin hediyelerini takdim ettiler. Melik NecĂ‚şî'ye şoyle soylediler:
- Ey Melik! İcimizden birtakım kimseler sizin memleketinize sığınmışlardır. Bu gelenler, kendi milletlerinin dînini terkettikleri gibi sizin dîninize de girmemişlerdir. Kendi kafalarına uygun uydurma bir dinleri vardır. Ne biz, ne de siz, bu dîni tanımazsınız.
Bizi, bunların mensup oldukları milletin eşrĂ‚fı, sizin memleketinize iltica eden adamların babaları ve kendi oz akrabaları gonderdi. İstekleri, gelenlerin tekrar iĂ‚de edilmeleridir. Cunku onlar, bunların hĂ‚llerini daha yakından tanır. Onların kendi oz dînlerinde hoş gormediklerini daha iyi bilirler.
Gerek Amr bin Âs ve gerekse Abdullah bin Rebia'nın en cok arzû ettikleri şey, NecĂ‚şî'nin bu sozleri dinliyerek, arzûlarına uygun hareket etmesiydi. Elciler, bu sozleri soyledikten sonra NecĂ‚şî'nin patrikleri soz almış, şoyle demişlerdi:
- Bunlar cok doğru soylediler. Bunların milletleri, onlarla daha iyi meşgul olabilir, onların neyi beğenip beğenmediklerini daha iyi takdir ederler. Onun icin siz bu adamları teslim ediniz de, bunlar onları memleketlerine ve milletlerine gotursunler.
Melik NecĂ‚şî bu sozlere cok kızdı ve dedi ki:
- Vallahi hayır! Ben bu adamları teslim etmem. Bana iltica eden, memleketime gelen adamlara hıyĂ‚net edemem. Bunlar, beni başkasına tercih etmiş ve benim memleketime gelmişlerdir. Onun icin, gelen muhĂ‚cirleri sarayıma da'vet eder, onlara, bu adamların soyledikleri sozlere karşı ne diyeceklerini sorar, cevaplarını dinlerim. Eğer muhĂ‚cirler bunların dedikleri gibi iseler, onları teslim eder ve kendi milletlerine iĂ‚de ederim. Oyle değilse onları korur, ulkemde kaldıkca onlara iyilik ederim.
Kime inanırlar
Daha onceleri NecĂ‚şî semĂ‚vi kitapları incelemişti. Muhammed aleyhisselĂ‚mın gelme zamanının yakın olduğunu, kavminin ona yalancı deyip inanmayacaklarını ve Mekke'den cıkaracaklarını biliyordu.
NecĂ‚şî, Mekkeli elcilere sordu:
- İnandıkları kimse kimdir?
- Muhammed'dir.
NecĂ‚şî bu ismi işitince, O'nun Peygamber olduğunu anladı ve belli etmedi. Gelenlere tekrar sordu:
- Onun dîni ve mezhebi nedir ve neye da'vet eder?
- Onun mezhebi yoktur.
- Mezhebi ve dînini bilmediğim bir topluluk ki, gelip bana sığınmışlardır. Ben onları size nasıl teslim ederim? Meclis kuralım. Onları da getirelim. Sizlerle yuzleştirelim. Hepinizin de durumları belli olsun. Onların da dînini bileyim.
NecĂ‚şî, Mekkeli muşriklerle yuzleştirmek icin Muslumanları saraya da'vet etti. Muslumanlar once kendi aralarında istişĂ‚re ettiler ve, "Habeş hukumdarının hoşuna gidecek ve mizaclarına uygun olacak şekilde neler soyleyelim" diye konuştular. Hz. Ca'fer dedi ki:
- Bizim bu husûstaki bildiklerimiz, Peygamberimizin bize buyurduğundan ibĂ‚rettir, deriz. Netice neye varırsa rĂ‚zıyız.
Hepsi kabûl ettiler. Sadece Hz. Ca'fer'in konuşması icin ittifak ettiler.
Buyuk bir divan kuruldu
NecĂ‚şî de Ă‚limlerini topladı. Buyuk bir divan kuruldu. Sonra muhĂ‚cirleri getirdiler. Muslumanlar geldiklerinde selĂ‚m verdiler ve secde etmediler. NecĂ‚şî, Muslumanlara sordu:
- Neden secde etmediniz?
- Biz Allahu teĂ‚lĂ‚dan başkasına secde etmeyiz. Peygamber efendimiz bizi, Allahtan başkasına secde etmekten men edip, "Secde, yalnız Allahu teĂ‚lĂ‚ya mahsûstur" buyurdu.
NecĂ‚şî dedi ki:
- Ey huzuruma getirilmiş olan topluluk! Bana soyleyiniz. Ulkeme ne icin geldiniz? HĂ‚liniz nedir? TuccĂ‚r değilsiniz, bir istediğiniz de yok. Sizin şu ortaya cıkmış olan Peygamberinizin hĂ‚li nedir?
Hz. Ca'fer şoyle cevap verdi:
- Ey Hukumdar! Ben, once, uc soz soyliyeceğim. Eğer doğru soyler isem beni tasdik edin, yalan soylersem yalanlayın. Herşeyden once emret ki; şu adamlardan yalnız biri konuşsun, diğerleri sussun!
Mekkeliler adına Amr bin Âs dedi ki:
- Ben konuşayım.
NecĂ‚şî bunun uzerine:
- Ey Ca'fer, once sen konuş! dedi.
Hz. Ca'fer konuşmaya başladı:
- Benim, uc sozum var. Şu adama sorunuz. Biz, yakalanıp efendilerimize iĂ‚de edilecek koleler miyiz?
NecĂ‚şî sordu:
- Ey Amr! Onlar kole midirler?
- Hayır! Onlar kole değil, hurdurler!
Hz. Ca'fer tekrar konuştu:
- Acaba biz haksız yere bir kimsenin kanını mı doktuk de, kanı dokulenlere iĂ‚de mi edileceğiz?
Birinin kanını mı doktuler
NecĂ‚şî, Amr'a sordu:
- Bunlar, haksız yere birinin kanını mı doktuler?
- Hayır, bir damla bile kan dokmediler.
Bu sefer Hz. Ca'fer, NecĂ‚şî'ye hitaben dedi ki:
- Başkasının mallarından haksız yere aldığımız, uzerimizde odemekle mukellef olduğumuz mallar mı vardır?
NecĂ‚şî de Amr'a sordu:
- Ey Amr! Eğer, şuncağızların odeyecekleri pek cok altın bile olsa, borcları varsa, onu, ben odeyeceğim! Soyleyin!
- Hayır, bir kuruş bile yok!
- O hÂlde siz bunlardan ne istiyorsunuz?
- Onlar ile biz bir dinde idik. Onlar, bunları bıraktılar. Muhammed'e ve dînine uydular.
NecĂ‚şî, Hz. Ca'fer'e dedi ki:
- Siz bulunduğunuz dîni bırakıp ne diye başkasına uydunuz? Kavminizin dîninden ayrıldığınıza, ne benim dînimde ne de bunların dîninde olmadığınıza gore, sizin edindiğiniz bu din hakkında bilgi veriniz?
Hz. Ca'fer şoyle cevap verdi:
- Ey hukumdar! Biz cĂ‚hil bir millet idik. Putlara tapardık. Olmuş hayvan leşini yer, her turlu kotuluğu işlerdik. Akrabalarımızla munĂ‚sebetlerimizi keser, komşularımıza kotuluk yapardık. Kuvvetli olanlarımız zayıf olanlarımızı ezerdi.
Allahu teĂ‚lĂ‚ bize, kendimizden doğruluğunu, eminliğini, iffet ve temizliğini, soyunun duzgunluğunu bildiğimiz bir Peygamber gonderinceye kadar, biz bu vaziyette idik. O Peygamber bizi, Allahu teĂ‚lĂ‚nın varlığına, birliğine inanmaya, O'na ibĂ‚dete; bizim ve atalarımızın tapınageldiği taşları ve putları bırakmaya da'vet etti.
İftirĂ‚dan alıkoydu
Doğru sozlu olmayı, emĂ‚nete hıyĂ‚net etmemeyi, akrabalık haklarını gozetmeyi, komşularla guzel gecinmeyi, gunĂ‚hlardan ve kan dokmekten sakınmayı bize emretti. Her turlu ahlĂ‚ksızlıklardan, yalan soylemekten, yetimlerin malını yemekten, namuslu kadınlara dil uzatmaktan ve iftira etmekten bizi alıkoydu.
Allahu teĂ‚lĂ‚ya eş, ortak koşmaksızın ibĂ‚det etmeyi, namaz kılmayı, zekĂ‚t vermeyi, oruc tutmayı bize emretti. Biz de kabûl ettik ve îmĂ‚n ettik. Onun Allahtan getirip bildirdiklerine tĂ‚bi olduk. Allahu teĂ‚lĂ‚ya ibĂ‚det ettik, O'nun bize harĂ‚m kıldığını harĂ‚m, helĂ‚l kıldığını helĂ‚l olarak kabûl ettik.
Bu yuzden kavmimiz, bize duşman olup, bize zulmettiler. Bizi, dînimizden dondurup, Allaha ibĂ‚detten vazgecirip putlara taptırmak icin turlu işkencelere uğrattılar. Bizi perişĂ‚n ettiler. Bizi, yeniden putlara taptırmak icin zulmettiler. Bizi sıkıştırdıkca sıkıştırdılar. Bizimle, dînimizin arasına girdiler ve bizi dînimizden ayırmak istediler.
Biz de yurdumuzu yuvamızı bırakarak senin ulkene sığındık. Seni başkalarına tercih ettik. Senin himĂ‚yene, komşuluğuna can attık. Senin yanında zulme, haksızlığa uğramıyacağımızı ummaktayız.
NecĂ‚şî, Hz. Ca'fer'e dedi ki:
- Sen, Allahın bildiklerinden biraz biliyor musun?
- Evet, biliyorum.
- Ondan bana biraz oku!
Tatlı ve guzel kelĂ‚m
Hz. Ca'fer de Meryem sûresinin ilk Ă‚yetlerini okumaya başladı. O okudukca NecĂ‚şî ağlıyordu. Gozlerinden akan yaşlar sakalını ıslatıyordu. Rahibler de cok ağladılar. NecĂ‚şî ve Rahibler dediler ki:
- Ey Ca'fer! Bu tatlı ve guzel kelĂ‚mdan biraz daha oku!
Hz. Ca'fer, Kehf sûresinden okudu. NecĂ‚şî, kendisini tutamıyarak:
- Vallahi, bu aynı kandilden fışkıran bir nûrdur. Hz. MûsĂ‚ ve Hz. ÎsĂ‚ da onunla gelmiştir, dedi.
NecĂ‚şî daha sonra Kureyş elcilerine dondu:
- Gidiniz! Vallahi ben ne onları size teslim eder, ne de onlara bir kotuluk duşunurum.
Bunun uzerine Abdullah bin Ebî Rebia ile Amr bin Âs, NecĂ‚şî'nin huzurundan cıktılar.
Amr bin Âs, NecĂ‚şî'nin huzurundan eli boş cıkınca, arkadaşı Abdullah'a dedi ki:
- Onların bir kabahatini NecĂ‚şî'nin yanında ortaya koyup, koklerini kazıtayım da gor. Onların, Meryem oğlu İsĂ‚'yı bir kul olarak bildiklerini ihbar edeceğim.
Ertesi gunu, NecĂ‚şî'nin yanına varıp:
- Ey Hukumdar! Onlar Meryem oğlu ÎsĂ‚ hakkında ağır sozler soyluyorlar. Onlara Hz. ÎsĂ‚ icin ne soylediklerini sor, dedi.
Ne cevap vereceğiz?
Bunun uzerine NecĂ‚şî, muhĂ‚cir Muslumanlara adam gonderdi. Muslumanlar, tekrar bir araya toplandılar. Birbirlerine sordular:
- ÎsĂ‚ aleyhisselĂ‚m hakkında sorarlarsa ne cevap vereceğiz?
Hz. Ca'fer dedi ki:
- Hz. ÎsĂ‚ hakkında Allahu teĂ‚lĂ‚nın buyurduğunu, Peygamber efendimizin bize getirdiğini soyleriz.
NecĂ‚şî'nin huzuruna cıkınca, NecĂ‚şî sordu:
- Siz Meryem oğlu ÎsĂ‚ hakkında ne biliyorsunuz?
Hz. Ca'fer şoyle cevap verdi:
- Biz Hz. ÎsĂ‚ hakkında, Peygamber efendimizin bize Allahu teĂ‚lĂ‚dan getirip tebliğ eylediğini soyleriz. Onun Allahın kulu ve Resûlu olduğunu, dunyadan ve erkeklerden vazgecerek Allaha bağlanmış afîfe bir kız olan Hz. Meryem'den babasız olarak dunyaya geldiğini kabûl ederiz. Allahu teĂ‚lĂ‚ Hz. Âdem'i topraktan yarattığı gibi Hz. Îsa'yı da babasız yaratmıştır deriz.
NecĂ‚şî, elini yere uzatıp, yerden bir saman copu aldı ve dedi ki:
- Yemîn ederim ki Meryem oğlu ÎsĂ‚ da sizin soylediğinizden fazla bir şey değildir. Arada bu cop kadar bile fark yoktur.
Siz ne derseniz deyin
NecĂ‚şî bunu soylediği zaman etrafındaki hukûmet erkĂ‚nı ve kumandanları, aralarında fısıldaşmaya ve homurdanmaya başladılar. NecĂ‚şî, bunu gorunce, onlara:
- Yemîn ederim ki, siz ne dersiniz deyin, ben bunlar hakkında iyi şeyler duşunuyorum, dedi.
Sonra Musluman muhacirlere donerek devam etti:
- Sizi ve yanından geldiğiniz zĂ‚tı tebrik ederim! Ben şuna inandım ki; O Allahın Resûludur. ZĂ‚ten biz, onu İncil'de gormuştuk. O Resûlu Meryem oğlu ÎsĂ‚ da haber verdi. Vallahi eğer O, buralarda olsaydı gidip onun ayakkabılarını taşır, ayaklarını yıkardım! Gidiniz! Ulkemin el değmemiş kısmında, her turlu tecĂ‚vuzden uzak, emniyet ve huzura kavuşmuş olarak yaşayınız. Size kotuluk edeni helĂ‚k ederim. Bana dağ kadar altın verseler de, sizlerden birini uzuntuye sokmam.
NecĂ‚şî, bundan sonra, Kureyş elcilerinin getirdikleri hediyeler icin:
- Benim bunlara ihtiyacım yoktur! Başkalarının gaspettiği bu mulkumu, Allah bana geri verirken, halkı bana boyun eğdirirken, benden ruşvet almadı, diyerek hediyelerini kendilerine geri verdi.
NecĂ‚şî İslĂ‚miyeti secmiş ve EshĂ‚b-ı kirĂ‚mı ziyĂ‚desiyle sevindirmişti.
Bir gun, NecĂ‚î eski elbiselerini giyip sarayından cıktı. Başında tac ve arkasında padişahlık elbisesi yoktu. Toprak uzerine oturdu. Papazlar bu hĂ‚le şaşırdı. Sonra Hz. Ca'fer'i ve diğer EshĂ‚b-ı kirĂ‚mı cağırdı. Onlar geldiler. Melik'i bu vĂ‚ziyette gorup sustular. NecĂ‚şî, Hz. Ca'fer'e dedi ki:
- Ben etrafa haberciler gonderdim. Bana mujde haberi getirdiler. Allahu teĂ‚lĂ‚, Resûlune yardım etmiş, Bedir savaşında duşmanlarını helĂ‚k eylemiş. KĂ‚firlerden Şeybe, Utbe bir Rebia, Ebû Cehil, Umeyye bin Halef cumlesi helĂ‚k olmuşlar ve bir coğu da esir olmuşlar.
Hz. Cafer sevincini acıklayıp şukrettikten sonra sordu:
- Ey Melik! Boyle eski elbiseler giymenize sebep nedir?
Hangisine sevineyim
NecĂ‚şi şoyle cevap verdi:
- İncilde gordum ki, Hak teĂ‚lĂ‚, kullarına bir ni'meti başkasına haber veren kimsenin tevĂ‚zu yapması gerekir, buyuruyor. Şimdi Hak teĂ‚lĂ‚, Sevgili Peygamberine zafer ihsĂ‚n eylemiş. Ben de bunu size haber vermek icin boyle yaptım.
Hz. Ca'fer ve beraberindeki Muslumanlar, birkac sene kaldıktan sonra Habeşistan'dan Medîne'ye geldiler. Boylece iki defa hicret ettiler. Donuşleri hicretin yedinci yılında, Hudeybiye'den sonra ve Peygamber efendimiz Hayber'de bulundukları sırada olmuştu. Peygamber efendimiz, Hz. Ca'fer ile karşılaşınca, onu alnından opup bağrına bastı ve buyurdu ki:
- Ben Hayber'in fethine mi, yoksa Ca'fer'in gelişine mi sevineceğim bilemiyorum. Sizin hicretiniz iki defadır. Siz, hem Habeş ulkesine, hem de yurduma hicret ettiniz.
Hz. Ca'fer Habeşistan'dan dondukten iki yıl sonra Mûte seferi kararlaştırıldı. İslĂ‚m Ordusu kısa zamanda hazırlandı. Resûlullah efendimiz, mubĂ‚rek sancağı Hz. Zeyd bin HĂ‚rise'ye teslim etti ve buyurdu:
Zeyd bin HĂ‚rise'yi, cihĂ‚da cıkacak olan şu insanların başına kumandan tĂ‚yin ettim. O şehîd olursa yerine Ca'fer bin Ebû TĂ‚lib gecsin, O da şehîd olursa yerine Abdullah bin RevĂ‚ha gecsin. O da şehîd olursa, Muslumanlar, aralarında uygun birini secip onu kendilerine kumandan yapsınlar!
Cok kalabalık idiler
Peygamber efendimiz tarafından uğurlanıp yola cıkan mucĂ‚hidler yollarına devam ettiler. Şam topraklarından Maan denilen yere varınca biraz dinlendiler. MucĂ‚hidler ilerlerken MeşĂ‚rif diye anılan koyde duşman askerlerinin yaklaşmakta olduğunu gorunce, hemen Mûte'ye cekilip, savaş duzenine girdiler.
İki taraf arasında cok şiddetli bir savaş başladı. Muslumanların başında bulunan Hz. Zeyd bin HĂ‚rise'nin elinde Peygamber efendimizin sancağı bulunuyordu. Rum askerlerinin mızrak darbeleriyle, mubĂ‚rek vucudu parcalanıp, kanlar fışkırıncaya kadar, kahramanca saldırıp dovuşmekten geri durmadı ve şehîd oldu.
Bundan sonra Hz. Ca'fer hemen sancağı kaptı. Elinde sancak, atını duşmana doğru surdu. Duşman askerleri Hz. Ca'fer'in heybetinden korkup aralarında şoyle konuştular:
- Bunun hakkından kim gelecek?
Sancağı yere duşurmedi
Hz. Ca'fer, duşman askerlerinin arasına iyice dalmıştı. NihĂ‚yet bir duşman askeri Hz. Ca'fer'in koluna bir kılıc darbesi vurdu. Sağ eli kesilen Ca'fer, sancağı diğer eline aldı. Biraz sonra o eli de kesilince, sancağı bırakmamak icin, pazılarıyla goğsune kaldırdı.
Nihayet mızrak ve kılınc darbeleriyle şehîd oldu. Şehîd olduğunda, mubĂ‚rek vucudunda yetmişten fazla mızrak, kılınc ve ok yarası gorulmuştu ve hepsi de vucudunun on kısmında idi. Sonra sancağı Abdullah bin RevĂ‚ha almış o da şehîd olunca HĂ‚lid bin Velid almıştır.
Rumlarla yapılan bu savaşta kumandanların şehîd olduklarını, CebrĂ‚il aleyhisselĂ‚m, Peygamber efendimize bildirmiş. Hz. Peygamberimiz de mescidde Muslumanlara haber vermişti. Peygamber efendimiz cok uzulmuşlerdi. EshĂ‚b-ı kirĂ‚m dediler ki:
- YĂ‚ Resûlullah! Sizi uzuntulu gormek bizi daha cok uzuyor.
Bunun uzerine uzuntulerinin, şehîdlerin Cennette, karşılıklı tahtlar uzerinde oturduklarının kendisine gosterilmesine kadar devam edeceğini beyĂ‚n ettiler.
Ca'fer-i TayyĂ‚r'ın hanımı Hz. EsmĂ‚ binti Umeys anlatıyor:
"O gun ekmek yapacağım hamuru yoğurduktan sonra, cocuklarımı yıkadım, temizledim, guzel kokular surdum. Resûlullah teşrif etti. Buyurdu ki:
- Ey EsmĂ‚! Ca'fer'in cocukları nerede? Onları bana getir!
Cocukları getirdim. Onları sevdi, okşadı ve mubĂ‚rek gozlerinden yaş aktı. Bunun uzerine kendilerine sordum:
- Ey Allahın Resûlu! Nicin ağlıyorsunuz? Yoksa Ca'fer ve arkadaşlarından size bir haber mi geldi?
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Evet, onlar bugun şehîd oldular.
Bunu duyunca ağlamaya başladım. Peygamberimiz, ağzımdan uygun olmayan bir soz cıkmamasını tenbih edip, evlerine gittiler."
Bundan sonra Peygamber efendimiz, kerîmesi Hz. FĂ‚tıma'nın yanına vardı. O da ağlıyordu.
Peygamberimiz Hz. Ca'fer'in Ă‚ilesi icin yemek yapılmasını emretti. Uc gun ev halkına yemek yedirildi ve bu sunnet oldu.
Fakirlerin babası
Peygamber efendimizin uzuntusu devam ederken, CebrĂ‚il aleyhisselĂ‚mın gelerek, Hz. Ca'fer'in kesilen iki eli yerine Allahu teĂ‚lĂ‚ tarafından yĂ‚kuttan iki kanat ihsĂ‚n olunduğunu, o kanatlarla Cennette ucmakta olduğunu haber vermesi uzerine Peygamber efendimiz, Hz. Ca'fer'in ailesine;
- Ey iki kanatlı mesûd kimsenin cocukları, diyerek bu durumu mujdelemişti.
Bunun icin, Hz. Ca'fer, TayyĂ‚r=Ucan ismiyle tanınmıştır.
__________________
Ca'fer-İ TayyÂr
Dini Bilgiler0 Mesaj
●37 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Ca'fer-İ TayyÂr