Bazı bilim insanları, bilimsel modelleri birleştirip tek bir teori oluşturmak icin uzun suredir calışıyorlar. “Her Şeyin Teorisi” olarak isimlendirilebilecek teori, bilim dunyasının Kutsal Kase efsanesidir. Şimdi NASA’dan bilim insanları, bu Her Şeyin Teorisi'ne kanıtlar bulabilmek adına uzayı gozlemek icin bir X-ışını teleskobunu kullanıyorlar.
Parcacık fiziğinin Standart Modeli, evreni nano olceklerde acıklamak icin oldukca yeterlidir. Ancak makro olceklerde evrenin anlaşılması sorunu ortaya cıktığında Standart Model yetersiz kalıyor. Albert Einstein’ın genel gorelilik teorisi ise gezegenler, yıldızlar ve galaksiler soz konusu olduğunda sağlam bir teori olduğunu kanıtlamıştır. Ancak kuantum olceklere karşı genel gorelilik teorisi yetersiz kalıyor.
Bilim insanları, uzun bir zamandır bu iki teoriyi birleştirebilecek bir teori duşunuyorlar ve calışmalar gercekleştiriyorlar. Aslında bu Her Şeyin Teorisi araştırmaları, Albert Einstein ve Stephen Hawking gibi bilim insanlarının hayatlarının son donemlerine damga vurdu.

Her Şeyin Teorisi konusunda en iddialı teori sicim teorisi oldu. Sicim teorisi, ozetle klasik yaklaşımda “sıfır boyutlu noktalar” şeklinde tarif edilen atomaltı parcacıkların, aslında bir boyutlu ve ipliksi varlıklar olabileceği varsayımına dayanıyor.
Sicim teorisinin birden fazla versiyonu olmakla beraber bu zamana kadar teoriye dair herhangi bir delil bulunamadı. Bu da bazı bilim insanlarının bu teoriye mesafeli durmasına neden oluyor. NASA’dan bilim insanları bu nedenle, sicim teorisinin delillerini bulmak icin Dunya’dan 240 milyon ışık yılı uzaktaki Perseus kumesini gozlemlediler.
Chandra X-Ray Gozlemevi’ndeki teleskopla Perseus kumesinde sicim teorisinin temelini oluşturan, iplik gibi gorundukleri duşunulen varsayımsal axion isimli parcacıklar arandı. Perseus kumesinde axion parcacıkları gercekten varsa, parcacıklar fotonlara donuştukce X-ışını enerjisinde bozulmalar yaratacaklardır.

Yapılan calışmanın sonucları ile ilgili yayınlanan makalenin yazarlarından David Marsh, “Gokada kumeleri gibi devasa yapılar, axionlar gibi kucuk parcacıklar aramak ise uzak mesafeli yapılar gibi gorunse de aslında axionları aramak icin harika yerlerdir. Galaksi kumeleri devasa mesafelerde manyetik alanlar ve genellikle parlak X-ışını kaynakları da iceriyorlar. Bu ozellik, axion benzeri parcacıkların donuşumunun tespit edilme şansını artırır” dedi.
Araştırmacılar, axionları tespit etmek icin 5 gun boyunca Perseus kumesinden veri topladılar. Bilim insanları ozellikle Perseus kumesinde bulunan kara deliğin farklı enerjilerde urettiği X-ışınlarına odaklandı. Eğer axionlar gercekten Perseus kumesinde olsaydı ışık fotonlara donuştukce Chandra teleskobu bunu tespit edebilecekti.
Ama ne yazık ki boyle olmadı. 5 gun boyunca elde edilen verilerde axionların varlığını gosterecek herhangi bir şeye rastlanmadı. Buna rağmen araştırmacılar, axionların daha yuksek kutlelere sahip olabileceğini veya bu nedenle kolay kolay fotonlara donuşmeyeceklerini soyluyorlar.

Araştırmacılardan Helen Russell, calışmalarının axionların goz ardı edilmesini sağlamadığını ama bu parcacıklar hakkında bilgilerin ortaya cıkarılmasına yardımcı da olmadığını sozlerine ekledi.
NASA’dan bilim insanlarının axionları arama calışmaları bu alanda yapılan ilk calışma değil. Daha oncede plazma odalarındaki elektromanyetik salınımların uzerinde notron spin etkileri ve normalde olmaması gereken yerlerde manyetik alanların oluşturulması durumları tespit edilmeye calışılmıştı.