Cin’de ortaya cıkan koronavirus dunyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. 22 Mart itibariyle dunya genelinde 308 bin 535 vaka, 13 bin 69 can kaybı bulunuyor. Bu vakalardan ve can kayıplarından en cok etkilenen ulkelerden bir tanesi de Birleşik Krallık. Birleşik Krallık, en cok vaka sayısının gorulduğu 10. ulke, en cok can kaybının yaşandığı 7. ulke konumunda bulunuyor.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson da dun ulke vatandaşlarına yonelik bazı acıklamalarda bulundu. İnsanlardan sokağa cıkmamalarını isteyen Boris Johnson, “Anneler Gunu’nu uzaktan goruntulu goruşme ile kutlayın. Ağır hasta sayısı tsunami gibi artacak” ifadelerini kullandı.
[h=2]Bir doktorun mektubu[/h]
İngiltere’de yayın yapan Daily Mail gazetesi, bir doktorun yazdığı mektubu okuyucularıyla buluşturdu. İsmi acıklanmayan doktor, “Son nefeslerini almak icin cırpınan birisini gordunuz mu? Cok insan gormemiştir ama buna şahit olanlar, bu korkunc tecrubeyi asla unutmaz. Keşke gecen hafta yaşamını yitiren butun yuzleri unutabilsem. Butun yuzlerdeki panik, insanların caresizce nefes almaya calışırken cıkardıkları sesler ve ciğerlerine oksijen dolduramamalar… Bunlar sizin peşinizi bırakmaz” dedi.
10 yıldan uzun bir suredir meslek hayatında bulunan doktor “Bu kadar zaman sonunda her şeyi gorduğumu duşunmuştum ama son bir haftada yaşadığım dehşete beni hicbir şey hazırlayamazdı” ifadelerini kullandı.
Doktorun yazdığı mektubun tamamı ise şoyle;
“Cumartesi gunu oğlen saatlerinde kabus başladı. Bana bir hastamın solunum yetmezliği yaşadığı bildirimi geldi ve hastane icinde koşarak 70’lerindeki Covid-19 hastasının yanına gittim. Kalbi durmuştu ve odaya girdiğimde bir panik vardı. Calışanlar kendi hataları olmamasına rağmen neyi yanlış yaptıklarını sorguluyor ve nasıl yapmaları gerektiğini konuşuyorlardı.
Bu durum bile ulke olarak bu virus tehdidine ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gozler onune serdi. Ekipmanların beyhude olduğunu gosteriyordu. İki hemşire, bir kıdemli doktor ve bir anestezi uzmanı olarak Covid-19 zalimce gozumuzun onunde bir kurban aldı. Nefes almak icin mucadele ediyordu. Gozlerinde o dehşeti gordum. O biliyordu. Bu dehşet, odadaki calışanlara da yansıdı. Oradaki profesyoneller yıllardır bu işi yapıyordu ama hepsi korktu.

Ben Londra’daki yoğun bir hastanede gorevli kıdemli bir doktorum. Ben uzun vardiyalar calışmaya ve acil kapısından girenlere yardım etmeye alışığım. Fakat gecen cumartesi farklıydı. Biz bir virusun geleceğinden haberdardık ama buna hazırlıklı değildik. Hastanedeki ilk Covid-19 olumunden sonra aniden hastane icindeki vardiya sistemini ve calışma duzenini değiştirdik.
Ben bir doktorum ve ic sesim aşırı stres zamanlarında icimdeki sesi susturmaya eğitimli. Fakat bu sefer icimdeki sesi susturmadım. Bana surekli, ‘Aman tanrım, neler oluyor’ diyordu. Biz bu hastanın oleceğini ongoruyorduk. İcimdeki cocuk bana, ‘Eğer onu kurtarırsam, koğuştaki diğer hastalar da iyi olur’ dedi. Elbette bu bir cocuk hikayesi değil gercek yaşam.
Zalimce elimden kayarken, kalbim kırıldı. Mucadele edecek zaman yoktu cunku kısa bir sure icerisinde koğuş doldu. Yuksek ateşli bir hasta onumde bayıldı ve butun yataklar doluydu. Odadaki hicbir doktor ve hemşire, ben de dÂhil olmak uzere korunmamıştık. Bu noktada ben 9 saattir ac bir şekilde calışıyordum. Yerime gececek kimse yoktu ve hastalar gelmeye başladıkca bildirimlerin sayısı da hızla arttı. Hastanenin her noktasından gelen bildirimlere koşmaya başladım. Her yeni vakada icimdeki ses, “Hayır, hayır, hayır, hayır. Lutfen tanrım, olmasın” diyordu.

Bazı sebeplerden dolayı halkın bir kısmı halen bu işin ciddiyetini anlamıyor. Sosyal medyada paylaşılan bir videoda Covid-19’un gripten biraz daha kotu olduğunu soyluyor. Fakat size şunu soyleyeyim, bu cok cok daha kotu.
Ciğer hastalıklarına sebep olması bir yana salgının hızla yayılması bunu diğer hastalıklardan farklı kılıyor. Bunu okuyan bircok insan virusun sadece 'sağlık sorunları olanları' etkilediğini duşunuyor olabilir. Bu cok akıllıca bir terim ve dolayısıyla bircoğumuz bundan korkmuyor. Fakat ben ilk elden bu hastalığın nasıl yayıldığını gordum. Hastanenin farklı bolumlerinde kac tane hastaya mudahale ettiğimin sayısını unuttum. Bir noktadan sonra corona virusunu tespit ederken icgudusel davranıyorsun. Hata yapmana gerek yok.
Covid-19 hemen yuksek ateş oluşturmuyor. Birisinin corona virusu olduğundan şuphelenerek başka bir odaya alıp test yaptık. Test sonuclarının gelmesinin suresi de 2 gun. Bu da başka bir lojistik sorun teşkil ediyor. Virus şuphesi dolayısıyla normal hastane odasına alınmıyor ve hasta olmaması gerceği dolayısıyla Covid-19 hastalarının yanına da alınmıyor. Ben de semptomlar yok fakat sık sık hastalarla etkileşime girdim. Dolayısıyla buyuk ihtimalle ulkedeki bircok doktor gibi taşıyıcıyım.
İngiliz Sağlık Bakanlığı’nın kurallarına gore doktorlar, semptom gosterene kadar kendisine test yapamıyor. Neden mi? Cunku yeteri kadar calışan yok.

Bir doktor olarak hayatları kurtarmalısınız. Fakat ben kariyerim boyunca ilk kez bir doktor olarak sessiz bir katil olduğum gerceğiyle yuzleştim. Bu korkuyu yenip mucadele etmekten başka carem yok. Bu haftanın sonuna doğru, bu virusun agresif bir şekilde yayılmasını engelleyemeyeceğimizi anladık. Bircok hasta, tedaviye ya da oksijen maskesine yanıt vermiyor ve bizim onları ‘rahatlatmaktan’ başka seceneğimiz yok.
Morfin ve sakinleştiricilere rağmen olumler ızdıraplı. Dolayısıyla bu son haftanın bir kabus olduğu gerceğiyle uyanmak istiyorum. Ama bu bir kabus değil. Bu bizim yeni gercekliğimiz. Bu virus, biz doktorları bize asla olmamamız gereken bir rolu oynamaya zorladı, tanrıyı.
O cumartesi gunu işimin geri dondurulemez bir bicimde değiştiğini biliyordum. Biz doktorlar bugune kadar hic karşı karşıya kalmak zorunda olmadığımız etik kararlar alarak kimin yaşaması gerektiği ve kimin olmesi gerektiğine karar vermek durumunda kaldık.
Bu etik kararların; zaman, sabır ve bakımla alındığını biliyordum. Fakat gecen hafta cok hızlıydı. Hicbir doktor hastaları arasında secim yapmaya zorlanmamalı. Fakat bizim başka seceneğimiz yok.
Birisine annesinin, babasının, eşinin ya da başka bir yakınının ciddi sağlık sorunları yuzunden yoğun bakıma alındığını soylemek cok zor fakat yapılabilecek bir şey yok. Aileler genelde boyle bir soruya ilk yanıt, ‘Ne kadar zamanı kaldı’ diye soruyorlar ve daha sonra gorup goremeyeceklerini soruyorlar.
Bir hasta, kritik bir durumla hastaneye gelince, virusun onu oldurmesi sadece birkac saat suruyor. Eskiden hastaların yakınlarını ozel korumalı kıyafet ve ekipmanlarla yoğun bakıma alıyorduk fakat, hasta sayısı artıp koruyucu kıyafet ve maske sıkıntısı yaşanınca ne olacak?
Bu hafta bircok kez hasta yakınları ve aileleri, sevdiklerinin kaderini kabullenemedi ve virusle savaşmaya devam etmemizi istedi. Bu diyalog sizin aklınızda yer ediyor.