Ehli sunnet ve’l cemaat (Radıyallahu anhum ecmain) Hazeratının i’tikadları budur ki:Allah Teala Hazretleri birdir, kadimdir, araz,cisim, cevher, musavver, mahdud ve ma’dud değildir. Kadim, bizim tabirimizle evveli olmayan ve ahiri bulunmayan bir zat-i acell-i a’ladır. Mahiyet ve keyfiyetle de vasf olunamaz. Bir mekana muhtac değildir. Uzerine zaman gecmez. O’na hicbir şey benzemez. İlminden ve kudretinden hicbir şey cıkmaz ve kacmaz. O’nun zatıyla kaim sıfat- ı ezeliyyesi vardır. Sıfatları O’nun ne zatının aynı ve ne de gayrıdır. Mesela, aynaya baktığın zaman kendini aynada gorursun. O aynada gorduğun bir bakımdan tıpkı sen, ben değilim desen olmaz, benim desen olmaz. Onun icin de ne aynıdır ve ne de gayrıdır demişler. O sıfatlarda şunlardır: Hayat, ilim, kudret, irade, semi, basar, kelam, tekvin. Allah Teala’yı gormek aklen de naklen de caizdir. Kainat, alem cemi-i eczasıyla ve sıfatıyla muhdestir, yani yoktan vucuda cıkarılmıştır. Onu yoktan cıkarıp meydana getiren Allah Teala’dır. Kullarının butun fiilleri, kufur, iman, taat ve isyan cumlesinin halıkı Allah Teala’dır. Allah’tan gayrı Halık yoktur. O fiillerin kullardan suduru, yani oluşu Hak Teala Hazretlerinin iradesi, meş’iyyeti, hukmu, kazası ve takdiri iledir. Kulların işlerinde kendi ihtiyarları da vardır, onlar ile sevap ve ıkab olunurlar. Taatta sevap, Ma’siyette de ikab vardır. Guzel işler işleyenleri iyi kimseler medhederler, ahirette de sevaba nail olurlar, bunlara Cenab-ı hakk’ın rızası vardır. Fena ve kotu şeyler ki ehli dunya da onu sevmez. Ahirette ikaba sebep olanlar da Hakk’ın rızasıyla değillerdir. Kul , gucu yetmediği bir şeyle teklif olunmaz. Sevap, Cenab-ı Hakk’ın fazlıdır, azabı da adaleti icabıdır. Maktul eceliyle olmuştur. Yani vurdular da oyle oldu demek değil de eceli gelmiş, o bıcak veya kurşun sebep olmuştur. Ecel birdir. Haram dahi rızıktır. Herkes kendi rızkını yer, gerek helal olsun gerek haram olsun. Kimse kimsenin rızkını yemeye kadir değildir. Allah Teala, dalalet ve hidayetini halk edendir. Dilediğine dalalet ve dilediğine de hidayet halk eder. Kula aslah olanı halk etmek, Allah Teala’ya vacib değildir. Hz. Resulullah(s.a.v.) ‘in yakaza halinde şahsıyla Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksa’ya, oradan semaya ve oradan da Hakk Teala’nın murad ettiği yere urucu haktır. Melekul mevt haktır. Kabirde, butun kafirlerin ve bazı gunahkarlar mu’minlerin azabı haktır. İbadet ve taat ehlinin nimetlere nail olması da haktır. Munkereyn meleklerinin kabirde sualleri de haktır. Kıyamet gunu dirilme haktır. Amellerin tartılması haktır. Kitap haktır, hesap da haktır. Havz-ı kevser haktır. Sırat koprusu de haktır. Peygamberlerin, velilerin, şehidlerin şefaatı da haktır. Cennet ve cehennem de haktır ve el’an muvcutturlar, bakidirler. Ne cennet, cehennem ve ne de icindekilere fana, yokluk gelmez. Buyuk ve kucuk gunahlar her ne kadar cok olsa dahi mu’mini imandan cıkarmaz ve kufre de sokmaz. Cenab-ı Hakk, kendine yapılan şirki afvetmez. Şirkten maada, buyuk ve kucuk gunahlardan dilediğini mağfiret eder. Kucuk gunahlara ikab caizdir. Buyuk gunahların da afvı caizdir, tovbe etmese dahi. İman, peygamberimizin Allah tarafından haber verdiği her şeyi kalbiyle tasdik ve lisanıyla da soylemesidir. Ameller, hakikat-ı imana dahil değillerdir. Ameller, kendi nefislerinde ziyade olurlar. Fakat, hakikat-ı iman ne ziyade olur ne de eksilir. Amellerin ziyadesiyle imanın meyveleri ve nurları artar. Her mu’min: Ben Hakka muminim demelidir. İnşallah ben mu’minim demek te’vil ile olsa dahi doğru değildir. Şek ile olursa, ittifakla, soyleyen dinden cıkar. İman tasdik ve ikrar olduğuna nazaran mahluktur ve kulun kesbidir, kazancıdır ve Haktan hidayet olduğuna gore de mahluk değildir. Mukallidin imanı şek ve şubheden ari olursa sahihtir ve lakin kadir ise, delilleri terk ettiğinden asidir. Bazı kere sa’id, saadete erişen kişi şaki, yani cehennem ehli olur ve bazen de şaki, yani cehennemlik bir kişi de sa’id ani ehl-i cennet olur. Yani, Musluman iken kafir olur veya kafir iken Musluman olur. Fakat, Allah’ın hukmunde değişiklik olmaz, gerek zatında ve gerek sıfatında tağyir caiz değildir. Peygamber gonderilmesinde ve kitab-ı İlahinin inzalinda (inişinde) hikmet ve maslahat vardır. Hak Teala, kullarına beşerden peygamber gonderdi. İman ve ehl-i taatı cennetle tebşir ve ehl-i kufurle asileri de cehennem ve ikabla tenzir etti. Nasa (insanlara da) din ve dunyalarında muhtac oldukları şeyleri oğrettiler. Onları mu’cizelerle te’yid eyledi. İlk peygamber Adem aleyhisselam, son peygamber de bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) dir. Butun peygamberlerin efdali Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) dir. Melekler de Hz. Allah’ın kullarıdır. Ve emirlerini amillerdir ve masiyetten ma’sumdurlar. Erkeklik ve dişilikleri yoktur, yemek ve icmeye muhtac değillerdir. Peygamberler meleklerin rasullerinden, meleklerin rasulleri ise beşerin Salihlerinden, beşerin salihleri ise butun meleklerden efdaldir. Keramet haktır ve ol keramet, şeriatında olduğu peygamberlerin mucizesinde dahildir. Veli kerametinde mustakil değildir. Veli, peygamberlik derecesine vasıl olamaz. Kuldan, hicbir hal ile teklif sakıt olamaz. Efdal-i Evliya Ebu Bekir (r.a.) dır. Ondan sonra Omer el Faruk, ondan sonra Osman Zu’n-nureyn, ondan sonra da Aliyyu’l Murtaza (r.aleyhum) hazeratıdır. Hilafet de bu tertib uzeredir. Sahabeden hicbirini hayırdan gayrı bir şeyle yad etmek caiz değildir. Hilafet otuz yıldır. Ondan sonra melik ve emirliktir. Ehl-i İslam’a bir imam mutlaka lazımdır, Muslumanları hem korumak ve hem de işlerinin layıkıyla gorulmesi, cum’a ve bayram namazlarının sıhhati icin gerektir. Fasıkın arkasında namaz kılmak caizdir. Fasıkın cenazesine de namaz kılmak caizdir. Her zaman mest uzerine meshetmek caizdir. Dirilerin olulere duası ve sadakaların olulere faydası vardır. Zamanların ve mekanların faziletleri haktır. Ramazan ayı, recep, şaban, muharrem, arefe gunu, bayram gunleri, Mekke-i Mukerreme, Medine-i Munevvere, Kuds-i Şerif ve mescidler gibi. İlim, akıldan efdaldir. Muşriklerin cocukları hakkında imamımız sukut etmiştir. Sihir vakidir. Goz değmesi de caizdir. Muctehid bazen isabet eder bazen hata eder. İctihadında isabet ederse iki sevap alır., hataları da afvolunur. Kur’an-ı Kerim’deki nassların mumkun olduğu kadar zahirine hamdolunması vacibdir. Ummetten hicbirisine cennetle şehadet etmeyiz. Yalnız Rasulullah’ın (s.a.v.) şehadet ettikleri aşere-i Mubeşşere mustesna. Onlar da şunlardır: Ebu Bekr, Omer, Osman, Ali, Talha, Zubeyr, Sa’d, Said, Abdurrahman b, Avf, Ebu Ubeyde b. El- Cerrah rıdvanullahi Teala aleyhim ecmain. Deccalin cıkması haktır. İsa (a.s.)’ın semadan nuzulu haktır. Dabbetu’-arz’ın hurucu haktır. Kahine, muneccime, arrafa gidip bir şey sormak caiz değildir. Fal bakıcılar da buna dahildir. Bunların soylediklerine inanmak da caiz değildir. Cemaat hak ve sevaptır, rahmettir. Ayrılık azabdır. Allah Teala indinde makbul din İslam dinidir

__________________