Turkcemizde “Cektiğim yanıma kÂr kalıyor” diye bir soz vardır. Verilen emeğin boşa gittiğini, yok yere sıkıntıya girildiğini ima etmek icin kullanılır. Sabır da sıkıntılı bir iştir. Ama sabrettiğimiz zaman cektiklerimiz yanımıza gercekten kÂr kalır. Bize sayısız faydası dokunur. Tabii ki en buyuk faydası ahirettedir ama ahlÂkımızı guzelleştirdiği icin dunyadaki kıymeti de azımsanamaz. Cunku kanaat, tevekkul, hilm, tevazu gibi guzel ahlÂka dair pek cok haslet sabırla kazanılır.
Sabır hakkında soylenmiş sozler, onun kapsamı ve kısımları hakkında da bilgi vermektedir. Mesela sahabenin buyuklerinden İbn Abbas r.anhuma hazretleri şoyle buyurmuştur:
“Kur’an-ı Kerim’de zikredilen sabır uc kısımdır:
• Emirleri yerine getirmekteki sabır,
• Yasakları terk etmekteki sabır,
• Musibetlere karşı sabır.”
Meşhur alim ve mutasavvıflarımızdan Ebu Talib Mekkî rh.a. de şunları soylemiştir:
“Sabır kısım kısımdır: Bunların en onemlileri nefsin isteklerine karşı direnmek ve MevlÂ’nın isteklerine hizmete devam etmektir. İnsanın var gucuyle cabalaması, kalbini nefsanî duygulardan, şeytanî arzu ve isteklerden, dunyevî sus ve gosterişten arındırması da sabır ceşitlerindendir. Afetlere feryat etmemek de sabırdandır.”
Gunahlara kefaret
Başımıza gelen sıkıntıların da aslında birer ilÂhi rahmet olduğuna dair pek cok hadis-i şerif vardır. Bunlardan birkacını zikredelim:
“Malına zarar gelmeyen ve hic hasta olmayan bir kulda hayır yoktur. Allah bir kulunu sevdiği zaman ona bazı sıkıntı ve musibetler verir. Sıkıntı ve musibet verdiğinde de sabır ihsan eder.” (MunÂvî

“Allah bir kulunun iyiliğini isterse (yaptığı kotuluklerin) cezasını dunyada verir.” (Ahmed b. Hanbel)
“Bir muminin başına bir sıkıntı gelse hatta diken batsa bu vesileyle gunahları silinir.” (Buharî

Halka Hak icin sabır
Sabrın bazı şartları vardır. Sadece doğrudan Allah’tan gelene değil, halktan gelen eziyetlere de katlanmak bu şartlardan biridir. İnsanların yaptıklarına da Allah rızası icin katlanılır. Hadis-i şerifte, “İnsanlar arasına karışıp onların sıkıntılarına katlanmak, insanlardan uzak durup uzlete cekilmekten daha hayırlıdır.” buyrulmuştur. (Tirmizî

Tabiîn’in buyuklerinden Hasan Basrî k.s. şoyle demiştir:
“İyi komşuluk sadece komşuya eziyet etmemek değildir. Komşunun yaptığı eziyetlere sabretmek de gerekir.”
Musibet geldiğinde
Başa gelen sıkıntıya tahammul etmek ve soylenmemek de onemli bir şarttır.
Bir gun Allah Rasulu s.a.v., oğlu olduğu icin feryat eden yaşlı bir kadına rastlar ve ona:
– Allah’tan kork ve sabret, der.
Bunun uzerine kadın:
– Sen benim derdimi anlayamazsın, diye cevap verir.
Peygamber Efendimiz s.a.v. oradan uzaklaşır. Kadına o kişinin kim olduğu soylenince pişmanlık duyar ve ozur dilemek uzere Rasulullah s.a.v.’in yanına gelir. Ozrunu iletir. Rahmet Peygamberi s.a.v. şoyle cevap verir:
– “Sabır ancak bela ilk başa geldiği andaki tavırdır.” (Muslim)
Nimete de sabır
Allah dostları yalnız sıkıntılara değil nimetlere de sabredilmesi gerektiğini, hatta bu sabrın daha zor olduğunu belirtmişlerdir. Bu konuda yine Ebu Talip Mekkî rh.a. şunları soylemiştir:
“Sabrın bir ceşidi de afiyet ve sıhhat haline sabretmektir. Nefsin arzu ve isteklerine rağmen zenginlik halinde gereksiz harcama yapmamaya ve nimeti kotu yollarda kullanmamaya tahammul de sabırdır. Bir muminin bu hususlara katlanması ve Allah’tan kendisine guc vermesini istemesi gerekir. Bunlar da bela ve musibetler gibidir. Denilmiştir ki, bela ve musibetlere mumin sabreder, afiyet ve nimeteyse ancak sıddıklar sabreder.”
Sonu cennetse
Bir muminle bir inkÂrcı balık tutmaya cıkmışlardı. İnkÂrcı, inandığı ilÂhın adını anarak ağını atıyordu ve her seferinde bir suru balık cekiyordu. Mumin de Allah’ı zikrederek ağını atıyordu ama ağına hic balık takılmıyordu. Mumin ancak akşama doğru bir tek balık tutabilmişti ki o da elinden kayıp suya duştu. Mumini korumakla gorevli melek bu duruma cok uzuldu. Allah Teal meleğe muminin ve inkÂrcının ahiretteki hallerini gosterdi. Melek de;
– Muminin gideceği yer cennet olduktan sonra dunyada cektiği sıkıntının ne kıymeti var, dedi.
Semerkand nisan 2011
__________________