Bayrakları bayrak yapan ustundeki kandır;
Toprak eğer uğrunda olen varsa vatandır!..
Mithat Cemal Kuntay

Mazimiz, sayısız zafer hĂ‚tıralarıyla doludur. Bunlar arasında Canakkale�nin ehemmiyeti cok buyuktur. Canakkale, kahraman milletimizin, AllĂ‚h�a en yaklaştırıcı vĂ‚sıta olan şehĂ‚detle olmesini bildiği yerlerden biridir. Ayrıca Canakkale muharebelerinde iki zafer birden kazanılmıştır. Bunlardan biri, duşmana karşı zahiren kazanılan zafer; ikincisi de ruh ve mĂ‚nĂ‚, fazîlet ve fedĂ‚kĂ‚rlık, dîn, îmĂ‚n ve vatan sevgisi hususlarında gosterilen eşsiz zaferdir.

Bedir, nasıl îmĂ‚nın kufre karşı ilk direnişi ise, Canakkale de, İslĂ‚m�ın son karakolunun mudĂ‚fĂ‚sıdır. Bu zaferin bildiğimiz kadarıyla, iki sebebi vardır.

CenĂ‚b-ı Hak, EnfĂ‚l Sûresi�nin 33. Ă‚yetinde bunu şoy*le bildirir:
1. HĂ‚lbuki Sen onların icinde iken AllĂ‚h, onlara azap edecek değildir.
2. Ve onlar mağfiret dilerlerken de AllĂ‚h onlara azap edici değildir.�
ZîrĂ‚, Canakkale�yi olumsuzleştiren rûha sahip olan kahraman askerimiz, bu Ă‚yetin muhtevĂ‚sını gonlune nakşederek apayrı bir îman vecdi icindeydi. YĂ‚ni her neferin sînesinde Peygamber Efendimizin engin muhabbeti yer almaktaydı. Sanki Bedir�den esen bir sabĂ‚ ruzgarı Canakkale�ye rûhĂ‚niyet tevzî ediyordu. Nitekim duşman cemberi icinde kalan Binbaşı Lutfu Bey, bu zor zamanda, canhıraş bir şekilde:
- Yetiş YĂ‚ Muhammed kitabın elden gidiyor.� feryadıyla istimdat etmesi de bunun en aşikĂ‚r bir ifĂ‚desidir.

İkinci keyfiyet ise elimizde bulunan hatıratların ifĂ‚*desine gore, her asker o tehlikeli zamanda bile bir vakit namazını kacırmamaya dikkat etmiş ve CenĂ‚b-ı Hakk�a dĂ‚imĂ‚ ilticĂ‚ hĂ‚linde kalmıştır.

Vatan mudĂ‚fĂ‚sından maksat, ecdĂ‚dın emĂ‚neti ve milletin haysiyeti olan toprakları korumakla beraber, aynı zamanda o topraklar uzerinde yaşayan insanların dinini, canını, malını, ırzını ve namusunu muhafazadır. Netîcede bu keyfiyetlerin hepsinin temsil ettiği bayrağın mudĂ‚faasıdır. Bu sebeple bayrak, bir bez parcası değil, bir milletin maddî ve mĂ‚nevî izzet, haysiyet ve şe*****ir. Tabiî ki, bu da bir vatan coğrafyası uzerinde mumkun olacağından bu ulvî gĂ‚ye, vatan mudĂ‚fĂ‚sı olarak ifĂ‚de edilmiştir.

Onun icin bir kimse askerlik vazifesi başında iken olurse o, şehid olarak Rabbine kavuşur. Şehidin amel defteri kapanmaz ve dunyada işlediği guzel ve hayırlı işlerin sevabı da kıyamete kadar devam eder. Şehidin, kabirde meleklerin suallerinden ve kabir azabından muaf tutulacağı Peygamber Efendimizin mujdesidir. Ancak bunda sıhhatli bir îmĂ‚na ve cihad şuuruna sahip olmak zarûreti vardır. Bu sebeple şehidlikle ilgili butun hadîs-i şerîflerde �AllĂ‚h yolunda� kaydı vardır.

Bu itibarla Canakkale, Turk gencliğine şehidlik ve gĂ‚zîlik ile yoğrulmuş îmĂ‚n idealinin tĂ‚limgĂ‚hı olmuştur. GĂ‚zîlik ve şehidlik, bu millet icin bulunmaz bir ziyĂ‚fetti. Olmek, şehidlik saĂ‚deti, yaşamak ise gĂ‚zîlik şerefi idi.

Canakkale�de harbin kızıştığı bazı zamanlarda oyle bir hĂ‚l oldu ki, kumandanlar şehîd oldu, Mehmetcik kumandansız, yalnız başına kaldı. Fakat her bir Mehmetcik, Canak*kale�de butun milletin kalbini sînesinde hissederek duşmanı karşıladı. Din ve millet ideali uğruna canlarını seve se*ve feda etmeye başladılar. ZîrĂ‚ gonullerinde, canlarından aziz bildikleri sarsılmaz bir îmĂ‚n ve vatan sevgisi vardı. Bu sevgiyi diri tutan da hic şuphesiz AllĂ‚h ve Rasûlune duydukları îmĂ‚n muhabbetiydi.

O gun kumandanından erine kadar her gonul, hattĂ‚ butun bir millet Canakkale�de yekvucud olmuş, «Toplu vurdukca yurekler, onu top sindiremez!» rûhunu yaşamıştı. Nitekim orada maddî gucumuz, duşmanın gucune nispetle kabil-i kıyas değildi. Askerin, İstanbul�dan Canakkale�ye gidinceye kadar ayağındaki postal dahi yok oluyordu. Zaman zaman atacak barutu da kalmadığı hĂ‚lde muşahhas bir can ve mal infĂ‚kı yaşandığı icin zafer muyesser oluyordu. Mehmetcik, silĂ‚h kifĂ‚yetsizliğini îmĂ‚n gucu ile telĂ‚fî ediyor ve ne pahasına olursa olsun neticeyi kendi lehine ceviriyordu. Vatan toprağına atılan her gulle, o arslan yurekli neferin îman dolu goğsunde sonuyordu. İngiliz Ordu Kumandanı Orgeneral Hamilton�un:

�- Bizi Turkler�in maddî gucu değil, mĂ‚nevî gucu mağlûb etmiştir. Cunku onların atacak barutu bile kalmamıştı. Fakat biz, gokten inen gucleri muşĂ‚hede ettik!..� şeklindeki itirafı da bu gerceği sergilemektedir.

Boylece Canakkale�de sĂ‚dece yiğitlik ve cesĂ‚ret destĂ‚nı değil, aynı zamanda sĂ‚hip olunan yuksek mĂ‚nevî seviyenin bereketiyle bir fazîlet destanı yazıldı. Tarih; din ve vatan uğrundaki fedĂ‚kĂ‚rlığı onlardan oğrendi. Cunku onlar, Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚�nın:

�Ey bulbul! Git de aşkı pervaneden oğren. O, kendini alevin icine attı, yandı. Sevgilisi uğruna can verdi, sesi cıkmadı.� diye tarif ettiği pervaneden daha fedĂ‚kĂ‚r idiler.

Malazgirt�te Alparslan�
Haclılar karşısında Kılıcarslan�
İngiliz Haclıları onunde SelĂ‚haddîn-i Eyyûbî�
Kosova�da MurÂd HudÂvendigÂr�
Niğbolu�da Yıldırım Bayezid�
İstanbul�da FĂ‚tih�
Caldıran�da Yavuz Selim�
Plevne�de Gazi Osman Paşa ne ise, Canakkale�de Mehmetcik o oldu.

Bizler, mazimizi yureğimizde canlı tutacağız. Unutmamalıyız ki, mĂ‚zinin bittiği yerde, millet biter, insan biter, iz�an biter. Millet, tĂ‚rihinden ibĂ‚rettir. Onu tĂ‚rihinden sıyırırsanız, geriye insan surusu kalır. MĂ‚zinin devrettiği unsurların zenginliği nispetinde yeni eserler ve yeni nesiller canlı ve devamlı olur. Milletlerin bekĂ‚sı, hassas, duygulu ve seviye kazanmış bir kalbe sĂ‚hip olan nesiller yetiştirmekle mumkundur. Cocuklarına, Canakkale destĂ‚nını ninni yapan nesil, îmĂ‚nına, milletine ve butun maddî-mĂ‚nevî değerlerine sĂ‚hip cıkacaktır.

Osmanlının bu son ve muhteşem şahlanışı, hem emsalsiz bir kahramanlık sergisiydi, hem de kĂ‚bına varılmaz insanî fazîletler meşheriydi...

Dedelerimizin savaşta duşmana gos*terdiği insanlık numûnelerini, biz barışta birbirimize gosterebilirsek; dunyayı daha merhametli kılabilmek icin, cok onemli bir adım atmış olacağız. Nitekim bu merhamet, duşmanımız olan Canakkale Karma Kolordu İngiliz Kumandanı General William Birdword�a dahi şu sozu soyletmiştir:
- Turk askeri kadar vatanı icin gozunu kırpmadan olen, savaş anında muthiş bir cesaretle fırtınalar estiren, yaralı duşmanını sırtında taşıyarak onu olumden kurtaran bir asker yeryuzunde gorulmemiştir.�

Canakkale�de cephe gerisi de, bircok insanî guzelliklerle doludur. Bunlardan birisini, dedesi Canakkale�de carpışmış bir Anzak olan universiteli genc kız, dedesinin ağzından şoyle anlatıyor:
−Turk siperleriyle cok yakındık. Gecenin orta yerinde ve aşağı-yukarı her gun aynı saatte, Turk siperlerinden bir ses yukselirdi. Oyle gur, oyle icli ve oyle dokunaklı bir sesti ki, dinlemeye doyamazdık... Bazen hafif bir esinti cıkar ve bu yanık nağmeleri başka yone gotururdu. Biz, kulaklarımızı dort acıp daha iyi duymak icin, neredeyse başımızı dışarıya cıkaracak hĂ‚le gelirdik. Gunduz savaştığımız insanın gece soylediği muziği dinlemek ve ondan etkilenmek, ne ilginc bir işti� Ama gercekti...

Bir akşam, konser saati gelmişti; ama, o alıştığımız ses duyulmuyordu. İkinci, ucuncu, dorduncu akşam, yine konser yoktu... Merak icinde kalmıştık. Turkce bilen savaş muhabirine yazdırdığımız bir kağıdı taşa sarıp Turk siperlerine fırlattık. Bu kağıttaki iki cumle ile, konserin nicin kesildiğini soruyor ve selam yolluyorduk Turklere... Bir sure sonra, fırlattığımız taş siperimize atılmıştı. Yazılanı duyunca, hepimiz huzne gomulduk:

«−O arkadaşımızı, gecen hafta vurdunuz!»�

VelhĂ‚sıl, hakîkî şehitler verildiği zaman, Rabbimizin izniyle zafer muhakkaktır. LĂ‚kin olenler, îmĂ‚n ve vatan şuurundan mahrum iseler sonuc hezîmettir. İşte Canakkale zaferi, duşmana ders ve aynı zamanda bu şerefli Turk gencliğine de fiilî bir nasihattir, tebliğdir...

Canakkale, tarihte muşahhas şehitlik mefhûmunun bir daha silinmez altın harflerle tarih defterine nakşedilmesidir.

Bu şehitlerin kabirleri sîne-i millettir. Yine Mehmed Âkif ne guzel ifĂ‚de eder:

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana Ă‚gûşunu acmış duruyor Peygamber!..
__________________