Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda bir konuşma gercekleştirdi. Burada gundeme dair onemli acıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETO'nun siyasi ayağı tartışmaları kapsamında, FETO lideri Fethullah Gulen'in merhum Başbakan Necmettin Erbakan ile hic anlaşamadığını belirtti. Erdoğan, "Biz de herkes gibi bunlara hukuk ve hakkaniyet sınırları icinde yaklaştık. Ben de goruştum, Demirel de goruştu, Ecevit de goruştu. Liderler icerisinde sadece ilişkisi olmayan Erbakan Hocamızdı" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın acıklamaları şoyle:
Sozlerimin hemen başında dun akşam Manisa'da meydana gelen depremden dolayı tum vatandaşlarıma gecmiş olsun diyorum.
Gectiğimiz hafta, ulkemiz bunca sıkıntıyla boğuşurken, birilerinin ısrarla "FETO'nun siyasi ayağı" ve bununla bağlantılı bir şekilde yeni darbe teşebbusu tartışması acmasının gerisindeki sinsiliğe dikkat cekmiştim. Maalesef, aynı tartışmanın hala surdurulmeye calışıldığını goruyoruz. Bu ulkede FETO meselesinin, cok uzun ve derin, sosyal, siyasi, kulturel kokleri olduğunu bilmeyen kimse yoktur. AK Parti'den once olduğu gibi, AK Parti doneminde de Turkiye bu sureci yaşamıştır. Bu yapı, diğer pek cok sivil toplum orgutu gibi, toplumun ve hukukun meşru kabul ettiği sınırlar icinde faaliyet yuruturken tehdit ilan edilmiş değildir. Ne zaman ki bu yapının, eğitim, hayır, dayanışma sınırlarını aşıp, devleti ele gecirmeye calışan bir orgut olduğu netleşmiştir, işte o zaman karşısında bizi, milletimizi ve hukuku bulmuştur.
[h=3]"FETO'NUN BU ULKEDE ANLAŞAMADIĞI TEK LİDER VARDIR"[/h] Turkiye'de FETO'nun serpilmesinde, buyumesinde, guclenmesinde herkesin payı olabilir. Ama bu ulkede FETO'yu teror orgutu olarak ilan edip ona savaş acan şahsım ve AK Parti'dir. Bu surecleri iyi bilen birisiyim. FETO'nun bu ulkede anlaşamadığı tek lider vardır. O da Erbakan Hocamızdır. Şimdi Erbakan Hocamla beraber olduğunu iddia eden malum zat FETO ile beraber dirsek teması ile olanlarla beraber yuruyorlar. Her gun birileri cıkıp, FETO konusunda ahkÂm kesmeye calışıyor. HÂlbuki bu ulkede vesayet gucleri yıllarca FETO'ye en kucuk bir şekilde dokunmamışlar, tam tersine Allah diyen, kitap diyen, namaz kılan, eşi başortulu kim varsa, onları tasfiye etmenin yollarını aramışlardır. İrtica ile mucadele kisvesi altında din duşmanlığı yapılmasına elbette biz de, milletimiz de rıza gosteremezdi.
[h=3]"BAŞBAKANLIĞIMDA ONUME TEK BİR FETO'CUNUN DOSYASI GELMEDİ"[/h] Başbakanlığım boyunca, Yuksek Askeri Şuralarda onume tek bir FETO'cunun dosyası gelmedi. Gelen dosyalar hep mutedeyyin insanlarla ilgiliydi. Cunku takiyyeyi bir hayat bicimi haline getiren FETO'nun hicbir mensubu, dinle, diyanetle ilişkili bir goruntu vermiyordu. Milletin değerleriyle uğraşmaktan kendi bunyelerini "habis ur" gibi saran FETO tehdidini gormeyenlerin bugun bizi suclaması, aslında kendi gafletlerini saklama cabasından başka bir şey değildir.
Yıllarca siyasi alanda insanlara değerlerinden, ibadetlerinden, kıyafetlerinden dolayı saldıranların durumları da aynıdır. Bunlar, FETO tehdidi ortaya cıktıktan ve mucadele başladıktan sonra birden karşımıza en buyuk FETO savunucusu olarak cıkarak, aslında ne kadar omurgasız olduklarını gostermişlerdir. Demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet soylemlerini FETO'yle mucadeleyi sulandırmak, FETO tehdidini hafifletmek icin kullananlar, bu millet icin en az FETO zihniyeti kadar tehlikelidir. Bu kesimlerin PKK icin de, ulkemize adeta savaş acmış her turlu ic ve dış odak icin de aynı tutumu gostermeleri, zihniyet bozukluğunun konjonkturel değil yapısal olduğunun işaretidir.
[h=3]"BU ZIRVALARA CEVAP VERME SEBEBİMİZ, MİLLETİMİZE OLAN SAYGIMIZ"[/h] Bizim bu zırvalara cevap vermemizin tek sebebi ise, milletimize olan saygımızdır. Meydanı, demokrasinin kendilerine sunduğu zemini yalanları ve iftiralarıyla milleti zehirlemek icin kullananlara asla bırakmayacağız. Turkiye'nin, terorle mucadeleden ekonomiye kadar her alanda tarihinin en buyuk mucadelelerinden birini verdiği şu donemde, ulkenin ve milletin dikkatini dağıtmak, enerjisini heba etmek isteyenlere izin vermeyeceğiz. Bu meseleyi izah edecek, ithamları cevaplandıracak, iftiraları atanların yuzlerine carpacak ve yaşananları tarihe havale edeceğiz.
[h=3]"CHP'NİN FETO YANDAŞI OLACAĞINI TAHMİN EDEMEDİK"[/h] FETO'yu bir teror orgutu olarak tanımlar ve mucadeleyi başlatırken, karşımızdaki sorunun buyukluğunu az cok biliyorduk. Tahmin edemediğimiz husus, CHP'nin ve yıllarca zahirde bu gibi yapılara karşı gozuken cevrelerin, bir anda karşımıza en buyuk FETO yandaşı olarak cıkmalarıydı. Bizim bu yapıyla en başından beri hem meşrebi, hem itikadi sorunumuz vardı. Ama hukumetlerimiz doneminde, ulkede bizim gibi duşunmeyen, hareket etmeyen herkes gibi bunlara da hukuk ve hakkaniyet sınırları icinde yaklaştık. Liderler icerisinde sadece ilişkisi olmayan Erbakan Hocamızdı.
Vesayet tum gucuyle uzerimize gelirken, hem bu işin arkasındaki FETO golgesini, hem de orgutun burokratik ve toplumsal işgal projesini fark edip, gereken tedbirleri 10 yıl oncesinden almaya başladık. Zaten surec 2010'da başladı. İlk zamanlar, bu yapının oluşturduğu tehdidi, kendi cevremize bile anlatmakta zorlandığımızı kabul ediyorum. MİT kumpası, bu yapının gercek niyetinin, şupheye mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmaya başlanmasını sağladı.
[h=3]"FETO İLE GERCEK ANLAMDA SAVAŞAN BİZİZ"[/h] Hem siyasette, hem burokraside, hem de nazımızın gectiği sivil toplum yapılarında bildiğimiz, teşhis ve tespit ettiğimiz FETO'culeri suratle tasfiye etmeye başladık. FETO'nun devlet ve toplum hayatımızın kılcal damarlarına kadar sızmasının tarihi eskidir ve musebbipleri coktur, ama FETO'yle gercek anlamda amansız bir savaşa tutuşan tektir; 2010 itibarıyla o da biziz. Biz ulkenin yonetimini devraldığımızda, guya bu konuda en hassas kurumlar olan ordunun, emniyetin, yargının, akademinin kritik noktaları zaten orgut tarafından işgal edilmişti.
CHP dÂhil olmak uzere, yıllarca irticayla mucadele bahanesiyle cadı avına cıkar gibi Musluman avına cıkanların, tek bir gun bile, gercek anlamda FETO'culeri hedef aldıkları gorulmemiştir. Teroristbaşının ismi ve orgutun rumuzu, şimdi daha iyi anlıyoruz ki, kasıtlı bir şekilde, Muslumanlara karşı yurutulen saldırıların maskesi olarak kullanılmıştır. Milli Guvenlik Kurulu'nda, biz bu meselenin uzerine gidene kadar alınan kararların hepsinin de gerisindeki gizli niyetin, FETO'yle mucadele değil toplumsal reaksiyonu tetikleyerek FETO'yu koruma olduğunu goruyoruz. Sadece CHP değil İP'in de danışmanlarında FETO'culer var. Arkadaki gercek oyunun ortaya cıkmaması icin kurulan bu tezgÂhın yıllarca başarıyla yurutulduğunu de teslim etmemiz gerekiyor. Kasım Gulek'ten Ecevit'e kadar namlı CHP'lilerden 12 Eylul ve 28 Şubat darbecilerine kadar herkes, bu oyunda uzerine duşen rolu oynamış, FETO'ye figuranlık yapmışlardır. Bu oyunun son perdesinin başrolu de Kemal Kılıcdaroğlu'na verilmiştir.
[h=3]"15 TEMMUZ'DA FETO'NUN OZEL HİMAYESİNDEYDİ"[/h] 15 Temmuz gecesi FETO, şahsımdan bakanlarımıza, burokratlardan medya temsilcilerimize kadar, iktidarıyla muhalefetiyle pek cok milletvekiline kadar herkesin peşine duşmuştur. Bir tek kişi FETO'nun ozel ilgisine, himayesine, korumasına mahzar olmuştur; o da Kemal Kılıcdaroğlu'dur. İstanbul Ataturk Havalimanında FETO'culerin tanklarıyla burun buruna gelen bir genel başkanın onunde bir anda tum yollar acılmıştır. Tankların arasından VİP nizamiyesinden uğurlanan kim, Kılıcdaroğlu... Biz tankların karşısında, F16'ların altındaydık ama sen Bakırkoy'de başkanın evinde kahve yudumluyordun.
[h=3]"DARBE BAŞARILI OLSAYDI KILICDAROĞLU MİLLETİN KARŞISINA HANGİ SIFATLA CIKACAKTI?"[/h] Şahsımı oldurmek icin helikopterle, ucakla, tankla, ozel yetiştirilmiş timlerle arayanlar, Kemal Kılıcdaroğlu'na bu şefkati nicin gosterdiler? İnsan, bu şahsın evinin ve cuzdanının en gizli koşesinde 1 dolarlık bir banknot saklayıp saklamadığını da merak etmiyor değil. Benim orada korumalarım gazi oldu. Bay Kemal senin bunlardan haberin var mı? Aradan nice zaman gecti bu harekatın icinde olanlar yakalandı ama bir kısmı Yunanistan'a kactı. Bana da adaya gitmemi tavsiye edenler oldu. "Ben bu topraklarda doğdum bu topraklarda oleceğim" dedim. Eğer 10-15 dakikalık bir gecikme olsaydı bunlar bizi oralarda vuracaklardı. Surec bu. Ey Kılıcdaroğlu, sen hala milleti aldatmakla meşgulsun. Kontrollu darbe doğru kontrol sizde ama başaramadınız. Şimdi buradan soruyorum: Şayet 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı, ertesi gun Kemal Kılıcdaroğlu milletin karşısına acaba hangi sıfatla cıkartılacaktı?
[h=3]"KILICDAROĞLU'NUN FETO İLE İLİŞKİSİ 15 TEMMUZ'DAN SONRA ZİRVEYE CIKTI"[/h] Darbe girişimini "kurgu" diyerek onemsizleştirmeye calışan, darbeciler icin adalet yuruyuşu yapan, danışmanından milletvekiline etrafındaki nice kişi FETO'den hapse atılan boyle bir siyasetcinin, orgutle hicbir ilişkisi olmadığına nasıl inanabiliriz? Kılıcdaroğlu'nun FETO'yle ilişkisi, bu orgutun deşifre olduğu 17-25 Aralık'la hızlanmış, 15 Temmuz'un ardından da zirveye cıkmıştır. Eline milletin kanı bulaşan bir orgutun savunuculuğuna soyunmanın, siyasetle, siyasi hesapla, şark kurnazlığıyla, cıkarcılıkla dahi ilgisi olamaz. Bunun adı, orgutun kendisine verdiği kamikaze gorevini yerine getirmektir. Kariyerini feda etmeyi goze alarak orgutun cıkarlarını korumaya calışan bu zatın, her şeyi gibi, siyasi duruşunun da yalan olması tabiidir. Cunku nice sosyalist diye, nice ulusalcı diye, nice milliyetci diye, nice liberal diye, nice Kemalist diye, hatta nice şu veya bu İslami ekolden diye bilinen ismin, aslında su katılmamış FETO'cu cıktığını gorduk. Kemal Kılıcdaroğlu icin de aynı endişenin icindeyim.
FETO tehdidi konusunda kurumlarımızı harekete gecirdikten sonra dahi, bu yapının gercek organizasyon şemasını cıkartmakta zorlandık. Hatta hala bu şemayı tam olarak cıkartamadığımızı duşunuyorum. İlk kuruluş yıllarından itibaren bu yapıyı organize eden akıl, oyle bir sistem kurmuş ki, en kritik isim uzerinden dahi en fazla birkac kademe geriye gidebiliyorsunuz. Bunun ucu Turkiye'de değil, bunun ucu dışarıda. Sonra silsile zaten kopuyor. Boylesine karmaşık bir yapının kendi kendine doğup gelişmediği acıktır.
[h=3]"BİZİ ŞAŞIRTAN ORGUTUN CHP İCİNDE GUCLU OLMASI"[/h] Bizi en cok da, ulkemizin her koşesine ve dunyanın dort bir yanına, sosyal ve ekonomik bir orumcek ağı gibi yayılan bu orgutun CHP icinde boylesine guclu olması şaşırttı. Devlet FETO'yu her yerde elbette izlemiştir, ama CHP Genel Merkezine yeteri kadar bakılmadığı anlaşılıyor.
Son donemde tedavule surulen en sinsi oyunlardan biri de, FETO'nun istismar ettiği, kendi amacları icin kullandığı bir takım duzenlemeler bahane edilerek doğrudan milli iradenin, milletvekillerinin, Meclisin hedef alınmasıdır. Kılıcdaroğlu ve CHP ekibi ile kimi eski askerlerin kocbaşlığını yaptığı bu oyun, gecmişte darbecilerin ve cuntacıların milli iradeyi ipotek altına alma yontemlerinin bir başka versiyonudur. Turkiye Buyuk Millet Meclisinden cıkan her kanun, her karar, beğense de beğenmese de, katılsa da katılmasa da tum Meclis'in, tum milletvekillerinin namusudur, buna saygı duyacaksın. Kılıcdaroğlu ve avanesi, milli iradeye saldırarak kendi namuslarını ayaklar altına almaktadır.
[h=3]"MUCADELEYİ DEĞERSİZLEŞTİRMEYE CALIŞAN HERKES HUKMEN FETO'CUDUR"[/h] Yargının FETO'nun tasallutundan kurtarılabilmesi icin verilen mucadeleyi değersiz hale getirmeye ve hatta tam tersi gostermeye calışan herkes, hukmen FETO'cudur. Cunku şayet, 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından yargıda verilen mucadele olmasaydı, 15 Temmuz dÂhil diğer saldırıları hukuk devleti sınırları icinde goğusleyemezdik. FETO'culerin, kendi cıkarları ve hedefleri icin her kılığa, hatta CHP'li kılığına bile girdiklerini duşunduğumuzde, siyasette ve burokraside bu orgut mensuplarının teşhisi ve tasfiyesinin zorluğu daha iyi anlaşılacaktır.
[h=3]"YURUTTUĞUMUZ MUCADELE OLMASAYDI, FETO ULKEMİZİ İŞGAL EDECEKTİ"[/h] Şayet 10 yıldan beri CHP'ye rağmen yuruttuğumuz mucadele olmasaydı, bugun FETO ulkemizi tumuyle işgal edecek guce coktan ulaşmıştı. Biz, FETO'yle mucadeleyi başlattıktan sonra, bırakınız geri adım atmayı, her gecen gun cıtayı daha da yukselttik. FETO'nun 40 yıllık birikimini riske atarak başlattığı 15 Temmuz darbe girişiminin sebebi bizim kararlılığımız değil midir? Tespit ettiğimiz her yerde ve her durumda, orgutun tepesine bine bine, muvazenelerini bozduk. Mucadelenin nispeten yavaş yurumesinin sebebi, her işimizi hukuka uygun yapmamızdan kaynaklanıyor. İşte bunların bir kısmı ABD, Almanya, Belcika, Afrika'da. Kendi ifadesiyle dunyanın 160 ulkesinde varız diyor. Biz de bu 160 ulkede bunları kovalıyoruz. Bir coğunu da aldık, alıyoruz. Pakistan'dakileri de aldık orayı da temizledik. Eğer 15 Temmuz yapılmasıydı, hukuki altyapısını oluşturduğumuz tedbirlerle bir sure sonra FETO'nun tasfiyesini zaten hızlandırmış olacaktık. Olağanustu hal uygulaması, sadece hukuki zemini oluşturulan bu calışmaların daha pratik şekilde yurutulmesini sağlamıştır. Hala 15 Temmuz neydi, ne değildi tartışması yapan, hala 15 Temmuz'u anlayamamış gibi davranan zihniyet, bizzat bu işin parcasıdır. ByLock listelerinin, HTS kayıtlarının, darbe gecesi goruntuleri ve goruşmelerinin yargının elinde olduğunu bildikleri halde, sırf kafa karıştırmak icin bunları dile getirenler de bizzat işin parcasıdır. HÂlbuki hukukta bu işlerin nasıl olacağını en iyi onlar bilir. Tabii bu gercekleri gormek icin goz, duymak icin kulak, ikrar edebilmek icin dil, hakkı teslim etmek icin de temiz bir kalp gerekir. Rabbim bu nimetlerini de, maalesef, herkese bahşetmiyor.
[h=3]"GEZİ OLAYLARI DEVLETİ VE MİLLETİ HEDEF ALAN ALCAK BİR SALDIRIDIR"[/h] Dun yaşanan gelişmeler bize, Gezi olaylarını bir kez daha hatırlattı. Taksim'deki Gezi parkında, guya ağac ve cevre hassasiyeti bahanesiyle başlayan olaylar, kısa surede buyuyerek, devlete ve millete karşı sivil bir kalkışma halini almıştı. Gezi olayları, tıpkı askeri darbeler, tıpkı muhtıralar, tıpkı teror orgutlerinin saldırıları, tıpkı FETO'nun 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri gibi, devleti ve milleti hedef alan alcak bir saldırıdır. Kılıcdaroğlu bunlara "aydınlık gencler" diyor. Bunlar, aldatılmış gencler. Bu aldatılmış genclere orada cevreci sıfatı verilmek suretiyle milyonlarca ağac diken iktidara ağac sokme yaftası yapıştıranlara sadece lanet okuyorum. Yaklaşık 3 ay boyunca İstanbul başta olmak uzere kimi buyukşehirlerimizin meydanlarının, sokaklarının işgal edildiği, yakılıp yıkıldığı bu hadisenin en kucuk bir masum tarafı yoktur. AKM'nin onune terorist posterlerini kimler astı. Bay Kemal bunlar senin aydınlık genclerin.
[h=3]"GEZİ'NİN TURKİYE'YE DOĞRUDAN MALİYETİ YUZLERCE MİLYAR DOLAR"[/h] Sadece Gezi olaylarının şu ozet bilancosu dahi, sergilenen vandallığın boyutlarını gostermeye kÂfidir. Olaylar boyunca 46 kamu binası ile 231 polis aracı ve 44 ambulans kullanılamaz hale getirilmiştir. Vatandaşlarımıza ait 326 işyeri ile 201 arac tahrip edilmiş, yağmalanmıştır. Kamu hizmetinde kullanılan 80 belediye otobusu ve 85 otobus durağı yakılmıştır. Tum bu maddi zararların da otesinde, 697 guvenlik gorevlimiz yaralanmış ve 1 polisimiz de şehit olmuştur. Gezi olaylarının Turkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolar iken, dolaylı maliyeti ise yuzlerce milyar doları bulmuştur.
Faizler, ilk defa Gezi olaylarıyla tırmanmaya başlamış, işsizliğin cift haneye cıkması da, enflasyonun zıplaması da aynı donemde gercekleşmiştir. Bu olayları bitirmek icin one surulen talepleri hatırlıyorsunuz değil mi? Turkiye'nin, İstanbul Havalimanı dÂhil tum buyuk projelerinin, yol, kopru, baraj, kanal yatırımlarının durdurulması isteniyordu. Yabancı medya, orneği gorulmedik şekilde bu olayları aylarca canlı yayınlamıştır. Tamamı yalan olan nice haber, Gezi olaylarını destekleyen medya organlarında futursuzca dolaşıma sokulmuştur. Bu surecte Taksim meydanında boy gosterenlere baktığımızda, işin gerisinde kimlerin olduğu, hicbir şupheye mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmaktadır. Her kim bu olayları masum bir cevre hareketi olarak tanımlıyorsa, ya gafildir, ya da taammuden bu ulkenin ve milletin duşmanıdır.
[h=3]"MİLLETİMİZLE OMUZ OMUZA VEREREK TUZAKLARI BOZDUK"[/h] Toplumumuzu bolmeyi amaclayan Gezi olaylarını, ulkemize yonelik her saldırı gibi, milletimizle omuz omuza vererek bitirdik. Gezi'de başaramadıklarını 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimiyle denediler. Milletimizle birlikte, bu tuzağı da bozduk. Bu defa, cukur eylemleriyle doğrudan ulkemizin topraklarını bolmeye calıştılar. Bu tezgÂhı da, guvenlik guclerimizin kahramanca mucadelesiyle, teroristleri actıkları cukura gomerek akamete uğrattık. 15 Temmuz askeri darbe girişimi, aynı saldırı silsilesinin devamıydı. Hamdolsun, bu ihaneti de milletimizle birlikte boşa cıkardık. Bugun Suriye'de verdiğimiz mucadeleyi de, bu surecin bir parcası olarak goruyoruz. Gezi'den Suriye'ye kadar uzanan bu saldırı zincirinin hedefi doğrudan Turkiye Cumhuriyeti devletinin butunluğu, Turk Milletinin birliği, beraberliği, kardeşliğiydi.
[h=3]"HUKUKUN HER KARARINA SAYGIMIZ VAR AMA..."[/h] Hukukun her kararına elbette saygımız vardır. Ama bizim ve milletimizin gozunde Gezi'nin ve bu kalkışmanın onunde yer alanların hukmu asla değişmeyecektir. Milletimiz musterih olsun. Ulkemizin her davası gibi, bu meseleyi de sonuna kadar kararlılıkla takip edecek, adaletin tecellisi icin son nefesimize kadar mucadeleyi surdureceğiz.
Son donemde, ulkemizi asıl gundeminden kopartarak, zamanını ve enerjisini boş tartışmalarla harcatmaya yonelik kasıtlı bir kampanyayla karşı karşıyayız. Turkiye'nin ve Turk milletinin aleyhine olan her iş gibi, bu kampanyanın da onculuğunu CHP yapıyor. Halbuki bizim gundemimizde, bolgemizdeki gelişmelerden ekonomiye kadar nice hayati mesele var.
[h=3]"İDLİB HAREKATI AN MESELESİ"[/h] Sadece sınır guvenliğimiz değil, aynı zamanda 83 milyon vatandaşımızın her birinin evinde huzurla uyuyabilmesi bakımından kritik oneme sahip Suriye'de, gercekten destansı bir mucadele yurutuyoruz. HarekÂt bolgelerimize yonelik tacizlere en sert şekilde cevap veriyoruz.
Şayet bu bolgelerde muhatap ulkeler Turkiye'nin guvenlik kaygılarını karşılayamazsa, kendi başımızın caresine bakmak zorunda kalacağımızı her fırsatta acıkca soyluyoruz. İdlib'de, rejimin saldırganlığını sona erdirip Soci Muhtırası sınırlarına cekilmesi icin son gunlere giriyoruz. Artık son ikazlarımızı yapıyoruz. Gerek ulkemizde, gerek Rusya'da, gerekse sahada yapılan goruşmelerde, şu ana kadar maalesef arzu ettiğimiz neticeye ulaşamadık. Her ne kadar goruşmeler devam edecek olsa da, masada bizim istediğimiz yerin cok uzağında olunduğu bir gercektir. Turkiye, İdlib konusunda kendi harekÂt planlarını uygulamak uzere her turlu hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi, bu konuda da "Bir gece ansızın gelebiliriz" diyoruz. Daha acık bir ifadeyle, İdlib harekÂtı artık bir an meselesidir.
[h=3]"REJİME İDLİB'İ BIRAKMAYACAĞIZ"[/h] Ulkemizin bu konudaki kararlılığını hala anlamamış olan rejime ve onu cesaretlendirenlere İdlib'i bırakmayacağız. Bu bolgedeki gelişmelerin ulkemizin uzerine getireceği yuku goz gore gore omuzlamaya asla niyetimiz yoktur. Ne pahasına olursa olsun, İdlib'i, hem Turkiye, hem de bolge halkı acısından guvenli bir yer haline donuşturmekte kararlıyız.
Aynı şekilde Libya'da, bu ulkenin meşru hukumeti olan Trablus yonetiminin yanında yer almayı surduruyoruz. Ulkemizin Libya'ya ayak basmasıyla birlikte darbeci Hafter'in ilerleyişi zaten durmuştu. Şayet uluslararası toplumun da dÂhil olduğu goruşmelerden adil bir anlaşma cıkmazsa, meşru Trablus yonetimini, ulkenin tamamında hÂkimiyet kurması icin destekleyeceğiz. Trablus hukumetinin verdiği karar haklı bir karardır.
[h=3]"AKDENİZ'DEKİ KARARLI DURUŞUMUZ KABULLENİLMEYE BAŞLANDI"[/h] Akdeniz'de, Libya ile yaptığımız anlaşmanın ardından ulkemiz lehine değişen dengeleri giderek guclendiriyoruz. AB'nin Libya ile ilgili herhangi bir karar alma yetkisi yoktur. AB durumdan vazife cıkarmanın gayreti icerisinde. Boyle bir yetkin yok. Ne kara, ne deniz... Bu konuda sergilediğimiz kararlı duruş sayesinde, Akdeniz'de ilan ettiğimiz statu, Yunanistan başta olmak uzere, konuya mudahil ulkeler tarafından yavaş yavaş kabullenilmeye başlandı.
Ote yandan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Trump ile 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşma hedefimizi, ulkelerimiz arasındaki diğer sorunlardan ayrı tutma kararına vardık. Turkiye'nin yuksek teknoloji başka olmak uzere, geleceğin ekonomisinin altyapısını kurma cabalarına, Amerika ile tesis edeceğimiz ticari işbirliğinin, inşallah buyuk katkısı olacaktır.
[h=3]"SON 1,5 YILDA EKONOMİDE TARİHİ BİR MUCADELE VERİYORUZ"[/h] Hala ekonomi uzerinden bizi vurmaya gayret eden densizler var. Bunlar acaba buradan bir şey cıkarabilir miyiz, bunun gayreti icerisindeler. Ekonomi, bizim gundemimizin değişmez ve daima ilk sıralarında yer alan başlığıdır. Diğer alanlarda ne yaşarsak yaşayalım, ekonominin dinamiklerini hep guclu tutmaya ozen gosterdik. Son 1,5 yılda ekonomi alanında gercekten cok buyuk ve tarihi bir mucadele veriyoruz. Bu mucadeleyi en az sınırlarımız otesinde yuruttuğumuz harekÂtlar kadar onemli kabul ediyoruz. Bilindiği gibi 2018 Ağustos ayında, tarihin en sinsi ekonomik saldırılarından birine maruz kaldık. Bu saldırılar, daha sonra da farklı yol ve yontemlerle devam etti.
Aldığımız tedbirlerle, hamdolsun, spekulatif kur saldırılarının oncusu olduğu bu tuzağı bozduk ve sebep olduğu tahribatı onemli olcude giderdik. Ekonomik gostergelerde Ağustos 2018 donemi oncesini yakaladık, hatta pek cok alanda daha iyiye gittik. Bizi "kur-faiz-enflasyon" şeytan ucgenine hapsederek teslim almaya calışanları, bir kez daha husrana uğrattık. Bu tablo, dunyanın onde gelen finans kuruluşları başta olmak uzere herkesin Turk ekonomisine olan bakışını olumlu yonde değiştirdi. Ulkemizle ilgili buyume tahminleri, surekli olarak yukarı yonde revize ediliyor.
[h=3]"ENFLASYON VE FAİZ KONUSUNDA KARARLILIĞIMIZI SURDURUYORUZ"[/h] Enflasyonu ve faizleri duşurme konusundaki kararlılığımızı, mevcut uygulamaları geliştirerek ve gerektiğinde yeni tedbirleri devreye sokarak surduruyoruz. Merkez Bankası, yuzde 24'e kadar cıkan politika faizini, yuzde 11,25 seviyesine kadar indirdi. Bu, Ağustos 2018'in bile gerisinde bir seviyedir. Bir donem yuzde 40'ların telaffuz edildiği piyasa faizleri bugun yuzde 8-10 duzeyine geriledi.
Piyasa faizleri bakımından, Mayıs 2013, yani Gezi olayları donemi seviyesinin dahi gerisine ulaşmış durumdayız. Ekonomide sağlanan guven ortamı, ozel sektor yanında kamu borclanma maliyetlerini de fevkalade duşurmuştur. Onceki hafta yapılan kamu borclanma ihalesinde, son yıllardaki en duşuk maliyetli ihraclar gercekleştirildi. Dolar tahvillerinin tamamını euro cinsi yukumluluğe donuşturerek, maliyetleri daha da azalttık. Ocak ayında ekonomi guven endeksi ve reel kesim guven endeksi artarken, buyumenin onemli gostergelerinden olan satın alma yoneticileri endeksi, uzunca bir aradan sonra yeniden 50 eşik değerinin uzerine cıktı.
[h=3]"GECTİĞİMİZ YILI İLK DEFA CARİ FAZLA VEREREK KAPATTIK"[/h] Sanayi uretimimiz 2019 yılında yuzde 8,6 artarak, son donemlerin rekorunu kırdı. Katma değerli uretim, ihracat ve istihdama dayalı buyume modelimizi kararlılıkla uygulamayı surdureceğiz. Tum veriler 2019 yılını pozitif bir buyumeyle kapatacağımıza işaret ediyor. Gectiğimiz yılı, uzun yıllar sonra ilk defa cari fazla vererek kapattık. Turkiye'nin kuculeceğini, yıkılacağını, yerle yeksan olacağını iddia edenlere en guzel cevabı, buyume oranımız ve cari fazlamızla verdik. İnşallah 2020 yılında, hedefimiz olan yuzde 5'i de aşarak, herkesi şaşırtan cok daha guclu bir buyume oranına kavuşacağız.
[h=3]"EKONOMİDEKİ HER OLUMLU GELİŞMEYİ VATANDAŞLARIMIZA YANSITIYORUZ"[/h] Gorulduğu gibi maliyetler duşuyor, iş dunyasının guven duzeyi yukseliyor, vatandaşımızın geleceğe olan umudu artıyor. Ekonomideki her olumlu gelişmeyi iş dunyamıza, piyasalarımıza, vatandaşlarımıza yansıtmaya ozel onem veriyoruz. Bu cercevede, vatandaşlarımızın uzun zamandır şikÂyetci olduğu, bankaların aldıkları ucret ve komisyonlarla ilgili gereken adımlar da atıldı. Bankaların verdikleri hizmetlerin karşılığı olarak muşterilerinden aldıkları ucret ve komisyonlara bir standart getirildi. Ticari muşterilerden alınabilecek ucret, masraf ve komisyon sayısı 2 bin 400 ceşitten 51 adede, finansal tuketicilerde, yani vatandaşlarda ise 20'den 16'ya duşuruldu. Boylece ister esnaf veya sanayici, ister vatandaş olsun hic kimse, hesap acmadan hesap işletmeye, kredi tahsisinden kredi kapatmaya kadar pek cok kalem altında surekli ve surpriz ucretler odemek zorunda kalmayacak. Hangi hizmet icin ne kadar odeme yapılacağı onceden belli olacak. Vatandaşımız oğrenci olan evladına uc-beş yuz lira harclık gonderirken, bankanın buna ortak cıkmasını engelleyerek, kullandığı araca gore 1 lira ile 5 lira arasında standart bir ucret odemesini sağladık. Ticari kredilerde de yuzde 10'lara varan erken odeme komisyonunu, 2 yıla kadar olanlarda yuzde 1'e, 2 yıldan uzun olanlarda yuzde 2'ye duşurduk. Kredi kartı nakit avans komisyonlarını da yuzde 1 ile sınırlandırdık. Yapılan hesaplara gore, bu duzenlemenin ardından yaklaşık 30 milyar liralık bir tutar, iş insanlarımızın ve vatandaşlarımızın cebinde kalacak. Bankalarımızın hizmet kalitelerini yukselterek, buradan elde ettikleri gelirdeki azalmayı telafi edeceklerine inanıyorum. Milletimize bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Ekonomide yeni mujdeleri milletimizle paylaşmayı, inşallah kesintisiz bir şekilde surdureceğiz.
[h=3]"NEYMİŞ EFENDİM, TURKİYE İSVİCRE'DEN SAMAN İTHAL EDİYORMUŞ"[/h] Turkiye'de bunca guzel iş olurken, birileri sırf milletin moralini bozmak icin, mesela ulkemizin saman ithal ettiği gibi bir yalanı, utanmadan, sıkılmadan tekrarlayabiliyor. Neymiş efendim? Aslında kaba yem ve saman konusunda net ihracatcı bir ulke olan Turkiye, İsvicre'den saman ithal ediyormuş. Tabii bunlar sapla samanı ayırt edemedikleri icin, onlerine konan kÂğıtlarda yazan bilgilerin ne anlama geldiğini de kavrayamıyorlar. İsvicre'den, 32 kilosu yaklaşık 6 bin 500 liraya, yani kilosu 200 liraya ithal edilen urunun adı Bay Kemal hububat kapcığıdır. Bu ozel bitki, tarım zararlılarına karşı yetiştirilen bir boceğin beslenmesi icin kullanılıyor. Kıyılarak getirildiği icin goruntusu samana benziyor. Malum, samanın kilosu 1 liradır. Hesap uzmanı olmasına gerek yok, akıl ve izan sahibi bir insan, hic değilse fiyatından hareketle ithal edilen urunun saman olmadığını anlar. Ama bunların husumetleri gozlerini kor etmiş, kalplerini karartmıştır. Hayatları yalan olanların, saman gibi bir konuyu dahi buna alet etmelerinin takdirini milletimize bırakıyoruz. Acıkcası bu tur capsızlıklarını gordukce, SSK'nın nasıl batırıldığını da cok daha iyi anlıyoruz. Hepsinin de belgesi elimde. Bay Kemal orada saman yazmıyor. Biz kurulduğumuz gunden beri milletimizin karşısına sadece eserlerimizle, hizmetlerimizle, icraatlarımızla, başarılarımızla cıktık. Şimdi de aynısını yapıyoruz.
[h=3]"MİLLET KUTUPHANESİNİ YARIN HİZMETE ACIYORUZ"[/h] Bu vesileyle, Cumhurbaşkanlığı Kulliyesi'nde inşasını tamamladığımız Millet Kutuphanesini yarın hizmete acacağımızın mujdesini sizlerle ve tum halkımızla paylaşmak istiyorum. İkramlarımız sadece yarın icin değil her zaman ucretsiz olacak. 24 saat burası genclerimizin, burada calışacak olanların hizmetine acıktır. Buyuk ve zengin kutuphaneler, medeniyetlerin alamet-i farikalarındandır. Ulkemize, mimarisi yanında kitap ve hizmet zenginliği ile Cumhuriyet doneminin en buyuk kutuphanesini kazandırmış olmanın memnuniyeti icindeyiz. 5 milyon ciltlik bir kutuphane, bunlar aynı zamanda elektronik ortamda da kayda girecek.
[h=3]"ANTARKTİKA'DA BAYRAĞIMIZI DALGALANDIRACAĞIZ"[/h] Bilindiği gibi Antarktika'ya gercekleştirdiğimiz 4'uncu bilim seferi heyetimiz yerlerine ulaştı. Heyette yer alan 24 bilim insanımız, yaklaşık 1 ay surecek seferleri boyunca 15 farklı bilimsel calışma gercekleştirecek. Hedefimiz orada aynı zamanda İngiltere ile ortak bir yer edinmek. Gecen yıl kurduğumuz gecici bilim ussunu kalıcı usse cevirmek icin de gerekli hazırlıkları, bu heyetimiz tamamlayacak. Buradaki kalıcı ussumuzu kurduğumuzda, Antarktika'da bayrağımızı daima dalgalandıracağız. Antartika'daki calışmalarımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Bir başka mujdemiz de sondaj gemilerimizle ilgili. Fatih ve Yavuz'un ardından, ucuncu sondaj gemimizi de aldık. Bu, 11 bin 400 metre derinliğe kadar inebilen altıncı nesil bir ultra deniz sondaj gemisidir. Mart ayında ulkemize ulaşacak gemimizin, geliştirme ve test işlemlerinin ardından bu yıl icinde sondaja başlamasını planlıyoruz.
Darbe girişiminde kendisine kacmayı tavsiye edenlere Erdoğan: Bu topraklarda doğdum bu topraklarda oleceğim Son dakika: Erdoğan'dan Gezi Parkı davasında verilen beraat kararlarına ilk tepki Son dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan: İdlib'e harekat an meselesidir [h=4]Haber Videosu[/h]: Erdoğan: FETO elebaşının anlaşamadığı tek isim merhum Erbakan Hocamızdır
Erdoğan: FETO elebaşının anlaşamadığı tek isim merhum Erbakan Hocamızdır
Gündemdeki Konular - Haberler0 Mesaj
●33 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Gündemdeki Konular - Haberler
- Erdoğan: FETO elebaşının anlaşamadığı tek isim merhum Erbakan Hocamızdır