Bir “Oğretmenler Gunune ve Oğretmenler Haftası”na daha erişmiş bulunmanın mutluluğu icerisindeyiz. Bu cercevede yazımızda Dinimiz İslam’ın eğitime verdiği onem ile Dinimizin, bu kutsal vazifeyi yerine getiren muallimlerimize verdiği değer konusunu işlemek istiyoruz.

Eğitim insanlık tarihiyle başlar. Dolayısıyla tarihin ilk donemlerinden itibaren tum buyuk din ve medeniyetler, hep insanın eğitimiyle uğraşmışlardır.

EĞİTİM "kişinin zihinsel, bedensel, duygusal, toplumsal yeteneklerinin, davranışlarının, istenilen doğrultuda geliştirilmesi ya da ona birtakım amaclara donuk yeni yetenekler, davranışlar, bilgiler kazandırılması yolundaki calışmaların tumu” olarak tanımlanmıştır.[1]

İslam’da eğitim ise; terbiye, yetiştirme, kabiliyetlerini geliştirme, eğitim; bilgi, saygı ve edep oğretme; iyi ahlak, nezÂket, gorgu, alıştırma, talim, eğitim ilmi, pedagoji gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Ancak gunumuzde terbiye yerine, eğitim kelimesi kullanılmakta olup bu iki kelime bir bakıma eş anlamlıdır.

Ayrıca eğitim, nesiller arasındaki anlayış yakınlığını ve ahengini koruyarak, tarih boyunca millî ve manevi şuurun devamını ve gelişmesini sağlamayı hedef almıştır. Eğitim, yaygın manasıyla, hayırlı evlÂt yetiştirme cabasıdır. Eğitim, cocukların ve genclerin, kendilerine, ailelerine, cevrelerine, milletine ve devletine daha da otesi insanlığa faydalı olacak şekilde yetiştirilmeleridir.

İslam Dini ilme ve ilim tahsiline, boylece zihin ve kalp alemini aydınlatmaya buyuk onem vermiştir. İslam Dini cehaleti ve karanlıkları ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Allah Teala ilk vahyettiği ayetlerde Resulune ve O’nun şahsında butun insanlara okumayı ve oğrenmeyi şoyle emretmektedir. “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı bir alaktan yarattı. Oku! Rabbin en buyuk kerem sahibidir. İnsana bilmediği şeyleri O oğretti.[2] Oku emrinin, ilk inen ayetlerin icerisinde iki defa tekrar edilmesi İslam’ın eğitime, oğrenmeye ve oğretmeye verdiği ehemmiyeti gostermektedir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim “Deki hic bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? [3] Ayetiyle, bizlere ilmin insana muspet vasıflar kazandıran onu Allah’a karşı şuurlu hale getiren bir keyfiyete sahip olduğunu haber vermektedir.

Efendimiz (S.A.V.), ilk vahyin ilk kelimelerinin bir gereği olarak eğitime buyuk onem vermiştir. Butun hayatını ummetini eğitmeye, onlara okuma yazma oğretmeye din ve ahlak eğitimi vermeye adamıştı. Medine’ye hicret ettiğinde ilk işi bir mescit inşa edip onun bir kısmını sadece eğitime tahsis etmek olmuştur. Mescidi Nebevi’nin icerisindeki bu Suffa, gunduzleri okul, geceleri de gidecek başka yerleri olmayanlar icin barınak olarak kullanılmıştır.[4] Mescid-i Nebi’de kurulan bu eğitim bolumu Efendimiz tarafından kurulan ilk yatılı universiteydi. Okuma yazma oğretiminden yazı calışmalarına kadar bircok eğitim ve oğretim faaliyeti burada yapılıyordu. Adeta bugunun ilim ve irfan neslinin temelleri o zaman atılmaya başlanmıştı.

İşte bu ilim ve irfan neslinin onderleri de baş tacı oğretmenlerimizdir. Oğretmen, oğrencilere sadece kuru bir bilgi aktaran nakilci değildir. Muallimlerimiz, oğretecekleri şeyler oncesi oğrencilerine feyiz veren ve talebeleri arasında manevi bir bağ kurabilen kudretli kişilerdir. Eğitim maddi oğretimden cok bu manevi bağ ile mukemmel bir şekilde oğrencilere aktarılabilir. Bugun sadece not korkusu ile oğretmenine bağlı bulunan bir oğrenci belki not alabilir fakat sevgi, bereket ve feyiz alamaz.

Yuce Dinimiz İslam, eğitim ve oğretimin işini yuklenen oğretmenlerimize gereken onemi vermiştir. Oğretmenler yapmış oldukları iş karşılığında dunyada ve ahirette Allah’ın rahmetine ve insanların gonullerine girmişlerdir. Oğretmenlik dunyada gıpta edilecek iki husustan biridir. Sevgili Peygamberimiz bunu şoyle dile getirmektedir. "Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir: Allah’ın kendisine ihsÂn ettiği malı hak yolunda harcayıp tuketen kimse; Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hukmeden ve onu başkalarına da oğreten kimse”[5]

Oğrencilerimize de oğretmenlerimizin kadir ve kıymetini bilme ve anlama acısından Âlimlerimizin şu veciz ifadelerini hatırlatmak istiyoruz. “Hoca ile doktor, ikram ve saygı gormezlerse hastaya ve oğrenciye faydalı olamazlar. Doktora cefa edersen hastalığına sabretmelisin. Hocaya cefa edersen cahilliğine kanaat etmelisin.” [6]

Bu vesile ile ilim ve irfan neslinin onculeri olan oğretmenlerimize minnet ve şukran duygularımızı iletir ebediyete uğurladıklarımızı ise rahmet ve minnetle anarız.





İbrahim OZEN

Kahramanmaraş Muftuluğu İl Vaizi

-------------------------------

[1] Yahya Akyuz, Turk Eğitim Tarihi, Ankara, 1989, s. 2

[2] El-Alak 96/1-5

[3] Ez-Zumer 39/9

[4] Prof. Dr. M. Hamidullah, İslamı’ın Doğuşu, Beyan yay. İst. 1997, s.199.

[5] Riyazu’s-Salihin, Hadis No:1380

[6] Burhaneddin ez- zernuci,Ta’limu’l Muteallim, s. 76
__________________