Kuran-ı Kerim’i Okuma ve Anlama
Kuran-ı Kerim Allah’ın (c.c.) ezeli ve ebedi sozudur. Yaratılmamıştır. Yani aslı, ruhu, ozu mahlûk değildir. Eğer insanlar onun mahlûk olduğuna inansalar yoldan saparlardı. Cunku sonucta dunyadaki her şey yaratılmıştır. Birer mahlûktur. Mahlûk olan şeylerde imtihan gereği bazı kusurlar olabilir. Yaratılmış varlıklar acizdirler. Gucleri sınırlıdır. Oysa Kuran-ı Kerim bunlardan beridir. Allah’ın ezeldeki ilminin kaydedildiği Levh-i Mahfuz’dan indirilmiştir. Kuran-ı Kerim’in sesi, kaydedildiği harfleri, kitabı ise birer mahlûktur. Bunlar sonradan yaratılmıştır. Bunda da bir rahmet vardır. Zira bunlar Kuran-ı Kerim’e perde olmasaydı Kuran-ı Kerim’e karşı bilerek veya bilmeyerek yapılan bazı edepsizlikler anında cok buyuk cezalara carptırılırdı.
Kuran-ı Kerim’i elimize almadan abdestli abdestsiz ezberden okuyabiliriz. Ama kitap olarak Kuran-ı Kerim’i elimize abdestsiz almamalıyız.
Coğu Kişi Kuran-ı Kerim’i orijinalinden okumanın kıymetini bilmez. Meal ve tefsir okumanın bunun ustunde olduğunu duşunur. Kuşkusuz Allah (c.c.) kelamının anlamını bilmek cok onemlidir. Ama bu onem asla orijinal Kuran-ı Kerim okumanın onune gecemez. En iyisi orta yolu takip edip orijinal Kuran-ı Kerim okuma yanında meal ve tefsir okumaları da ihmal etmemek gerekir.
Kuran-ı Kerim okunmaya başlandığında konuşan yuce Allah’tır. Onun icin derler ki, Kuran-ı Kerim okuyan kişi, Allah’la konuştuğuna yemin etse, bunda yalan soylememektedir. Soz ise buyuk bir guctur. Ondan daha buyuk kudret sahibi bir şey yoktur. Cunku yuce Allah (c.c.) her şeyi sozle yaratmıştır. ‘Bir şeyi dilediği zaman ona sadece ‘Ol!’ der, o da hemen oluverir (Yasin suresi, 82).’ Kuran-ı Kerim bu acıdan helal bir sihirdir. Yuce Allah (c.c.)Kuran-ı Kerim’i okuyanlara ceşitli dunyevi ve uhrevi nimetleri yaratır. Onları kaza ve belalardan korur. Hastalıklarına şifa verir. Kuran-ı Kerim’i cok okuyanlar bu mucizelere kanıksamışlardır.
Butun varlık Âleminin sırları Kuran-ı Kerim’de gizlidir. Bu acıdan Kuran-ı Kerim Levh-i Mahfuzun kucuk bir prototipidir. Yuce Allah, ‘Yerin karanlıklarında da hicbir dane, hicbir yaş hicbir kuru şey yoktur ki apacık bir kitapta olmasın (En’am suresi, 59).’ buyurmaktadır. Buna Kuran-ı Kerim’in icazı diyebiliriz. İcaz, insanı hayrette bırakacak kadar derinlik demektir. Az sozle cok buyuk manaların karşılanmasıdır. Kuran-ı Kerim’in derinliğini ancak gercek Âlimler kavrayabilir. Onlar da bunda buyuk bir acizlik yaşarlar.
Nasıl bir yazar, bir şair insanların kendi eserlerini okumalarından zevk alıp memnun olursa yuce Allah (c.c.) da Kuran-ı Kerim’i okuyan kullarından boyle razıdır. Peygamberimiz (s.a.s) guzel bir sesle Kuran-ı Kerim’i okuyan birisini yuce Allah’ın (c.c.) dinlemekten hoşnut olduğunu belirtmiştir.
Her şeyin bir sırrı vardır. Kuran-ı Kerim’i cokca okuyanların sırları da bu dunya imtihanını cok kolay ve ihsan edilen turlu nimetlerle cok zevkli bir şekilde gecirmesidir. Onlar bunu uzun okumalardan sonra anlarlar ve Allah’a (c.c.) sonsuz şukurlerde bulunurlar. Kuran-ı Kerim hem insanın uzerindeki ağır yukleri kaldırıcı hem de akla ve hesaba gelmeyen nimetleri celbedicidir. İnsan Kuran-ı Kerim’i okumaya devam ettikce onun pek cok mucizesine bizzat tanık olur.
Peygamberimizin (s.a.s) en buyuk mucizesi Kuran-ı Kerim’di. Bu mucize el’an devam etmektedir.
Kuran-ı Kerim’i okudukca kişinin nuru artar, imanı derinleşir. Kuran-ı Kerim’in ahrette şefaat vesilesi olduğu hadislerde gecmektedir. Butun bu nimetlere ermek icin Kuran-ı Kerim’i orijinalinde okumayı bilmek gerekir.
Yılda en az iki hatim Kuran-ı Kerim’in uzerimizdeki hakkıdır.
Bu zamanda bazı insanlar Kuran-ı Kerim’in orijinalini okumayı kucumsemekte ve onun yerine gorunuşte Kuran-ı Kerim mealini okumaya onem vermektedirler. Bunlar genellikle sunneti ve hadis-i şerifleri de inkÂr yoluna sapmaktadırlar. Hak mezhepleri de tanımamaktadırlar. Hasbelkader gencliğimde bende de bu tur bir eğilim vardı. Farkına varmadan o yoldaki insanlarla karşılaştım, dostluklar kurdum. O zaman yavaş yavaş idrak ettim ki, boyle bir yola giriş nedenim biriktirdiğim markların zekÂtını vermemektir. O zamanlar Alman parası iyi artıyordu. Tasarruflarımı genellikle ona yatırıyordum. Kuran-ı Kerim’de yuce Allah (c.c.) yuzden fazla ayetle zekÂt vermeyi acıkca veya dolaylı olarak emrediyordu. Ama bunun miktarını soylemiyordu. İşte bu yeni dostlarım bana bu konuda yardımcı oluyorlardı. ZekÂtın miktarı peygamber (s.a.s) hadislerinde ve mezhep hukumlerinde vardı. Bunları ortadan kaldırdıktan sonra işler kolaylaşıyordu. Gonlumuze gore bunun miktarını tayin edebiliyorduk. İtiraf ediyorum, acaba o donemde iken hic zekÂt verdim mi, diye şimdi kendi kendime soruyorum. Allah affetsin, bu konuda dilencilere zekÂt niyetiyle verdiğim bozuk paralar dışında bir şey hatırlayamadım. Bir de namazlarda sunnetleri kaldırıverdim. Hatta arkadaşlar Kuran-ı Kerim’de uc vakit namaz emrediliyor diyorlardı bir ara. Biz de nefse kolay geldiği icin bu yola girdik. Şukur hatamızı daha sonra anlayınca bu hallere tovbe edip elimizden geldiğince uzerimize duşen zekÂt borclarını odemeye ve kaza namazlarını kılmaya calıştık.
Şimdi kendimi tarafsız bir şekilde değerlendirince o zamanlar bu yola nicin girdiğimi daha iyi anlamaktayım. Oysa o sıralarda kenar meallere azıcık bakarak da olsa orijinal Kuran-ı Kerim’i okuyunca anlayacak seviyedeydim. Maalesef o zamanlarda asıl amacım Kuran-ı Kerim’i anlamak değil Kuran-ı Kerim’in anlamını nefsime gore yorumlamak ve yaşamaktı. Benim gencliğimde yaşadığım bu hatayı şimdilerde uzulerek soylemek gerekirse cevremdeki pek cok gencte de goruyorum. Nedense insanlar keşfedilen Amerika kıtasını yeniden keşfetmeyi marifet sanıyorlar. Daha doğrusu nefis ve şeytanlar aynı veya benzer yollarla insanları aldatıyorlar. Yaşananlardan insanlar pek az yararlanıyorlar. Tecrubeleri pek dikkate almıyorlar.
Elbette gencler iyi niyetle meallere yoneliyorlar. Amacları Kuran-ı Kerim’i anlamaya calışmaktır. Ama Kuran-ı Kerim’in gercekliğini yaşamış olan peygamberimizin (s.a.s) sunnetinden ve hadis-i şeriflerinden mahrum olduklarında, ozellikle hak mezheplerin binlerce, hatta milyonlarca aklın yerini tutan hukumlerinden yoksun olduklarında nefislerinin ve şeytanlarının oyuncağı olup kalmaktadırlar. Benim yaşadığım şey, tecrubem de bundan ibaretti. Elbette onların yaşadıklarını yaşamasaydım şimdi onları anlamam mumkun değildi. Belki de bu tecrubeden tek kazancım da bu oldu.
Şoyle bir guzel soz vardır. Ama kimindir bilemiyorum: ‘Cehennemin yolu iyi niyet taşlarıyla doşenmiştir.’ Gecekten iyi niyete rağmen itikatta ufacık sapmalar insanı Allah gostermesin ebedi bir pişmanlığa goturebilmektedir. Evet, bu tur bir yol tutan birisinde genellikle nefis ve şeytanların sevimli gosterdiği ya bir yasağı meşru gorme isteği ya da bir emri hafife alma, ortadan kaldırma arzusu, eğilimi, davranışı iyi araştırılırsa gorulebilir. Cunku ben başta kendim olmak uzere o zamanki arkadaşlarımda bunları yeterince muşahede ettim. O iyi niyet (yani Kuran-ı Kerim’i anlamak) buna ne kadar kefaret olabilir, bilemiyorum. Elbette yuce Allah’ın (c.c.) rahmetinden umit kesmemek gerekir. Ama insan da tuttuğu yola nicin girdiğini daima muhasebe etmelidir. Ozeleştiri ve hidayet olmadan insan dostlarından, nefisten ve şeytanlardan gelen duşmanlıkların farkına varamaz. Tabii hidayet Allah’tandır. Allah (c.c.) her birimizi gercek yoluna, sırat-ı mustakimine hidayet eylesin. Nefsimizden ve şeytanlardan gelen kotuluklerden bizleri korusun. Âmin.
Eski kavimlerde şeytanların tek gayeleri ilahi kitapların bozulması etrafında toplanırdı. Bunun icin din adamlarına cokca vesvese verirlerdi. Bunda da genellikle başarılı olurlardı. Cunku maddi ve teknik imkÂnlar sınırlı olduğu icin ilahi kitapların pek cok nushası olmazdı. Sayıları cok sınırlı olurdu. Birinde yapılan tahrif sonucu verilen batıl bir hukum nefsi okşadığı icin diğer nushalara da kısa zamanda yansırdı. Ama milyonlarca nushası olan, baştan itibaren de hafızalarda ezbere bir şekilde bulunan Kuran-ı Kerim bu acıdan korunmuş bir ilahi kitap olmuştur. Şeytanlar Kuran-ı Kerim’i eski ilahi kitaplar gibi bozmaktan umitlerini yitirmişlerdir. Onun icin başka bir yola başvurmaktadırlar. Kuran-ı Kerim’i anlama, yaşama konusunda sapkın mezheplerin oluşmasına mesailerini harcamaktadırlar. İnsan nefsinin eğilimlerini sonuna kadar kullanarak yeni batıl yollar acmaktadırlar. Onun icin peygamberimizin (s.a.s), sahabenin (Allah onlardan razı olsun) yolu daima olcumuz olmalıdır. Hak mezheplere saygıya ve onların belirlediği cizgiye cok dikkat edilmelidir. Kuran-ı Kerim’i nefsimizin ve şeytanların istekleri istikametinde yorumlamaktan Allah’a (c.c.) her daim sığınmak gerekmektedir.
Kişi, peygamberimizin (s.a.s) sunnetine, hadis-i şeriflerine; hak mezheplerin hukumlerine gereken onemi, saygıyı gosterdikten sonra Kuran-ı Kerim’in mealini okumanın yararları ise sonsuzdur. Bu teşvik de edilmelidir. Bu zaten Ehl-i sunnetin cizgisidir. Elbette her hadis-i şerif aynı sıhhatte değildir. Uydurma hadisleri goz ardı edemeyiz. Muamelatta, ibadette, itikatta uzmanlık alanı bu olan mezhep imamları zaten bu işi cok titiz bir şekilde yapmışlar, ona gore hukumlerde bulunmuşlardır.
Bir insan nasıl hadis-i şerifleri kucuk gorebilir ki?.. Hadis-i şerifler Kuran-ı Kerim’i anlamanın anahtarlarıdır. Hem Kuran-ı Kerim’i anlamak gibi bir iddiamız olacak hem de hadis-i şerifleri kucuk goreceğiz veya inkÂr edeceğiz. Bu başlı başına bir celişkidir. Burada nefsin ve şeytanların yoldan cıkarma adımları cok acık bir şekilde sezilmektedir.
Kuran-ı Kerim’in her bir harfine on sevap verilmektedir. Onemli gun ve gecelerde bu sevap miktarı daha da artırılmaktadır. Kuran-ı Kerim’i anlamını bilmeden okusak da bu sevap verilmektedir. Bunlar, hadis-i şeriflerle sabittir. Kuran-ı Kerim’i anlamını bilmeden okuyan kişilere yuce Allah (c.c.) verdiği nurla onun ozunu (anlamını) kalplerine vermektedir. Bu acıdan cok Kuran-ı Kerim okuyan kişilerin dilinden hikmet damlaları eksik olmaz.
Zikredilen kelime veya cumle Kuran-ı Kerim’de gectiği icin etkilidir. Nur ve feyz kaynağıdır. Allah’ın sozu olmayan bir kelime veya soz nur ve feyz kaynağı olamaz.
Kuran-ı Kerim’de ‘Allah’ lafzı 2697 yerde gecmektedir. Bu sayı bile en etkili zikrin bu kelime ile yapılacağının acık bir işaretidir. Kaldı ki Allah’ın diğer guzel isimleri sıfatlarına tekabul ederken bu ismi zatına işaret etmektedir. Zat tecellisi ise en buyuk tecellidir. İnsan bu tecelliye ermese bile bunun yolunda olduğunda da cok buyuk halleri yaşayabilir, makamlara ulaşabilir.
Kuran-ı Kerim’i okurken anlamak yolunda hazırlanan renkli Kuran-ı Kerim mealleri cok yararlı bir iş gormektedirler. Kişi bu sayede pek cok kelime ve cumlenin anlamını oğrenme imkÂnı kazanmaktadır. Bu acıdan bunlarla hatim yapılması daha faydalıdır. Her hatimde 50 yeni kelime oğrenilse bile bu buyuk bir kazanctır.
Yuce Allah (c.c.) her daim Kuran-ı Kerim’i okumayı, anlamayı, yaşamayı, yaşatmayı nasip eylesin. Âmin.
Alintidir.
__________________
Kuran-i Kerim'i Okuma ve Anlama
Dini Bilgiler0 Mesaj
●47 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Kuran-i Kerim'i Okuma ve Anlama