İslam'ın ilk neslinde ilk sozler boyle başlardı:

- Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah! İslam'ın ilk neslinin Peygamber'le ilişkisinin en belirgin ozelliği "sevmek"ti. Sevmek, oğrenmek ve yaşamak.

Aşk derecesinde sevdiler, hece hece oğrendiler ve aynileşme olcusunde yaşadılar.

Kadını erkeği ile canlarını siper ettiler.

Anneler, savaş donuşlerinde cocuklarından once Peygamber'in "can"ını sordular.

O'na bir şey olmuşsa diye yandılar, kavruldular...

Sonra bu sevda, kavimlere, nesillere, intikal etti.

"Adı guzel kendi guzel Muhammed" oldu.

"Canım kurban olsun Senin yoluna" oldu.

"Nenni Muhammedim nenni" oldu...

Ninnilere girdi, manilere girdi...

Teberruk oldu sac telleri...

Cağlar boyu, nesiller boyu bir sevdadır Muhammed aleyhissalatu vesselam.

Cağları izinden surukledi İslam ummeti bu kutlu ismin.

Turkiye'de bir gun, Diyanet İşleri Başkanlığı vasıtasıyla "Kutlu Doğum Haftası" duzenlenmeye başladı.

Sonra haftalar, aylar oldu ve tum toplum, her gun coşkusu artan bir yonelişle, sahip cıktı bu gunlere... Yedine yetmişe, İslam'la ilgisi şu veya bu olcude bulunan insanlar, "Muhammed Aşkı"nda kenetlendiler... Gozyaşlarıyle, yurekleri pır pır ucarcasına bir iklimi paylaştılar.

İşte şimdi Batılı, bu sevdaya balta sallıyor ve aklına havsalasına sığmayan bir tepkiyi goruyor.

Anlamıyor bu tepkiyi...

Sevda bitmiş o dunyada cunku.

İlişkiler alabildiğine maddileşmiş.

"Ote" yok...

Nasıl olur, altı astarı bir karikature boylesine tepki...

Batılı insan ne camurları icine sindiriyor, bir karikaturun urettiği camurdan ne cıkacak?

Boyle bakarsanız, yureğiniz camurla dolar, farkında olmazsınız.

Camurlu bir dunya var Batı'da...

Mamur edilmiş maddi cevre, ama camurla dolmuş yurekler...

"Muhammedin aşkı beni dağlıyor

Gelin dostlar muhammed'e gidelim.

Tatlı canımızı kurban edelim"

Ne anlar Batılı bu sevda yuklu mısralardan!

İstanbul'da onbinlerce insan toplanmış bir meydanda...

Diyarbakır'da onbinlerce insan toplanmış....

Başka İslam ulkeleri ayakta.

Meydanlara bakıyorsunuz, bir "sevda" şiiri yureklerde fırtına koparıyor ve o fırtına goz yaşları halinde boşanıyor. Başka dunyalarda gonulleri cinsellik peşinde savrulan genc insanların yureği burada, bir başka sevda ile carpıyor. Binlerce genc insanın hıckırık sesleri dolduruyor meydanları...

Nasıl oluyor bu!

Babasına ağlamayan Batı insanı, nasıl anlasın bu sevda cağlayanını?

Anlamıyorlar.

Muslumanın işi zor.

Belki bu cağa "kendini aşma" denen, "sevda" denen şeyi de Musluman oğretecek.

Temiz, arı duru, pirupak, ivazsız garazsız, yağmur damlaları gibi, sut gibi, pamuk beyazlığında sevdaları Musluman oğretecek.

Belki sevdalarımızı doğru anlatacak bir dil bulmak gibi bir hassasiyet gerekiyor.

Meydanları sevda şarkıları ile doldurmalıyız, kırmadan dokmeden...

Sevgili Peygamberimizin seveceği bir lisan ile...
__________________