Bize herşey O'nu hatırlatıyor


Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in doğumu, her yıl “Kutlu Doğum Haftası” olarak kutlanıyor. Bugun başlayan ve 20 Nisan’a kadar surecek olan etkinlikler kapsamında televizyonlar, ‘Mevlid Kandili’ ve ‘Kandil Ozel’ programlarıyla şenleniyor.
Efendimiz (SAS) her hÂliyle insanlığa rehberdi

Peygamber Efendimiz’in davranışlarının ahlakî olarak dayandığı esaslar araştırıldığında bunların en başında; O’nun engin alcakgonulluluğu, yumuşak huyla muamelede bulunması, comertliği, sabrı, merhamet ve şefkati gelir

İnsanlığa yeni bir hayat modeli getiren Peygamberimiz, hayatın her alanında olduğu gibi, sosyal hayatı da yenileyen ve şekillendiren prensipler getirmiştir. Hz. Peygamber teklif edeceği her konuyu once kendisi bizzat tatbik ettiği gibi, -aynı zamanda Allah’ın razı olduğu hayat tarzı olan- kendi hayat tarzına ulaşılması konusunda da toplumu eğitmeyi ihmal etmemiştir.

Peygamberimiz’in ortaya koyduğu esaslar, insan ilişkilerinin daha bir onem kazandığı gunumuzde, başta insanları idare etme konumunda olan kimseler olmak uzere, butun insanlar icin ornek olacak prensiplerdir.

Cocuklara Efendimiz’in guzel ahlÂkını ancak yaşayarak oğretebiliriz


Anne babalar olarak Rabb’imizi, Peygamberimiz’i, guzel ahlakı ve kutsal değerlerimizi cocuklarımıza anlatabilme derdi icindeyiz. Ozellikle maneviyata ait meselelerin zorla, baskıyla, sevdirmeden oğretilmeye calışılmasının nasıl olumsuz sonuclar doğurduğunu belki bircoğumuz kendi hayatımızda muşahede ettik. Bu yuzden cocuklarımızı eğitmek icin yeni yollar arayışı icine girdik. 4 cocuk sahibi Raşit-Ayşe Yurtseven cifti, oğretmenin en iyi yolunun bizzat yaşama olduğunu tecrube ile ispat etmiş, sabırla anlatmanın faydalarını gormuş bir aile. Ozellikle Ayşe Hanım, Kur’an ile gec tanışmasının verdiği hırsla daha 2,5 yaşındayken ilk cocuğuna Fil Sûresi’ni izah etmeye calıştığını anlattıktan sonra, cocukların ne oğrettiğimizden ziyade nasıl davrandığımıza baktıklarını gec de olsa anladığını soyluyor.


Dokuz Eylul Universitesi’nden mezun olan ve halen din kulturu oğretmenliği yapan Raşit Bey ile Selcuk Universitesi İlahiyat Fakultesi mezunu Ayşe Hanım, 16 yıllık evliliklerinde beş cocuk sahibi olmuşlar. En buyuk oğul Muhammed Mus’ab, 15 yaşında. Vefat eden Muhammed Bedir’in ardından Muhammed Selman, Hanne Meryem (Hanne, Hz. Meryem in annesidir) ve Muhammed Tarık doğmuş. İlk isimlerin hep Muhammed olmasının sebebi şu: Muşrikler Efendimiz’e (sas) ‘ebter’ yani soyu kurumuş dedikleri icin Ayşe Hanım, butun erkek cocuklarında O’nun (sas) ismini yaşatmayı arzulamış.

Ayşe Yurtseven, ilk cocuğu doğduğu zamanlarda hayatın tabii akışı icinde yer alan ‘yaşayarak oğretmeyi’ eğitimden saymadığını belirtiyor. “Bana gore hemen her akşam ailede bir şeylerin oğretildiği oturumlar olmalıydı. Mus’ab’a Fil Sûresi’ni buyuk resim kÂğıtlarına cizdiğim resimlerle anlatmaya calışıyordum. Benim on sekiz yaşındayken, yani cok gec karşılaştığım Kur’an’ın anlamını cocuğum benden cok once oğrenmeliydi.” diyen Ayşe Hanım, sonraları goruşlerine değer verdiği kişilerin ‘cocukları rahat bırak’ ikazlarıyla sıkı oğretim işlerine ara vermeye, her anne gibi bir parca gevşemeye başladığını ifade ediyor.

Nerede olursan ol, sokağa cıksan da markete gitsen de Allah’tan kork

Ayşe Hanım, dilin soyleminin bir yere kadar gittiğini, hayat icinde sergilenen davranışların sozun otesine gectiğini, cocukların ne oğrettiğinden ziyade, nasıl davrandığına baktıklarını fark etmiş. Ayşe Hanım, yıllarca hem cocuklara hem yetişkin hanımlara tefsir ve hadis dersleri vermiş. Klasik tefsir ve hadis kitaplarını olduğu gibi anlatmaktansa bugune uyarlayıp, dilini sadeleştirerek anlatmayı tercih etmiş. Ayetlerin iniş sebebini bu cağdaki benzer olaylarla karşılaştırarak, bugunun insanına inmiş gibi algılanmasını sağlamaya calışmış. Bu yolla, ayet ve hadisleri evimize, ailemize, sokağımıza yani hayatın icine yaşanılır şekilde indirerek oğretmiş. Bu arada kendi cocuklarına seviyelerine gore anlattığı hadislerden bir derleme yaparak ‘Cocuklar İcin 40 Hadis’ kitabı hazırlamış. Ayşe Hanım, ayet ve hadisleri cocukların seviyesine nasıl indirdiğini şoyle ornekliyor: “Allah temizdir temizlenenleri sever, ayetini Allah cicidir cicileri sever, şeklinde cocuklaştırdım. ‘Nerede olursan ol Allah’tan kork’ hadisini ‘markette de olsan, sokağa da cıksan, annenin babanın gormediği bir yerde de olsan, kapını kilitlesen de Allah tan kork’ gibi ifadelerle anlattım.”

...Cunku Peygamberimiz oyle diyor!

Ayşe hanım; bir şeyi neden yaptığını soran cocuğunu “Cunku Peygamber’imiz oyle diyor.” şeklinde yonlendirerek, yaptığı basit bir hareketin bile bilincle olduğunu işaret etmiş. Cocuklarının zihninde bu dunyada bir sınama nedeniyle bulundukları bilgisinin yerleştiğini ifade eden Ayşe Hanım şoyle konuşuyor: “İyiliğin Oğretmeni’nden oğrendiklerimizi gucumuz yettiğince yapacağız. Bizim tek amacımız iyi insan olmak. Bu duşunceyi Peygamberimiz’in ilkeleriyle verdik. Birisi diğerine vurduğu zaman karşılık vermemesini “Cunku aklıma ‘Zarara zararla karşılık verilmez.’ hadisi geldi.” diye acıklayabiliyor. Peygamberimiz’in gunluk hayatındaki en ufak davranışı bile onemli ama sunnet diye sadece bunların dayatılması doğru değil. Asıl onemli olan insanın ilişkilerinde durust davranmasıdır. Allah Rasulu, bircok hadisinde onemli olan bazı şeyleri saydıktan sonra ‘İnsanlara karşı guzel davranmandır’ diye tamamlıyor. Once bize bakarak sadece hareketleri yaptılar; sonra duaları ezberleyerek icini suslediler. “Namaz dinin direğidir.” hadisinde olduğu gibi namazın bir buluşma anı olduğunu, Evrenin Hakimi olan Allah ile tek başına goruşebilme imkÂnı olduğunu soyledim. Boyle ilginc cumlelerle yaklaştığın zaman daha cazip oluyor. Sûrelerin Arapcasını ezberlerken Allah’ın bize ne demek istediğini de anlattım.”

Kutlu doğuma ozel program


Yurtseven ailesi gecen yıl Peygamberimiz’in (sas) doğum gununde cok ozel bir kutlama yapmış. Doğum gunu o tarihe yakın olan cocuklarla Efendimiz’in doğumunu birleştirip ozel bir program duzenlemişler. Ayşe Hanım, pasta, borek gibi ozel ikramlar hazırlamış. Raşit Bey, Hz. Peygamber’in hayatını ozetleyen kısa bir konuşma yapmış. Hanne Meryem onceden hazırladığı birkac hadisi anlatmış. Yine Ayşe Hanım, hadis kitabını rast gele acıp herkes icin o gune ozel hadisler okumuş. Aile bu sene de kutlu doğumu ozel bir programla kutlayacak. Ama bu sene havanın durumuna gore ev dışında guzel bir gun gecirmeyi planlıyorlar.

Bu evde ‘iyilik’ denince Peygamberimiz geliyor akla. Cocuklar O’nu ‘İyiliğin Oğretmeni’ olarak tanıyor. 7 yaşındaki Muhammed Tarık, bir iyilik yaptığında ‘Şimdi ben Allah’tan artı mı aldım?’ diye soruyor. Cunku annesi okuldaki dili kullanarak sevap yerine artı, hata yaptığı zaman gunah yerine eksi aldığını soyluyor. ‘Şu anda sana eksi atmış olabilir dikkat et’ diyor mesela. ‘Allah seni sevmez, yakar, cehenneme atar’ gibi ifadeleri kesinlikle kullanmıyor. ‘Allah cocukları hep sever, sevmekten hic vazgecmez’ diyerek cocuğunu tekrar guzelliğe sevk ediyor. Korkutmuyor, ceza vermiyor onlara. Uydurma masallar yerine Peygamberlerin hayatlarını anlatıyor cocuklarına.

Cocuklar Peygamberimiz’i (sas) anlatıyor

Muhammed Tarık:
Peygamberimiz iyi birisi olduğu icin biz onun icin iyilik yapıyoruz. O’nun beni sevmesi icin namaz kılıyorum. Kitap okuyorum bazen. Arkadaşlarım bir şey yapıyor. Aklıma Peygamberimiz geliyor ve onlara anlatıyorum. Peygamberimiz iyi birisi. Peygamberimiz bize Kur’an’ı tanıtmış. İyiliği oğretmiş. Bize cok şey oğretmiş. Namaz kılmayı oğretmiş.

Hanne Meryem:
Peygamberimiz’e salavat getiriyorum. O cok iyi kalpli, iyiliksever herkese doğruyu anlatır. İnsanlara Kur’an’ın ne anlama geldiğini anlatmış. İyilik yapmalarını istemiş. Namaz kıldıktan sonra dua ederim. Ailem icin, başımıza kaza gelmesin diye dua ederim.

Muhammed Selman:
Peygamberimiz gibi durust olmaya calışıyorum. Cocukları severmiş, ben de seviyorum. Kotuluk yapanlara kotulukle karşılık vermemiş. Arkadaşlarım kotu şeyler yaptığı zaman ben de uzuluyorum. Tum Muslumanlar icin, sevdiklerim icin, cennete gitsinler, orada buluşalım diye dua ediyorum.

Muhammed Mus’ab:
Peygamberimiz hadisleriyle bize yol gosteriyor. Herkese eşit davranmış, cocuklara şefkat gosterilmesini istemiş. Peygamberimiz’e hareketlerimle benzemeye calışıyorum. Yatmadan once dua ediyorum. Anneme, babama saygılı davranıyorum. Peygamberimiz bir yere giderken yol kenarında boş oturan bir adam goruyor. Selam vermeden geciyor. Geri donerken aynı adamı elinde cubukla yere bir şeyler cizerken goruyor ve selam veriyor. Neden boyle yaptığı sorulunca boş durmanın iyi olmadığını soyluyor ve o adama bir şeyler duşunmeye başladığı icin selam verdiğini soyluyor. Ben bunu unutmuyorum.


Baba Raşit Yurtseven:
Cocuklarımıza once O’nu sevmeyi oğrettik
“Oncelikle cocuklarımıza peygamber sevgisini oğrettik. Kim olduğunu, bizim icin onemini anlattık. Hadisleri oğrettik. Kandil gecelerinde, Ramazan’da cocukları alıp camiye gittik. Manevi havayı tattırmaya, o geceyi guzel hatırlamalarını sağlamaya calıştık. Yemeklerden once ve sonra ellerin yıkanması, sabahları yuzun yıkanması, her işin başında besmele cekmek gibi gunluk hayatımızda uyguladığımız sunnetler var. Yolculuğa cıkarken hepimiz sesli olarak ‘Bismillah’ diyoruz. Evimize donunce şukrediyoruz. Bunları ifade etmelerini istiyoruz. Gunluk hayatımızda mumkun olduğunca hatırlatmaya calışıyoruz. Sunnetler o kadar hayatın icinde ki ayırıp kenara koymak mumkun değil. Bize duşen tohum atmak. Cıkarsa ne ÂlÂ, cıkmazsa da Allah bilir.”


Ayşe Hanım: Cuma ozel bir gun

“Cuma gununu sevdirmek icin ozel şeyler yaptım. Cumanın bayram olduğunu, ozel bir vakit olduğunu bilsinler diye, harclıklarını cuma gunu verdim. O gun okuldan geldikten sonra ev kıyafetinden ayrı ozel giyinmelerini istedim. Pastalar yaptım. Bugunun duada cok onemli olduğunu, Allah ile baş başa kalıp ne dilerlerse mutlaka duyacağını ve kabul edeceğini vurguladım.”

Anne Ayşe hanım: Hatamı farkettim

Ayşe hanım, yaptığı bir hatayı nasıl duzelttiğini bakın nasıl anlatıyor: “Cocuğuma besmelenin gizemli gucunu oğretmeye calışıyordum. Israrla belki cocuğu sıkacak derecede, besmeleyi hatırlatıyordum ve besmele cekersen, duşmezsin, başına şu gelmez, bu gelmez diyordum. Cocuk birkac defa besmele cektiği halde duşunce, benden bunu acıklamamı bekledi, haklı olarak. Ben de ‘Belki daha cok yaralanacaktın, canın daha cok acıyacaktı; ama Allah seni bu şekilde korudu’ gibi cumlelerle, işin icinden sıyrılmaya calışırken, hatamı fark ettim. O andan itibaren şoyle demeye başlamıştım; “Sadece besmele cekmen yetmez, bir de duşmemek icin dikkatli olmalısın, onune bakmalı, hızlı koşmamalısın…” Bu duzeltmeyi yapmazdan evvel, cocuk bir masa uzerinden atlamak suretiyle supermen’liğe hazırlanıyor, ve ben uyardıkca da, “Korkma anne bir şey olmaz, ben besmele cektim.” diyordu. Boyle olaylar oldukca, o olayla ilgili gereken bilgi can sıkmadan verilmiş oluyordu. Bir anlamda hayat, hepimizin oğretmeni oluyordu. Hayat icinde karşımıza cıkan olaylar, tıpkı ayetler gibi, icinde bizi eğitecek bilgileri saklayan cumlelerdir.

Fahr-i Âlem’i (sas) sevmek ne kazandırır?


Peygamber Efendimiz’e (sas) duyulan sevgi, canlı veya cansız butun varlıkları etkileyen bir guce sahiptir. O’nu sevmek bize pekcok şey kazandırır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1-Peygamber sevgisinin kazandırdığı en onemli husus; sevilenle kurulan bağ ve nispettir. Sevgi, varlıklar arasındaki en sırlı bağdır. Her varlığı Allah’ın en sevgilisine bağlayan sırlı bağ sevgidir. Canlı cansız butun nesneler, sevgi bağı ile KÂinatın Efendisi’ne alaka duymuşlardır. Şuursuz varlıklar hatta cansız nesneler bile Allah Resûlu’ne sevgi ile bağlanmışlardı. Eline aldığı taşların Allah’ın adını anarak zikretmesi, cağırdığı ağacların davetine icabet etmesi, bulutların O’nun uzerinde golge yapması, onların Efendimiz’e olan bağlılıklarını ve alakalarını gosteriyorlardı. Minber yapılmadan once Efendimiz’in kendisine dayanarak hutbe okuduğu kuru bir hurma kutuğunun, minber yapılınca Allah Resûlu minbere cıkarak hutbe okumaya başlamaları uzerine, devenin ağlaması gibi inlediğinin duyulması da bu konudaki en meşhur olaylardandır. Cansız varlıklar da yanlarında Allah’ın adının anılmasını istemişler ve Peygamber’le beraber olmayı arzu etmişlerdir.


2-Sevgi, karşılıksız kalmaz. Niyetlerimiz nasıl karşılıksız bırakılmıyorsa, sevgi de seven gonullere, sevginin derecesine gore buyuk lutuflar/feyizler kazandırır. Sevgi, en kısa yoldan kişiyi Hakk’a ulaştırır. Hakk’ın Sevgilisini sevmek ve O’na bağlanıp kendini O’na nispet ederek yola cıkan yolcular en kısa ve tehlikesiz yoldan Allah TeÂlÂ’nın rızasına kavuşurlar. Efendimiz’in elinden tuttuğu hic kimse yolda kalmamıştır.

3-Seven bağışlanır. Peygamber sevgisi, Cenab-ı Hakk’ın af ve mağfiretini kazandıran en onemli vesilelerden birisidir. Nitekim Âyet-i kerimede “Ey Resûlum, de ki: “Ey insanlar, eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Allah gafurdur, rahimdir” buyrularak, bağışlanma Peygamber sevgisine bağlanmıştır. (Âl-i İmrÂn sûresi, 3/31) Peygamber sevgisi bulunan bir kalbi cehennem ateşi yakmaz. Peygamber sevgisi Rabbanî bir sevgidir. Cenab-ı Hakk’ın emridir. Peygamber’i sevmek Allah’ı sevmek demektir. Peygamber’in sevgisi kişiyi Allah sevgisine ulaştırır. Peygamber’i, yalnızca beşerî ozellikleri itibarıyla değil “Allah’ın Peygamberi” olarak sevmek, insanların cehenneme girmelerine mani olur. Zira sevgi karşılıksız kalmaz.


4-Sevgi, sevilene yakınlık kazandırır, kucuk kusurları orter. Hazreti Peygamber, kendisini candan seven bazı sahabîlerin yaptıkları kucuk kusurların kendisine şikayet edilmesi uzerine, şikayet edenlere, “O, Allah’ı ve O’nun Resûlu’nu seven birisidir.” diyerek, samimi, candan seven bir muminin kucuk kusurlarına bakıp onu tenkit etmenin yersiz olduğuna işaret etmiştir. Nitekim ‘Abdullah b. HuzÂfe (ra) şakacıdır ve boş şeylerle uğraşıyor.’ diye kendisine şikayet edilince Peygamber Efendimiz, onu savunmuş ve onun Allah’ı ve Allah Resûlu’nu sevdiğini soylemiştir. Boylece Efendimiz, sevginin kusurları orten bir ozelliği olduğuna dikkat cekmiştir. Hatta sevenlerin sevdiklerinin yanında ozel bir makamları vardır. Onların şefaatlerinin, başkalarının da Hak katındaki kurtuluşlarına ve kurbiyetlerine vesile olması umit edilir.

5-Seven, sevdiğinin dertlerini paylaşır. Seven, her şeyiyle sevdiğine benzemek ister. Bunun sonucunda bazen isteyerek bazen de istemeyerek sevgilisinin dertleri ile dertlenir. Allah Resûlu, kendisini cok sevdiğini soyleyen bazı sahabîlere sıkıntılara hazır olmaları gerektiğini, cunku Allah’ı ve O’nun Peygamberi’ni cok sevenlerin dunya hayatlarında buyuk sıkıntılarla imtihan edileceklerini haber vermiştir. Âşık sevdiğinin derdine ortak olduğunda gorunuşte sıkıntı icinde olsa da gercekte vuslat kapılarını aralamıştır.


6-Peygamber sevgisi, farzlarını yapan, buyuk gunahlardan kacınan birisi icin ote alemlerde Resûlullah’la beraber bulunmayı netice verecektir. Zira kişi sevdiğiyle beraberdir. Sevgi, ashab-ı kiramın hayatta iken kucuk kusurlarının bağışlanmasına vesile olduğu gibi buyuk gunah işleyen muminlerin ahiret kurtuluşunun da en onemli vesilesidir.


7-Peygamber Sevgisi, O’nun şefaatine nail olmayı sağlar. Buyuk gunah da işleseler ummetinin her ferdine şefaat ederek ahirette onların kurtuluşuna vesile olacağını Efendimiz (sas), “Her peygamberin dua ettiğinde kabul olunacak bir duası vardır. Şayet o dua ile dua ederse duası kabul edilir ve istediği kendisine verilir. Ben duamı ahiret gununde ummetime şefaat etmek icin sakladım.” hadisiyle ifade buyurmuşlardır. Hayatı boyunca buyuk sıkıntılar ceken Efendimiz’in bu dua hakkını bu sıkıntıları esnasında kullanmayarak, ummetinin ahiretteki halini duşunup bu hakkı ahirete bırakmış olması, O’nun ummetine olan muhabbetini gostermesi acısından ne kadar manidardır. İşte peygamber aşkının inananlara kazandıracağı en onemli uhrevî mukafat, O’nun bu şefaatine nÂil olma saÂdetidir.


8-İmanın tadını tatmayı netice veren uc husustan biri de Allah ve Rasulu’nu bunlar dışındaki her şeyden daha fazla sevmektir. Diğer iki husus, sevdiğini ancak Allah icin sevmek ve iman ettikten sonra tekrar kufre donmeyi, ateşe atılmak gibi kotu gormektir. Bu uc olcu kimde bulunursa imanın tadını tatmış demektir. Allah ve Peygamber sevgisi de bu noktada imanın tadını tatmayı sağlayan bir hususiyet arz etmektedir. (Zubeyr Tekin’in “Peygamber (sas) Sevgisi” adlı eserinden istifade edilmiştir.)


Men samete necÂ.
Dilini tutan kurtuldu.




Rûh-i RevÂn’ı sevmek icin tanımak, bunun icin de iyi okumak lazım


(Fatih Cıtlak, Keşkul dergisi yayın yonetmeni)

Efendimiz’le ilgili eserleri okuyan kiþi muhabbetinin arttýðýný kendisi de fark edecektir. Ruyalarý deðiþecek, insanlara, kendi hayatýndaki sorunlara bakýþý deðiþecektir. O’nu tanýyýp da sevmemek mumkun deðildir.

Hz. Peygamber’i (orn;emeyen bir insan hayattan zevk alamaz, Allah’a ibadetten zevk alamaz, Allah’ý da sevemez. Bunun sebebi din boyle emrettiði icin deðildir. Bunun sebebi þudur: Hallak-ý Âlem olan hazreti Allah, bu Âlemi yaratýrken cekirdek olarak bilkuvve Hz. Peygamber’in nurunu kullanmýþ. Dolayýsýyla insan kendi aslýndan, kendi derunundan uzaklaþtýðý icin Peygamber Efendimiz’i (sas) sevemez. O’nu sevmek bir þeylerin doðru gittiðine iþarettir. Sadece Allah’a ve cennete giden yol manasýnda deðil bu. O’nu sevmek demek doðru bir psikoloji, doðru bir ruh hali icinde olmak demektir. O’nu seviyorsak guzergÂhýmýz doðru demektir. Peygamberimiz, yaratýlýþýmýz&ya cute;n sebebi, cihanýn yaratýlmasýna sebep olan zattýr. O, bundan bin dort yuz sene evvel bir hanýmdan dunyaya gelip, cok iyi olup o asýrdan sonra baþlattýðý yeniliklerle, insanî duruþlarla veya Allah’ýn teyit ettiði þekilde vahiyle, sadece o asýrdan itibaren insanlara hitap eden bir zat deðildir. Her ne kadar peygamberlerin sonuncusu olduðu, en mukemmel dinin þeklini aldýðý duþunulse de, gayri ihtiyari o zaman cercevesinde sýnýrlandýrýl&yacute ;r sa, O’ndan sonrasý icin reformlar, dini zamana gore deðiþtirme duþunceleri beraberinde gelir.


Peygamberimiz’i her þeyimizden cok sevmek icin hem meþru hem de normal sebeplerimiz var. Peygamber Efendimiz’in ustun vasýflarýný tanýdýkca sevmek icin sebepler ararken gayri ihtiyari ona Âþýk olursunuz. Hareket noktamýz bu olmalý. O’nu doðru bir kaynaktan oðrenmeye baþladýðýnýz zaman, neden-sebep sorgulamasýyla uðraþýrken zaten o muhabbet sizi alýp icine yerleþtirir. O’nu tanýyýp da sevmemek mumkun deðildir. O’nun hayatýný anlatan bir kitabý acýklarýný aramak, eleþtirmek icin okuyan kiþi zaten o sevgiden nasip alamaz. Sevmek icin oncelikle O’nu cok iyi tanýmak lazým. Mesela O dunyayý þereflendirdikten sonra butun yeryuzunun secdegÂh oluþu, bu yuzden bizim her yerde ibadetimizi yapabilmemiz, ‘Rahmetenlil Âlemîn’ oluþuyla toplu helaklerin kaldýrýlmasý, insanlarýn bir gunah iþledikten sonra þekli ve suret deðiþiklikleriyle azap olunmalarýnýn kalkmasý, olumden evvel bu rezaletin ve insanlara duyurmanýn Fahri Âlem yuzu suyu hurmetine kaldýrýlmasý, Kur’an’ýn muhafazasýnýn bizzat Allah tarafýndan yapýlmasý. Ýþte Hz. Muhammed. Peygamberimiz’i doðru kaynaklardan okumak veya etkili bir hatipten dinlemek gerek. Bununla beraber kiþide tabii olarak bir muhabbet baþlayacaktýr. Ýnsan unsiyetten muþtaktýr yani bulunduðu þeye unsiyet peyda eder, onu sarmalar. Peygamber Efendimiz, kainatýn mayasýnda ve insanýn ozunde olduðu icin O’nunla olan alakalar her þeyden daha cabuk sarar insaný. Bu hicbir þeye benzemez. Þehvetin, dunya hevesinin insaný sarmasýndan cok daha cabuk insana sirayet eder. Fakat cok da nazlýdýr. Herhangi bir nahoþluk gorulduðunde de insandan uzaklaþýr.

derleme: zaman gazetesi
__________________