Edebiyat kelimesinin koku "halkı ziyafete davet" anlamı taşıyan Arapca "edb" mastarıdır. Sufilerin "edeb" kelimesini sık tekrarlamaları veya bazı ariflerin "Edeb ya hu!" şeklinde levhalar yazdırtıp duvarlarına asmaları belki de kelimenin bu mastar anlamına bir gondermede bulunmaktaydı. Cunku "E-De-B" kelimesi "Eline, Diline, Beline (sahip olmak)" gibi bir hayat prensibini hatırlatıyordu. Nitekim edepli (terbiye ve haya sahibi, olculu, zarif) veya edepsiz (utanması olmayan, terbiyeden yoksun) kelimesinin acılımı da aslında "edb" kokunun bizzat insan icin mutlak luzumlu gorulen bir anlamını bize sunar. İnsan ki yaptığı iş veya gosterdiği başarı ile halkı ziyafete davet etmeli, gelecek kuşaklar icin bir şeyler uretip eğer mumkunse onlara bir ziyafet cekebilmelidir. Dunyaya gelişten maksat da zaten insanlık adına bir sofra donatmak, dunyaya yeni bir şeyler katıp oyle gitmek değil midir?.
Sufilere gore edeb, "hep guzel şeylerle birlikte olma" demektir. Zunnun-ı Mısrî, edeb gozetmeyen bir muridin sufilik yolunda mesafe alsa da bir gun başlangıc noktasına doneceğini soyler. Sufiler edebi genelde ikiye ayırır: Zahirî edeb (beden ve şeriatla ilgilidir) ve batınî edeb (kalb ve Hak ile ilgilidir). Burada onemli olan batınî edebdir. Cunku işin guzel oluşu dışı da guzel gosterir, ama dışın guzel oluşu ice tesir etmez, bilakis riyaya kapı aralar.
Anlatırlar ki unlu sufilerden Ebu Hafs muritleriyle birlikte hacca giderken Bağdat'ta Cuneyd'i ziyaret etmişler. Cuneyd misafirlerinin cok terbiyeli ve nazik tavırlarını gorunce Ebu Hafs'a, "Maşallah!.. Muritlerini saray mensupları gibi edeplendirmişsin!" buyurmuş. Bunun uzerine Ebu Hafs, muritlerinin yapmacıklı birer gosteriş meraklısı olmadıklarını acıklamak uzere "Hayır, onların batınlarındaki edeb, zÂhirlerine yansımıştır!" cevabını vermiş.
Edebin dunya ehli icin ayrı, dindarlar icin ayrı, Ârifler icin ayrı kıstas ve goruntuleri olduğu, her mesleğe veya toplum kademesine gore başka edeblerden soz edilebileceği, "Guzel ahlakı tamamlamak uzere gonderilen" Efendiler Efendisi'nin Muhammedî edeb ile ummetine ornek olduğu, velhasıl "insan" olmak icin edebin ilk şart sayıldığı acıktır. Başka bir ifadeyle, edeb, insanın gundelik yaşamını baştan sona kuşatmadığı surece huzurlu bir hayattan soz edilemez. Her halin ve her tavrın bir adÂbı (edebler silsilesi) vardır. Soz soyleme ÂdÂbı, dinleme ÂdÂbı, sofra ÂdÂbı, sokak ÂdÂbı, ev ÂdÂbı, ziyaret ÂdÂbı, ibadet ÂdÂbı, oyun ÂdÂbı, hatta tuvalet ÂdÂbı...
***
"Edb" mastarının isim hali olan "edeb" kelimesi, "yerinde ve olculu davranma melekesi, herkese karşı iyi davranma, her hususta haddini bilip sınırı aşmama, terbiye, nezaket, usluluk, zarafet, incelik, kibarlık, beğenme, alışkanlık, gelenek" gibi anlamlar taşır. "Nefsi hatadan koruyacak şeyleri bilmek" veya "sahibini kınanıp utandıracak hallerden koruyan yetenek" anlamı da yine edeb kelimesi hakkında sozluklerde kayıtlıdır. Eskilere gore edeb genel bir kavramdır ve "guzel ahlakın tamamı"nı ihtiva eder. Bu durumda edeb icin, "guzellikler ve iyiliklerin toplu adı" da diyebiliriz. İnsanı hayra ve doğruluğa davet eden her şey, yani insaniyet kavramının icini dolduran butun erdemler (iyilik, durustluk, calışkanlık, yardımseverlik, guzel ahlak, gulumseme vs.) edeb kelimesinde bir karşılık bulur. O halde Âdem olmanın, yani adam olmanın ozu ve ozeti edepli olmaktır. Bu yuzdendir ki daha VII. yuzyıldan itibaren İslam medeniyeti cercevesinde yazılan ahlak kitaplarının coğunun isminde edeb kelimesini goruruz. İbn Mukaffa'nın Edebu'l-Kebîr veya Edebu'-Sağîr adlı risaleleri insanın başarılı olabilmesi ve sağlıklı iletişimin yollarını gosterip iyi ahlakı oğutler. İbn Kuteybe'nin, Ebu Bekir HassÂf'ın ve Buharî'nin bu konudaki kitapları neredeyse gunumuzun başarılı olmanın yollarını anlatan moda kitaplarına benzer. Yani insanlar her devirde guzele ve mukemmele ulaşmayı oğutleyen kitaplar yazmışlardır. Daha sonraki cağlarda yazılan edeb kitapları ise birdenbire didaktik ahlak ve edebiyat konularıyla dolmaya başlamıştır. Artık gelişip olgunlaşan ahlakî-edebî hikmetler, seckin ve munevver zumrenin ormek alınabilecek duygu, duşunce ve hayat tarzları, insanı merkeze alan hikmet ve bilgi vs. konular herkesin merak ettiği şeyler arasına girmiştir.
Atalarımızın insanı edepli kılan, iyi ve guzel ahlaka ulaştıran bilgi icin genel mÂnÂda "edebiyat" kelimesini kullanmaları XIX. yuzyıla rastlar. Daha once "ahlak, tore, muaşeret, karşılıklı guzel ilişkiler vs." demek olan edeb kelimesi Tanzimat yıllarından sonra literatur anlamında edebiyatı da karşılamaya başladı. Yani insanın ebed icinde surmesi istenen mukemmel hayat, birdenbire edebiyatın omuzlarına yuklendi. O gune kadar sure gelen lugat (sozluk bilgisi), sarf ve nahiv (dilbilgisi), iştikak (kelime tureme bilgisi, etimoloji), meanî (anlam bilim), beyan (acık ve anlaşılır soz soyleme bilgisi ve edebi sanatlar), bedi (guzel ve doğru soz soyleme bilgisi), karz-ı şiir (şiir sanatı, poetika), aruz, kafiye (uyak), inşa (suslu nesir bilgisi), hat (guzel yazı, kaligrafi) gibi edebî bilimler de edebiyatın hizmetine verildi. Sonunda edebiyat sayesinde daha zarif, daha bedii, daha bahtiyar bir omur tasavvuru geliştirildi.
Şimdi soru şu: Bu tasavvur yalnızca bir hayal olarak mı kaldı; yoksa gercekten edebiyat ile dostluğumuzdan hayatımıza yeterince guzellik yansıyor mu?!.. Cevabı her kişi kendi edebiyat seruvenini yeniden değerlendirerek versin lutfen. Sonra da isteyenler edebiyat vasıtasıyla "edb"e ulaşsın, isteyenler derinlikli ve mutlu bir "edeb" ulkesinde yaşasın.
BERCESTE
Ehl-i irfÂn arasında aradım kıldım talep
Her huner makbûl imiş, ill edep, ill edep
Laedrîa
Bilgeler arasında en makbul hunerin hangisi olduğunu cok arayıp sordum. Sonunda oğrendim ki her huner makbul imiş, amma edeb hepsinden de ustunmuş (veya; edeb dairesinde yapılınca her huner makbul imiş)!..
İskender Pala
31/03/2009
Zaman Gazetesi
__________________
Edeb ya huu!..
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Edeb ya huu!..