İNSAN OLUNCE NELER OLUYOR OKUYUN DA GORUN

Bedenin Olumu (Dışarıdan Gorunen Olum)
Olum anında ruh, bu dunyadaki insanların icinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Deri değiştiren canlılar gibi, bu dunyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler.
Ancak geride kalan bedenin karşılaşacakları da ibret vericidir. Ozellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer verenler icin.
Peki oldukten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı olarak duşundunuz mu hic?
Bir gun oleceksiniz. Belki hic beklenmedik bir şekilde. Ekmek almak icin bakkala giderken yolda bir araba kazası gecireceksiniz. Ya da amansız bir hastalık hayatınıza son verecek. Veya bir anda kalbiniz duracak.
Boylece olumu tatmaya başlayacaksınız.
Bu andan itibaren de, bedeninizle hicbir ilişkiniz kalmayacak. Hayat boyu "ben" dediğiniz ve sahiplendiğiniz o beden, sıradan bir et parcası haline gelecek. Olumunuzle birlikte bedeninizi başka insanlar taşımaya başlayacaklar. Etrafta ağlayanlar, "daha dun buradaydı", "dağ gibi adamdı" diyenler olacak. Sonra o bedeni alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar. Orada bir gece bekleyecek. Ertesi gun gomme işlemleri başlayacak. Cansız bedeni alıp gasilhaneye goturecekler. Gorevli, kaskatı kesilmişolan bedeninizi soğuk suyla yıkayacak. Ancak bu aşamada olumun izleri de bedende aşikar hale gelecek. Morarmalar başlayacak.
Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra da tahta tabuta koyup ustune yeşil bir ortu ortecekler. Cenaze arabası gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarlığa doğru ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazı insanlar cenaze geciyor diye saygı gosterecek, coğu kendi işine bakacak. Sonra mezarlığa gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi gorunenler tarafından ellerde taşınacak. Etrafta muhtemelen yine ağlayanlar, sızlananlar olacak. Sonra o kacınılmaz yere, mezara gelinecek. Ustunde sizin isminiz yazılı... Bedeni tabuttan cıkarıp beyaz kefenle birlikte mezarın icine atacaklar. Ve sonra son işyapılacak. Ellerine kurek alanlar, beyaz kefenin icindeki bedenin uzerine toprak atmaya başlayacaklar. Kefenin ağzını acıp icine de toprak atacaklar. Ağzınıza, burnunuza, boğazınıza, gozlerinize topraklar dolacak. Topraklar yavaşyavaşkefeni ortecek. Biraz sonra işleri bitecek ve gidecekler. Mezarlık her zamanki derin sessizliğine burunecek. Gidenler, kendi hayatlarına geri donecekler, ama gomulen beden icin artık hayatın hicbir anlamı kalmamışolacak. Dunyadaki hicbir guzellik, hicbir guzel ev, guzel insan, guzel manzara artık o beden icin bir şey ifade etmeyecek. Bedeniniz, hicbir dostunuzla artık goruşemeyecek. Beden icin var olan tek şey, artık yalnızca toprak ve onun icindeki bakteri ve kurtlar olacak.
Oldukten Sonra Ne Hale Geleceğinizi Hic Duşundunuz mu?
Zaten gomulmenizle birlikte bedeniniz hem icten hem de dıştan gelen etkilerle hızlı bir parcalanma surecine girecek.
Vucutta oksijen kalmayacağından, bir sure sonra mikroplar faaliyete gecerek bedene yayılacaklar.
Karında toplanan gazlar cesedi şişirecek ve bu şişlik vucudun her tarafına yayılarak, bedeni tanınmaz hale getirecek.
Bundan sonra gazın diyaframa yaptığı basınctan dolayı ağızdan ve burundan kanlı kopukler gelmeye başlayacak.
Curume ilerledikce kıllar, tırnaklar, avuc icleri ve tabanlar yerlerinden ayrılacaklar.
Bu dışdeğişmeyle beraber, ic organlarda da (akciğer, kalp ve karaciğerde) curume başlayacak.
En korkunc olay ise bu noktada gercekleşecek; karın bolgesinde toplanan gazlar deriyi zayıf noktasından patlatacaklar ve bedenden tahammul edilmez derecede pis kokular yayılacak. (Olu insan kokusu, dunyanın en iğrenc kokularındandır.)
Bu sure icinde kafadan başlamak uzere, adaleler de yerlerinden ayrılacak.
Cilt ve yumuşak kısımlar tamamen dokulecek ve iskelet gozukmeye başlayacak.
Beyin tamamen curuyecek ve kil gorunumunu alacak, kemikler bağlantılarından ayrılacak ve iskelet dağılmaya başlayacak...
Bu olay, ceset bir toprak ve kemik yığını haline gelene kadar boylece devam edecek.
"Ben" sandığınız bedeniniz boylelikle korkunc ve iğrenc bir şekilde yok olacak. Geride kalanlar sizden soz ederken, topraktaki tum kurtlar, bocekler ve bakteriler sizin etlerinizi kemirecekler.
Eğer bir kaza sonucunda olur de, gomulmezseniz, o zaman cok daha feci bir manzara ortaya cıkacak. Bedeniniz, sıcak havada acıkta kalmışbir et gibi, kurtlanacak, birkac gun icinde bir kurt yumağı haline donuşecek. Kurtlar, son et parcasını da yiyene kadar iskeletin kıvrımları arasında dolaşacaklar.
Boylece "en guzel bir bicimde" yaratılmışolan insan hayatı, olabilecek en korkunc bicimde sona erecek.
Peki neden?
İnsan vucudunun oldukten sonra bu hale getirilmesi Allah'ın dilemesiyledir. Ve bunun cok buyuk bir hikmeti vardır. İnsan, kendisinin aslında bedenden ibaret olmadığını, bedeninin yalnızca kendisine giydirilmişgecici bir kılıf olduğunu, bu korkunc sonu gorerek anlamalı, bedenin otesinde bir varlığı olduğunu hissetmelidir. İnsan, sadece bedenden ibaret olamayacağını, bedenin otesinde onu bir arac olarak kullanan ruhun var olduğunu anlamalıdır.
Allah kendini "et ve kemikten" ibaret sanan insana, belki de bunun bir aldanışolduğunu kavratmak icin boyle ibret verici bir son hazırlamıştır.
İnsan, bedeninin olumune bakmalı, bu gecici dunyada adeta sonsuza kadar kalacakmışgibi sahiplendiği ve butun arzularına boyun eğdiği bedeninin akıbeti hakkında duşunmelidir. O beden toprağın altında curuyecek, kurtlanacak ve iskelete donuşecektir.
DUNYA HAYATININ GECİCİLİĞİ
Hic duşundunuz mu?
Neden insan sık sık temizlenmek zorundadır? Neden temizliğine, bakımına dikkat etmezse, vucudu, ağzı kokar, cildi ve sacı yağlanır? Neden terler ve bu terin kokusu son derece kotudur?
İnsanın aksine, cicekler son derece guzel kokulara sahiptirler. Gul ya da karanfil, pis camurlu bir toprakta yetişmelerine rağmen binlerce yıldır son derece guzel kokarlar. Ama insan, biraz dikkat etmediğinde kotu kokmaya başlar ve bunu ancak iyi bir bakımla engelleyebilir.
Neden boyle olduğunu, insanın neden bu şekilde bir eksiklikle yaratıldığını hic duşundunuz mu? Allah'ın neden cicekleri guzel kokulu yaparken, insan bedeninin bu şekilde acizliklerle dolu olduğunu hic aklınıza getirdiniz mi?
İnsan yalnızca bu saydığımız ozelliklerle kalmaz; yorulur, acıkır, susar, canı acır, midesi bulanır, hastalanır…
İnsanlara bunlar doğal şeylermişgibi gelir, ama bu bir aldanıştır. İnsan hicbir zaman kotu kokmayabilir, hicbir zaman başağrısı cekmeyebilir, hicbir zaman hasta olmayabilirdi. Tum bu zorluklar, "tesadufen" oluşmuşdeğil, ozel olarak yaratılmışlardır. Allah, insanı belirli bir amac, belirli bir hikmet doğrultusunda bu şekilde yaratmıştır.
Bu amaclardan biri; insanın aciz bir varlık, bir "kul" olduğunu anlamasıdır. Eksiksiz, mukemmel olmak Allah'ın vasfıdır, O'nun kulu olan insan ise sonsuz derecede eksiktir, zayıftır ve dolayısıyla O'na sonsuz derecede muhtactır. Allah bir ayette, konuyu cok hikmetli bir bicimde acıklar:
Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaclarsınız; Allah ise, Ganiy (hicbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (ovulmeye layık)tır. Dileyecek olsa, sizi giderir (yok eder) ve yepyeni bir halk getirir. Bu, Allah'a gore guc değildir. (Fatır Suresi, 15-17)
İnsanın sahip olduğu kusur ve eksikliklerin başka bir amacı ise, bu yurdun geciciliğini hatırlatmasıdır. Cunku soz konusu kusur ve eksiklikler, bu dunyadaki bedene mahsusturlar. Ahirette, cennet ehli yeni bir bedenle, eksiksiz ve kusursuz bir şekilde yaratılacaktır. Bu dunyadaki zayıf, eksik, kusurlu beden, muminin gercek bedeni değildir, gecici bir sure icinde kaldığı bir kalıptır.
Bundan dolayıdır ki, dunyada kusursuz bir guzellik elde edilemez. Fiziksel yonden en guzel, en cekici, en kusursuz olduğunu sandığımız bir insan da, diğer tum insanlar gibi fiziksel ihtiyaclarını gidermekte, terlemekte, kimi zaman ağzı kokmakta, kimi zaman yuzunde sivilce cıkmaktadır. Temiz kalabilmek icin surekli yıkanmak ve bakım yapmak zorundadır. Kimi insanın yuzu guzeldir, ama fiziği o kadar duzgun değildir. Bunun tersi de mumkundur. Kimisinin gozu guzel, fakat burnu eğri olabilir. Bu ozelliklerin sonsuz varyasyonlarını sayabiliriz. Dışgorunuşolarak gercekten kusursuz gibi gorunen bir kimsede de hic umulmadık bir hastalık, rahatsızlık ya da kusur bulunabilir.
Herşeyden onemlisi, en mukemmel gorunen insan bile mutlaka yaşlanır ve olur. Beklenmedik bir anda bir kazayla paramparca olabilir. Dunyadaki beden gibi, dunyanın bizzat kendisi de eksik, kusurlu, yetersiz ve gecicidir. Butun cicekler mutlaka solar, en guzel yiyecekler curur, bozulur, kokuşur. Tum bunlar bu dunyaya mahsus eksik ve kusurlardır. Bizlere tanınan kısa dunya hayatı da, taşıdığımız beden de Allah'ın cok kısa bir sure icin verdiği gecici emanetlerdir. Sonsuz bir yaşantı ve mukemmel bir yaratılışise yalnızca ahirete mahsustur. Rabbimiz bir ayetinde şoyle buyurur:
Size verilen herhangi bir şey, dunya hayatının metaı (kısa sureli faydalanması)dır. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha sureklidir. (Bu da) iman edip Rablerine tevekkul edenler icindir. (Şura Suresi, 36)
Bir başka ayette, dunyanın gercek mahiyeti şoyle anlatılır:
Bilin ki, dunya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence turunden) tutkulu bir oyalama', bir sus, kendi aranızda bir ovunme (suresi ve konusu), mal ve cocuklarda bir 'coğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur orneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir cer-cop oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dunya hayatı, aldanışolan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)
Kısaca bu dunyada Allah sonsuz kudret ve bilgisinin bir gostergesi olarak bircok guzellik, sanat ve harikalık ile cok ceşitli kusur ve eksiklikleri de aynı anda yaratmaktadır. Mukemmellik ve kalıcılık bu dunyanın kanununa aykırıdır. Gelişen teknoloji de dahil olmak uzere, insan aklının duşunebileceği hicbir şey Allah'ın bu kanununu değiştiremeyecektir. Boylece insanlar bir yandan ahireti ozleyip ona kavuşmak icin cabalamalı ve Allah'a gereken şukur ve takdiri gostermelidirler. Bir yandan da bunların gercek yerinin bu gecici dunya değil, eksik ve kusurlardan arındırılmışve muminler icin hazırlanmışebedi cennet hayatı olduğunu anlamalıdırlar. Kuran'da, bu gercek cok acık bir bicimde bildirilir:
Hayır, siz dunya hayatını secip ustun tutuyorsunuz. Ahiret ise daha hayırlı ve daha sureklidir. (A'la Suresi, 16-17)
Bir başka ayette ise, "gercekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur" (Ankebut Suresi, 64) denir. "Asıl hayat"ımız olan ahiret ile gecici bir yurt olan dunya arasında, perde kadar ince bir sınır vardır. Olum, işte bu perdeyi kaldırır. Olumle birlikte bu dunya ve bedenle olan ilişki kesilecek, yepyeni bir yaratılışla sonsuz hayata başlangıc yapılacaktır.
Olumle birlikte başlayacak olan hayat gercek hayattır. Eksiklik, kusur, gecicilik dunyaya ait kanunlardır. Gercek kanunlar; kusursuzluk, olumsuzluk, mukemmellik uzerine kuruludur. Bir başka deyişle, normal olan, bir ciceğin hic solmaması, bir insanın hic kirlenmemesi, hic yaşlanmaması, bir meyvenin hic curumemesidir. Asıl kanunlar, insanın her istediğinin anında gercekleşmesini, insanın hicbir acı ve hastalık yaşamamasını, hicbir zaman uşumemesini, ya da terlememesini gerektirir. Ancak asıl kanunlar, asıl hayatta; gecici kanunlar da gecici olan bu dunya hayatındadır.
Asıl kanunların yurdu, yani ahiret ise cok yakındır. Allah dilediği an insanın buradaki yaşamına son verip, onu ahirete gecirebilir. Bu geciş, bir goz acıp-kapaması kadar cabuk gercekleşecektir. Ruyadan uyanmak gibi... Olumle birlikte sona erecek olan dunyanın, ahirete gore ne denli kısa olduğu Kuran'da şoyle anlatılır:
Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryuzunde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gun ya da bir gunun birazı kadar kaldık, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gercekten bir bilseydiniz," "Bizim, sizi boşbir amac uğruna yarattığımızı ve gercekten Bize dondurulup getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" (Muminun Suresi, 112-115)
Olumle birlikte ruya sona ermişve gercek yaşam başlamıştır. Yeryuzunde "bir gun ya da bir gunun birazı kadar", hatta "bir goz carpması" kadar kalmışolan insan, yaptıklarının hesabını vermek uzere Allah'ın huzuruna cıkar. Eğer dunyada iken olumu aklında tutmuş, Allah'a kavuşacağının bilincinde olmuşise, kurtulmayı umacaktır. Kuran'da "kitabı sağ eline verilen" bu kurtulmuşların şoyle diyeceği haber verilir:
"... Alın kitabımı okuyun. Cunku ben, gercekten hesabıma kavuşacağımı sanmış(anlamış)tım." (Hakka Suresi, 19-20)
__________________