
Hz. İmam Ali (a.s.) ve Hz. Fatıma’nın (s.a.) Evlilikleri
Hicretin ikinci yılında zilhicce ayının birinci gununde dunyanın iki en yuce şahsiyeti, hayatlarını birleştirdiler.
Muslumanlar iyice yerleştikten sonra, İslÂm’ın ilkeleri ve oğretileri Muslumanların ruhlarında kokleşmeye başladı. Artık risaleti ve Resul’u savunma hususunda guclu bir konumdaydılar. Muslumanlar arasındaki ilişkiler de medeni bir toplumda, kulturel bir zeminde kapsamlı ve sosyal bir ozelliğe sahip olarak gelişme yoluna girmişti. Anlama, algılama, tebliğ, terbiye ve uygulama bazında yuce Allah’ın masum kıldığı Resul-i Ekrem de bu topluma onderlik ediyordu. Ali (a.s)’de yirmi yaşını geride bırakmıştı. İslÂm inancı ve davetini savunma uğruna cihat meydanlarına koşan bir yiğitti. Resulullah’ın (s.a.a) attığı her adımda yanı başındaydı. Peygamber’le beraber yaşıyordu ve herhangi bir Muslumandan daha yakındı ona. Hicretin uzerinden iki sene gecmişti. Peygamber’in (s.a.a) evinde kızı Zehra (s.a) da genc kadın yaşına gelmişti. Aralarında Ebu Bekir ve Omer’in de bulunduğu bircok kişi onunla evlenmek icin Peygamber’e (s.a.a) gidip başvuruyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.a) her birini gayet nazik bir şekilde reddediyordu. Onun hakkında Allah’ın emrini bekliyorum, diyordu. Ali de Fatıma ile evlenmek istiyordu.
Fakat son derece utangac olduğu icin bunu Peygamber’e (s.a.a) acamıyordu. Ayrıca yoksuldu, harcayacak bir şeyi yoktu. Ali (a.s) mal ve servet sahibi kimselerden değildi. Peygamber’in (s.a.a) ashabından bazılarının teşvikiyle Ali (a.s) Zehra’yı (s.a) istemek uzere harekete gecti. Utancından başını eğmiş bir hÂlde Peygamber’in (s.a.a) yanına girdi. Hz. Peygamber (s.a.a) onun niyetini hissetmişti. Guler yuzle ve tatlı bir edayla onu karşıladı. Ne istediğini yumuşak ve saygılı bir şekilde sordu. Ali (a.s) zayıf bir ses tonuyla cevap verdi: “Ya Resulallah! Beni Fatıma’yla (s.a) evlendir.”
Resulullah (s.a.a) şu karşılığı verdi: Hoş geldin, safa geldin… Sonra kızı Zehra’nın yanına gidip Ali’nin evlenme isteğini ona actı. Dedi ki: “Ben Allah’tan seni şu insanların en hayırlısıyla ve katında en sevimli olan biriyle evlendirmesini istemiştim. Ali’yi, faziletlerini ve konumunu biliyorsun. Bugun seni istemek uzere bana geldi. Ne dersin? Fatıma sustu, herhangi bir şey soylemedi. Peygamber’imiz (s.a.a) Fatıma’nın yanından cıkarken şoyle diyordu: “Sukut etmesi ikrar anlamına gelir; sesini cıkarmaması bu evliliği istediğini gosterir.”
Sonra Hz. Peygamber (s.a.a) Muslumanları topladı ve onlara şoyle buyurdu: “Allah bana Fatıma’yı Ali ile evlendirmemi emretti…”
Sonra Ali’ye dondu ve şoyle dedi:
“Rabbim, Fatıma’yı seninle evlendirmemi istedi. Bu evliliğe razı mısın ey Ali?” Razıyım, ya Resulallah! dedi ve Allah icin secdeye kapandı.
Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Allah ikinize bereket versin ve sizden bircok iyilikler meydana getirsin.”
Ali (a.s) zırhını satarak hazırladığı mehiri getirip Hz. Peygamber’in (s.a.a) onune koydu. Hz. Peygamber, Ebu Bekir, Bilal, Ammar ve bir grup sahabeye gidip ceyiz satın almalarını emretti. Ceyiz hazırlanıp Peygamber’e (s.a.a) takdim edilince, elinde goturup getirerek şoyle dedi: “Allah, kaplarının tumu canak comlekten olan kavme bereket versin.”
Son derece kolay ve sade bir şekilde, her turlu tantanadan uzak bir tarzda evlilik toreni tamamlandı. Ceyiz bugune kadar Medine’nin tanık olduğu en sade ceyizdi. Hz. Peygamber (s.a.a) ve Haşimoğulları bu uğurlu evliliği kutladılar. [1]
Rivayete gore, bazıları Fatıma’nın (s.a) evliliği hakkında Hz. Peygamber’i (s.a.a) eleştirmiş ve Peygamber’imiz de şoyle demiştir: “Eğer Allah Ali b. Ebu Talib’i yaratmış olmasaydı, Fatıma’ya denk biri bulunmazdı.”
Diğer bir rivayette Peygamberimizin (s.a.a) Ali’ye hitaben şoyle dediği belirtiliyor: “Eğer sen olmasaydın, şu yeryuzunde ona denk biri bulunmazdı.” [2]
Dipnotlar:
[1] Keşf’ul-Gumme, 1/348; Bihar’ul-Envar, 43/92; Delalil’ul-İmame; Taberî, 16/17
[2] el-Menakıb, İbn-i Şehraşûb, 2/181
Kaynak: İslami Beyan
__________________