Otobusle bedava 40 gun, 28 şehir, 14 ulke Sercan ŞİPKA (27) seyahat etmeyi seven genc bir senarist. Bir zamanlar Fox’ta yayımlanan ‘Dinle Sevgili’ dizisinin senaryo ekibinde yer aldı. Gecen yaz ‘Genclik Otobusu’ projesine katıldı. Otobusle 40 gun boyunca ucret odemeden şehir şehir gezdi. Gectiği her ulkede anılar biriktirdi. Seyahat etmenin ona ilham verdiğine inanıyor.




Hurriyet Seyahat ekinde cıkan roportajı sizlere aktarıyoruz;

‘Genclik Otobusu’ nedir?
- Maksut Coşkun Dokunulmaz tarafından kurulan, eleme aşamasında belirlenen gorevlerde başarı sağlamış 50 genci Avrupa’da 40 gun boyunca 14 ulke, 28 yabancı şehir gezdiren bir proje.

Siz nasıl dahil oldunuz?
- İlanı tesadufen metroda gordum. Kendimi otobuste hayal ettim, orada olacağıma inandım ve projeye başvurdum. Başvuran 43 bin 200 kişiden ilk 6 bin kişi arasına secildim. Bir toplantıya davet edildim. Toplantı sonunda, projeye neden katılmak istediğimizi anlattığımız, iki dakikalık bir video cekmemiz istendi. Bir senarist olarak yapabileceğim katkıları belirttim. İki ay sonra sonuclar acıklandı ve son 600 kişi arasına secildim. Ankara’da bir kampa katıldım. 600 kişi farklı işlerde calıştı. Ben de konusu 14 ulke 28 şehirde gecen bir film senaryosu yazdım. Senaryom birinci oldu ve ilk 50 kişiye secildim.

Otobusle seyahat etmek nasıl bir duygu?
- Kaplumbağa misali, bir yerden sonra otobus eviniz, yatağınız oluyor. Koltukta uyumaya o kadar alıştım ki, Turkiye’ye donduğumde eski yatağıma adapte olamadım. Her gun farklı bir şehirde uyandım. Bu, hayatta nadiren yaşanacak bir şey. Guneş tam da siz bir şehirden başkasına giderken doğuyor, onunla beraber yolculuk ediyorsunuz. Ayrıca ilk gunler gectikten sonra otobuste bir kolej havası doğuyor. Aynı kaptan yemek yemeye, birbirinizle her şeyi paylaşmaya başlıyorsunuz. Sonucta 24 saat bir arada olduğunuz kişiler. 40 gun uzun bir sure. Bir yapbozun parcaları gibi, diğer katılımcılarla uyum icinde olmaya başlıyorsunuz.

FUSSEN’İ ALMANLAR BİLE UNUTMUŞ

Fussen

Nereleri gezdiniz?
- Bulgaristan (Sofya), Romanya (Bukreş), Macaristan (Budapeşte), Avusturya (Viyana), Almanya (Fussen, Bremen, Berlin), Cek Cumhuriyeti (Prag, Karlovy Vary), Hollanda (Amsterdam), Belcika (Brugge, Bruksel), Fransa (Paris, Cannes, Nice), İspanya (Madrid, Barcelona), Monaco (Monte Carlo), İtalya (Milano, Venedik, Pisa, Floransa, Roma, Napoli, Pompei, Bari), Vatikan, Yunanistan (İgoumenitsa, Selanik).


Prag

Bu uzun yolculuktan aklınızda neler kaldı?
- Monte Carlo’da ‘Formula 1’ pistinin unlu virajını yuruyerek gectim. Barcelona plajının etrafında, sokaklarda duzenlenen flamenko gecelerine katıldım. Budapeşte’de Tuna Nehri’nin kenarındaki tarihi binaların etrafında sabah koşusu yaptım. Viyana’da duzenlenen film festivalinde, gotik bir binanın onune cekilen beyaz perdede binlerce kişiyle beraber film izledim. Amsterdam’da fotoğraf cekerken unlu bir Rus modelle karşılaştım, şehri beraber gezdik. Bir de fotoğraflarımda gonullu olarak modellik yaptı. Disneyland’da ozel bir seremoniyi canlı izledim. Louvre Muzesi’nde ‘Mona Lisa’ tablosunun orijinalini yakından gordum. Bunları kolay unutacağımı sanmıyorum.


Bremen

Sizi en cok etkileyen şehir hangisiydi?
- Fussen. Almanların bile bu guzel şehirden haberleri yok. Fussen, Almanya guzergÂhımızın ilk durağıydı. Doğası neredeyse hic bozulmamış, adeta bir cennet. Hatta bir senarist olarak, muthiş bir doğal sinema platosu desem de abartmış sayılmam. Ozellikle ‘Yuzuklerin Efendisi’ gibi fantastik filmler, bu şehirde cok rahat cekilebilir. Şehrin etrafını sarmalayan Alp Dağları’na tırmanmak unutulmaz bir deneyimdi. Şehrin en huzur verici noktalarından biri de Alpsee Golu’ydu. Etrafındaki banklara oturarak insanın duşuncelere dalması cok hoştu. Bu şehre gidecek olanlara, iki tepeyi birbirine bağlayan asma kopru Marian Brucke’tan gecmelerini tavsiye ederim. Her ne kadar kopru biraz sallansa da eşsiz manzarası, bu korkuyu yaşamaya değer.


Amsterdam

Bir senarist olarak bu kadar uzun yolculukta neler yazdınız?
- Gezi boyunca yaşadığım maceraları, gezdiğim yerleri anlatan bir kitap yazdım. Nisan 2015’te rafta olacak. Ayrıca otobusle seyahat ederken, bir yandan da sinema filmi yazdım. ‘Turist’ olmak değil, ‘seyyah’ olmak onemli benim icin. Bu yuzden yaza yaza, okuya okuya gezdim. Kaldığım şehirlerde sosyal deneyler yaptım. Halkını anlamaya calıştım. En onemlisi de gezdiğim yerlerin hikÂyelerini oğrendim.

En unutamadığınız an hangisi oldu?
Budapeşte’deki Chain Koprusu’nun hikÂyesini oğrendiğimde şaşırmıştım. Koprunun mimarı William Tierney Clark, kopru bitince bir hata olduğu gorulurse kendini oldureceğini soyler ve kopruyu hatasız yapmaya gayret eder. Gun gelir, kopru biter ve kimse tek hata bulamaz. Kopruden gecen bir cocuk annesine, aslanların dillerini yuttuklarını soyler. Boylece cocuk en buyuk hatayı keşfetmiş olur. Kopruyu susleyen aslan heykellerinin dili yoktur. Mimar Clark olay uzerine kendini kopruden Tuna Nehri’ne bırakır.



KAYNAK

__________________