İslÂm ve Sihir

Kutsal kitabımız Kur'Ân-ı Kerim'de sihirin niteliği ve mahiyeti hakkında haberler mevcutrur.Bakara, Araf, Yunus, Şuara, Taha, Kalem ve Felak Sûreleri'nde sihirden ve sihirbazların durumundan bilgiler verilir. Sevgili Peygamberimiz (S.A.S), insanı felÂkete ve helake surukleyen "yedi buyuk gunahtan" biri olarak "SİHİRİ" bildirmiştir. Kur'Ân-ı Kerim'de Bakara Sûresi'nin 102'nci Âyetinde, yahudilerin,

Allah'ın kitabını bırakarak sihre başvurduklarını Hz. Suleyman'ın devletini yıkmak ve onun peygamberliğini kabul etmemek icin iftiralara başvurduklarını, Taha Suresi 56-57. ayetleri arasında ise, Firavun'un sihirbazlarıyla Musa (a.s) arasında cereyan eden bir olaydan haber verilerek, sihirbazlar tarafından atılan, ip ve değneklerin,
Hazreti Musa'ya koşuyorlarmış gibi gorunduğu bildirilir.
Aynı olaya işaret edilen A'RAF Sûresi'nin 116'ncı Âyetinde de sihirbazların halkın gozlerini bağlayıp onlara korku saldıkları bildirilir. Buna gore sihir olayı vardır.

Ancak sihiri yapabilmek icin, birtakım marifetlere, bilgilere sahip olmak gerekir. İşte bu noktada, bilgi ve marifet sozkonusu olunca sihrin de kendisine has usûl ve metotları bulunan bir ilim dalı olduğu neticesine vardır ki, her ceşit ilimde olduğu gibi, bunda da ona vakıf olmuş, usûl ve metodlarını kavramış mutehassıslar vardır ve bunlara "sihirbaz" denir.
İslÂm'a gore:

"Kim sihri oğrenir ve onu ameli sahada tatbik ederse, kufur işlemiş olur, fakat onu oğrenmekte, tatbikinden sakınıldığı takdirde bir mahzur yoktur.

Bu, tıpta kimyevi maddeler arasında yeralan şiddetli bir zehir gibidir ki, eczacılıkta ceşitli hastalıklar icin tedavi maddesi olarak kullanıldığı halde kotu niyetli bir kişinin elinde oldurucu bir silah olur"(23).

Bu itibarla butun İslÂm muctehitlerince sihir yapmak HARAM olarak nitelendirilmiştir. Hatta bazı muctehitlere gore "sihiri oğrenip başkalarına oğreten kimseler, dinden cıkmış olurlar"(24).

Bu konuyla ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'na sorulan bir soruya, Din îşleri

Yuksek Kurulu Başkanlığı'ndan 27 Ocak 1987 tarih ve 93 sayılı yazıyla verilen cevap aynen şoyledir.

"Dilimizde buyu ve efsun adı verilen sihir, «bazı acaip işler vasıtasıyla eşya ve insanlar uzerinde birtakım tesirler getirmek» şeklinde tarif edilmektedir. Sihrin gozbağcılık denilen ve gercek olmayan ceşitleri bulunduğu gibi, gercek netice ve tesirleri olan nevileri de vardır.

İslÂm Dini, sihrin varlığım inkar etmemiş: fakat tevhid inancına zarar verdiği, kontrolu mumkun olmadığı ve genellikle kotuye kullanıldığı icin yasaklanmıştır. Kur'Ân-ı Kerim'de (Taha Sûresi, Ayet: 69) "Sihirbazın felah bulmayacağı" ifade buyurulmuştur.

Bu acıklamalardan anlaşıldığına gore İslÂm Dini, sihrin varlığını kabul etmekte ancak, yapmayı ve yaptırmayı kesinlikle yasaklamaktadır. Zira, "sihir: Hislere, fikirlere, eşya ve cisimlere tesir edebilmektedir"(25). Bu itibarla sihir insanı hastalandırır, aklını bozar, kan-koca arasını acar. Hatta olume kadar goturebilir. Bunun icindir ki İslÂm, bu işle uğraşanlara en şiddetli cezanın uygulanmasını uygun gormuştur.

Nitekim sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S) bir hadis-i şeriflerinde şoyle buyurmuşlardır:

Ebu Hureyre rivayet ediyor: Bir gun Peygamberimiz (S.A.S):

- Siz, (fertlerin ve milletlerin mahvına sebep olan) helak edici yedi gunahtan sakınınız buyurmuştu.

Ashab-ı Kiram:

- "Ya Resulallah, bunlar hangileridir?" diye sordular. Peygamber (S.A.S):

-"Allah 'a ortak koşmak,

SİHİR (buyu)yapmak,

Haksız yere bir kimseyi oldurmek,

Faiz yemek,

Yetim malı yemek

Duşman ile savaşırken savaş alanından kacmak, Evli ve hicbirşeyden haberi olmayan namuslu bir kadına zina isnad ve iftirasında bulunmak"r(26).

Bir başka hadislerinde de Allah Elcisi şoyle buyuruyor:

"Kim bir duğum bağlar da sonra ona uflerse sihir yapmış olur. Sihir yapan da şirke (Allah'a ortak koşmaya) gitmiştir"(27).

Hz. Ayşe, Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S) Efendimizin şoyle dediğini rivayet ediyor.

"Melekler anÂne yani bulutlara inerler de gokten geleceğe dair vaki olacak bazı şeyleri aralarında konuşurlarken şeytanlar, meleklerden bir haber kapıp, işittiklerini kahinlere -buyuculere- gizlice ulaştırırlar. Bu havadislerle beraber kendiliklerinden de yuzlerce yalan uydururlar"(28).

Sihir işi ile uğraşanlar uc kuruşluk dunya menfaati icin insanlıklarından kopacaklarını unutmamalıdırlar.

Allah'a sığındıktan ve Allahda koruduktan sonra hic bir sihirbazın sihri etkili olamaz. Cunku Kur'Ân-ı Azimuşsan'da "Sihirbazlar Allah 'ın izni olmadıkca onunla hicbir kimseye zarar verici değillerdir(29) buyurulur.

Yunus Sûresi 77. Âyette de, "Sihirbazlar umduklarına eremezler" denilmektedir ki, doğrudur. Gercekten Allah'ın emrine muhalif olan bu tur sihir işleriyle uğraşanlardan pekcok kimse, hayatları boyunca mutlu olamamışlar, sefalet ve rezalet icinde yaşamışlardır. Bunlardan bazıları izbe ve loş mahallerde muşteri beklemekle omrunu tuketmiştir. Bazıları ceşitli hastalıklara yakalanarak acılar icerisinde kıvrana kıvrana yok olup gitmişlerdir. Allah'ın haram kıldığı bu tur işleri kendisine meslek edinen insan, bu dunyada huzur bulamaz. Cunku Allah'ın "sihirbaz felah bulamaz" hukmu, her zaman tecellisini icra eyler.

İmanı tam bir musluman Cenab-ı Hakk'ın azametine, kudretine sığınarak O'nun ilÂhi kelÂmındaki Fatiha, İhlas, muavezeteyn (Felak ve Nas) gibi surelerini, Âyetel Kursi gibi ayetlerini sık sık okuyarak ona iltica eder, O'na sığınırsa o kişiyi Yuce Allah korur. İhlası tam olan muslumana sihir etki yapmaz.

Burada sevgili Peygamberimiz'in bilfiil yaptığı bir adetini nakletmek isterim.

Hz. Ayşe (r.a)'den rivayet edilmiştir:

"Peygamber (S.A.S) her gece yatağına geldiği zaman iki elini birleştirerek avucunun icine; KulhuvallÂhu Ehad, Kul eûzu Eirabbi'l Felak ve Kul eûzu Birabbin-nÂs sûrelerini okuyup ellerine uflerdi. Sonra iki eliyle vucudundan elinin yetiştiği yerleri sıvazlardı. Elleri ile başını, yuzunu, vucudunun on kısmını meshetmeğe başlardı. (Sonra vucudunun arka tarafını mesh ederdi). Ve boyle okuyup ufleyerek vucudunu mesh etmeği uc defa tekrarlardı"(30).

Kur'Ân-ı Kerim bu sığındırıcı 3 sûre ile son bulmuştur. Bunlar, butun insanlığa ihsan edilmiş en guzel, en veciz ve en yuce anlamlı sığınma, korunma dualarıdır.

Bunlardan "Kul huvallahu Ehad" (ihlÂs) sûresi, Allah'ın birliğini ifade ile insanı Tevhid inancına yani Allah'ın varlığına, kudretine insanı sığındırır. İnsanı muşrik ve suflî duşuncelerden arındırır.

Felak ve Nas Sûreleri de butun mahlukatın maddi ve manevi, gorunur, gorunmez şeylerinden Allah'a sığındırır. Allah'a sığınıp, Allah'ın himayesine mazhar olanlar da her turlu serlerden ve kotuluklerden tam manasiyle korunmuşlardır. "Allah en hayırlı koruyucudur, o, merhamet edenlerin en merhametlisidir" (Yusuf: 60)(31)

Yukarıda adı gecen surelerin mealleri şoyledir:

İhlÂs Suresi:

"1-4 (Ey Muhammed)! De ki O Allah bir tektir. 2. Allah herşeyden mustağni ve her şey O'na muhtactır. 3. O doğurmamış ve doğmamıştır. 4. Hicbirşey O'na denk değildir."
Felak Suresi:

"1-5. (Ey Muhammed!) De ki: Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, duğumlere nefes eden buyuculerin şerrinden, hased ettiği zaman hasetcinin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım."
Nas Sûresi:

"1-6 (Ey Muhammed) de ki: İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gonullerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Tanrısı, insanların hukumranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım."


(23) Kur'Ân-ı Kerim Meal ve Tefsiri, Prof.Dr.Talat Kocyiğit, Prof.Dr. İsmail Cerrahoğlu, c. l, s. 182-183. (24) Buyuk İslam İlmihali, Omer Nasuhi Bilmen, s. 57.
(25) FizilÂl'il Kuı'Ân, c. l, s. 204.
(26) Riyazu's-Salihin, c. 3, Hadis no. 1645,
(27) El-Feth'ul-Kebir, c. 3, s. 212.
(28) Riyazu's-Salihin, c. 3, s. 218.
(29) Bakara suresi,Âyet, 102.

(30) Sahih-i Muslim, ve Tercemesi, Mehmed Sofuoğlu, c. 7, s. 47. Dipnot: 34. (31) a.g.e., s. 47., Dipnot, 34
__________________