Muminlerin Dunyadaki Guzel Yaşamları
Mumin Kuran'da sonsuz bir ecir, sonsuz bir mukafat, sonsuz bir mutlulukla mujdelenmiştir. Ancak coğunlukla dikkatlerden kacan onemli bir nokta vardır. O da, sonsuz zaman icinde, sonsuz guzelliklere uzanan bu mujdenin, mumin daha dunyadayken ona erişmeye başladığıdır. Cunku mumin ahirette cennetle mujdelendiği gibi, bu dunyada da Allah'ın lutuf ve ikramıyla nimetlendirilmektedir. Kuran'da, salih amellerde bulunan muminlerin bu dunyada da guzel bir hayatla yaşatılacakları haber verilir:Erkek olsun, kadın olsun, bir mu'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hic şuphesiz biz onu guzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en guzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97) Ayetin bu mujdesinin, başta peygamberler olmak uzere salih muminler uzerinde gercekleştiğini pek cok Kuran ayetinden oğrenmekteyiz. Orneğin, Kuran'da cennetin en yuksek dereceleri, en ustun makamlarıyla mujdelenen Peygamberimizin dunya hayatında Allah tarafından zengin kılındığı, "bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi?" (Duha Suresi, 8) ayetinden anlaşılmaktadır. Ayrıca Hz. Davud'a, Hz. Suleyman'a, Hz. Zulkarneyn'e, Hz. İbrahim ve ailesine bu dunyada buyuk bir mulk ve imkan verildiğinden de bircok ayette bahsedilir.
Hem bir mukafat ve şevk kaynağı, hem de karşılıksız lutuf ve ihsanının bir gostergesi olarak salih kullarına dunyada nimet ve guzellik vermesi Allah'ın değişmez bir kanunudur. Zenginlik, ihtişam ve guzellik cennetin en temel ozelliklerinden olduğu icin, Allah sevdiği seckin kullarına cenneti hatırlatacak, onların cennete kavuşma arzusu ve heyecanlarını artıracak nimetlerin benzerlerini bu dunyada da yaratır. Bu yuzden, nasıl inkarcıların ebedi azapları daha bu dunyadan başlıyorsa, salih muminler icin vaat edilen ebedi guzellikler de kendilerine dunyadaki hayatlarında gosterilmeye başlanır.
Bir mumin, onu Yaratan yuce varlığın bilincinde olmasından, O'nun emir ve yasaklarına uymasından, O'nun insanlar icin secip beğendiği dini yaşamasından ve en onemlisi olumunden sonrası icin cok buyuk umut ve beklentiler taşımasından oturu, dunyadaki yaşamı boyunca her turlu ruhsal sıkıntı ve uzuntuden uzaktır. Herşeyden once Rabbinin yardımı ve desteği kendisiyle beraberdir. Allah "...elcisi ile muminlerin uzerine guven duygusu ve huzur..." (Tevbe Suresi, 26) indirmiştir. Bu, muminlerin her namazda, her salih amelde, Allah rızası icin yapılan kucuk buyuk her işte Allah'ın kendilerini gorduğunu, meleklerin bunları amel defterlerine yazdığını ve ahirette tum bunların karşılığını alacaklarını bilmelerinden doğan bir huzurdur. Bu, Allah'ın kendilerini gorunmeyen ordularla ve meleklerle desteklediğini, "onlerinden ve arkalarından izleyenleri" olduğunu ve bunların kendilerini "...Allah'ın emriyle gozetip-korumakta..." (Rad Suresi, 11) olduklarını, O'nun yolunda yapılan mucadelede galip gelecek olanların, cennetle mujdelenmiş olanların hep kendileri olduklarını bilmelerinden kaynaklanan bir guven duygusudur. Boylece salih muminler, Allah'ın meleklere, "...iman edenlere sağlamlık katın..." (Enfal Suresi, 12) vahyi doğrultusunda, asla korkuya ve heyecana kapılmazlar.
Muminler, "...bizim Rabbimiz Allah'tır deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturan..." (Fussilet Suresi, 30) insanlardır. Ve, "onların uzerine melekler iner. 'Korkmayın ve huzne kapılmayın, size vaadolunan cennetle sevinin'." (Fussilet Suresi, 30) derler. Muminler Allah'ın "...kimseye guc yetireceğinden fazlasını yuklemeyeceğini" (Araf Suresi, 42) bilmişlerdir. Kadere ve herşeyi yapıp edenin Allah olduğuna kesin bir bilgiyle inanırlar ve boylece başlarına gelenlere "...Allah'ın bizim icin yazdıkları dışında bize kesinlikle hicbir şey isabet etmez..." (Tevbe Suresi, 51) ayetince tevekkul ederler. Allah rızasına uyduklarından, "...Allah bize yeter, O ne guzel vekildir..." dediklerinden dolayı da onlara hicbir kotuluk dokunmayacaktır. (Al-i İmran Suresi, 173-174)
Ancak dunya bir deneme suresi olduğundan elbette muminin karşısına ceşitli zorluklar cıkabilir. Belli donemlerde aclık, hastalık, uykusuzluk, kaza, maddi kayıp gibi ceşitli sıkıntılarla karşılaşabilir. Bakara Suresi, 214. ayette belirtildiği şekilde fakirlikle ve zorluklarla da denemeden gecirilebilir. Ayette bu imtihan şoyle bildirilmiştir:Yoksa sizden once gelip-gecenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara oyle bir yoksulluk, oyle dayanılmaz bir zorluk cattı ve oylesine sarsıldılar ki, sonunda elci, beraberindeki muminlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin, şuphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214) Kuşkusuz ki bu zor durum, peygamberin ve yanındaki muminlerin Rablerine olan guclu imanlarını, Kuran ayetlerini uygulamadaki kararlılıklarını kesinlikle etkilememiştir. Zaten Allah, ayetin sonunda yardımının cok yakın olduğunu da mujdelemektedir. Sonucta, "Allah, takva sahiplerini (inanarak ve inanclarını uygulayarak) zafere ulaşmaları dolayısıyla kurtarır. Onlara kotuluk dokunmaz ve onlar huzne kapılmayacaklardır" (Zumer Suresi, 61).
Mumin zorlukların imanının denenmesi icin ozel olarak yaratıldığını, guzel bir sabır ve tevekkul gosterdiği takdirde bunların ahireti icin sınırsız bir ecir kaynağı, olgunlaşması icin buyuk fırsatlar olduğunu bilir. Bu nedenle de bu zorluklar karşısında tevekkul eder, huzur, mutluluk ve neşesinden hicbirşey kaybetmez. Bu sıkıntılar onun ruhi dengesini, dirayet ve kararlılığını hicbir zaman olumsuz yonde etkilemez. Hatta sabrının ve tevekkulunun karşılığını Allah katında alacağını bildiğinden şevki ve heyecanı daha da artar.
Bu durum inkar edenler icin tam tersi yondedir. Allah'ın ayetlerini inkar eden bir kişi, dunya hayatında cektiği ceşitli bedensel acıların yanında, ruhen de azap ceker. Korku, uzuntu, umitsizlik, tedirginlik, karamsarlık gibi negatif duygular onların cehennemde cekecekleri azabın bu dunyadaki kucuk bir başlangıcını oluştururlar. Allah, saptırdığı bu insanların "...goğsunu sanki goğe yukseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı" kılar ve "iman etmeyenlerin uzerine boyle pislik cokertir..." (En'am Suresi, 125).
Allah, Kendisi'nden ici titreyerek korkan, hatalarından ve gunahlarından dolayı bağışlanma dileyip, tevbe eden salih muminleri ise, dunya hayatlarında da en guzel şekilde nimetlendireceğini ve onlara ihsanda bulunacağını bildirmiştir. Hud Suresi'nin 3. ayetinde şu şekilde bildirilir:Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir vakte kadar guzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yuz cevirirseniz gercekten ben, sizin icin buyuk bir gunun azabından korkarım. (Hud Suresi, 3) Burada bildirildiği gibi, Allah'tan bağışlanma dilemek, tevbe etmek salih muminlerin vasıflarındandır. Bu davranışlar muminin Rabbi karşısında ne kadar aciz ve zayıf olduğunun farkında olduğunun da bir ifadesidir. Hataları ve eksiklikleri olduğunu ve dunya hayatı boyunca da surekli hata yapabileceğini bilmekte, bundan dolayı Allah'ın rahmetini dilemektedir. Rableri de ayette bildirildiği gibi onların bu guzel ahlakının karşılığını dunya hayatında vermekte, bu kişileri olumlerine kadar guzel bir hayatla yaşatmaktadır. Bir başka ayette de muminlerin dunya hayatı şoyle tarif edilir:Allah'tan sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde "Hayır" dediler. Bu dunyada guzel davranışlarda bulunanlara guzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne guzeldir. (Nahl Suresi, 30) Dunya hayatının tum guzellikleri, ahiret yurdu ile mukayese edildiğinde değerini tamamen yitirmektedir. O halde bir hedef belirlenecekse, bunun sadece sonsuz ahiret hayatı olması gerekmektedir. Zaten bunu hedefleyen muminlere Allah, dunya hayatlarında da nimetlerini artırmaktadır.
Muminler dualarında, ahiretle birlikte dunya hayatının nimetlerini ve iyiliklerini de Rablerinden isterler. İman edenlerin bu duaları Bakara Suresi'nde şu şekilde bildirilir

Onlardan oylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize dunyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah, hesabı pek seri gorendir. (Bakara Suresi, 200-202)
Kuran'da Allah'a gonulden iman eden, ihlas sahibi kulların bu dunyaya mirascı kıldığı bildirilmektedir. Aynı vaadin kıyamete kadar gelecek ve Rabbine hicbir şeyi ortak koşmayan ihlaslı muminler icin de gecerli olduğu, Nur Suresi'nin 55. ayetinden anlamaktayız. Şuphesiz ki Allah'ın vaadi haktır ve gercekleşecektir. :Allah, icinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hic şuphesiz onlardan oncekileri nasıl 'guc ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryuzunde 'guc ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri icin secip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra guvenliğe cevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hicbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkÂr ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55) www.sevde.de
__________________