İstanbul 8. İdare Mahkemesi, Cevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile İstanbul Buyukşehir Belediye Başkanlığı'nca duzenlenen Kanal İstanbul'a ilişkin iş birliği protokolunun hukuka uygun olduğuna hukmetti.
TMMOB'a bağlı 9 meslek odası, soz konusu iş birliği protokolunun iptali istemiyle İstanbul 8. İdare Mahkemesinde 2018'de dava actı. Dava dilekcesinde, protokolun konusunun tum uluslararası sozleşmelere, Anayasa'ya, Cevre Duzeni Planı'na aykırı olduğu, protokol kapsamında tarım alanlarının ve karasal ekosistemin geri donulemez şekilde bozulacağı, doğal ve arkeolojik sit alanlarının, tabiat parklarının yok olacağı savunuldu.
Taraflara yuklenen gorevlerin de hukuka aykırı olduğu ileri surulen dilekcede, protokol konusu proje alanının, rezerv alan dışında henuz sınırları belirlenmemiş bir alanı işaret ettiği, dolayısıyla hangi hukuki rejime bağlı bulunduğu belli olmayan bir alanda tum planlama yetkisinin davalı Cevre ve Şehircilik Bakanlığına verildiği kaydedildi.
TOKİ'nin yukumlulukleri belirlenirken uygulama calışmaları icin harcanan bedellerin ayni veya nakdi taşınmaz olarak mahsuplaştırılmasından soz edildiği belirtilen dilekcede, bir taşınmazın başka bir idareye devrinin mahsuplaşma yontemiyle değil, Kamulaştırma Kanunu uyarınca gercekleştirilebileceği, mal ve hizmet alımlarının da Kamu İhale Kanunu hukumleri kapsamında yapılabileceği savunuldu.
Cevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile İstanbul Buyukşehir Belediyesi ise usule yonelik ehliyet yonunden, esasa yonelik de hukuka aykırılık bulunmadığı gerekcesiyle davanın reddedilmesini istedi.
İstanbul 8. İdare Mahkemesi, protokolun iptali istemiyle acılan davayı oy birliğiyle reddetti.
[h=3]İTİRAZ YERİNDE BULUNMADI[/h] Davalı idarelerin, meslek odalarının dava acma ehliyetiyle ilgili itirazlarının yerinde bulunmadığı kararda, kuruluş belgelerinde yazılı olmasa bile her meslek kuruluşunun cevreyi ilgilendiren konularla ilgili aynen gercek kişiler gibi subjektif dava ehliyetine sahip olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtildi.
Esasa ilişkin değerlendirmede ise davacıların, protokol konusu proje alanının, rezerv alan dışında henuz sınırları belirlenmemiş bir alanı işaret ettiği, dolayısıyla hangi hukuki rejime bağlı olduğu belli olmayan bir alanda tum planlama yetkisinin davalı Cevre ve Şehircilik Bakanlığına verildiği yonundeki itirazı yerinde bulunmadı.
Kararda, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Donuşturulmesi Hakkında Kanun'un ilgili maddeleri değerlendirildiğinde, Cevre ve Şehircilik Bakanlığının riskli alanlardaki ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda faydalanılmak uzere ozel kanunlar ile ongorulen alanlara ilişkin olanlar da dahil her tur ve olcekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye, onaylamaya ve kent tasarımları hazırlamaya yetkili olduğu bildirildi.
Ayrıca, İstanbul'da bulunan bazı alanlarda gercekleştirilecek proje uygulamaları kapsamında Cevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkilendirilmesi yolunda tesis edilen 2012/3573 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle Danıştayda acılan davanın reddedildiği hatırlatıldı.
[h=3]"YETKİLİ KARAR ORGANI, İBB MECLİSİ"[/h] İstanbul Buyukşehir Belediyesine ait taşınmazların, kanal projesi icin belediyenin yetkili organının kararı olmaksızın tahsis edildiği iddiası da kabul edilmedi.
Kararda, davalı İstanbul Buyukşehir Belediye Başkanlığına verilen yetkilerin, idarelerin bunyesinde bulunan birimleriyle yazışmaları sonucunda alınan kararlar sonucunda ve karşılıklı mutabakata varılarak belirlenen yetkiler olduğu ve protokolun duzenlendiği tarihten sonraki bir tarihte yetkili karar organı olarak belirlenen İstanbul Buyukşehir Belediye Meclisinin, 12 Ekim 2018 tarihli kararı ile protokolun uygun bulunması nedeniyle bu doğrultuda hukuka aykırılık icermediği ifade edildi.
Protokol konusunun tum uluslararası sozleşmelere, Anayasa'ya ve hukuka aykırı olduğu, tarım alanlarının ve karasal ekosistemin geri donulemez şekilde bozulacağı yonundeki itiraz da mahkemece kabul gormedi.
Protokolun, uygulamaya donuk sureclerin, protokole taraf kurumların tabi oldukları kanun ve yonetmeliklerle tanımlandığı şekliyle gorev alanları ve sorumlulukları dahilinde nasıl yurutuleceğini ongorduğu belirtilen kararda, "Protokol hukumleriyle orman sahaları, tarım alanları, su havzaları, doğal ve arkeolojik sit alanları gibi kendi ozel mevzuatlarıyla koruma altına alınmış alanlara ilişkin sureclerin yurutulmesinde meydana gelebilecek aksaklıkların da onune gecilebilmesi acısından kurumların koordinasyonunun sağlanabilmesinin hedeflendiği, bu acıdan davaya konu protokolde hukuka aykırılık bulunmadığı gorulmektedir." denildi.
Kararda, ayrıca "Kaldı ki yurutulen sureclerde meydana gelebilecek herhangi bir aykırılığın soz konusu olması halinde de menfaatleri ihlal edilenler yonunden davaya konu edilebileceği acıktır." ifadesi kullanıldı.
[h=3]"KANUNUN AMAC VE KAPSAMINA UYGUN"[/h] TOKİ'nin yukumlulukleri belirlenirken uygulama calışmaları icin harcanan bedellerin ayni veya nakdi taşınmaz olarak mahsuplaştırılmasından soz edildiği belirtilerek, bir taşınmazın başka bir idareye devrinin mahsuplaşma yontemiyle değil, Kamulaştırma Kanunu uyarınca gercekleştirilebileceği, mal ve hizmet alımlarının da Kamu İhale Kanunu hukumleri kapsamında yapılabileceği yonundeki itiraz da mahkeme tarafından yerinde bulunmadı.
Kararda, iş birliği sureclerini belirleyen ve tum paydaşlar yonunden de kendi gorev alanlarıyla ilgili sorumluluklar ongoren protokole konu projenin finansmanının temini amacını iceren duzenlemelerin TOKİ'nin tabi bulunduğu 2985 sayılı kanunun amac ve kapsamına uygun olduğu sonucuna varıldığı kaydedildi.
Ote yandan, TOKİ'nin bağlı iştiraki olan ozel hukuk tuzel kişiliğini haiz Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketi'nin de belirlenen bu amac ve kapsamda proje finansmanı teminine yonelik olarak paydaş belirlenmesinde kamu yararı olcutu icinde hukuka aykırılık gorulmediği ifade edildi.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na aykırılık bulunması durumunda da menfaatleri ihlal edilenler yonunden gerek ilgili kurumlar nezdinde itiraz gerekse davaya konu edilebilmesi imkanının bulunduğu belirtilen kararda, "Kamu yararı ve hizmetin gereklerine uygun şekilde tesis edildiği sonucuna varılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık gorulmemektedir." denildi.
Kaynak: AA[h=4]Haber Videosu[/h]: Son dakika: Kanal İstanbul protokolunun iptali istemiyle acılan dava reddedildi