Evliyalar Olmez imiş,
Can acısın gormez imiş...


Diye bir soz soylenmiş. Gercektende evliyalar olmuyor.İşte Hacı Bayram Veli! Aşağı yukarı beş yuz kırk altı yıl evvel, Ankara'da, bu dunyadan, oteki dunyaya gocmuş... Beş yuz kırk altı yıl bu! Dile kolay... Ankara'da, anasının, babasının mesarını bilmeyen cok insan vardır, Hacı Bayram'ı bilmeyen, bir kere turbesinin onunden gecmeyen, bir defa işi duşup de kapısına yapışmayan bir Ankara'lı duşunulebilir mi? Daha, turbeler kapatılmadan evveldi... Diye anlatırlar. Solfasol koyunden cok temiz, cok saf bir genc, askere gidiyormuş. Babasından kalma bir kac altını, anasından kalma birkac mucevheri varmış. Delikanlının derdi asker donuşu evlenmek; servetini icine koyduğu kucuk sandığını emanet edeceği, guvenip, bırakacağı kimseciği de yok. Duşunuyor, tasınıyor, acaba ne yapsam, diye sızlanıyor... Derken, bir gece ruyasında Hacı Bayram'ı gormez mi? "A! be Salimcik, ne duşunup duruyorsun getir sandığını, bana bırak!" diyor.
Selim oğlan, ertesi gunu, sevine sevine Ankara'ya geliyor,doğru turbedarın onune dikiliyor, hal, keyfiyet boyle, boyle... diye meseleyi anlatıyor. Turbedar da uyanıklardanmış, gece o da haberini almışmış. Getiriyorlar sandığı, Hazretin başucuna bırakıyorlar. Sandık deyince, oyle koca bir şey sanılmasın, ancak bir canta kadar.
Delikanlı askere gidiyor; gidiyor ama donmek bilmiyor. Yemen ellerinde Uveys El-Karani gibi... Gez babam gez. Tam sekiz yıl!.
Bu sekiz yıl icinde ahval değişmiş, turbedar olmuştur. Yeni gelen, Bayram Velî'nin başucundaki bu acayip sandığın hikmetini bir turlu anlayamamış. Kaldırıp, bir kenara koymak istiyor, ne mumkun? Yerinden kımıldatmanın ihtimali yok. Bu işe pek şaşıran turbedar, yanına bir yardımcı cağırıyor. Bir derken, uc oluyor... Nafile, sandık ne acılıyor, ne kımıldıyor. Sonunda:"Buişin icinde bir hikmet var" diyorlar!
Gel zaman, git zaman bizim Solfasol'lu, askerden kurtulup donuyor. Ama artık o taze delikanlı değildir. Gene saftır, gene tertemizdir. Doğruca Hacı Bayram turbesine varıyor, bakıyor ki, turbedar değişmiş. Ama hic umursamıyor, Ben malımı turbedara değil, doğrudan ona, Bayram Veli'ye emanet etmiştim" diyor ve sandığı almak uzere huzura varıyor. Uc ihlÂs, bir fatiha okuduktan sonra "Hazretim!" diyor, "Ver bakalım emanetimi! Hani, ben askere giderken getir, saklayayım demiştin ya!"
Turbedar ve sandığı yerinden oynatamayan uc arkadaşı, merakla, konuşan adama bakıyorlar. O bir şeyin farkında değil sandığı kucakladığı gibi yola revan oluyor...
Ankara'lılar bu hikayeyi, emanete sadakatin tatlı bir orneği diye fırsat duştukce anlatırlar...
__________________