İnsanın, yanlışını fark ettikten sonra onu duzelterek kendini bağışlaması, kendisiyle barışık yaşamasını sağlar.
Sozler AhlÂk Haline Gelmelidir:
Muslumanlar, ‘guzel ahlÂk ve erdemin kemal noktası’ olan İslam’dan konuşmayı seviyor ve konuşuyorlar. Elbette bu, insan eğitiminin onemli bir parcasıdır. Sahabeye uygulanan eğitim yontemi de buydu. Bu sebeple haftalık sohbetler, aylık istişareler, yıllık değerlendirmeler elbette onemlidir ve olmalıdır. Hatta insanlar bunları; kendileri, aileleri, toplumları, İslam milleti ve dunya adına da yapmalıdırlar.
Ancak iş artık oyle bir boyuta geldi ki konuşa konuşa sozleri de yoran insanlar ‘İşte hepsi bu.’demeye başladılar.
Bu hale gelmek sorunlu bir durumdur. Kadın ve erkek olarak tum Muslumanların, konuşmayı dengeli bir noktada bırakıp asıl gayelerinin, konuşulan, onerilen, oğrenilen ne varsa ‘ahlÂk’ haline getirmeleri yani yaşanmaları gerektiği gozden uzak tutulmamalıdır.
Yaramıza Neşteri Kendimiz Vurmak Zorundayız:
Ulke ve İslam Dunyası olarak Muslumanların en onemli sorununun ‘Musluman olmak’ yani ‘İslam’ı temsil etmek’ olduğu herkesin malumudur. Tabi ki bunun icin Muslumanlar, oncelikle İslam’ın ne olduğunu doğru bir şekilde bilmek zorundadırlar.
Bu surecle birlikte her Musluman, İslam’ın insanı inşa eden ahlÂkî olculerini uygulamaya kendinden başlamalı; cabaları aile ocağı ve dış dunyaya doğru genişlemelidir. Karısının ve kızının tesetturune verdiği onemi, kendisinin sabah namazına vermeyen bir kişinin bu cabası marazlıdır. Gelininin tesetturune verdiği onemi, oğlunun namaz ve orucuna vermeyen kişinin bu cabası marazlıdır. Cocuklarına ad koyarken gosterdiği titizliği, zekÂt ve sadaka hayatında gostermeyenin bu titizliği marazlıdır. Bu eksik cabalara, ‘gosteriş ve desinler’ hastalığının bulaşması an meselesidir. Yani riyanın…
Doğru Sorumluluk Sıralaması Nasıl Olmalıdır?
Sorumluluk sıralamasının doğru yapılması gerektiği gibi, gorev ve hak sıralamasının da doğru yapılması gereklidir. Yoksa kendisini cevresindekilere, sevgi ve hayranlık uyandıracak şekilde gosterip itibar gormeye yonelik tavır ve davranışların oluştuğu ortamlar oluşturmak, uzun vadede kimsenin bir işine yaramayacaktır.
Her insanda bulunması mumkun olabilen bu turlu maraz ve sorunların cozumu kolay ve acıktır:
Hic kimse mevcut haliyle, en iyi değildir. Herkesin daha iyi olmak icin bir cabası olmalıdır. Dunya hayatı zaten bunun icin vardır, bu caba bu hayatı anlamlı kılar.
Kendini suslu sozlerin gerisine gizlemek, sonuc itibariyle de asla guzel değildir. İnsan, evet, ne ise oyle gorunmelidir ama daha iyi olma cabasını da elden bırakmamalıdır. Bu cabayı, insan, kendisine olan sevgisi sebebiyle de vermeli ve bu anlamda insan kendisini sevmelidir.
Her Musluman, dunyada gonul azaplarında, ahirette cehennem azaplarında yakmayacak kadar kendisini sevmelidir. İnsan kendisini seviyorsa kendisine iyilik olacak şeyleri yapmakta da tembellik etmemelidir.
Yaratılış ve Dunya
‘İncelenmemiş bir hayat, yaşamaya değmez.’der Sokrates.
Dunya, insanın cok calışma yeridir. Cunku insan ‘arzın halifesi/imar ve ihya edicisi olarak’(Bakara: 30; Enam: 165; Yunus: 14; FÂtır: 39; Sad Sr: 26), yine ‘arzda’(Bakara: 30) ve ‘arzın camurundan’(Enam: 2; Muminun: 12; Hicr: 26, 28) yaratılmıştır.
Bu husustaki bilgileri gozden gecirelim: İskenderiyeli Batlamyus’a (MS: 2. yy) gore Dunya evrenin merkeziydi ve diğer gezegenler dunyanın cevresinde donmekteydiler. Bu bilgi tam 14 asır boyu kabul gordu.
16, 17,18. yy.larda Kopernik, Galileo, Kepler gibi bilginler, Dunya’nın Guneş’in gezegenlerinden biri olduğunu ispatladılar. Alman astronom Bessel, 1839’da Guneş ile yakınındaki Kuğu 61 yıldızı arasındaki mesafeyi olcunce inanılması zor bir sonuc ortaya cıktı. 97 trilyon km.den daha fazla bir uzaklık. Bu mesafe bugun 11.3 ışık yılı olarak hesaplanmaktadır.
Edwin Hubble’ın 1929’daki keşfine gore surekli genişleyen evren, Guneş Sistemini barındıran Samanyolu galaksisi dÂhil 400 milyardan fazla galaksiden ve sayısız gok cisminden oluşuyor. Bu sayısız gok cismi, anlaşılmaz bir duzen ve denge icinde hareket halinde.
-Şu an itibariyle- bilim insanları, 1922 yılında Alexsander Friedman’ın ‘Big Bang’(Buyuk Patlama) adlı teorisini, tam bir fikir birliğiyle kabul ederek akıl sınırlarını zorlayan bu evren icin şoyle demektedirler: Evren, 10-20 milyar yıl once ‘yoktan var edilmiştir.’
Boylece anladık ki ne ‘kendi kendine oluşum’ var ne de İskenderiyeli Batlamyus’un soylediği gibi Dunya, Evrenin merkezi. Ama evren icindeki tum kucukluğune rağmen bu dunyada, insan hayatına elverişli bir ortam yaratılıyor. Sonra orada insan yaratılıyor.
İnsan, evrenin -bilinebilen kadarıyla bile- buyukluğunu tahayyul etmeye calışırken adeta ‘Rabbim, bu kadar buyuk bir kÂinat bizim icin cok fazla’ diyecek hale geliyor. Kim bilir, belki de başka guneşlerde başka dunyalar ve yaratılmış başka kullar vardır.
Olumden Sonrasına Yonelik Her Şey Ancak Bu Dunyada Yapılır:
Evrene gore dunyanın kucukluğu ve bizim kucukluğumuz; evrenin omrune gore bizim omrumuzun kısalığı, insanı, yaratılış ve omru konusunda daha titizce tefekkure sevk etmelidir. Cunku dunya hayatında, hem dunya ile ilgili hem de ahirete yonelik hedefi ve cabası olmayan kişinin kendisi de yok mesabesindedir.
Evet, bize haber verildiği gibi; ‘Biz, goğu, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık.’(Sad:27) diye buyuran Rabbimiz, bu dunya ve kullarıyla da o kadar ilgili ki; şanına yakışan bu durumu bizimle, elbette bize ornek olsun ve atalete duşmeyelim diye paylaşıyor: ‘O, her gun/her an bir iştedir.’(Rahman: 29)
Ya sen her an ne iştesin, ey insanoğlu?
Omrun boyunca anlamlı olan, Rabbin karşısında ‘Rabbim, ben dunya hayatımda hic olmazsa şunu yaptım.’diyebileceğin ne var?
‘(Olum size geldiğinde) hangi hal uzereydiniz?’(Nisa: 97) sorusuna verilecek nasıl bir cevabın var? Yani şairin dediği gibi: “Sual: Ey veli, mumin nasıl olmalı soyle!/Cevap: Son anda nasıl olacaksa hep oyle.”(NFK) cevabını verebilmek mumkun mu?
Tabiinden Hasan-ı Basrî, insanın kendisini doğru değerlendirmesi babında, ‘Ne olduğunu gormek isteyen, kendini Kuran’a arz etsin.’diyor.
Sozun en guzeli, yine En Guzelin sozunde: ‘İnsanlar da develer gibidir; bazen yuz tanesini bir arada bulursunuz da binebilecek bir tane bulamayabilirsiniz.’(Muslim, F. Sahabe:232) Acaba biz hangi durumdayız?
Ahirete Hazırlık:
Bizlere deseler ki: ‘Birkac gun ya da ay icinde oleceksin.’, neyin telaşına duşerdik? Ne yapardık? Ya da Allah’tan utanarak, ‘İnsanın en kıymetli sermayesi olan omur bunlarla tuketilmemelidir.’ diyerek yaptıklarımızdan neleri terk ederdik.
Ahiretin hazırlığı bu dunyada yapılacak değil midir? Oyleyse dunya ve dunyalıklarla dengeli bir ilişki kurulmalı değil mi?
Sevgili Efendimiz, daha kendisi hayattayken, dunyaya sırt donerek uzlete cekilmek isteyen sahabesine (Osman b. Mazun) izin vermiyor. Yani bizim inancımızda, uzlet itikÂfla sınırlı; diğer ibadetler bir gayeye yonelik olarak belli zaman dilimlerinde olmalı.
İnancımızda, manastır benzeri yerlere cekilip toplumu terk ederek ve karşı cinsten uzaklaşarak ruhbanlaşmaya (Hadid:27) izin verilmemiş.
Sevgili Efendimiz duşuk kıyafet giyinen bir sahabeye, ‘Malının eseri uzerinde gorunsun.’(Ebu Davud, Libas: 17) buyurarak, dunya malına sırt donup bunu takva kabul etmeye izin vermiyor. Biz Muslumanlar, dunya uzerinde, dunya hayatında, ‘insanla, milletle, ummetle, hayatla, devletle, siyasetle, edebiyatla, ilimle, filimle’ yani insanı ilgilendiren her şeyle, kimin hangisine ilgisi, istidadı varsa ona yonelerek ve bu esnada, İslam’ın ongorduğu olculerden asla şaşmadan bir hayat yaşamaya calışmakla mukellefiz.
Bu esnada insan hatalar yapmayacak mıdır? Elbette yapacak.
‘İnsan’ kelimesine kok anlamı itibariyle verilen iki anlamdan birisi ‘kendisiyle unsiyet/yakınlık kurulabilen’ diğeri ise ‘hata yapabilen’ demektir. Yani, insanın adı bile onu ele vermekte, bizler tum cabamıza rağmen bu dunyada ismimizle musemma bir hayat yaşamaktayız.
Zaten Efendimiz bunu bize haber veriyor: ‘Eğer siz gunah işlemezseniz, Allah gunah işleyen, sonra (yanlışının farkına varıp) bağışlanma isteğiyle istiğfar eden kullar yaratır.’(Muslim, Tevbe, 9, 10, 11) Neden mi? Başka turlu Rabbimizin ‘Afuvv, Gafur, Gaffar’ isimlerinin tecellisi nerede vucut bulacaktı?
İnsan Neden Yaşıyor:
İnsan, dunyada bir gorevi olduğunu unutmamalıdır. ‘Beni neden yarattın?’ sorusuna Rabbinin verdiği ‘O ki hanginizin daha guzel davranacağını sınamak icin olumu ve hayatı yaratmıştır.’(Mulk: 2) cevabı uzerinde ciddiyetle duşunmeli, bu olcunun hayatındaki yerinin ne olduğunu kendisine sormalıdır.
İnsan kendisine ‘Ben ne icin yaşıyorum?’sorusunu sormaktan da vazgecmemelidir. Bu soruya, başkaları tarafından verilmiş cevapları, hic kimse kendisi icin kÂfi gormemelidir cunku her insanın yaratılışı da şartları da diğerlerinden farklıdır.
İnsan en azından dunya hayatında kendi izzetini muhafaza icin calışmalı, gayret icinde olmalıdır. Efendimiz şoyle buyurmuş: ‘Şuphesiz Allah size amel etmeyi farz kılmıştır. O halde amel ediniz.’(Camiu’s-Sağir, 1011)
Hz. Ali Efendimiz de oğluna şoyle nasihat ediyor: ‘Oğulcuğum! Yoksul duşmenden korkarım; yoksulluktan Allah’a sığın cunku yoksulluk dini noksanlaştırır, aklı şaşırtır, dostluğu giderir.’(Nehcul Belağa)
Tedbirde Kusur Eden, Takdire Buhtan Eder:
İnsan kendisini, gaflet ve dalalet icinde, yanlış takva bilgileri kuşatılmışlığında asla tembelliğin koynuna, miskinliğin uyuzlaştıran doşeğine bırakmamalıdır. Kendisini seviyorsa bunu yapmamalıdır. Yoksa Ferit Kam’ın tespiti olan şu durum yaşanır: ‘Kullar: Dur bakalım Allah ne gosterecek?(derken) O da: Bakalım kullarım ne yapacak.’diyor.’
Evet, Âlemlerin Rabbi, kullarının, bu dunya uzerinde olmakta olan, yaşanan, bilgileri dÂhiline giren her durumla alakalı tavırlarına, ‘Bakalım kullarım ne yapacak?’ diyerek bakıyor. Sevgili Efendimiz şoyle buyurmuş:
‘Ummetim hakkında en cok şu ozelliklerden korkuyorum: Şişmanlık, uykuya duşkunluk, tembellik ve iman zayıflığı.’(Cabir b. Abdullah ra. dan, Darekutni, Sunen)
Sosyal hayatı ihmal, ihmal edilen her durumun kotu bir şekilde tum toplumu kuşatması sureciyle yoluna devam eder. ‘İcinde kotulukler işlenen bir toplum, bu kotulukleri engelleyecek gucte olduğu halde seyirci kalır, mudahale etmezse Allah’ın hepsini saran umumî bir bela gondermesi yakındır.’(Ebu Davud, 4338) Sonra insanlar, ‘Neden bunlar oluyor?’ sorularına bir cevap aramaya başlarlar. Cevap: Tedbirde kusur eden, takdire buhtan eder.
Olumu Unutmadan Yaşamak:
‘Orada duruyorlar ve guluyorlar; beni anlamıyorlar ve ben, bu kulaklara uyan ağız değilim, dedi.’(Boyle Buyurdu Zerduşt, F. W. Nietzsche) İşte herkes bazen bu durumu yaşıyor. Bazı sozler, bu kadere mahkûm oluyor. Değerli ağızlar, değerli sozleri soyluyor ancak onları anlayacak değerli kulaklar nerde?
İnsanı hizaya getirmesi gereken bir gercek olan olum, ne kadar da buyuk bir nasihatci… Ama nedense coğumuz onu duymaya yanaşmıyoruz.
Coğumuz guzel kokulu cicekler ve serin golgeli ağaclar altında, bulbul sesleri arasında serin bir esintiyle dolaştığımız bir hayat yaşadığını duşunuyor. İşte bu sebeple tum şikÂyetlere ve zorluklara rağmen hayat, pek cok kişi icin olum bilinmezi(?) karşısında daha cazip oluyor. İşte bu sebepten insan, sanal bulbul sesleri karşısında, olumu hatırlatan her şeyi, viranelerde tuneyen baykuş sesi gibi soğuk ve cirkin buluyor.
Olumun kotu olduğunu nereden biliyoruz? Hic olmedik ki…
HelÂk şartlarını yaşayan kavmine, vahyi hatırlatan ancak sozu dinlenmediği gibi kavmi tarafından oldurulen bir garip muminin olumunden sonraki durumu Kitabımızda şoyle haber veriliyor: ‘(Ona) Cennete gir, denildi. O da: Keşke kavmim bilseydi, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama lÂyık kimselerden kıldığını…’(Yasin:26,27) Ve kavmi onun ardından helÂk ediliyor.
Şimdi duşununuz; geri donuşu olmayan bir yolculuğa hemen cıkacak olsanız; cocuklarınızı, eşinizi kime emanet ederdiniz; eviniz-arabanızla ilgili ne duşunurdunuz; işiniz-mal varlığınız hakkında kararınız ne olurdu; dolabınızda durmakta olan ozel gunlere ait giyeceklerinizi icin ne duşunurdunuz?
İnsan cehaletinin ve acziyetinin ne zaman farkına varacak? İnsan olumlu olduğunu ne zaman hatırlayacak? İnsan olumun hep başkalarının başına gelen bir şey olmadığını, salÂların hep başkası icin okunmayacağını ne zaman anlayacak?
Ey insan oleceksin! Cunku zaten ‘Her canlı olumu tatmaktadır.’(Ali İmran: 185) Değilsen saclarındaki akların anlamı ne?
Selam ve dua ile
Ayten Durmuş
kaynak:islamihayatdergisi.com
__________________
Olumunu Unutanın, Hayatı Heba Olur
Dini Bilgiler0 Mesaj
●19 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Olumunu Unutanın, Hayatı Heba Olur