Olum, şan, şohret, makam, zenginlik, buyukluk, kucukluk demez herkesi eşit yapar.

Şair ne guzel soylemiş

– ‘‘Yoklansın kafası mezarda her olenin.

Farkı var mı bakalım hukumdarla kolenin.’’

Olum her kapıyı kapatır. Tek iyilik kapısını kapatmaz. Er de, generalde musalla taşında namazı kılınırken ‘‘er kişi niyetine denir. İkisi de tek kefen goturur. Olum beylik, paşalık, erlik, zengin fakir her insanı eşit yapar.

Bazılarının selası verilirken ‘‘…. eşrafından’’ diye veriliyor. Şu veya bu aileden gelmek, birilerinin yakını olmak, zengin olmak bunlar boş şeyler. Yalan, dolan, oyalan. İşte işin aslı bu.

Mezarın masraflı ve gosterişli olması, mezar taşına yazılanlar onemli değil onemli olan mezarın icidir. Nasıl yaşayıp nasıl yaşandığı, nasıl olduğu ve neler goturduğu onemlidir.

Acaba kabir cennet bahcelerinden bir bahcemi yoksa cehennem cukurlarından bir cukur mu? Onemli olan budur.


Hayatın sonu olumdur.

Kur’an’da: ‘‘Her canlı olumu tadıcıdır’’ diye insan uyarılmıştır. (Al-i İmran:185)


Yunus da:

‘‘İşte bu soze Hakk tanıktır.

Can bu govdede konuktur.

Bir gun ola cıka gider,

Kafesten kuş ucmuş gibi’’ diyor.


Necip Fazıl da:

‘‘Şu geceni durdursam, cekip eteğinden,

Soru versem: Haberin var mı oleceğinden’’


Bugun ayağımızın altında olan toprak yarın ustumuzde olacak.

Her gun omuzlarda olumu aklına getirmeyen, olmeyecekmiş gibi yaşayan ve ahiret hazırlığı yapmayanların cenazesini taşıyoruz. Demek ki, herkes oluyor. Vakti saati gelince biz de oleceğiz. Onun icin olum gelmeden, hayat sermayesini boşuna harcamamak gerekir. İnsan yaşadığı hÂl uzere olecektir. O hal uzerede dirilecektir.

‘‘Kendine yazık edenler, ellerini cırpıp keşke peygamberle birlikte yol tutsaydım, Eyvah! Yazıklar olsun bana! Keşke falanı dost edinmeseydim’’ diyecek. (Furkan:27-28)

Cocukken birbirimize sorardık: ‘‘Az yaşa, cok yaşa, bir gun gelir başa’’ cevap: olum olurdu. Şimdi buyuduk bu gerceği coklarımız unuttu.

Yalnız olum ceşit ceşit, iyi halde de gelir, kotu halde de gelir. Hak yolda da gelir, sapıklık icinde, gunah işlerken de gelir. Onemli olan musluman olarak yaşayıp, musluman olarak olmek ve Musluman olarak hesaba cekilmektir.


Olumden olenden ibret alınmalıdır.

Peygamber (as): ‘‘Olmeden once olunuz’’

– ‘‘Eğer hayvanlar olum hakkında insanların bildiğini bilseydi, onlardan semiz et yiyemezdiniz’’ der.

Azrail (as) her an peşimizde. Her gun olum tehlikesi geciriyoruz. Sık sık olenleri goruyoruz. Her attığımız adım bizi olume yaklaştırıyor. Gecen zaman aleyhimize işliyor.

Mezar taşlarında olenlerin bize mesajlarını okuyor; anlamıyoruz, dinlemiyoruz. Olum sohbetlerini yapıyor veya dinliyoruz hic değişmiyoruz.

Oleni goren, gozunu, cenesini kapayan ve mezara indiren samimi soyluyorum ibret almıyor. Alınsa boyle olmaz.

Mezarlıktan gecen, mezar ziyareti yapan ‘‘bizde yanınıza geleceğiz’’ demiyor. Onlar bizi bekliyor.

Morgdan donenler oluyor. Acılan mezarlar oluyor. Değişiklikleri goruyor, bizde hicbir değişiklik olmuyor.

Ne olacak bizim halimiz boyle?

Kanuni avucu dışarı da, ibreti Âlem icin cenazesinin taşınmasını vaziyet etmiştir.

Selahaddin-i Eyyubi, olumunden sonra şoyle denmesini istiyor:

– ‘‘Ey ahali! Ulkeler, servetler sahibi Selahaddini Eyyubi yalancı dunyadan ebedi aleme uzerindeki kefenden başka bir şey goturemiyor, ibret alın!’’

Bir gun Hz. Omer Peygamberimize:

– Bana nasihat et’’ diyor. Peygamberimiz:

– Elmevtu vÂizan ya Omer!’’ (Nasihat olarak olum sana yeter) buyuruyor.

Bunun uzerine belirli zamanlarda kendisine olumu hatırlatacak birini tutuyor. Bir muddet sonra: ‘‘Artık gelme sacım, sakalım ağardı’’ diyor.

Sacın, sakalın ağarması, olumun habercisidir.

Yakup Peygamber Azrail’e:

– Canımı almaya gelmeden haber ver’’ demiş.

Bir gun Azrail canını almaya gelmiş. Yakup (as):

– Hani haber verecektin? Demiş. Azrail (as):

– Verdim, bak sacın ağardı. Saklın ağardı.’’ demiş.

Ders isteyen, ibret almak isteyene olum yeter. Bir Anne şoyle diyordu:

– Beş yaşında cocuğum oldu. Dini hayatım yoktu once ortundum namaza başladım.’’

Hz. Omer (ra) camiye giderken yanından bir cocuk koşarak gecer. Hz. Omer onu durdurup sorar:

– Nereye boyle?

– Camiye, ezan okunacak.

– Sen daha cocuksun.

– Oyle deme amca, dun bir arkadaşım oldu. Onu gomup geldiler. Olum bu, ne zaman geleceği hic belli olmaz.’’ deyip koşmaya devam ediyor;

Olmeden uyanalım. Biz şimdi uykudayız. Olunce uyanmadan, şimdi uyanalım.

Araştırmacı Yazar
Mustafa OSELMİŞ

__________________