HEKİMOĞLU İSMAİL
22.04.2006 CUMARTESİ

Âlemdeki nizam

Hicbir şey dışarıdan gorunduğu gibi değildir. Babam, “Ya Rabbi, hayırlının da hayırlısını ver!” diye dua ederdi.


Adam en luks ucaklarla goklerde ucuyor, yerdeki derdin acısıyla havada kıvranıyor. Obur adam koyunun yolunda, yırtık ayakkabısıyla yuruyor, ama icinde bir huzur... Maddi zenginlik yanında, manevi eksiklik dengeyi tamamlıyor. Herkesin derdiyle sefasının carpımı birbirine eşittir! Cunku Allah Adil’dir!

İnsan ufka doğru koşar koşar... Ama ne kadar koşarsa koşsun ufukla arasındaki mesafe değişmez. Ufuğa ulaşmak mumkun değildir. İnsan icindeki arzuları susturamaz.

Rus yazarlardan biri bir hikÂyesinde anlatıyordu: Zengin bir adam hastalanıyor. Oleceğini anlayınca yatağından kalkıp, elindeki sopayla ağaclara vuruyor, “Benimle beraber gel!” Atına vuruyor, “Benimle beraber gel!” Evinin camlarını kırıyor. “Benimle beraber gel!” Adam sevilmemesi gereken şeyleri o kadar cok sevmiş ki, olunce onlardan ayrılacağını bildiği icin, cılgına donmuş. Herkes bu ciftlik ağasını cok mesut zannediyor. Halbuki adamın icindeki dert onu mahvediyor.

Yağmur yağıyordu. Baktım bir adam coplukten kÂğıt topluyor. Bu adam hayata isyan ediyordur, diye duşundum. Yanına yaklaştım, baktım adam şarkı soyluyor. Adamın dış dunyası copluk, ic dunyasında bağlar bahceler... İntihar edenlerin ekserisi sağlıklı kimselerdir. Sakatlardan intihar edenler cok azdır. Sakatın dış dunyası zor, ama ic dunyasına Allah, cennet havası vermiş.

Cok iyi durumda olduğunu zannettiklerimiz, cok zor şartlar icinde yaşamaktadırlar. Hastaneye gelmişti. Giydiği elbise ve ayakkabı, belki araba değerindeydi, kral gibi dolaşıyordu ortalıkta. Fakat midesinde dermansız bir dert varmış. Belli etmemeye calışıyordu, ama bir simidi rahatca yemeye hasret kalmıştı.

Bu zamana kadar benim yanıma gelip hic derdim yok diyenlere karşılık, icimden demişimdir ki, “Derdi bekle. Geliyor!” Dertler, felaketler, sıkıntılar havada ucuşan kuş gibidir. Allah ona der ki, “Git şunun başına kon.” Dert o insana gider konar... Herkes şaşırır. “Yahu bu adamın hicbir sıkıntısı yoktu. Nereden geldi bu dertler?”

Delikanlı askere gider. Onun elbisesini, yiyeceğini, her turlu ihtiyacını o gence devlet temin eder. Cunku o, asker olmuştur. Askeriyede talim yaparken o genc, camurlara atlar, mevziye yatar, koşar, yorulur. İşte nasıl ki, o askerin başına iyi haller de kotu haller de gelirse, aynı şekilde Allah’a asker olanlar bazen sefa surer, bazen dert cekerler. Hayatımız sıkıntıyla ferahlık iplikleriyle orulmuştur.

İman, tuba cekirdeği hukmundedir. Hangi kalbe girerse orada cennet havası meydana getirir. Bir cuval fasulye vardı. Koylu, cuvalın icinden bir fasulyeyi aldı, toprağa gomdu. Fasulye lisan-ı halle dedi ki: “Sen ne zalim adamsın. Ben cuvalda rahat rahat yaşarken, aldın beni, camura gomdun! Merhamet et. Curuyorum. Cok zor durumdayım…” Fasulye bu lafları sayarken, filiz verdi. Filiz toprağın icinden yukarılara cıktı. Yaprak verdi. Cicek actı. Fasulyeyi yiyen insanlar “Elhamdulillah!” diyerek şukretti. Fasulye zamanla anladı ki iyi ki toprağa gomulmuş.

İnsanlar aceleci. İstiyorlar ki istekleri hemen olsun. Halbuki istekler ve artan acılar sayesinde İlahi kapıya daha da yaklaşırız. Bu yakınlaşma duadır. Bir sıkıntı anında yapmamız gereken, Allah’a sığınmaktır. Hayat Allah’ın istediği gibi gider. Cuz’i iradenin kadere etkisi var mıdır, diye sorulacak olsa, evet vardır. Kader değişir.

Dua eden bilsin ki, duasını işiten var. Ve duasına muhakkak cevap verecek. İnsanlar, olayların gizlediği hakikatleri anlayamayabilirler. Anlamayınca da yanlış yorum yaparlar. Hicbir şey İlahi plan ve programın dışına cıkamaz!
__________________