Nicin Kendini Kandırıyorsun

Dinden uzak toplumlarda yaşayan insanların buyuk bir kısmının hayat anlayışları ve yaşama amacları birbirine benzer. İlk bakışta birbirinden farklı gorunse de, aslında temelde aynıdır. Cunku icinde bulundukları şartlar değişse de, dunyaya yonelik istekleri, tutkuları, hırsları, planları, idealleri ve emelleri son derece benzerdir.

İnsanın karakterinin şekil almaya başladığı ilk yıllar cocukluk yıllarıdır. Bu yıllarda cocukların oldukca sorumsuz ve dunyadan habersiz bir yaşantısı olur. Ardından okul hayatı ve genclik yılları gelir. Bu yıllarda amac, kalabalık bir arkadaş cevresi edinmek, okulda populer bir insan olmak, modaya uygun markalarda kıyafetler giyinmek, cevresindekilere gosteriş yapmak gibi klasik isteklerle sınırlıdır. Ardından okul biter ve iş hayatı başlar. İş hayatında kişi kendi mesleğinde yukselmeye, daha cok para kazanmaya, daha ust bir mevkiye ulaşmaya calışır. Bunun icin tum vaktini ve imkanlarını kullanır. Bu arada iyi bir eş bulup evlenmek ve bir an once "coluk cocuk sahibi olmak" icin de uğraşır. Dunyadaki tek onemli olayın -kendi deyimiyle- "mutlu bir yuva kurmak" olduğunu duşunur. Kısacası doğar, buyur, eğitim gorur, iş hayatına atılır, evlenir, cocuk sahibi olur, bu arada gucu yettiğince para ve itibar kazanmaya calışır, sonra cocuklarını evlendirir, torun sahibi olur… Ve boyle belirli birkac dunyevi amac ve idealle yaşar.

Yıllar hızla gecer ve hic ummadığı bir anda hayatın en buyuk ve kacınılmaz gerceklerinden biriyle karşılaşır. Olum vakti gelmiştir; belki 50, belki 60 veya en fazla 70 yaşındayken bu dunyadan ayrılır.

O ana kadar olumu ya hic duşunmemiş veya cok az duşunmuştur. Cevresinde bircok insanın olumune şahit olmuştur, ama kendi olumunu her zaman uzak gormuştur. Hayatı boyunca olumun duşuncesine bile yanaşmamıştır; cunku olumu aklına bile getirmeyecek kadar dunyevi hırslara kapılmıştır. Bu yuzden Allah'ın rızası, cennet, cehennem gibi konulara cok uzaktır; bu gercekler uzerinde duşunerek hayatının gercek amacını kavrayamamıştır. Dunyada bulunduğu sure boyunca, olması gerekenden cok farklı hedefler, planlar ve cıkarlar peşinde olmuştur. Dunya icin cok calışmıştır ama olumden sonrası icin hicbir hazırlığı yoktur.

İşte bu durumdayken, hic ummadığı bir anda uykudan uyanır gibi, hazırlıksız ve şaşkın bir şekilde olum ile karşılaşır. Son bir pişmanlıkla geri donmek ister, yalvarır. Ama artık cok gectir. Allah bu insanın ve benzerlerinin durumunu Secde Suresi'nde şoyle haber verir:

De ki: "Size vekil kılınan olum meleği, hayatınıza son verecek, sonra Rabbinize dondurulmuş olacaksınız." Suclu-gunahkarları, Rableri huzurunda başları one eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gorduk ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dunyaya) geri cevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gercekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir gorsen. (Secde Suresi, 11-12)

Peki insan bu duruma nasıl duşer? Asla telafisi olmayan bir pişmanlığa kapılana kadar gerceklerden nasıl kacar? Dunyada bulunuş amacını nasıl goz ardı eder?

İnsanların boylesine hayati gercekleri goz ardı etmek ve bunu yaparken de kendi kendilerini avutmak icin kullandıkları bazı savunma mekanizmaları vardır. Bunlardan biri ve belki de en etkilisi insanın "kendi kendini kandırması"dır. Kendini kandıran insan, başta olum olmak uzere tum gerceklerden ve sorumluluklardan kacabileceğini zanneder. Oysa kendini kandırmak insanın kurtuluşu icin bir care değildir; aksine dunyada bulunuşunun gercek amacını anlamazlıktan gelmek, insanı, sonu cehennemle bitecek cıkmaz bir yola surukler. Oyleyse insanın yapması gereken, gercekleri goz ardı ederek kendisini kandırmayı bir kenara bırakması ve Allah'ın kendisine dunyada tanıdığı sureyi en iyi şekilde değerlendirmesidir.

Şimdi tum bunları bir de kendiniz icin duşunun. Bugune kadar yukarıda tarif ettiğimiz cercevede bir yaşantınız olmuş olabilir. Siz de hayatınızın gercek amacı uzerinde duşunmemiş, sizi yaratmış olan Allah'a karşı sorumluluklarınızı bir kenara bırakmış, kendinizi aldatarak bir yaşam surdurmuş olabilirsiniz. Eğer bu durumdayken bir anda olumle ve ardından da ebedi pişmanlıkla karşılaşmak istemiyorsanız, bu kitapta anlatılan gercekleri ciddi bir şekilde duşunerek okumalısınız. Cunku bu kitapta, insanların hayatları boyunca kendilerini kandırdıkları konular acıklanmakta ve anlamazlıktan geldikleri gercekler hatırlatılmaktadır.

Unutmayın, olum anında uyanmak ve gercekleri gormek insana fayda sağlamayacaktır. Allah bu konuda insanları kesin bir şekilde uyarmaktadır:

Sizden birinize olum gelip de: "Rabbim, beni yakın bir sureye (ecele) kadar geciktirsen ben de boylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden once, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hicbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Munafikun Suresi, 10-11)
(alıntı harun yahya Nicin Kendini Kandırıyorsun)

__________________