Bildiğiniz uzere komunizmi benimseyen kuzey kore amerika ve diğer emperyalist ulkelere karşı ayakta durabilen 2 3 ulkeden birisidir bu ulkelerin yaptığı baskı sonucunda orda olan yaşamı insanlar bambaşka benımsemiş ve yakın cevreme sorup internet uzerınden dolaştığımda insanlar akla mantığa sığmayan ornekler soyledi (orda insanlar birbirini yediği eğer ziyarete gidipte yalnız kalırsanız kafanıza kurşun sıkıldığı gıbısınden) şimdi ekşi sozlukten bulduğum Kuzey Koreyi ziyaret eden bir yazarın paylaşımını aktarıyorum on yargısız dinlemenizi tavsiye ederim


aslında, iki gunde gezilip hakkında bir şey yazılamayacak kadar dolu ve "değişik" bir ulke.

burada, "değişik" sıfatını hem iyi, hem de eleştirel olarak kullanıyorum.

iş ziyareti amacıyla gittiğimiz ve iki gun kaldığımız bu ulkedeki izlenimlerim sınırlı oldu. zamanımızın coğunluğu "site visit", yani toplantılar ve ofis ziyaretleri ile gectiği icin, rehberimiz sağolsun, şıtandart ve kucuk bir pyongyang gezisi yapabildik.

hyndui ismindeki tur otobisi ile dmz'e geri donerken de zaten uyuya kalmışım, sınırda uyandırıldım ve paşaportumu alıp guney'e gectim.

o yuzden buraya yazdıklarım, orada gecirdiğim bir akşam ve gunduzleri gezdiğimiz yerler ile sınırlı olacak.

(herhangi bir aksilik olmaz ise, ekim'den sonra fuar icin yeniden gidiyoruz. daha kapsamlı bir şekilde yazarım).

***

aslında, bu ulkeye gitmeden once, internet'te okuduğum/seyrettiğim icerikteki olumsuz propaganda yuzunden, icimde bir korku vardı: ya gidip de geri donemezsem, deyu. bu korkunun yanı sıra, sokaklarda dolaşan fakir insanlar, ac cocuklar, bolca asker ve polis goreceğimi duşunuyordum.

kısacası, george orwell'ın 1984'undeki gibi bir ulke hayal ediyordum...

oyle değilmiş...

orada kaldığım kısa sure icinde, hem bazı ofisleri ziyaret etme fırsatım oldu, hem de --cevirmenimiz aracılığı ile-- halktan insanlar ile konuşabildim.

kuzey kore, evet, cok zengin bir ulke değil. hatta, fakir bir ulke. fakir bir sosyalist ulke. daha doğrusu, sol jargon ile, koylu sosyalizminin uygulandığı, nice imkansızlıkların pratik bazı uygulamalar ve adaletli paylaşım ile giderildiği, emperyalizm tarafından abluka altına alınmış, ama buna rağmen ayakta kalmaya calışan bir ulke, kuzey kore.

tabii ki, mimarisine hakim olan "stalinist" etki, kuzey kore'yi tipik bir asya ulkesi olmaktan uzaklaştırsa ve "gri"leştirse de, burada başlayan bir reform hareketinin insanlar uzerindeki etkilerini gozlemleyebiliyorsunuz (o konuya daha sonra deyineceğim).

kuzey kore'de aclık yok. daha doğrusu, kırsal alanlarda ve şehirlerde pek cok ana gıda maddesi karne ile temin ediliyor. sabahları ve akşamları, market ve fırınların uzerinde devasa kuyruklar gorebiliyorsunuz. ancak, sistem hızlı işliyor. amerika ve guney kore'nin uyguladığı blokaja rağmen, kendi cabaları ile urettikleri besin maddelerini herkese dağıtmaya calışıyorlar.

insanlar, batı ulkelerinde olduğu gibi şaşalı ve son moda giyinemeseler bile, en azından temiz ve duzgun bir şekilde dolaşıyorlar.

yollarda pek fazla araba yok. metro ağı ve toplu ulaşım gelişmiş. zaten, istanbıl ile karşılaştırdığınızda, pyongyang cok kucuk bir şehir. arabaya da fazla ihtiyacınız olmaz, deyu duşunuyorum.

pyongyang'ı dairesel olarak dolaşan devasa bir "cevreyolu" var . beş şeritli. ama ortada araba yok. neden bu yola cok para harcanmış onu merak ettim. iki şerit de yetermiş.

pyongyang'ın bazı mahallelerinde resim cekemiyorsunuz. daha doğrusu, rehberiniz bu konuda cok hassas. cunku; şehrin belli bolgelerinde roket ve ucak-savar bataryaları var. anlaşılan her a'n bir saldırı bekleniyor. ama, buna rağmen sokaklarda dolaşan asker ve polis goremiyorsunuz. daha doğrusu, tek-tuk. o da belli bolgelerde.

zaten, tum sorumluluk rehberinizde. rehberinizle birlikte, kore milli turizm acentası tarafından size bir arac da tahsis ediliyor. siz, dediğim, turist grubu. oyle, tek başıma gireyim, dolaşayım, cılgın atayım... yok. yassah! toplu bir şekilde geziyorsunuz. (ha, akşamları, kaldığınız otelden ayrılıp, yine yanınızda rehberiniz olmak şartıyla dolaşabilirsiniz).

nerelere mi gittik?

yağmur yuzunden pek dolaşamadıysak da...

şu unlu amerikan casus gemisi pueblo'yu gosterdiler. icinde on bin atlı gibi şendik. koskocaman adamlar askercilik oynadık. kimse de, "gardaş, o duğmelere basmayın... şu odaya girmeyin... yassah la!" demedi. cok neş'eliydik.

oradan cıkıp, pyongyang'ın biraz dışındaki geleneksel eğitim enstitusu'ne gittik. tipik asya mimarisi. hava guzel olsaydı o geniş ve guzel bahcenin keyfini cıkartırdık, deyu duşunuyorum. hafif ciseleyen yağmura rağmen yuruduk. tabii ki, enstituye gidip de, kim il song in kaesong amcanın devasa heykelini gormemek olmaz. gozden kacmıyor. gorduk. rehberimiz, bizi burada başka bir rehbere temsil etti. abla, bir saate yakın... afedersiniz... kafamızı zikti! sonra, bizi yine orijinal rehberimize verdiler

seul otoyolu uzerindeki "reunification arch" da devasa bir parkın ortasında. burada, yemek molası verildi. sohbet edildi. şarap ikram edildi, ki; hic de fena değildi. burada, koreli arkadaşlarımız ile konuşma fırsatımız oldu. daha doğrusu, cevirmenimiz sayesinde sohbet etme fırsatımız oldu. kuzey kore'de, yabancılar ile konuşmak yasak değil. kim uydurdu, nasıl bir hayal gucunun urunudur, bilmiyorum ama, kuzey koreliler, son derece cana yakın insanlar. turkiye hakkında da bilgileri var... bir universite oğrencisi, nazım hikmet hakkında sordu... mezarı neden rusya'da, dedi. cevap vermek zor oldu...

ardından, devrimci savaş muzesi'ne gittik. ki, burası benim favori yerim. amerikalılardan ele gecirilme bir suru muhimmat, tank, vs. var. maketler, savaş arac gerecleri, ucaklar... ama muzenin hepsinin gezemedik; bir gun yetmez zaten. resmen mest oldum. muzede, bir turk mufrezesinden ele gecirilen muhimmat da var... fotoğraflarını cekemedim --izin verilmiyor.

ne yazık ki, "mass games" ismini verdikleri etkinlikler yoktu. gormeyi cok isterdim...

bu arada, kuzey kore'de de "eski moo" adında bir dondurma markası var. hastası olduk. limonlu-cikolatlı bir şey. harika bir tadı var. oyle boyle değil... abartmıyorum...

pyongyang metrosu'nu ziyaret ettik. hakikaten bir sanat eseri. bir de, şoyle bir geyik vardır: bunlar konuşmadan metroda dolaşıyorlarmış. birbirlerinin enselerine bakarak. oyle bir şey yok! herkes şen şakrak. hatta, bir iki ayyaş gorduk. kendi hallerinde takılıyorlardı. ama, kuzey kore'de, rejimin ağırlığını hissedebiliyorsunuz. sarhoş adam bile, efendi efendi takılıyorsa, vardır bunun bir nedeni.

evlilik anıtı var. tum yeni evliler bu anıtın onunde buluşuyorlar. turist kafileleri de buraya geliyor. etraf cıvıl cıvıl, her milletten insan kaynıyor. bir suru hediyelik eşya dukkanı var. guney kore'den ozel izinli bazı ozel şirketler de burada duhkan acmışlar --rehberimizin soylemesi ile, ben bilmem rehberim bilir .

kim il song meydanı ise... pek sevimsiz bir yer. tipik sovyet mimarisi. orada fazla kalmadık. yanlış hatırlamıyorsam parlamento binası ile hokumet binalarını gosterdiler. pek bir ihtişamlı. ankara geldi aklıma...

bir de juche tower var. oraya da gittik. yine bizi bir rehbere emanet ettiler ve o rehber de kafamızı... zikmedi... guzel guzel anlattı. daha cok rehberin gul yuzune odaklanmıştık. onu itiraf edeyim.

***

yanggakdo hotel'de kaldık. burası, yabancı turistlerin kaldığı şıtandart bir otel. uc yıldızlı, diyebilirim. ama, icinde bar, canlı mozik, internet bağlantısı (bedava değilmiş... ama bizi davet edenler odedi), sauna, indoor havuz, şipor salonu (aletler guzel, sabah kardio bile yaptık), uydu tv, vs. var.

oyle, otelde kalıyormuşsunuz, sizi ajanlar izliyormuş... traş! buna da inanmayın.

herkes guleryuzlu. ama tek kotu tarafı şu: servis yavaş. adam, size hızlı servis yapsa da, aheste aheste davransa da... aynı mayışı alıyor. herkeş memur abicim. zaten, acık bufeydi.

yemekler... batı usulu. bir akşam otelde yedik. guzeldi... diyebilirim... normale... rusların demesi ile.

kuzey kore'ye pek cok turist geliyor. aralarında daha cok, ingiliz, amerikalı ve japonlar var. hepsi de mutlular. ulkenin daha cok kırsal kesimini ziyaret ediyorlar. kırsal kesimde gercekten guzel tapınaklar var imiş. gelecek sefer giderim inşallah.

***

akşam beşten sonra, rehberinizi kiralayabiliyorsunuz. rehber olmadan (kaldığınız otelin cevresinde) bir yere gitmek... yassah değil emmeee... şu var:

dmz'den girerken, kore milli turizm acentası'ndan gul yuzlu ablalar gelip, sağlık formlarınız ile birlikte, paşaportlarınızı da alıyorlar. ablaların guzelliğine değil, arkalarında bulunan koca ufo şapkalı milis abilerden tırstığınız icin paşaportlarınızı veriyorsunuz. yanınızda sadece vizeniz kalıyor. vize de, paşaporta basılmıyormuş... ben oyle zannediyordum. bir tur kitapcık. bizim eski nufus cuzdanlarına benziyor. onu yanında bulunduracaksın. ama, bir şekilde başın derde girerse, kimse ingilizce bilmediği icin, yanında rehberin olmazsa, işin icinden cıkaman. o yuzden, rehberle gezin, diyorlar. gercekten de oyle yapın.

biz de oyle yaptık. rehbere biraz para odedik.

devlete ait birahane benzeri yerler var. lokal yemekler de pişiriliyor. lokal, yani yerel. canlı mozik de yapıyorlar. ama arsızca değil tabii ki, efendi efendi. sosyalist sosyalist.

guzel bir akşam gecirdik. insanlar cevremizdeydiler. hemen yakınımızda, yine rehberleri ile, bir ingiliz grup daha vardı. super muhabbet ettik. guzel ve hoş bir akşam idi.

***

cep telefonları... efendim, sınırdan girişte, cep telefonlarınızı da paşaportlarınız ile birlikte alıyorlar.

ama, biz "business" amaclı geldiğimizden sadece paşaportlarımızı aldılar. şunu soyleyeyim: guney kore'nin şebekeleri, belli oranda kuzey kore'den cekiyor. roaming'de kalabiliyorsunuz.

2011 ile birlikte, kuzey kore'de, şu an hukumet ve ordu uyelerinin kullanımına acık gsm şebekesini halkın kullanmasına izin verecek. hatta, bu konuda ciddi projelerin olacağı soyleniyor:

3g, internet, gsm, vs. teknolojilerin yaygınlaştırılması konusunda, vietnam'ın başarılı atağından sonra, kuzey kore de gerekli yatırımları yapmaya hazırlanıyor.

bizim orada bulunma amacımız da oydu. "kick-off" (başlangıc) toplantılarını yaptık. bir tur vizyon paylaşımıydı. bakalım kabul edilirse, yeni reformlar ile birlikte gsm şebekesinin halka acılması da gundeme gelecek.

ilginctir, icerik filtreleme veya lawful interception gibi muhabbetlere pek girmediler. yuzeysel olarak gectik uzerinden.

***

bir de kuzey kore'de yabancılar ile evlilik yok denecek kadar az. orada yaşayan yabancıların sayısı da yuzler ile ifade ediliyor. o yuzden, kuzey kore toplumu, ırksal yonden homojen kalabilmiş. buradaki gocmenlik yasaları cok ağır.

hatta, evropalardan bu memlekete gelmiş, kendimi jucheye vereceğim, beni de aranıza alın, deyu yalvaran yabancılara bile kapılarını zor acıyorlar. tabii ki, uzmansanız, bu ulkede belli bir sure oturma ve calışma izni alabiliyorsunuz. daha doğrusu, calışacağınız kamu kuruluşu sizin icin izin alıyor.

***

şimdilik, kuzey kore ile ilgili soyleyebileceklerim bunlar. fırsatınız olursa, turist kotası dolmadan (evet, belli bir yıllık kota var), vizenizi alın ve gidin. doğal olarak cok guzel, guvenli ve hoş zaman gecirebileceğiniz bir ulke. turist olarak tabii ki

Ziyareti Gercekleştiren Ekşi Sozluk Yazarı the last mimzy
__________________