Vesvesede Şeytan’ın hedefi

İnsanoğlunun apacık duşmanı olan ŞeytÂn-ı aleyhillÂne’nin yegÂne maksadı; onları Allah’ın emirlerinden, nurundan, feyzinden uzaklaştırmaya calışmaktır. Kıyamete kadar uşenmeden, bıkmadan, usanmadan bu gorevini yerine getirecektir. Kur’an-ı Kerim’de de zikredildiği uzere ‘sadece muhlÂs yani Allah tarafından ihlÂsa erdirilmiş kullara dokunamayacağını, zarar veremeyeceğini’ belirten mel’ûn, surekli insanoğlunun acıklarına gore muamelede-hucumlarda bulunmaktadır.

Biraz daha acık şekliyle; sadece zÂhirî-icmÂli imana sahip insanlarla uğraşıp onlara icki icirerek, kumar oynatarak mesleğini yerine getirmemekte… Tafsilî iman sahibi maneviyat ehli mu’minin imanına ilişemeyeceğini anladı mı, onun, ibadetiyle, Allah yolundaki hizmetleriyle uğraşarak, zikirsiz-fikirsiz, nursuz-feyizsiz, Âdeta korunmasız-savunmasız cıplak bir mu’min olmasını arzu etmektedir. Bunu başaramazsa, ona, farzlarla yetinmesini, sunnetlere yanaşmamasını, nafilelerle uğraşmamasını, bunlara gerek olmadığını telkin eder.

Oncelikle bu tur durumların vesvese olduğuna ve Şeytan’dan geldiğine dair zerre miktarı şuphemiz olmamalıdır. Zira Allah ve Rasûlu’nun ve Onun varislerinin beyanına gore vesvese, Şeytan’ın kalbe attığı boş, basit ve bÂtıl duşuncelerdir. Dolayısiyle ibadetimiz/namazınız icin de herhangi bir sıkıntı, mahzur oluşturmaz... Musterih olmamız, ona itibar etmeyip kafanızdan-gonlunuzden kazıyıp atmamız gerekir.

***

Vesvese kimlere gelir

Vesvese, Allah'a yonelen mu'minlere gelir. Eğer kÂfir ve munafıklar, bizde vesvese yoktur diyorlarsa, doğrudur. Cunku onlarda iman, İslÂm, Allah ve ahiret inancı yok; salih amel endişesi yok; tevbe-istiğfar, zikir-tefekkur gayreti mevcut değil ki, Şeytan onları kendi tarafına cekmek icin neden ozel bir caba harcasın... Zaten onlar, şeytanın dostu ve askerleridir.

O halde Şeytanın vesvesesine itibar edilmemelidir. Mu'min her ceşit vesvesenin karşısına sağlam bir iradeyle dikilmeli ve Şeytanın hilelerine tepeden bakmalıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, “Muhakkak ki, şeytanın hilesi zayıftır.” [Nisa suresi, 76] “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını (verdiği vesveseleri) biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız." [Kaf suresi, 16] buyrulmaktadır.

***

Vesvese Şeytandandır

Vesvesenin Şeytandan olduğunu; abdestte, gusulde, namazda bu illetten sakınmamız gerektiğini bildiren Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de hadis-i şeriflerinde şoyle buyuruyorlar:

“Biriniz namazda iken ona Şeytan gelir ve makadından bir kıl alır, onu uzatır. O kişi de abdestinin bozulduğunu sanır. Boyle bir durumda ses duymadıkca veya koku hissetmedikce namazdan ayrılmasın.” [Ahmed b. Hanbel, Musned, III, 96]

“Biriniz mescidde iken, karnında (makadında) bir hareket hissetse ve abdestinin bozulup bozulmadığı hususunda tereddude duşse, bir ses işitmedikce veya bir koku duymadıkca (abdest almak icin) mescidi terk etmesin.” [Muslim, Sahih, Hayz, 99; Ebû DÂvud, Sunen, TahÂret, 68, H. No: 177; Tirmizî, Sunin, TahÂret, 56; İbn Huzeyme, Sahih, I, 19]

“Biriniz namazda iken Şeytan ona gelir ve bir adamın hayvanını yumuşakca zaptettiği gibi, o kimseyi ele gecirir; ona hÂkim olunca, o kişinin kalcalarının arasından, onu namazdan vazgecirmek icin, yellenme gibi bir şey yapar. Biriniz boyle bir durumla karşılaşırsa, şuphe bırakmayacak şekilde kesin olarak bir ses duymadıkca ya da koku hissetmedikce namazını bozmasın.” [Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 330]

Butun bunları Şeytan, sırf mu’mini ibadetten uzaklaştırabilmek icin yapar. İşte bu duruma mÂni olmak icin hadis-i şerifte, "sesini veya kokusunu almadığınız şeylerden dolayı abdest almayınız" buyurulmuştur.

Burnun koku hissetmesi veya kulağın bir ses duymasından maksat, abdestin bozulduğunu kesin olarak bilmektir. Yoksa ses duymadığı veya koku hissetmediği halde yel cıkardığını bilen bir kimsenin de elbette ki abdesti bozulur. Cunku cıkan her yelde mutlaka koku ya da ses olacak diye bir şart yoktur. Kişinin, kesin bir şekilde yellendiğini bildiği halde, "sesini ve kokusunu almadım" deyip, abdest almamak tehlikelidir, buyuk hatadır. Bilindiği uzere, abdestsiz olduğunu bile-bile namaz kılan kimse kÂfir olur.

Bu illete muptela olan insanların en cok karşılaştıkları vesvese turu budur. İdealinde en mukemmel ibadeti yapma duşuncesi vardır. Yanlışsız ve eksiksiz en iyi amel ve hizmeti yapma zannına kapılmıştır. Buna bir de takva duşuncesi ilave edilmişse, meselenin ustune-ustune gider. Gittikce de vesvesenin şiddeti artar. Zaman icinde oyle bir dereceye varır ki, amel ve ibadetin en iyisine ulaşayım derken harama duşebilir!.. Bazen sunnet olan bir ibadeti ideal mÂnada yapmaya calışırken, farkında olmadan bir farzı terk eder. Sonunda da "Acaba ibadetim sahih oldu mu?" diye peş peşe o ibadeti iade eder/tekrarlar durur. Zaman icinde bu hal devam eder, sonunda buyuk bir umitsizliğe duşer. Şeytan onun bu halinden istifade eder ve onu yaralar.

Bu tur vesveseye kapılan bir insan abdest almaya başlar, o anda vesveseye yakalanır, kollarını yıkarken tekrar başa doner, ayağını yıkayıp abdestini bitirmesi gerekirken bir daha başa doner… Veya abdestini aldıktan sonra, "Herhalde sağ kolumu yıkamadım, başımı meshetmedim" gibi bahanelerle ust uste uc-beş defa abdest alır. İşte burada Şeytan’ın attığı vesvese oku hedefini bulmuştur. Bu durum artık o insanda bir hastalık haline gelmiş demektir.

Bircok insan tanırız, Ezan okunmazdan yarım saat once abdest almaya başlar, namazın farzına zor yetişir... Ust uste en az beş defa abdest aldığı olur... Bundan kurtulmak elbette ki zordur ama, imkansız da değildir. İradenizi sağlam tutarsanız, Allah’ın izniyle sur’atle ruh sağlığınıza kavuşursunuz.

Boy abdestinde de vesveseye kapılan insanlar, bir kere gusul yeterliyken, kurulandıktan sonra kendilerini tekrar tekrar yıkanmaya mecbur hissederler…

Bu ceşit vesvese abdest ve gusulde gorulduğu gibi, en cok da namazda karşılaşılır. Normal olarak namazda insanın aklına her turlu duşunce gelebilir. Ozellikle Şeytanın işlettiği bu duşunce akımına kapılan insan, namazını bir turlu bitiremez; şayet camide ise, cemaate yetişemez. Gerek abdesti tekrar-tekrar alır, gerekse sunneti donup donup yeni baştan kılar. Namazın icinde ise Fatiha ve zamm-ı sureleri birkac defa okumak zorunda hisseder kendini... Yahut namazın mustehap ve sunnetlerini en ideal bir şekilde yapayım derken, ya vaciplerini veya farzını tehir ya da terk terk etmek gibi bir duruma duşer; kısacası hata ustune hata yapar.

Bir de meselenin şu yonu vardır:

İnsan bu ceşit vesvesenin Şeytan’dan kaynaklandığını bildiği halde veya sevdiği, itimat ettiği, ilmine guvendiği birisi tarafından kendisine haber verildiği halde, hic aldırmadan vesveseye uymaya devam ederse, bu sefer vebal altına girmiş, hatta gunah işlemiş olur. Cunku bu takdirde Allah Teala’yı, Rasûlu’nu ve Allah dostlarını dinlemiyor, Şeytan’a kulak veriyor demektir. Bu durumda kişi, tercihini belirleyecektir: 'Allah'a mı itaat edeceğim, yoksa Şeytan’a mı kulak vereceğim?' Birinci tercih kendisini hep guzelliklere goturecek, ikinci tercih ise musibetten musibete surukleyecektir. Rabbim cumlemizi muhafaza buyursun.

***

Abdestte vesvese

Abdestte oluşan vesveseye karşı nasıl hareket edilmesi gerektiği hususunda Efendimizin (s.a.v.) tavsiyelerine kulak verelim:

Ubey bin Ka'b'in (r.a.) rivayetine gore Rasûlullah (s.a.v.) şoyle buyurmuştur:

"Abdeste musallat olan bir Şeytan vardır ki, ona velehÂn (şaşkınlık veren) derler. Onun icin abdest ve gusulde su vesvesesinden korunun.” [Tirmizi, Sunen, Taharet, 43; İbn MÂce, Sunen, Taharet, 48] VelehÂn’ın kelime manası; akıl gidip tembel olmaktır, şaşkınlıktır. Abdest alırken vesvese veren Şeytan’a isim olmuştur.

Abdest işinde vesvese veren Şeytan’a bu adın verilmesinin sebebi, mu'mini abdest esnasında vesveseye itme yolundaki aşırı hırsıdır. Yahut Şeytan verdiği vesveseyle insanı oyle telaşa sokar ki, insan şaşırır kalır, Şeytan’ın kendisiyle oynadığını bile anlamaz. Abdest alırken azasını ıslatıp ıslatmadığını ve kac defa yıkadığını bilemez hale gelir.

Abdestte gorevli Şeytan’dan kacınmanın manası da şoyledir:

Yani abdest azası ıslandı mı ıslanmadı mı, bir defa mı iki defa mı yıkandı, su temiz mi, kirli mi gibi VelehÂn adlı Şeytan’ın suyla ilgili yapmak istediği bu ve benzeri vesveseden kacının demektir.

Abdestte gelen vesveseyi temelinden halleden ve herkesin rahatca tatbik edebileceği Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) bir tavsiyesi de şu şekildedir:

Bedevinin birisi Rasûlullaha (s.a.v.) gelerek abdestin nasıl alınacağını sordu.

Rasûlullah (s.a.v.) azalarını ucer defa yıkayarak ona abdest almayı gosterdi. Sonra da şoyle buyurdu:

"İşte abdest budur. Bundan fazla yapan sunneti terk ederek hata yaptı, sınırı aştı ve nefsine zulmetti demektir." [İbn MÂce, Sunen, İkame, 48]

Bu hadisin izahında İbn Hacer (rh.) der ki:

"Elini yuzlerce defa yıkadığı halde abdestsizliğinin kalkmadığına inanan cok vesveseli insanlar gorduk."

İbn Hacer (rh.) hazretleri beş asır once yaşamış bir hadis Âlimidir. Demek ki, ibadetlerdeki vesveseyle sadece gunumuz insanı karşılaşmıyor, asırlar oncesinden beri insanlık hep bu musibete maruz kalmış... Zira Şeytan her zaman aynı taktiği kullanarak, Allah'a verdiği, ‘salih kulları saptıracağı’na dair sozunu hep tutuyor, diğerlerine ise verebildiğince zararlı olmaya caba gosteriyor.

***

Namazda karşılaşılan vesvese

Abdestte olduğu gibi, namazda da yanılma, şuphe ve vesveselere karşı neler yapılacağı hususunda hadis-i şeriflerde pratik cozumler verilmektedir.

Bu hadislerden bazıları şoyledir:

Abdullah bin Amr'in (r.a.) rivayetine gore Rasûlullah (s.a.v.) şoyle buyurmuştur:

"Herhangi biriniz namazda iken Şeytan ona gelerek, 'Falan şeyi ve şu şeyi hatırla’ der. Ta ki, kul gafletle namazdan cıkıp gitsin. Ve her hangi biriniz yatağında uzanmış iken Şeytan onun yanına varır ve kişi uyuyuncaya kadar Şeytan durmadan onu uyutmaya calışır.” [İbn MÂce, Sunen, İkame 32]

Başta abdest ve namaz olmak uzere ibadetlerde unutma illeti ile karşılaşabiliriz; ne okuduğumuzu, ne kadar okuduğumuzu, kac rek’Ât kıldığımızı bir an icin aklımızda tutamayabiliriz. Boyle durumlarda hemen telÂşa kapılmamalı, careyi yine ibadetin kendi icinde aramalıyız. Hicbir insan unutkanlıktan kurtulamadığı gibi, en ustun insan olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bile cok az da olsa unutkanlığa maruz kalabiliyordu. Cunku o ne kadar buyuk ve mukemmel bir beşer olsa da, insanî halleri itibariyle bizden birisi gibiydi. Acıktığı, susadığı, hasta olduğu ve sıkıntıya duştuğu gibi, unuttuğu da olurdu. Abdullah bin Mes'ud (r.a.) şoyle anlatıyor:

"Rasûlullah (s.a.v.) namaz kıldırdı. Ya fazla yaptı, ya eksik yaptı. Bunun uzerine, 'YÂ Rasûlallah! Namaza bir şey mi ilave edildi?' denildi. Rasûlullah (s.a.v.) şoyle buyurdu:

"Ben de ancak (sizin gibi) bir insanım. Siz nasıl unutursanız, ben de unuturum. Biriniz unuttuğu vakit, oturduğu halde iki secde yapıversin" buyurdu. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) kıbleye donerek iki secde etti.” [İbn MÂce, Sunen, İkame, 129]

Şeytan’ın tek isteği ve vazifesi vardır; o da insanı ibadetten, bilhassa namazdan alıkoymak… Kendisi namaz ve secdeden mahrum kaldığı gibi, insanlığı da bu nimetten mahrum bırakmak ve uzak tutmaktır. Bunu, hayatımızın hicbir safhasında unutmamamız lazımdır. Aksi halde bir anlık gaflet bile, bize fevkalade pahalıya mÂl olabilir!
__________________