Ehl-i beyt, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamın butun aile fertlerine denir. Mubarek hanımları, kızı Hazret-i Fatıma ile Hazret-i Ali ve bunların evlatları olan Hazret-i Hasan ve Hazret-i Huseyin, onların cocukları ve kıyamete kadar gelecek torunlarının hepsine de Ehl-i beyt denir. Hatta Peygamberimizin temiz soyunun bağlı olduğu Haşimoğullarına da Ehl-i beyt denir. Eshab-ı kiramdan Selman-ı Farisi de Ehl-i beytten sayıldı. Fakat ozellikle Ehl-i beyt denilince, Hazret-i Ali, Hazret-i Fatıma ve mubarek iki oğlu Hazret-i Hasan ve Hazret-i Huseyin anlaşılır. (radıyallahu teÂl anhum)
Resulullah efendimizin soyu, Hazret-i Fatıma’dan devam etti. Hazret-i Hasan’ın cocuklarına ve torunlarına Şerif, Hazret-i Huseyin’in nesline de Seyyid denir. Peygamber efendimizin temiz ve mubarek kanını taşıyan seyyidler ve şerifler, ceşitli ulkelerde yaşamaktadır. Her biri guzel ahlak numunesi olup, yurdumuzda da sayıları pek coktur.
Doğru yoldaki İslam Âlimleri, Ehl-i beyt sevgisini, son nefeste iman ile gitmek icin şart gormuşlerdir. Ehl-i Beyti sevmek her mumine farzdır. Bunlarda Resulullah efendimizin zerreleri vardır. Onlara kıymet vermek, saygı gostermek her muslumanın vazifesidir. Cunku imanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allahu teÂlÂyı sevmek ve Allahu teÂlÂnın sevmediklerini sevmemektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, Allah dostlarını sevmek ve Onun duşmanlarına duşmanlık etmektir.) [İ. Gazali]
Hak teÂlÂ, Hazret-i İsa’ya da buyurdu ki:
(Yer ve gokteki butun mahlukların ibadetini yapsan, dostlarımı sevmedikce ve duşmanlarıma duşmanlık etmedikce, hic faydası olmaz.) [İ. Gazali]
Allahu teÂlÂ, Ehl-i beyte buyuruyor ki:
(Allah sizlerden ricsi [her kusur ve kirleri] gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irade ediyor.) [Ahzab 33]
Peygamber efendimiz, Hazret-i Ali’yi, Hazret-i Fatıma’yı, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Huseyin’i mubarek abÂları ile orterek şoyle dua etti:
(İşte benim ehl-i beytim bunlardır. Ya Rabbi, bunlardan kotuluğu kaldır ve hepsini temiz eyle!) [Mesabih]
Her namazda, Âl-i Muhammed diye dua ettiğimiz Ehl-i beyt bunlardır. Allahu teÂlÂnın en cok sevdiği resulu Muhammed aleyhisselamdır. Onun da en cok sevdiği Ehl-i beyti ve Eshabıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şu uc hurmeti gozetenin, dini ve dunyası muhafaza edilir, yoksa hic bir şeyi korunmaz. İslam’a, Peygambere ve Onun nesline hurmet.) [Taberani]
[İslam’a hurmet, Dinin emirlerine riayet etmektir, Peygambere hurmet, sunnetine uymaktır, nesline hurmet seyyidlere, şeriflere hurmettir.]
Seyyid Abdulhakim Arvasi hazretleri, (Ehl-i beyt, asi [gunahkÂr] olsalar da, bunları sevmek lazımdır. Bunları sevmek, kalb ile, beden ile ve mal ile yardım yapmakla olup, bunlara riayet ve hurmet etmek iman ile olmeye sebep olur) buyurdu.
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Ehl-i beyti seveni Hak teÂl sever, buğz edene de buğz eder.) [İbni Asakir]
(İslam’ın esası, bana ve Ehl-i beytime sevgidir.) [İbni Asakir]
(Her şeyin temeli vardır. Muslumanlığın temeli eshab ve ehl-i beytimi sevmektir.) [İ. Neccar]
(Allah’ın kitabı ve Ehl-i beytime uyan, hidayette olur, uymayan sapıtır.) [İ. Hibban]
(Ehl-i beytim, Nuh’un gemisi gibidir. Tutunan kurtulur, tutunmayan, boğulur.) [Taberani]
(Tutunduğunuz vakit, asla dalalete duşmeyeceğiniz iki şeyi bıraktım: Allah'ın kitabı Kur’an ve Ehl-i beytim.) [Hatib]
(Ehl-i beytime buğzeden, yuzustu Cehenneme atılır.) [İ. Ahmed]
(Ehl-i beytime, Cehennemlikten başkası buğzetmez.) [İ. Ahmed]
(Fatıma, Cennet hatunlarının ustunu, Hasan ve Huseyin de Cennet genclerinin yuksekleridir.) [Tirmizi]
(Ya Fatıma, Allahu teÂl senin gazabın icin gazap eder, senin rızan icin razı olur.) [Hakim]
(Allahu teÂlÂ, Fatıma ve nesline Cehennemi haram kıldı.) [Hakim, Taberani]
(En iyiniz, Ehl-i beytime iyilik edendir.) [Hakim]
(Ehl-i beytimi sevmeyen, ihtilafa duşer ve şeytana yoldaş olur.) [Hakim]
(Vallahi Ehl-i beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez.) [İ. Ahmed]
(Benim soyuma dil uzatarak, beni incitenlere, Allahu teÂl cok azap yapar.) [Deylemi]
(Allahu teÂlÂ, oğlum Hasan’la iki Musluman ordunun arasını barıştırır.) [Buhari]
(Ya Rabbi, Hasan ile Huseyin’i seviyorum. Sen de sev. Bunları sevenleri de sev!) [Tirmizi]
(Fatıma benden bir parcadır. Onu inciten beni incitmiş olur.) [Hakim]
(Fatıma’yı Ali’den daha cok severim, Ali, bana, Fatıma’dan daha cok kıymetlidir.) [Hakim]
(Kızım Fatıma’nın adı, “Allah onu ve sevenlerini Cehennemden korur” manasındadır.) [Deylemi]
(Ali’yi ancak mumin olan sever ve ona ancak munafık olan buğzeder.) [Nesai]
(Ali’yi sevmek, ateşin odunu yaktığı gibi, Muslumanların gunahını yok eder.) [İ. Asakir]
(Ali’ye duşman olanın duşmanı Allah’tır.) [Ramuz]
(Ben ilmin şehriyim, Ali ise kapısıdır.) [Deylemi]
(İlim on kısım. Dokuzu Ali’de, biri diğer halktadır. O, bu biri de onlardan iyi bilir.) [Ebu Nuaym]
(Ali’yi seven, beni sevmiştir. Ona duşmanlık, bana duşmanlıktır. Onu inciten beni incitmiştir. Beni inciten de Allahu teÂlÂyı incitmiş olur.) [Taberani]
(İmanın birinci alameti Ali’yi sevmektir.) [M. C. Guzin]
(Ensara ancak munafık buğz eder. Ehli beytime, Ebu Bekir ve Omer’e buğz eden de munafıktır.) [İ.Asakir]
(Ehl-i beytimi ve Eshabımı cok sevenin, Sırat koprusunde ayağı kaymaz.) [Deylemi, İ. Adiy]
(Eshabımı, ezvacımı ve Ehl-i beytimi seven, Cennette benimle beraber olur.) [Ramuz]
(Allah'ı seven beni sever, beni seven de, Ehl-i beytimi sever.) [Tirmizi]
(Benden sonra Ehl-i Beytimle imtihan olunacaksınız.) [Taberani]
(Bana ve Ehl-i beytime salevat getirilmedikce, dua ile Allah arasında perde vardır.) [Ebuşşeyh]
Eshab-ı kiramla ilgili 4 ayet-i kerime meali:
(Mekke’nin fethinden once Allah icin mal veren ve savaşan eshabın derecesi, fetihten sonra veren ve savaşanlardan daha yuksektir. Hepsi icin husnayı [Cenneti] soz veriyorum.) [Hadid 10]
(Eshabın hepsi, kÂfirlere şiddetli ve birbirlerine merhametlidir.) [Feth 29]
(Sizler en iyi bir ummetsiniz.) [Âl-i İmran 110]
(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onların izinden gidenlerden, Allah razıdır.) [Tevbe 100]
Demek ki, kurtuluş icin Ehl-i beytin ve Eshab-ı kiramın yoluna sarılmak lazımdır. Ehl-i beyt, Ehl-i sunnetin gozbebeğidir. Ehl-i beytin fazilet ve kemalatı pek coktur. Saymakla bitmez. Onları anlatmaya, methetmeye, insan gucu yetişmez.
İmam-ı Ali’yi cok sevmek, Ehl-i sunnet alametidir. Onu sevmek icin, bir veya birkac sahabiyi sevmemek, doğru yoldan ayrılmak olur.
Ehl-i beyti sevmek, her mumine farzdır. Son nefeste iman ile gitmeye sebep olur. Aklı az olan, iyi duşunemeyen bazı kimseler, burada yanılıyor. Sevmek icin sevgilinin duşmanlarını sevmemek lazımdır diyorlar. İctihadları icabı olarak Hazret-i Ali ile muharebe etmiş olan Hazret-i Âişe’yi ve Hazret-i Muaviye’yi ve Hazret-i Talha’yı ve Hazret-i Zubeyr’i, Ehl-i beyte duşman sanarak, bu buyuk insanlara duşmanlık ediyorlar. Boylece doğru yoldan ayrılıyorlar. Halbuki, Âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden anlaşılıyor ki, o muharebeler, dunya hırsından, mevki ve şohret sevgisinden değil idi. İctihad ayrılığından idi. Muharebe etmek icin değil, anlaşmak icin karşı karşıya gelmişlerdi. Abdullah bin Sebe yahudisinin ve arkadaşlarının hilesi ile harbe yol acılmıştı. Eshab-ı kiramın hepsi, Ehl-i beyti seviyordu. Buna inanmayanlar, yani Eshab-ı kiramı Ehl-i beyte duşman zan edenler, Âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere inanmamış olur. Âyet-i kerime ve hadis-i şerifler gosteriyor ki, Eshab-ı kiram, Ehl-i beytin sevgisini, imanlarının sermayesi edinmişlerdi. (Eshab-ı Kiram kitabı)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Babam zahir ve bÂtın ilimlerinde yani kalb ilimlerinde cok Âlim idi. Her zaman ehl-i beyti sevmeyi tavsiye ve teşvik buyururdu. Bu sevgi insanın son nefeste imanla gitmesine cok yardım eder, derdi. Vefat edeceklerinde baş ucunda idim. Son anlarında şuuru azaldığında kendisine bu nasihatini hatırlattım ve o sevginin nasıl tesir ettiğini sordum. O haldeyken bile, (Ehl-i beytin sevgisinin deryasında yuzuyorum) buyurdu. Hemen Allahu teÂlÂya hamd ve sena ettim.
Ehl-i beyti sevmemek, Harici olmaktır. Eshab-ı kiramı sevmemek sapık olmaktır. Ehl-i beyti de, Eshab-ı kiramın hepsini de sevmek ve hurmet etmek Ehl-i sunnet olmaktır.
Ehl-i beytin sevgisi, Ehl-i sunnetin sermayesidir. Ahiret kazanclarını, hep bu sermaye getirecektir. Ehl-i sunneti tanımayanlar, bu buyuklerin orta, adil, halis sevgilerini bilmeyerek, ifratı secerek, sevgide taşkınlık yaparak, orta ve adil sevgiyi sevmemek sanıyor. Ehl-i sunnete harici damgasını basıyorlar. Bu zavallılar bilemiyorlar ki, aşırı ve taşkınca sevmek ile hic sevmemek arasında, bir de doğru, insaflı, orta derecede sevgi vardır. Hakkın yeri de, her şeyde ortada, merkezdedir. Bu hak ve adalet merkezi, Ehl-i sunnete nasip olmuştur.
Sevmenin aşırı ve tehlikeli olması şoyledir ki, Hazret-i Ali’yi sevmiş olmak icin, diğer uc Halifeye duşman olmak lazımdır diyorlar. İnsaf etmeli, iyi duşunmeli, bu nasıl sevgidir ki, bu sevgiyi elde etmek icin, Resulullahın Halifelerine, yani vekillerine duşmanlık şart oluyor? Bu nasıl sevgidir ki, insanların en iyisinin, Allah’ın habibinin, Allah’ın resulunun eshabına sovmeyi, lanet etmeyi icap ettiriyor? Bu nasıl sevgidir ki, Allah resulunun mubarek hanımına, damadına, kayınbirader, kayınvalide ve kayınpederlerine sovmeyi, lanet etmeyi icap ettiriyor? Bunlar, nasıl fena bilinir, nasıl kotulenir, nasıl temiz bilinmez ki, Allahu teÂlÂ, hepsinden razı olduğunu, hepsine Cenneti vaad ettiğini Kur’an-ı kerimde bildiriyor. Onun resulu Muhammed aleyhisselam da eshabı hakkında kotu konuşmayı yasak ediyor. Buna rağmen onlara kotu, pis, kÂfir denilebilir mi? Bu nasıl iman, bu nasıl muslumanlıktır? (Eshab-ı Kiram kitabı)
Hepsini sevmek ehl-i sunnete nasip oldu
Resulullah, Eshab-ı kiramdan hicbirinin sonradan kÂfir olmayacağını, hepsinin Cennete gideceklerini haber verdi. Herhangi birine dil uzatmamızı yasak etti. Allahu teÂlÂ, Eshab-ı kiramdan razı olduğunu, Onları sevdiğini bildiriyor. Allahu teÂlÂnın sıfatları ebedidir, sonsuzdur. Onlardan razı olması sonsuzdur. Eshabdan hicbiri murted, munafık olmaz. Allahu teÂlÂnın bunlardan razı olması değişmez. Munafıklar, Eshabdan değildir. Munafıklardan birkacının, imansızlıklarını sonradan acıklamaları, Eshab-ı kiramın sonradan murted olması demek değildir.
Abdulaziz Dehlevi hazretleri, Tuhfe-i isna aşeriyye kitabında diyor ki:
(Eshab-ı kiram arasında munafıklar vardı. Bunlar onceleri belli değildi. Fakat, Peygamber efendimizin son senelerinde, muminler munafıklardan ayrıldı. Resulullah vefat ettikten az sonra, bu munafıklardan kimse hayatta kalmadı. Âl-i İmran suresinin, (Ey munafıklar! Allah, sizi kendi halinize bırakmaz. Halis muminleri munafıklardan ayırır) mealindeki 179. Âyeti ve Buhari’deki (Medine şehri, munafıkları muminlerden ayırır. Demirci ocağı, demiri pasından ayırdığı gibi ayırır) mealindeki hadis-i şerif, munafıklarla kÂfirlerin ayrıldığını gostermektedir.
Yine (Tuhfe) kitabında diyor ki:
(Hurufiler, Ehl-i sunnet, Ehl-i beyte duşmandır, diyorlar. Bu sozlerine herkesi inandırmak icin, acıklı hikayeler de soyluyorlar. Cirkin hikayelerin hepsi yalan ve iftiradır. Ehl-i sunnet Âlimleri sozbirliği ile bildiriyorlar ki, Ehl-i beytin hepsini sevmek, kadın erkek her muslumana farz ve lazımdır. Onları sevmek imanın şartıdır. Ehl-i sunnet Âlimleri, Ehl-i beytin ustunluklerini bildiren cok sayıda kitap yazmışlardır. Ehl-i sunnetin hepsi, her namazlarında, Ehl-i beyte hayır dua etmektedir.
(Benden sonra, size iki rehber bırakıyorum: Allah’ın kitabını ve Ehl-i beytimi bırakıyorum) hadis-i şerifi gosteriyor ki, Kur’an-ı kerimin bir kısmına inanıp, başka yerlerine inanmamak fayda vermediği gibi, Ehl-i beytin bir kısmına inanıp sevmek, otekilere lanet edip kotulemek de, ahirette fayda vermez. Kur’an-ı kerimin hepsine iman etmek lazım olduğu gibi, Ehl-i beytin de hepsini sevmek lazımdır. Ehl-i beytin hepsini sevmek de, (Ehl-i sunnet)ten başka hic kimseye nasip olmamıştır. Cunku Hariciler, Hazret-i Ali’ye ve Onun temiz evlatlarına duşman olmak alcaklığına suruklendiler. Sebeiyye fırkası, muslumanların mubarek anneleri olan Hazret-i Âişe-i Sıddıka’ya ve Hazret-i Hafsa’ya ve Resulullahın halasının oğlu Zubeyr bin Avvam’a duşman olmak felaketine yuvarlandılar. Kiramiyye fırkası, Hazret-i Hasan’ın ve Hazret-i Huseyin’in imamlığına inanmadılar. Muhtariyye fırkası da, imam-ı Zeynelabidin’e inanmadılar. İmamiyye fırkası, Zeyd-i şehide inanmadı. İsmailiyye de, imam-ı Musa Kazım’a inanmadı. Bunlar gibi, daha nice fırkalar, Ehl-i beyti sevmekten ve yukarıdaki hadis-i şerife uymaktan mahrum kaldılar. Hic birini ayırmadan hepsini sevmek Ehl-i sunnete nasip oldu. (H. S. Vesikaları)
Resulullahın yakınları
Sual: Suriye’ye gittiğimde biri ile tanıştım. Şiadan olduğunu soyleyen ve aslında İbni Sebeci olan biri, Resulullahın hanımları olmak uzere butun eshaba sovuyor, namaz kılmıyor. Sonra da, “Biz Şura suresinin 23. Âyetine gore hareket ediyoruz. Bizim ehli beyti sevmemiz her şeye yeter” diyor. “Şia Kur’anda da geciyor” dedi. Bu konularda bilgi verebilir misiniz?
CEVAP
Once şia kelimesini izah edelim. Şia, fırka, kol, din, yol, fraksiyon gibi anlamlara gelir. Bugunku tabirle taraftar demektir. Kur’an-ı kerimde iki Âyette gecmektedir.
1- Min şiatihi: Onun taraftarı (Kasas 15) Buradaki O, Musa aleyhisselamdır.
2- İbrahim de, onun taraftarıdır. (Saffat 83) Yani İbrahim aleyhisselam da Nuh aleyhisselamın dininden idi demektir.
Kelime olarak, Nuh aleyhisselamın şiası olur, İbrahim aleyhisselamın ve Musa aleyhisselamın şiası olur. Cunku onlar bir din getirmişlerdir. Muhammed aleyhisselamın şiası da olabilir. Buna Âlimlerimiz, Ehl-i sunnet demiştir. Yani Resulullahın sunnetine uyanlar demektir. Ama Ebu Bekrin şiası, Omer’in şiası, Ali’nin şiası olmaz. Boyle soylemek boluculuk olur. Hazret-i Ali, Peygamber efendimizden ayrı yol tutmadı ki, onun İslamiyet’ten ayrı bir dini olsun. Musluman olan herkesin Resulullahın yoluna uyduğunu bildirmesi gerekir. Resulullahın yolunda olanlara da Ehl-i sunnet denir. Resulullahın sunnetine sarılan demektir. Biri biz Omer’in şiasıyız dese boluculuk olur. Ehl-i sunnet sahabenin hepsini sever. Cunku Kur’an-ı kerimde hepsinin Cennetlik olduğu bildiriliyor. (Hadid 10)
Ehl-i beytle ilgili olan Âyetin meali de şoyledir:
(Ben bununla [İslam dinini getirmekle] akrabalık sevgisinden başka hicbir karşılık istemiyorum.) [Şura 23]
Mufessirler, buradaki “Bana yakın olanlar” kelimesinin farklı şekilde tefsir edildiğini bildirmişlerdir. Beydavi ve Medarik’te bildirildiğine gore, şu uc şekilde tefsir edilmiştir:
1- Âyette gecen (Kurb = yakınlık) kelimesi, Ehl-i beyt demektir.
2- Resulullaha akraba olan butun Kureyşlilerdir.
3- Allah’a yakınlık demektir. O zaman Âyetin manası şoyle olur:
(De ki: Ben bu dini getirmekle sizin iyi amellerle Allah’a yakın olmanızdan, Onu ve Resulunu sevmenizden başka hicbir karşılık istemiyorum.) [Beydavi, Medarik]
Elbette her Muslumanın Resulullahı, arkadaşlarını, hanımlarını, kayınpeder ve damatlarını sevmesi gerekir. Bunlardan bazıları sevilmezse Resulullahı sevmek yalan olur. Hıristiyanların İsa’yı seviyoruz diyerek Resulullahı inkÂr etmeleri nasıl bÂtıl ise, Hazret-i Ali’yi seviyoruz diyerek sahabeye kin beslemek de bÂtıl bir yoldur. İbni Sebecilerin Hazret-i Ali’yi seviyoruz demeleri, Hıristiyanların Hazret-i İsa’yı seviyoruz demelerine benzer. İsa, ilah diyorlar. Halbuki, Hazret-i İsa boyle sevgi istemiyor. Hariciler Hazret-i Ali’ye duşmanlık etti, Rafıziler de onu aşırı sevdi. Hazret-i Ali şu hadis-i şerifi haber veriyor:
(Ya Ali, sen İsa gibisin! Yahudiler, Ona duşman oldu. Mubarek annesine iftira ettiler. Hıristiyanlar da, Onu aşırı yukselttiler. Ona yakışan dereceden daha yukarı cıkardılar. Allah’ın oğlu dediler.) [İ. Ahmed]
Sonra, Hazret-i Ali, (Benim yuzumden iki turlu insanlar helak oldu. Biri, beni aşırı severek, bende olmayan şeyleri bana takarlar. Otekiler de, bana duşman olup, bircok iftira yaparlar) buyurdu.
Bu hadis-i şerif, haricileri Yahudilere, Rafızileri de Hıristiyanlara benzetmektedir.
__________________
Ehl-i beytin fazileti
Dini Bilgiler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Ehl-i beytin fazileti