Sual: Eshab-ı kiramın ustunluğunu anlayamayanlar, (Eshab-ı kiramın icinde, işci, koylu, ciftci, esnaf, kole, hizmetci ve coban olanlar vardı. Bu bakımdan sahabenin hepsinin yuksek derecede olduğunu soylemek akla aykırıdır. Resulullah'ı bir kerecik gormekle yuksek dereceye kavuşulmaz. Mesela, İmam-ı a'zam, İmam-ı ŞÃ‚fiî ve diğer muctehid imamlar, bircok sahabîden ustundur) diyorlar. İlimde, ictihadda ve fazilette, Eshab-ı kiram, daha sonra gelenlerden ustun değil midir?
CEVAP
Elbette, ustundur. Bu husus Âyetle, hadisle ve Ehl-i sunnet Âlimlerinin sozbirliğiyle sabittir. Resulullah'ın ustunluğunu bilemeyen, anlayamayan buna akıl erdiremiyor. (Bir kere gormekle nasıl muctehid olunurmuş) diyor. Bunun icin buyuk zatlar, (At, nasıl insanı anlayamazsa, insanlar da, Eshab-ı kiramın buyukluğunu anlayamaz) buyuruyorlar. Eshab-ı kiram, her evliyadan daha ustun ve istisnasız hepsi muctehid idi. Bu hususta din kitaplarından bazılarına bakalım:
İmam-ı a'zam hazretleri Eshab-ı kiramın kendisinden her bakımdan ustun olduğunu bildiriyor, muctehid talebelerine, (Eshab-ı kiramdan birinin sozu, benim ictihadıma uymazsa benimkini bırakın, sahabînin sozuyle amel edin!) buyuruyor. (Ravdat-ul-ulema)

İmam-ı ŞÃ‚fiî, Risale-i kadime’de, (Eshab-ı kiramın tamamı ilim, ictihad ve akılca hepimizden ustundur) buyurdu. (Mizan-ul kubra)

İbni Hacer-i Mekkî hazretleri buyurdu ki: Eshab-ı kiramın kavuştukları yuksek şereflere başka hic kimse kavuşamaz. Bunların ustunluklerine, geniş ilimlerine, Resulullah’tan aldıkları hakikat mirasına, sonra gelenlerden hicbiri kavuşamadı. Hepsi Âdil, salih, veli, Âlim ve muctehiddi. Kur’an-ı kerimde, (Allah onların hepsinden razıdır) buyuruldu. Onlardan birini kusurlu bilmek, bu Âyet-i kerimeye inanmamak olur. Eshab-ı kiramın hepsini evliya ve muctehid bilmek her Muslumana vacibdir. (Savaık-ul muhrika) [Vacib, burada farz demektir.]

İmam-ı Busayrî hazretleri buyuruyor ki: Eshab-ı kiramın hepsi de ictihad sahibiydi. Allahu teÂlÂ, hepsinden razıydı, onlar da Allah’tan razıydı. Onlara hata isnat edilmez. (Kaside-i hemziye)

Sehl bin Abdullah Tusturî hazretleri buyuruyor ki: Sahabenin hepsini buyuk bilmeyen, Resulullah’a iman etmiş olmaz. (Redd-i revafıd)

İmam-ı Şa'rÂnî hazretleri buyuruyor ki: Eshab-ı kiramın her biri, muctehid ve mezhep imamıydı. (Mizan-ul kubra)

İmam-ı GazÂlî hazretleri, her biri muctehid olduğu icin, (Eshab-ı kiramın her sozu senettir) buyurmuştur. (Ravdat-ul-ulema)

Sahabenin hepsi muctehiddir. (M. Cihar YÂr-i Guzîn)

Şu hadis-i şerifler de, Eshab-ı kiramın, evliya ve muctehid olduğuna birer delildir:
(Rabbim bana vahyetti ki: “Eshabın gokteki yıldızlar gibidir. Bazısı bazısından daha parlaktır. Onlardan herhangi birine uyan hidayet uzeredir.”) [Deylemî]

(Eshabım, cin ve insanların hepsinden daha ustundur.) [Bezzar]

(Eshabımdan herhangi birine uyan, Allahu teÂlÂnın sevgisine kavuşur.) [Beyhekî]

(Ummetimin en hayırlısı, asrımdaki Muslumanlar [Eshab-ı kiram] dır.) [BuhÂrî]

(Eshabım gokteki yıldızlar gibidir. Herhangi birine uyan hidayete erer.) [Taberanî, Beyhekî, İbni Asakir, Hatîb, Deylemî, Darimî, İ. Munavî, İbni Adiy]

(Allahu teÂlÂya yemin ederim ki, bir kimse, Uhud Dağı kadar altın sadaka verse, Eshabımdan birinin bir avuc arpası kadar sevab alamaz.) [Ebu Davud]

İslam bilgilerinin deryası ve tasavvuf marifetlerinin mutehassısı Seyyid Abdulhakîm Efendi hazretleri, (Kur’an-ı kerimden ve hadis kitaplarından sonra, İslam kitaplarının en ustunu İmam-ı RabbÂnî’nin Mektubat kitabıdır. İslam Âleminde, İmam-ı RabbÂnî’nin Mektubat’ı kadar kıymetli bir kitap daha yazılmamıştır) buyururdu. (S. Ebediyye)

İşte bu kıymetli kitabı yazan Resulullah'ın gercek vÂrislerinden biri olan İmam-ı RabbÂnî, muceddid-i elf-i sÂni, Ahmed-i FÂrûkî hazretleri, ceşitli mektuplarında buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram, Resulullah efendimizin sohbetinde daha birinci gunde oyle şeylere kavuştu ki, sonra gelen en buyuk Evliya, en sonunda ancak bundan bir parcaya kavuşabilmiştir. İşte bunun icindir ki, Hazret-i Vahşi Musluman olunca, bir kerecik Seyyid-il-evvelîn vel-Âhirînin sohbetiyle şereflendiği icin, TÂbiînin en ustunu olan Veysel Karanî’den daha yukarı oldu. Hayr-ul-beşerin sohbetinin başlangıcında Hazret-i Vahşi’ye nasip olanlara, Veysel Karanî o kadar yuksek olduğu hÂlde, en sonda bile kavuşamadı. Demek ki, zamanların, asırların en iyisi Eshab-ı kiramın asrıdır. Sonra gelenler cok geride kaldı. Dereceleri de hep sona kaldı. Bir zat Abdullah ibni Mubarek’e, (Muaviye mi daha fazilet sahibi yoksa Omer bin Abdulaziz mi?) diye sordu. O zata buyurdu ki: Resulullah'ın yanında giderken, Hazret-i Muaviye’nin bindiği atın burnuna giren toz, Omer bin Abdulaziz’den birkac kere daha hayırlıdır. (1/66)

Eshab-ı kiramın hepsi fenÂ-fillah [Evliya] makamına yukselmiştir. (2/6)

Ehl-i beytin ve Eshab-ı kiramın hepsini sevmek, saymak lazımdır. Cunku insanların en iyisinin sohbetiyle şereflenmek fazileti hepsinde vardır. Sohbetin fazileti ise butun faziletlerin ustundedir. Hicbir ustunluk, sohbetin ustunluğu kadar olamaz. Cunku sohbete kavuşan Eshab-ı kiramın imanları, sohbetin ve vahyin bereketi sayesinde, gormuş gibi kuvvetli iman oldu. Sonra gelenlerden hicbir kimsenin imanı bu kadar yuksek olmadı. (1/59)

Hicbir şey sohbet [gormek, beraber bulunmak] gibi faydalı değildir. Eshab-ı kiram, Resulullah'ın sohbetiyle peygamberlerden başka herkesten daha ustun oldular. Bunun icin Hazret-i Muaviye’nin yanılması, Resulullah'ın sohbeti bereketiyle Veysel Karanî ve Omer bin Abdulaziz gibi buyuk zatların doğru işlerinden daha hayırlı oldu. (m. 120)

TÂbiînin en ustunu olan [Evliya ve Âlim zatlar, Sahabenin en alt derecesindeki birinin] Resulullah'ın bir kerecik sohbetinde bulunmakla yukseldiği mertebeye yetişemedi. Cunku sohbetin fazileti, butun faziletlerin ve kemÂllerin ustundedir. Onların imanları, gorerek kuvvetlendi. Bu nimet başkalarına nasip olmadı. (m. 210)

Sahabeden olmayan en buyuk evliya bir zatın dağ kadar altın sadaka vermesi, Eshab-ı kiramın bir avuc arpa sadakalarının sevabı gibi olamadı. Hicbir şeref sohbet şerefi gibi olamaz! (1/222)

Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki: Tasavvuf buyuklerinde nefs de imana geldiği icin, iman yok olmaktan korunmuştur. (Ya Rabbî, senden sonu kufur olmayan iman istiyorum) hadisi ve Nisa sûresinin, (Ey iman edenler, iman edin) mealindeki 136. Âyeti, hakiki imanı gostermektedir. Bu Âyet, (Hakiki imana kavuşun) demektir. (2/61)

Senaullah-i Dehlevî hazretleri buyurdu ki: Tasavvufta fen makamına kavuşan, muhakkak imanla olur. Bekara sûresinin, (Allah, imanınızı zayi etmez) mealindeki 143. Âyet-i kerimesi ve (Allahu teÂl [fen makamına kavuşan] kulların imanlarını geri almaz) hadis-i şerifi, hakiki imanın geri alınmayacağını gostermektedir. (İrşad-ut-talibin)

Mevahib-i ledunniyye kitabında deniliyor ki: Peygamberlerden ve meleklerin ustunlerinden sonra butun yaratılmışların en ustunu Eshab-ı kiramdır. Eshab-ı kiramın her biri, bu ummetin hepsinden daha ustundur. Cunku Resulullah'ı gormek gibi ustunluk olamaz.

Fazilette hic kimse, Eshaba ulaşamaz,
O makama ilimle, irfanla kavuşamaz.

__________________