
İnsan, kemiklerini kesin olarak biraraya toplamayacağımızı mı sanıyor? (75:3)
Evet, parmak uclarını dahi duzenlemeye gucumuz yeter. (75:4)
Peygamberimiz’in yaşadığı donemin insanları icin parmak ucları onemli bir şey ifade etmezdi. 1856 yılında Genn Ginsen adında bir İngiliz, parmak uclarındaki cizgilerin her insanda farklı olduğunu keşfetti. 1856 yılına kadar insanlar parmak ucunun onemli ozelliğinden haberdar değillerdi. Tarih boyunca yaşamış tum insanların parmak ucunun farklı olduğunun anlaşılmasıyla, parmak ucunun adeta bir kimlik kartı olduğunun farkına varıldı. Daha sonra bu bilgi polis orgutlerince sucluların yakalanmasında veya tanınmayacak duruma gelmiş olulerin tespit edilmesinde kullanılmaya başlandı.
Parmak ucu oyle bir kimlik kartıdır ki aynı yumurta ikizlerinde bile farklıdır. Bu kimlik kartı asla sahtekarlık kabul etmez, elimizi değdirdiğimiz bircok eşyaya sahtekÂrlık kabul etmeyecek şekilde imzamızı atar. Hic kimse de bu imzamızı taklit edemez. Bu muhurumuzun ne taklidi, ne de inkÂrı soz konusudur. Omur boyu bu muhru hic kaybetmeden yanımızda taşırız. Ust deri yanmalarından ve yaralanmalardan yaşlanarak vucudumuzun şekil değiştirmesine kadar tum etkenler muhrumuzun orjinalliğini bozmaz. İki santimetrekarelik bir alanda milyarlarca değişik deseni, silinmez cizgiler halinde bir muhur gibi işleyen Yaratıcımız ne kadar da buyuk bir kudrete sahiptir.
Parmak ucumuzdaki bu kimlik kartımız, cenin henuz uc aylıkken anne karnında cizilir ve mezara kadar bizle gelir. Parmak ucunun şaşmaz bir kimlik kartı olmasının otesinde vucudumuzdaki genetik bozuklukları da belirlemekte kullanılıp kullanılamayacağı uzerine calışmalar vardır. Bizim saptamalarımıza gore bu calışmalar, henuz bilimsel bir kesinlik ortaya koyacak duzeyde değildir, fakat parmak ucundaki cizgilerin oneminin şu anda bilinenden de daha fazla onemli olmasının olası olduğunu gostermektedir.
Kuran’ın indiği donemde parmak ucu, onemsiz bir detay konumundaydı. Ahirette insanı yeniden yaratacak olan Allah’ın, parmak ucunun rastgele bir nokta değil, insanda onemli bir detay olduğuna işaret etmesi Kuran’ın bir mucizesidir. Yaratıcımız parmak ucunun bile onemsenmesi gerektiğinin dersini vermektedir.
PARMAK UCUNDAKİ DNA
Bu ayetin temel işaretlerinden biri parmak uclarımızdaki izlerin ozelliği olabilir. Tahminimizce ayetin diğer bir işareti de vucudumuzun her yerinde olduğu gibi, parmak uclarımızda da vucudumuzun tum ozelliklerinin kodlu olmasıdır. Boylece ayette, yeniden yaratılışımızda vucudumuzun tum detaylarının yaratılacağı soylendiği gibi, vucudumuzun parmak ucu gibi onemsiz gozuken bir noktasından tum vucudumuzun yeniden yaratılabileceğine de işaret olabilir. Parmak ucunun burada ornek verilmesinin sebebi, parmak ucunun, vucudun geri kalan bircok bolumune gore daha basit ve değersiz kabul edilmesidir. İnsanın en basit gorunen parmak ucu bile icindeki DNA’sıyla aslında oyle bir bilgi bankasıdır ki, insanın sırf bu noktası alınarak bile tum vucudu yeniden yaratılabilir.
DNA, kanaatimizce insanlık tarihinin en onemli keşiflerindendir. DNA’nın keşfiyle insan hucresini, ortası suyla dolu, etrafı zarla kaplı basit bir yapı zanneden zihniyet tamamen coktu. Bu zihniyete gore detaylara inildikce insanın yaratılışının basit olduğu anlaşılacaktı. Oysa hucrenin detaylı bir şekilde keşfedilmesiyle, detaylara inildikce her şeyin nasıl kompleks bir şekilde planlandığı anlaşıldı.
DNA, uc milyar kodun arka arkaya gelmesinden oluşan bir şifreyi uzerinde taşır. Sac rengimizden, serce parmağımıza kadar her ozelliğimiz işte bu DNA’da kodludur. DNA’daki bilgileri yazılı hale getirmek istesek, bir milyon sayfadan oluşan yaklaşık bin ciltlik bir ansiklopedi dizisi elde ederiz. Ustelik DNA tum bu bilgilerini 20 ile 80 dakika arasında kopyalama yeteneğine sahiptir.
Tek bir DNA’mızın bin ciltlik bilgi hazinesinde, vucudumuzun butun ozellikleri yazılıdır. En basit parcalarımızdan biri gibi gozuken parmak ucumuzu ele alsak, buradaki tek hucrenin DNA’sı, tum vucudumuzun bilgisini verecektir. Yaratıcımız icin tum bu bilgiyi ele alıp bizi yeniden yaratmak cok kolaydır. İlk yaratma nasıl kendisi icin cok kolay olduysa, bu yaratış da kendisi icin oyle kolay olacaktır.Ve kendi yaratılışını unutarak bize bir ornek verdi, dedi ki: “Şu curumuş kemikleri kim diriltecek” (36:78)
De ki: “Onları ilk kez kim yarattıysa, yine O diriltecek. O her turlu yaratılışı bilendir.”(36:79)
HAVVA’NIN MİTOKONDRİYAL DNA’SI
Sizi bir tek benlikten yarattı, sonra ondan da eşini var etti…(39:6)
Mikroskobun geliştirilmesi sayesinde hucrenin analiz edilmesi mumkun oldu. Hucrenin iyice analiz edilmesi insan bedeninin daha iyi tanınması demektir. Erkeğin veya dişinin her birinin DNA’larında hem erkeğin, hem dişinin genetik kodu vardır. Bunun anlaşılması Hz. Havva’nın sırf Hz. Adem’in vucudundaki bilgilerle, Hz. İsa’nın sırf Hz. Meryem’in vucudundaki bilgilerle nasıl yaratıldıklarının daha rahat anlaşılmasını sağlar.
Gerek Tevrat, gerek İncil, gerekse Kuran tum insanların bir erkek ve bir dişiden yaratıldığını one surer. Hucre uzerinde surdurulen araştırmalarda elde edilen bulgular, kutsal kitapların bu tezini doğrular niteliktedir.
Vucudumuzdaki enerji, hucrelerin icindeki mitokondri denen boyutca kucuk, işlevce buyuk enerji santrallerinde uretilir. Bu mitokondrilerin, hucrenin cekirdeğinde biraz once bahsettiğimiz DNA’dan ayrı, ozel DNA’ları vardır. Farklı ırklardaki, farklı boylardaki, farklı kıtalardaki insanların hepsi hucrelerinde bahsettiğimiz mitokondriye ve mitokondrilerinde, mitekondriyal DNA’ya sahiptirler. Bu molekulun diğer hucre molekullerinden farkı sadece ve sadece anne vasıtasıyla yavrusuna gecmesidir. Bahsettiğimiz tum ayrı ırklardaki ve farklı ozelliklerdeki insanların mitekondriyal DNA’larının incelenmesi sonucunda, tum bu insanların ortak tek bir dişiden doğdukları anlaşılmıştır.
Bu, Kuran’ın tek bir ciftten (tek bir dişiden) yaratıldığımızı soyleyen tezinin bilimsel araştırmalarla doğrulanması demektir. Bu aynı zamanda Kuran’la aynı tezi savunan Tevrat’ın ve İncil’in de bu ortak goruşunun doğrulanması demektir. Bu insanların suni olarak cıkardıkları ırksal ayrımların, ne kadar gereksiz olduğunun, aslında tum ırkların kardeş olduğunun bilimsel bir delilidir. Hucrenin mikro dunyasındaki bu buluş, dini, bilimi, insanların kardeşliğini savunan, ırkcılığa karşı fikirleri birleştirmektedir.Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışıp kaynaşasınız diye sizi ırklara ve boylara ayırdık. Şuphesiz Allah’ın katında sizin en değerliniz, en cok sakınanınızdır. Allah bilendir, haberdardır.(49:13)
__________________