Durmak ve Donmemek


Hayat, gul bahcesinde dikenli bir yol sevinc ve huzunle tek duze giden. Butun yollar gibi, bir gun bu yolun da sonunun gorunduğunu fark edersiniz. Bir an duşunursunuz, cok sevdiğiniz başka şeyler gibi, cok sevdiğiniz “hayatınızın” da sizi terk ettiğini... O ana kadar neler yaptığınızı hatırlar, tekrar o yaşadıklarınızı yureğinizde hissedersiniz...
Duşunursunuz, onca kat ettiğiniz sahralar ve konaklardan geri donduğunuzu... Belki de eliniz boş geri dondunuz. Belki de, o vadilerde peşinden koştuklarınızın bir coğu geri donerek sizi sattı. Ne pahalı hayır ne de, ucuz! Mevcut konjoktore bağlı olarak sizi satanlar yuksek bildikleri yuksekliğe kadar yukseldiler, cukura indiklerini fark etmeden. Ama siz, o sevgi vadisinden gecerken yureğinize doldurduğunuz tum guzellikleri satmadınız. Cunku bunlar başkalarının satın alamayacağı kadar değerliydi. Onlar sizdeki bu değerler icin ısrar etti ve sonunda anlaşamadınız. Nihayet emekleye emekleye bugun bulunduğunuz yere geldiniz, size gore onemli bir meslek sahibi dahi oldunuz. Orneğin toplumun geleceğinde oneme sahip, “toplum bilimciliği” gibi veya bunu ozel bir iş olarak sectiniz. Hic pişman olmadığınızı duşundunuz her zaman olduğu gibi, bu gun de. Cunku dunyaya kanmadınız, ozgur kaldınız, iman ile yolunuza devam ettiniz, ihanet etmediniz sevdanıza, “durdum ama donmedim” diye, haklı bir ovunc yaşadınız. Durdum ama acizlik veya korkudan değil, diye duşundunuz. Zaten sizi durduracak bir duvar da yoktu. Ama durdunuz. Donmediniz, yoldan sapmadınız, sevdanıza hıyanet etmediniz, sadece “durdunuz”. Durmak ve her esen ruzgara kapılmamak, bizim sevdamızın ozudur. Bu sevda, iman teknesinde yoğrulmuş, yurek fırınında pişirilmiştir. Bu sevdanın ozde takipcileri cok azdır, taklitlerini de bilirsiniz. Cunku donenlerin hangi yolda olduklarını bilirsiniz. Bilirsiniz, avamın coğunun gunduzleri eyyamcı geceleri dindar olduğunu veya gunduz tovbe edip, geceleri vazgectiklerini...
Bir zamanlar okuduğunuzu hatırlarsınız, “kararlılığa ait”; Cuneyd’in Bağdat’ta gezerken cok meşhur bir eşkıyanın idam edildiğini gorup ve hemen koşarak ayaklarını optuğunu... Muritleri itiraz edince de, Cuneyd’in şu cevabının kulaklarınızda adeta cınladığını duyar gibi olursunuz. “Kendi yolunda buraya kadar gelen bir insanın ayaklarını opmek gerekir”. İnandığı yolda eğilmeden, donmeden dost doğru yurumek ve bu makama gelmek, yani “durmak ama donmemek”.
Derin ic gecirişinizle yanan yureğinizi serinletmek icin yudumladığınız cay ile boğazınıza duğumlenen şu mısraları hatırlayıp, hey hat ..! dediğinizi de, duyulur bazen:
“Sufiler elbiselerini mey’e rehin vermekten geri durdular
Varsın şarap hanede kalan bizim hırkamız olsun”.
Durmak ama donmemek var bu yolda. Durmak, dimdik eğilmeden ve yonunu değiştirmeden. Olduğun yerde bilinclenmek daha iyi yarınlar icin ve “esir kuşların” ozgurluğu icin. Yani kendin icin .. “dur ama donme” Bu, hareketin en alt noktasıdır. Kendini sakın unutma...
__________________