Colaşan Peygamber Duşmanı mı?
28.04.2006 07:35
Emin Colaşan'ın dunku yazısının yankıları suruyor. Colaşan'a Bugun Gazetesi yazarı Nuh Gonultaş'tan sert yanıt geldi: Bunun adı gazetecilik değil; Peygamber Duşmanlığı!

Nuh Gonultaş/Bugun

Bunun adı gazetecilik değil; Peygamber Duşmanlığı!

Emin Colaşan'ın bu ulkenin inananlarını nasıl rahatsız ettiği, nasıl rencide ettiği, hatta Muslumanların kendi canından daha aziz bildikleri Peygamberimize karşı nasıl bir duşmanlık icinde olduğu dunku yazısı ile bir kere daha ortaya cıktı...

Bunun adı gazetecilik filan değil. Peygamber Efendimize karşı oyle bir yaklaşım icinde ki, bunun adını koymak gerekir: Bu olsa olsa resmen Peygamber duşmanlığı. Yoksa Peygamberimizin ilim oğrenmek ve guzel ahlakla alakalı hadis-i şeriflerinden rahatsız olup bunu sutununa alıp Musluman bir toplumun karşısına oylece cıkmazdı, cıkmaya cesaret edemezdi.

Ankara'da Eryaman'da Bahar İlkoğretim Okulu'nda okulun duvarlarında "İslam Guzel Ahlaktır","ilim oğrenmek kadın ve erkek butun muslumanlara farzdır", "Guzel ahlak sana kuskun olanla barışman, sana kotuluk yapanı bağışlamandır" sozleri yazılıymış da burası cami miymiş, burası Diyanet İşleri Başkanlığı mıymış!

Yoksa Peygamber'in sozleri Turk okullarında yasaklandı da haberimiz mi olmadı?

Turkiye'de oyle insanlar var ki, mezarlıkların kapısında yazılan "Her nefis olumu tadacaktır" ayetine de karşı cıkarlar. Bir CHP'li milletvekili Ankara Mamak'taki bir caminin uzerindeki bir tabelada yazılı olan "İcki butun kotuluklerin anasıdır" hadis-i şerifini oradan kaldırtmaya calışmıştı, bunun "laikliğe aykırı" olduğunu iddia etmişti.

Doğrusu isterseniz, işi Peygamber duşmanlığına kadar getirebileceklerine hic ihtimal vermiyordum. Ama somut bicimde goruluyor. Artık bunu da yapma cesaretini kendilerinde buluyorlar!

Ama butun bunlara sebep olan gene biziz. O'nun yazdığı gazeteyi para verip alıyoruz. O'na kendi paramızla reyting yaptırıyoruz! Belki de şu "Cakallar ve sarı okuzler" masalını bir kere daha anlatıp, bundan kendimize pay cıkarmamızın zamanı yeniden geldi:

Bir ormanda cakallar ve okuzler beraber yaşıyorlarmış. Pek bir sorun yokken, gunun birinde cakallardan bir heyet sarı okuzlere gelip "Bizim sizden şikayetimiz yok, gul gibi gecinip gidiyoruz, yalnız icinizdeki şu sarı okuz bize cok yan bakıyor. Onu verin bize, tekrar eskisi gibi yaşamaya devam edelim" derler.

Huzur ortamının bozulmaması icin okuz verilir hayat bir muddet daha devam eder. Sonra cakallar yine gelirler ve " Bizim sizden bir şikayetimiz yok ama şu koşedeki okuz bize karşı kuyruğunu cok kotu sallıyor, onu verin hayatımız eskisi gibi devam etsin" derler. Okuzler mutabakatla "Koşedeki okuz" u de verirler. Cakalların talepleri bitmez, okuzlerin okuzluğu de. Okuzler sonunda bir bakarlar bir avuc kalmışlar. Bu durumu kritik etmişler ve sonunda "İşte o sarı okuzu vermeyecektik" diyerek yaptıkları hatanın farkına varmışlar. Ama iş işten gecmiştir.

Şu ulkede olanlara bakın. Van Savcısı'nın hazırladığı iddianamenin doğruluğu ya da yanlışlığına mahkeme karar verecekken, iddianamesi neredeyse onu suclu duruma duşurdu ve meslekten ihracına karar verildi. Sadece onu değil, bir dizi guvenlikle ilgili insanı. Van Savcısı, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı ... Domino taşı gibi değil mi?

Ya şu AK Parti Fatsa İlce Başkanının başına gelenler. Pişmiş tavuğun başına gelmez. Ulkeyi kim yonetiyor, Fatsa Askerlik Şube Başkanı olan Binbaşı mı?

Ataturk'un heykelinin karşısında sakız ciğnemek diye bir suc var mı yasalarda? Hadi bu kabahat işlendi diyelim, işlenmedi, yalan olduğu ortaya cıktı ya , farzedelim işlendi, bunu sadece oradaki Binbaşı mı gordu. Kameralar, diğer devletliler gormedi. Sadece bir binbaşının şikayeti ile bir insanı tutuklamak... Yoksa, kanunsuz suc ve ceza var mı Turk hukukunda?

NOT: Colaşan'ın sozkonusu yazısını bu linkten okuyabilirsiniz: http://www.egitimgazetesi.com/read_news.php?nID=68972
__________________